Anamdan emdiğim süt fitil fitil burnumdan geliyor; HAVALAR

Haftaya yine beklentiler 36 derece civarı…
Kesin olan…
Kırkları bulursa Türkiye’deki gibi kalpten giderim. İmkânı yok dayanmama…
Hiç unutmayacağım Nizza öncesi boğulma vakamdı, kazadan yıllar sonra adalarda denize girdim…
Ümit amcayla birlikte gitmiştik, O sahilde ben ki ada…
Birkaç metre açıldım sahilden su birden soğudu bünyem kaldırmadı, kramplar…
Çok zor çıktım sudan, Ümit amcada yârdim edemedi ihtiyar adam.

Saat yedi suları, 21 derece, çok güzel…
Ben kaçtım…
İşler Önderi bekler!

Daha da beter İzmirlim, daha da beter

Dijital kapitalizmi bitireyim, kitapçık haline getireyim sana da yollayacağım söz…
Günlerden beri ilk defa gazete okumaya fırsatım oldu, yok…
Geberdim, parmaklarımı oynatmaya halim yok…
Böylece gazete okuma fırsatım doğdu.


Bedellinin bedeli ağırdır

1843…
Abdülmecid padişahtı.
Düzenli orduya geçilmişti.
Askerlik “vatan borcu” haline getirilmişti.
Şak…
Kura Kanunu çıkarıldı.
Piyango usulü kura çekiliyordu, 26 yaşına kadar her erkek kuraya dahil ediliyordu, kurada ismi denk gelen beş yıl askerlik yapıyordu.
*
Üç yıl sonra 1846.
Şak…
Zenginler için “bedel-i şahsi” çıkarıldı.
*
Kurada ismi çıkan zengin vatandaş, bedel-i şahsiyi ödüyor, kendisinin yerine bir başkasını askere gönderiyordu, kendisi muaf oluyordu.
*
Bedel-i şahsi ne kadardı derseniz?
Kanunla belirlenmişti.
“Bedel verecek kimse, bağını bahçesini tarlasını evini satmadan bedeli ödeyebilecek güçte olmalıydı. 25 yaşını geçmiş, 30 yaşını doldurmamış olmalıydı. Beyaz köle bedel olarak verilebilirdi, Arap köle bedel olarak verilemezdi. Bedel olarak verilecek asker, sağlıklı olmalıydı, çürüğe ayrılmış olmamalıydı, ahali arasında kötü tanınan kimselerden olmamalıydı. Bedel olarak verilen asker firar ederse, bedeli veren kimse yeni bir bedel vermek zorundaydı.”
*
Uygulama tıkır tıkır işliyordu.
Zenginler tiko para bastırıyor, pazarlıkta anlaşıyor, kendi yerine gariban gönderiyordu.
*
24 yıl böyle devam etti.
1870’e gelindi.
Padişah Abdülaziz’di.
Şak…
“Bedel-i nakdi” çıkarıldı.
*
Askere gidenin geri gelmediği dönemlerdi.
Zenginler kendileri yerine askere gönderecek, kendileri yerine savaşacak, kendileri yerine ölecek gariban bulmakta zorlanıyorlardı.
*
Bedel-i nakdi icat edildi.
15 bin kuruş ödeyen, yırtıyordu.
Zenginlerin kendi yerine birini göndermesine gerek kalmamıştı.
15 bin kuruşu ödeyen, muaf tutuluyordu.
*
Bedel-i nakdi uygulamasıyla, garibanlar bedavaya getirilmişti.
*
Bedel-i şahsi uygulamasında para garibana ödeniyordu, gariban ölse bile parası ailesine kalıyordu.
Bedel-i nakdi uygulamasında ise, para devlete ödeniyordu, gariban hem askere gidiyor, hem ölüyor, hem avucunu yalıyordu.
*
1886…
Padişah Abdülhamid’ti.
Damping yaptı.
50 altın’a bağladı.
50 altın getiren askerlikten sıyırır dedi.
*
1911…
Padişah Reşad’tı.
30 altın’a indirdi.
*
Vahdettin tahta çıktı.
Parayla sata sata, ordu kalmamıştı.
*
1923…
Cumhuriyet, bu adaletsizliğe son verdi.
Kurayla değil…
Parayla değil…
Sırayla dedi.
*
1987…
Turgut Özal kapıyı yeniden açtı.
Zengin-yoksul eşitliği yeniden bozuldu.
Zihniyet 141 yıl geriye götürüldü.
*
Arkası çorap söküğü gibi geldi.
*
Askerlik denilen kavram, tüfek tank uçak denizaltı cephane üniforma nöbet komutan ast-üst filan değildir…
Bir milletin vatan için “topyekun” ölebilmeyi göze alma şuurudur.
*
Profesyonel ordu ambalajı yalandır.
“Ensen kalınsa canın sağolsun, garibansan vatan sağolsun” mantığı, müflis padişah kafasıdır.
*
Cumhuriyet’in kıymetini bilmeyenler, Osmanlı’nın sonundan ibret almalıdır.
Bedellinin bedeli ağırdır.
Tek tek kurtulduğunu zannedersin, hep birlikte kaybedersin, kaçınılmazdır.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/bedellinin-bedeli-agirdir-2543079/

Eğer danışıklı dövüş değilse

Pezevengin suyu ısınmaya başladı…
Okyanus ötesinde bir a.cık ağızlı, bir diğeri coğrafyada…
Dediğim gibi bu gibi tiplerin ne yapacağı belli olmaz, aklına estiği gibi davranır. Hayalperesttirler…
Biliyoruz ki Türk ve veya Tayyip Silahlı Kuvvetleri, Türk’ün, milletin ordusu değil…
NATO’nun bilmem neleri…
İcazet, izin almadan bizim siyasetçiler gibi tuvalete bile gidemezler…
Eğer danışıklı bir dövüş değilse…
İzin, icazet çıkabilir!

