Nasılsa herkes yine bildiğini yapacak!
En iyisi susmak.
Bir kahve molası…
Bu arada teşekkürü bir borç bilirim…
Geçen ay bir iniş yaşandı bakalım bu ay nasıl olacak?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ∙ Ne mutlu Türküm diyene, diyebilene
Nasılsa herkes yine bildiğini yapacak!
En iyisi susmak.
Bir kahve molası…
Bu arada teşekkürü bir borç bilirim…
Geçen ay bir iniş yaşandı bakalım bu ay nasıl olacak?
Sayın İnce…
Öncelikle partiniz tarafından Cumhurbaşkanlığı adayı olarak gösterilmiş olmanızı tebrik etmek isterim. Büyük bir şereftir. Y-CHP’de olsa, Cumhuriyet Halk Partisi genetiğini, bu parti ve yönetiminin hala içinde taşıdığına inanmak istiyorum.
Öğretmemmişsiniz…
Ne güzel…
Çok sevindim. Haddim olmayarak bir, iki naçizane fikrimi belirtmek isterim. Cumhurbaşkanı adayı olmak, Cumhurbaşkanı olmak ve HERKESIN Cumhurbaşkanı olmak birbirinden çok farklı işlevlerdir.
Siz…
En güç olanı seçtiniz. İnşallah seçilir ve görevinizi laiki ile yerine getirirsiniz.
HERKESIN Cumhurbaşkanı olabilmek çok hassas ve INCE bir iştir…
Her şeyden önce adalet duygunuz çok gelişmiş olmalı, haklıyı ve haksızı…
TARAFSIZ ve aynı zamanda herkese eşit mesafede olabilmek çok güçtür. “Doğru” bir yargıya varmak. Yıllarımı aldı…
Uzun yılları, mesleğimde bu yetiyi kazanmam kolay olmadı. Sizi çok zor günler bekliyor.
Taraf olmakla bertaraf olmak arsında hassas bir dengedir mesafe.
Ülkemizde uzun yıllar içeresinde oluşan dengeleri, menfaat yumaklarını, hâksiz ve adaletsiz birçok konuyu düzeltmek size veya bir başkasına düşecek. Ekonomik çöküntüyü omuzlamak.
Borç batağını kurutmak. Bence…
Öncelikli hedefleriniz arasında parlamenter sistemin tekrar tahsisi yer almalı. Parlamento eski görevlerini tekrar üstlenmeli. Evet, dengeler ve sistem değişti…
Sağ olsunlar, burnundan ötesini göremeyenler sayesinde. Düzeltmek ve özellikle seçim yaslarındaki yanlışları düzeltip ülkenin bir daha böyle bir rezilliği yaşamamasını önlemek öncelikli hedefleriniz arasında olmalı. Yine Tayyip Silahlı Kuvvetleri ivedilikle Türk Silahlı Kuvvetlerine dönüştürülüp, imam, hacı – hoca hegemonyasından kurtarılmalı. Bunu yaparken…
Anayasamızın değiştirilmesi dahi TEKLIF edilemeyecek maddeleri…
Çağdaş hukuk temelleri üzerine oturtulurken, ÖZELLIKLE TSK ile ilgili 34. Madde yeniden düzenlenip Mehmetçiğe…
Sadece gerçekten gerekli hallerde müdahale HAKKI verilmeli. Müdahale etmeyen Mehmetçik ki haliyle kurmay hukuk önünde hesap vermeli. DARBEYE karşıyım, Atatürk bir asker olarak parlamenter sistemi tercih etti. Askeri vesayet olmaz, olmamalı ANCAK asker…
Ülkesini iç ve dış tehditlerden korumakla görevli.
Bu bağlamda…
Dincilerden korkmayın, samimi dini duygular ile hareket eden insanlarımızı arkanıza alarak bu zibidiler ile mücadele etmenin yollarını arayın. Almanya bu konuda gerçekten çok güzel bir örnektir.
Yeri gelecek…
Dindar insan zaten, dinciyi sisteme entegre etmeyi bileceksiniz…
Dışlamadan…
Öğreterek, eğiterek özellikle genç nesiller üzerinde etkili olmaya çalışmalıyız.
