Gittim, baktım eve yemek yok yine…
Kıyma çıkardım, soğan, biber…
Dedim kıymalı bir yumurta yapayım, her şey bitti yumurtaları hazır edeceğim…
Ulan bu ne?
Yumurta yok evde…
Gelirler, dökülürler tek tek…
şansa bak hep yek!
Hay Allah…
Ne yapacağım ne yapacağım?
Açtım buzdolabını hazır mantı gördüm…
Attım tencereye…
Öff mis, baktım daha nasıl inceltirim yemeği, ağızlara laik diye…
Mini domates, kırmızı dolmalık biber…
Dildim…
Koydum çiğden üstüne, maydanoz gerektirir ki olsun bir bütün…
Hem göz kardeşim hem damak tatmin olsun…
Maydanoz yok evde…
Hay ben sizin gelmişinizi, geçmişinizi düz edeyim…
Lezzet muhteşem görüntü bozuk yine!
Geldim dükkâna sordu hanim Önderiye ye…
“Ne yaptın?”
Böyle böyle…
Demez mi yumurta tavukların altında…
Ulan Önder ben senin aklına s.çayım!
😊
Dediğim gibi aslında bu yemeğin hakkı daha maydanoz ve sarımsak…
Ama çocuklar okula gidiyor, OLMAZ
Allaha çok şükür, Allah’a nasıl şükür edeceğimi bilemiyorum…
Telefon ettim sabahtan çıkmadı, doktora gittim SONRA…
Geldiğimde hanım dedi seni aradılar, açtım telefonu tekrar…
Haberleri bile yok vefat ettiğinden, benden öğrendiler…
Aklımdan neler neler geçti anlatsam deli dersiniz, muhtemelen diyorsunuzdur bile…
Amtsgericht Bad- Schwalbach…
Maliyeci demişti Fulda’dan haber gelir 7. – 8. Ayda…
Kadın dedi değerlendirme yapamayız şu an, normalinde mahkeme ne derse O…
INSALLAH…
Almamın imkânı yok, gücüm yetmez hele bu halde…
Çalışamıyorken, aldım, var başımı sokacak bir dairem…
Ama müstakil bir ev, bu büyüklükte…
IMKANSIZ…
Var üç – beş kuruş vergiyi ödemek için. Aklınızda olsun diye yazıyorum…
Kan bağınız varsa %7…
Yoksa %30!
Tabii aklımdan geçmemişti böyle bir şey…
BILIYORDUM…
Gün gelecek çalışamayacağım, dikkatli yaşadım…
Yaşadım ve yaşattım, her iki anlamda da…
Bak…
Var her şeyde bir hayır!
ANCAK…
Bak başlığa, AKP’de…
Hırsızda yok, olmaz bir hayır…
VEEE…
Daha gör bu hafta neler gelecek başınıza…
Hesaplar tutarsa!!!
Bilmeyenler için…
AMA…
Önce bir uyarı, bilişimci olmama rağmen SANAL ile isim olmaz benim…
Sanal avrat gibi…
Ne yatırabilirsin aşağıya, öpüp sevebilirsin…
Ne okşayabilir ne konuşabilirsin, dertleşirsin…
Ne bir şey…
Yani ben sen olsam borsa ile uğraşmam, bil…
Rahmetli pederin dediği gibi erkek dediğin hayatında her şeyi bir kez yapmış, görmüş olmalı…
Bilmeli, tecrübe edinmeli…
Kötüyse bir daha yapmamalı ama BILMELI…
Full-Featured Chart’in bir özelliği…
Hem sana daha ayrıntılı bilgi verir hem ne zaman bir kâğıdı alıp, satman gerektiğini önerir…
Tabii…
Son karar senin!
Herkes hiçbir şey bilmiyor…
Sadece VE tek sen biliyorsun…
Hep sen biliyorsun…
Görüyoruz neticelerini!