Gitmem lazım, halim yok

İklim değişikliği, bak güzel kardeşim bu konuyla ciddi ciddi ilgilendim…
Bir yüzüm ama çok yönüm vardır benim…
Meraklı köfteciyim, bu arada köfteyi çok severim…
İçli içli, güzeller güzeli…
Birileri yapsa da yesem.

İnsan ve çevresi…
İnsan ömrü ve evrenin yaşı…
Tabiat…
Zamanı farklı ölçer. Bizi ve hayal gücümüzü aşar!

Tabii ki eskiden de iklim değişiyordu, mesela buzul çağı…
Veya…
Ya insanlar neden yayıldı dünyaya?
Genelde iklim değişikliği, kuraklık falan…
AMAAA…
Bilim ispatladı, hiçbir ikim değişikliği bu kadar kısa vadelerle bir uçtan diğer uca değişime uğramadı…
İnsan ömrü içeresinde kardeşim, evrenin zaman ölçütleri bambaşka…
Binler, on binler milyonlarca yil ile ölçer…
Sen, ben 30, 40, 70 – 80 seneyi biliriz…
O hayvan ve ülkemizdeki emsali…
Lafebesi!

oku

Ben kaçtım, kaçmak MECBURIYETINDEYIM…
Mecbur!

Mister Blöf’ten havadisler

Sabah sabah köpeği kaybettiler iyi mi…
Kapıyı açık unutmuşlar, bizim yavru pırrr…
Ne zaman sonra farkına varmışlar, ben yoktum, evdeyim…
Çocuklar, kardeş, annem köpek arıyorlar…
Kaç zaman sonra komşu kadın gelmiş, körpecik ona ziyarete gitmiş. Oturmuş televizyonun önüne, yani yayılmış koltuğa. Kadın kimin olabilir, kimin olabilir diye düşünürken bizimkiler gelmiş aklına…
Hem vallahi hem billahi çok üzülürdüm…
Çok fena kanım ısındı Puik’e…
Öğleye doğru geldiler beni ziyarete…
Koca bahçe, çimenler diz boyu. Evle uğraşmaktan bahçeye bakmaya vakit yok…
Neyse buldum onu, oturdum çimenlere çağırdım yanıma, şımarık ya, daha bebe…
Oyun, oyun, oyun…
Başladım göbeğine, sırtına masaj yapmaya AMAN bir hoşuna gitsin…
IT…
Kalk diyorum kalmıyor, ille masaj istiyor.

😊

Çok tatlı ya keşke daha önceden alsaydık ama evin içinde olmaz, olmaz ya olmaz!

Sizin 15 Temmuzunuza sokayım

Orospu dölleri…
Kendin pişir kendin ye pezevekleri!

Yapma Israil, yapma…
Yanlışsın, hatalısın yapma!

Ulan adiler, dün saat akşam 10 gibiydi ilk defa gördüm Amerikan in rahip tehdidini…
Hangi bir yaptığınızı saymalı bilmem ki?
Artık sizlerin yanlışları dayanma gücünün çok ötesine geçti.
Sözde muhalefet, en sağından en soluna…
Koltuk derdine ne IYISI ne Y-CHP’si…
Vatan – millet kimin umurunda?

Bakkk kardeşim…
İster AKP ve veya bir başkası, “çocuk yaştan” beri bir şekilde bu işlerin içindeyim…
Benden söylemesi…
Diplomasi zaten olmazsa olmazı da belirli pozisyonlara getirdiğin insanın kalitesi…
Çok önemli…
Özellikle batı alemi, özellikle…
İyi ve kaliteli bir eğitim almış olması bedelin sadece yarısı. Batı medeniyetini BILMELI…
Yaşam tarzı ve düşünce yapısını, en güzeli buralardan yetişmiş, okumuşları seçmeli…
Anadan dogma Atatürk milliyetçisi!

Hem sonra hep bana Rabbena olmaz…
“Oyunu” kuralları gereği oynamalı…
Allah’ın Kasımpaşalı ayısı!

Not: sokak kapısı…
Orta halisi bile en azından 500 Euro, elden geçiriyorum…
Yeni gibi oldu, bir boya, yeni isi kaybına karşı bantlar…
Ha bu arada…
Yeri geldiği için söylüyorum, terpentin hem temizlik için bire bir…
Hem evladım, kokteylin ham maddelerinden biri!

Havalar

Hayatımı kaydırdı, ellerim…
Parmaklar…
Yine kontrol dışındalar.

Dün bir anne çocuğu ile yârdim etti bana…
Kaldım yolda. Ne bir adim öne ne arkaya gidebiliyorum, bayıldım bayılacağım güneşin altında…
Allah kimseyi benim durumuma düşürmesin…
Ne yerdeyim ne gökte ne yaşıyorum ne ölüyüm…
Araf’da!