Çocuklarımız haklı olarak inançlarını yitirdiler…
Lütfen özellikle bu konulara çok önem vermenizi istiyorum…
1. Kadın
2. İnanç başta olmak üzere toplumsal yaşamda etkili ve etken olan tüm olgulara eşit mesafede yaklaşmanızı ve HALKIN gereksinimlerini dikkate almanız çok önemli. Bize yakışmaz…
Atalarımıza saygısızlıktır…
Sen Hristiyan’sın, sen Musevi, sen Ermeni, sen Kürt’sün vesaire demek…
KAPSAYICI olmalıyız…
Bütünleyici, Atatürk ve ilkeleri…
Lütfen Sayın İnce bu çok önemli.
Umuyorum, evet umuyorum ki bir eğitmen olarak öğretinin değerini bilmenizi…
Cümleyi dikkatli kurmak zorundaydım çünkü kuzu postunda kurt çok gördük, yaşadık bu yüzden bu temenni. Lütfen Sayın İnce…
Eğitim kurulumlarımızda AMA Özellikle üniversitelerimizde bu yerler yine bilimin, mantığın, bilginin birer yuvaları olmalı. Üniversite araştırmalarına, bilimsel çalışmalara ayırılacak bütçe önemli oranda arttırılmalı, iç ve dışarıdan >>> kaliteli <<< eğitim elemanları temin edilmeli. YINE…
Allah, peygamber aşkı için…
Gençlerimiz…
Yetenek ve isteklerine göre üniversitelere yerleştirilmeli. Verimin…
Ancak sevilerek yapılan bir işten alınacağı unutulmamalı.
ERKEK adammışsınız, takdir ettim sizi…
Konuşmanız bunu gösterdi, şimdilik muhalefet şerhimi geri çektim…
Seçilirseniz…
En amansız ama mesafeli ve adaletli izleyiciniz olacağım.
Mardin Bienali…
Ne hoş ne güzel ne muhteşem bir çalışma…
Tebrik ederim.
Diyarbakır’ımız başta olmak üzere mümkün olan her yerde insanlarımızı sanat ile buluşturmalıyız.
Allah, lilah deyip milleti kandıranlarla o kadar haşır neşir oldum ki…
Başıma yıllardan beri gelenler, tesadüf, şans ile izah edilemeyecek şeyler…
Yine bilimsel yanım ağır basmakla birlikte içimde beslediğim iman…
İnanç…
O kadar yoğun ki iki arada bir derede kaldığım oluyor.
Mantıken izah edilebilecek bir durum AMA ya atalardan kalma öğretiyi ne etmeli?
Yine…
Ya meydana çıkarsa…
Evrende insan denilen akıl, mantık ve vicdan sahibi varlık…
Tek başına değilse(!)
Mevcut düzen…
Sırasıyla Musevi, Hristiyan ve İslami öğretileri ne yapacağız?
Bire bir yaşadım ya, bire bir…
Ben bunları nasıl izah edeceğim kendime, hangi mantık dizininde, hangi gerekçe ile?
Başkaları da var, fizikken mümkün olan ama tersi olmayan…
Enerjiden maddenin oluşması, Big Bang kuramı…
Allah’ım kafayı yiyorum galiba!?
Bilim…
Emin, bilim ispatladı…
Ya sonrası?
Bilinen insanlık tarihi yeni bulgular ışığında yeniden mi yazılmalı?
Çağdaş insanın atası sayılan Cro-Mangon insanı, doğru hatırlıyorsam evveliyatı 40 bin yıl geride…
Bilinen ve günümüze kadar gelebilen dini öğreti…
Musevi kardeşlerimiz, Hz. Musa ve öğretileri 3000 senelik bir geçmişe bakmakta.
Yazacağım kaç günden beri…
İyi ki yazmadım, bugün bir yenisi, daha da eskisi bilgisi geldi…
11.000 sene evvelsine ait insani bulgular…
Rusya’da 1894 yılında bulunan ve bilime o gün bugündür sır olanın bir nevi çözümlenmesi.
İnsan elinden çıkan bir nevi sanat eseri, bir put benzeri…
Bu insanlar ve “medeniyetlerini” dinen nasıl izah edeceğiz?
Evet, bunu da anlatmıştım. Validemin atalarından duyduğu, ninesinden dedelerinden…
Hani Pre Ademizm…
Bu…
Izahı olabilir(!)