###
Bu arada…
Iş Bankası ve Cumhuriyet Halk Partisi…
UNUTMA…
Atatürk ve arkadaşları kurdu bu bankayı doğaldır ki…
Olacaktır hisse sahibi…
OTURACAKTIR…
Yönetim kurulunda!
Sekizi bekliyorum, haber gelmedi, gelmeyecek. Ben arayacağım sonunda…
Başıma ne gelecek bilmiyorum…
Evlatta gidiyor Polonya’ya…
Benim günlerim yaklaşıyor, yorgunum, beynim durmuş variyete…
Tayyipistan benzeri!
Sinir kalmadı, güç…
Mücadeleye, laf – söz anlatmaya kuvvet.
İlginçtir…
Döviz ilk anda birer kuruş düştü…
Sonra yine yükseldi…
Son hali…
6,16 ve 7,17!
Taban aynı, zihniyet aynı, anlayış, yaşam tarzı aynı…
AKP, MHP, BBP…
Tabii İyi’de(!)
Aranızda İsmail Cem’i hatırlayanınız var mi?
Yakın tarihimiz, aslında hatırlamanız lazım…
Peki…
Rusya’nın dışişleri bakanları?
Akıntıya karşı yüzmenin güçlüğünü, harcadığın “beyhude” güç, sarf edeceğin kuvvet(!)
Ne diyor atalarımız?
“Sürüden ayrılanı kurt kapar!”
Kırk harami, bir çete, çetecisiniz…
Sizlerin tezi mezi yok, siyasi bir çizginiz…
Hedefiniz…
Rüzgâra kapılmış, rüzgâra direnmeye çalışan yapraksınız…
Bizleri de mahkûm ettiniz!
Bir…
Kırklarda! Neden yazdım bunu durup dururken?
Borsa, spekülasyon(!)
Ortadoğu kardeşim Ortadoğu, anla!!!
Kahpedoğan…
Silah ve mühimmat nakliyatı, Idlip…
Tayyip milsizleri, hani Tayyip’in beslediği, Tayyip Lirası ile maaşlarının ödenmesini istemeyen paralı askerler(!)
Bak arşivlerime, oku…
Anlatmışımdır Bozkurda tehlikeli olabilecek TEK HAYVAN…
Ayıdır, ayı…
Kendisi bir ayı, bir Kasımpaşa ayısı AMA milleti değil, temsil etmeye çalıştığı ama onları bir türlü temsil etmeyi beceremediği. Kurt başka ayı başka…
Başa çıkamaz ayıyla, tabiatta da!
Zaten askeri uzmanlarında görüşleri bu yönde!
Amerika, Avrupa bir tarafta ki onlar bile ayrı ayrı görüşte
Iran, Rus, Suriye bir tarafta…
Yokkk, Türkiye Cumhuriyeti değil, Kasımpaşa ayısı arada…
Boyunu aşan konularda, ekonomik kriz içinde…
Gazel okumaya çalışmakta…
Ayranı yok içmeye tahterevalli ile gidiyor sıçmaya(!)
Takıntı, takıntı ya…
Takmış Esad’ı kafaya…
Zorla sokacak başımızı belaya…
Tek çare yıkmak AK Sarayı başa!
Bu pezevengin siyaseti iyice tehlikeli olmaya başladı, dengesiz, densiz ya!
Öyle olsa hiç başlamam yazmaya…
İnan…
Peşimi bırakmıyor. Benim hiçbir şey yapmama gerek yok, gelir bulur beni…
Otomatiğe bağlamış sanki…
Allah beterinden korusun. Etkiliyor beni…
Duygusallık, çok fazla. Elimde değil, rasyonel bir insanimdir aslında…
İhtiyarlık mi yoksa çok mu fazla geldi bilmiyorum.
Canim yazmak istemediği için yattım gazete okumaya başladım…
Hava çok güzel. Omaya, bahçeye…
Biraz güneş görsün bedenlerimiz, sonrasında yine gelir devam ederim…
Bak ne yazmış İzmirlim:
Faiz uçtu
15 Eylül 2018
Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük iktisatçısı kimdir derseniz?
