Gerçeği sevmek
14 Haziran 2018
AKP, 16 yıldır iktidarda…
İlk Kuzey Irak operasyonu¬nu 21 Şubat 2008 tarihinde yaptı.
Üç yıl sonra…
İkinci Kuzey Irak operas¬yonunu 17 Ağustos 2011 tarihinde yaptı.
Dört yıl sonra…
2015 yılında 24 Temmuz ve 8 Ağustos’ta iki askeri operasyon yaptı.
Üç yıl sonra…
2018 yılında 11 Mart ve halen süren iki askeri operas¬yon yaptı.
Televizyon ekranlarında tartışılıyor…
Gazete köşelerinde yazılı¬yor…
Çünkü:
-2015 yılındaki iki askeri operasyonun…
-2018 yılındaki iki askeri operasyonun…
Seçim dönemine getiril¬mesi kimi kafalara; “sandık başarısı için mi askeri ope¬rasyon yapılıyor?” sorusunu getirdi!
Keza…
Kandil’e de halen büyük askeri operasyon yapılıyor.
Kandil’e ilk askeri operasyon 4 Ağustos 1991’de yapıldı. Yani, ABD’nin, Irak’a başlattığı hava saldırılarından hemen sonra.
Sonra Kürt göçü geldi…
Sonra ABD’nin Çekiç Gücü geldi…
Sonra Kandil’e askeri operasyon pek gündeme gelmedi!
Görünen:
Türk Ordusu’nun Kuzey Irak ve Kandil’e yönelik askeri operasyonları hep tartışıldı ve tartışılmaya devam edecek…
Anımsayınız:
Kandil’e yönelik ilk askeri operasyonun yapılması da ba¬sında, “20 Ekim 1991 genel seçime yönelik ANAP’ın piar çalışması” diye yazılmıştı!
Gerçeğin, en büyük dos¬tu zaman…
Filozof Sokrates öğrencisi Platon için şöyle der:
“Platon’u severim; ama gerçeği ondan çok seve¬rim.”
Konuyu bambaşka bir yere taşıyacağım!
BAŞKAN’IN İTİBARI
ABD Savunma Bakanı Robert S. McNamara’nın, Haziran 1967’deki danışman¬larından talebi üzerine bir buçuk yılda 47 cilt tutan rapor yazıldı:
“ABD’nin Vietnam Politika¬sına Karar Verme Sürecinin Tarihçesi.”
New York Times Haziran 1971’de bu Pentagon bel¬gelerini yayınlamaya başla¬yınca ortalık karıştı. Çünkü…
Bu belgelerin çoğu kişi için ortaya çıkardığı gerçek şuydu: Aldatılma!
Bu belgeler, hem kamu¬oyunu hem de Amerikan Kongresi’ni kandırmaya yönelik her türlü yalanı barın¬dıran bir bataklıktı.
-ABD ve ABD Başkanının itibarını korumak;
-Dost ve müttefiklere lider¬lik pozisyonunu göstermek;
-Dünya meselelerinde istedi¬ği gibi davranma arzusunda ve becerisinde olduğunu sergilen¬mek;
-Küresel anti komünist imajı yaratmak;
–Ve insanların zihinlerini kazanmak için neler yapıl¬mıştı neler…
-Arama ve imha harekâtla¬rındaki ceset sayıları düzmece idi.
-Hava Kuvvetleri’nin yazdığı hasar tespit raporları gerçek değildi.
-Astlar, yazdıkları raporlar üzerinden performansları değerlendirildiği için askeri ilerleme raporları baştan aşağı yalandı.
Bu tür yalanlara göz yumulmuştu.
Beyaz Sarayı’ndan Penta¬gon’a ABD yönetiminde kasıtlı sahtekarlık söz konu¬suydu!
Konuyu, -Pentagon belge¬leri üzerine yazan- 20’nci yüzyılın etkili düşünürlerinden birine bağlayacağım: Hannah Arendt…
AKP’YE GÜVENMEK
Hannah Arendt (1906-1975)…
Pentagon belgeleri üzerine “Siyasette Yalan” eserini kaleme aldı:
Kasıtlı siyasi kandırmalar/ politik hakikatsizlik üzerine neler dedi:
“Hükümlerinden çok nadiren şüphe duyan, muazzam derecede özgüvenli insanlar olarak nitelendirilen ‘sorun çözücüler‘, tarihin ‘ka-zanmaya alışkın adamlar‘ olarak tanımladığı ordu mensupları ile birlikte çalışır. (…) ‘Nasıl yapabildiler?‘ sorusunu yanıt¬lamak için akla gelen ilk açıkla¬ma, muhtemelen kandırma ile kendini kandırmanın karşılıklı bağına işaret edecektir…”
Kandırma işi, kendini kandırmakla başlıyordu. İn¬sanların zihni ele geçirildik¬çe kandırma eyleminin “dozajı” artıyordu:
-“Yalanlar çoğu zaman gerçeklikten çok daha makul, akla çok daha yatkındır; çünkü yalancı, izleyenin ne duymak istediğini ya da nasıl bir beklenti içinde olduğunu önceden bil¬menin sağladığı büyük avantaja sahiptir…”
-“Bir yalancı ne kadar başarılı ise ve ne kadar fazla insanı ikna ederse sonunda kendi yalanlarına inanma ihtimali o kadar artar…”
Arendt, meseleyi bize yabancı olmayan konuya getirir:
“Totaliter hükümdarların yala¬nın gücüne duyduğu korkutucu güvenden (mesela; geçmişi bugünün siyasi çizgisi¬ne uyarlamak için, tarihi sürekli yeniden yazabile¬ceklerine ya da kendi ideo¬lojilerine uymayan bilgileri saf dışı edeceklerine olan inançlarından) çıkarabilecek derslerden bir de budur. (…) Yalanın kendine zarar verdiği bir noktaya mutlak varılır…”
Sonunda ekler Arendt:
“Siyaset alanında kendini kandırma en önemli tehli¬kedir. Çünkü kendini kandıran kandırıcı, sadece onu izleyenler ile değil, gerçek dünyayla da tüm irtibatını kaybeder…”
ABD’nin Vietnam Savaşı bunun örneğiydi…
Toparlarsam:
Ülkelerin yaptığı askeri ope¬rasyonlar hep tartışma konusu oldu.
Bir gün olsun vatanı için canını-kanını vermekten geri durmayan Mehmetçik hakkında şüphe duymadım.
Ama…
Siyasi iktidarlara pek güvendi¬ğimi söyleyemem.
Öyle ya:
Mehmetçik, Kuzey Suriye’de emperyalizme karşı savaşırken, -yalan fotoğrafları bahane edip- Suriye’yi bombalayan ABD’yi alkışlayan AKP ikti¬darı ne derece güven duyabilir¬siniz?
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/gercegi-sevmek-2466207/