Profesör Nasreddin hoca’dır.
★
Adam Smith, Keynes, Marx filan kargacık burgacıktır.
Nasreddin hoca’dan daha net izah edebilen yoktur.
★
Nasreddin hoca komşusunun kazanını ödünç ister. Kullanır. İade ederken kazanın içine tencere koyar. Komşu “bu ne?” diye sorunca, “gözün aydın, senin kazan doğurdu” der. Komşu kazanın doğurmayacağını elbette bilir ama, avanta tencere işine gelir, teşekkür ederek alır. Bir hafta sonra Nasreddin hoca komşusunun kazanını tekrar ödünç ister. Komşu bi tencere daha kapacağı için seve sever verir. Bir hafta geçer, ses yok. Bir ay geçer, gene ses yok. Komşu pimpiriklenir, Nasreddin hocanın kapısını çalar, kazanını geri ister. Nasreddin hoca üzgün bir ifadeyle “hiç sorma, senin kazan öldü” der. Komşu “yapma hoca, kazan ölür mü hiç” diye itiraz edince, “doğurduğuna inandın da, öldüğüne niye inanmıyorsun be adam” der.
★
Hani şimdi biz dünya lideriyken, asrın ülkesiyken, Çin’den bile fazla büyürken, Almanya bizi kıskanırken, dünya bize hayranken, ekonomide destan yazıyorken, kişi başına milli gelirde rekor kırıyorken, bir dolar bir lira olacakken, aniden… Dolar patladı, enflasyon roketledi, inşaat komaya girdi, piyasada yaprak kıpırdamıyor, Akp zenginleri yurtdışına kaçıyor, köklü firmalar iflas ediyor, mücevherciler bile konkordato ilan ediyor, elektriğe suya doğalgaza benzine toplu taşımaya zam yağıyor, pazarda sebze meyve el yakıyor, marketteki etiketleri gördüğünde gözlerine inanamıyorsun, dün itibariyle Merkez Bankası faizleri uçurdu, şu anda Arjantin ve Surinam’ın peşinden dünyanın en yüksek faizini veren üçüncü ülke olduk ve sen de endişeyle neler olduğunu anlamaya çalışıyorsun ya…
★
Seçimi kazan’dık diye seviniyordun.
Senin kazan sizlere ömür canım kardeşim!
Allah muhtaç etmesin AMA…
Merkez Bankası uyarısı…
Bu sabah haberlerde yayınlandı…
Kredi kartı faizleri ve kısa vadeli tüketici kredileri arasında önemli bir fark varmış…
Yani ihtiyacınız varsa, gidin konuşun bankanızla…
Boşu boşuna para çıkmasın elinizden gerekmedikçe!
Asansörün kapısı açılır…
Bir anda üzerinde çok büyük bir yük, bir yorgunluk his eder. Bakışlarını ağır ağır yerden yukarıya doğru kaldırır. Gördüğü üç tane güzel mi güzel çocuk, 3- 5 yaş arası. İki kız, bir oğlan. Birde el sepetinde bir bebe…
Cinsiyeti, giyiminden bile belirsiz olan. Ve bir el…
Sımsıkı sepeti kavrayan. Çocuklar daha adam asansörü terk etmesine fırsat vermeden dalmak ister içeriye. Yabancı bir dil ile adam çocuklara seslenir. Yüzünde bir tebessüm oluştu mu bilemeyiz ama adam çocukları görünce içinden gülümsedi, yüreği şenlendi…
Bekleyin ben çıkayım siz girersiniz içeriye dedi. Gözleri sepetten, ele, elden bedene, bedenden yüze doğru gezdi, baktı, duraksadı…
Bir daha baktı yüze, bir an…
Uzun yıllar görmemişti bu yüzü, önce tanıyamadı, hafızası yetişi…
Çok köşeli jeton birden düştü…
Aaa Nexxxla(!)
Tanıyamadım seni. Bunlar senin mi?
Çocukları gösteriyor parmaklarıyla…
Sanki karatahta siler gibi bir hışımda sağdan, sola…
“Benim” dedi Nexxxla. Peki bunlar kim…
Tanıttı adama bir bir. İkisi bir kızının, biri bir, biri bir çocuğunun…
Allah’ım yıllar ne çabuk geçmişti…
Bebeklikleri geldi gözünün önüne, daha dün ya dün…
Kendileri bebekti, şimdi evli ve çocuk sahibi(!)
Birden bir ses duydu, bir erkek sesi. Tanıdık geldi, döndü baktı arkasına…
Aslında dinç görünümlü bir erkek duruyordu karşısında AMA bu ne?
Saç yoktu kafasında?
İster inan ister inanma, üzüldü…
Gel dedi arkadaşı “Nexxxla çocukları parka götürecek” buyur etti içeriye…
İhtiyarlamamıştı ama saçları dökülmüştü, dertler…
Allah kimseye nasip etmesin, göstermesin böylesini. İki yaş vardı aralarında, sadece iki…
Biri dinçti, gerçi saçlar dökülmüştü diğeri…
Geberik, saçlar onunda dökülmeye başlamıştı…
İçmek zorunda olduğu, kaldığı ilaçlar, yan tesirleri ki saç dökülmesi bunlardan en hafifiydi…
Bir daha baktı dostunun yüzüne…
Evde…
Kendini o kadar yorgun, tükenmiş his etti ki o an…
Zaman!
Yardımcı olamadı dostuna…
Uzaktan uzağa, görmeden gözler, yaşamadan insan ancak bu kadar…
Software sorunu gibi anlamıştı, hardware çıktı. Yoktu yanında buna yönelik hiçbir şey!
Zaten köpek…
Zorla ava gitmişti. Dönüşte, yolda düşündü uzun uzun son aylardaki gelişmeleri!
Her elde bir sepet…
Her sırtta bir küfe…
Her bir ayakta birer kelepçe, kırk katır mi kırk satır mı misali…
Bir bacak, ayak gidiyor sağa diğeri sola…
Can…
Yavaş yavaş çıkıyor bedenden…
Acıta acıta.
Hani himmete muhtaç bir dede vardı ya…
Hani kendi himmete muhtaç…
Nerede kaldı gayrıya himmet ede?
Hanımı geldi gözünün önüne…
Dün…
Evlat donatmış sofrayı, koca gırtlak…
Afrika sofrası diye…
Ulan bu ne???
Beş gibi gelmişlerdi eve, karisi gitti yattı odasına…
Öğleden sonra beşten sabaha…
Şu kadınlar, kadınlarımız olmasa…
Ne b.k yeriz bilmem, değerlerini bilsek bari onu da bilmiyoruz…
Tepe tepe kullanıyoruz, sanki el sanki bedava…
Bir insan…
Nasıl yorulur, nasıl yıpratır kendini ki o saatten bu saate uyuya?
Evet…
Erkekler…
Erkek…
Yanlarında kadın oldukça!
Düşündü bir daha…
Arkadaşını, hatırladı eşinin simasını…
Onlarda insan, onlarda yıpranıyor AMA VAR YA…
Erkekten çok daha dayanıklı!
Geziniyoruz erkek diye ortalıkta…
Eskiden, çocukken analarımızın dizleri dibinde, etek uçlarında…
Büyüdük sözde…
Karılarımızın, eşlerimizin, sevdiklerimizin, sevdiceklerimizin…
Yârelerimizin, yarenlerimizin dizleri…
Etekleri olmasa, kalpleri…
O kocaman gönülleri, sevgi dolu, şefkatli…
Olmasa…
Bizler neyiz ki?
Hayat mı bizleri bu denli yıpratıyor…
Yoksa…
Bizler bir türlü büyümeyi mi beceremiyoruz bilmem?!