Filipinler’de…
DIKKAT…
709 bin sene öncesine ait insan izine rastlandı.
Aklıma…
Rahmetli babamın hikâyesi gelir…
Kısadan hisse…
Bir adamcağız, kendisi cahil oğlunun okumasını istemiş…
Çocuk gerçekten okulu başarıyla bitirir, bir gün baba oğul yoldadırlar…
Adamın çişi gelir, döner oğluna arkasını tam çişi yapacak…
Oğlu babasına seslenir, baba o yöne ișeme orası kuzey…
Adam döner başka bir tarafa, orası…
Batı, doğu, güney…
Adam artık dayanamaz, yatar sırt üstü yere ve ihtiyacını giderir…
O misal…
Bilgi iyi güzel de…
Ortalığı katarsa birbirine (…)
Eskiden…
Her an patladı patlayacak, çoluk – çocuk ortada kalacak korkusu…
Son senelerde…
Güç – kuvvet meselesi. KORKUYORUM, her şeyden. Uğraşamayacağım diye…
O kaya…
Çok güçlü ve son derece hızlı bir şekilde erozyona uğradı.
Annem diyor…
“Oğlum çok şükür ne maddi ne manevi kimseye bağımlı değilsin!”
Doğru…
“Sağlığın, en azından kendi işini kendin görüyorsun. Yine kimseye muhtaç değilsin”
Doğru…
“Sakinleş artık ne bu sinir, bu öfke?
…
…
…
KENDIME…
Sinirim, öfkem kendime…
Elin ekmek tutamıyor olması…
En ufak bir şey yaptığım zaman çabucak yorulmam…
Hareket edememem…
Kendimde…
Aradığım gücü bulamamam.
Bu korku…
Bu yaşam şartları altında, bu sinir bu öfke…
Bence normal halime bakınca!
“Terör azar” korkusu ittifak dışında bıraktı
4 Mayıs 2018
Ankara hareketli. Bu hareketlilik cumhurbaşkanlığı adayından çok, milletvekilliği adaylığında düğümleniyor. Şu günlerde parti genel merkezlerinde, TBMM kulislerinde, otellerde, lokantalarda buluşmalar, konuşmalar hep adaylık üzerine.
“İmar rantı” denilince akla ilk gelen İstanbul’dur. Peki bu rant olaylarını gündeme getiren, bunlarla mücadele eden belediye meclisi üyesi sayısı ise üçü-beşi geçmiyor. Açıkçası, bunların başında da 9 yıldır büyükşehir belediye meclis üyeliği görevini de yürüten Hüseyin Sağ geliyor.
Bugün, Reza Zarrab, ünlü bazı iş adamları yargılanıyorsa, Hüseyin Sağ ve arkadaşlarının ceplerinden para vererek açtığı davaların sonucudur. CHP Genel Merkezi’nde, adaylar arasında Hüseyin Sağ’ı görünce, ister istemez imar rantıyla mücadele eden bu meclis üyesinin hakkını teslim etmek gerektiğine inandım.
TERÖR AZACAK ENDİŞESİ
CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin “seçim ittifakı” büyük umut yarattı. Bu ittifakın içinde HDP ve Vatan Partisi de bulunacaktı. Ancak, AKP ve MHP’nin bu ittifaka çok ağır suçlamalarda bulunacağı parti kurmayları arasında konuşuldu.
Konuyu biraz daha açayım: Vatan Partisi, HDP’yi istemedi. İYİ Parti hem HDP, hem de Vatan Partisi’ni istemedi. Böyle bir karar alınmasında, güvenlik konularından uzman bir ismin parti yöneticilerini bilgilendirmesi etkili oldu. CHP’nin gönlünde, HDP’nin de, Vatan Partisi’nin de ittifak içinde yer alması yatıyordu. Ancak, CHP’nin tek başına bunu istemesi yetmedi. HDP’nin ittifak dışında bırakılmasında ise en büyük etkenin ne olduğunu toplantıda bulunan bir kaynaktan aktarıyorum:
“HDP de ittifak içinde olsaydı, ittifak amacına tam ulaşırdı. Ancak, HDP’nin ittifak içinde yer alması halinde, o günlerde bölücü terör örgütünün gerçekleştireceği bir eylem ya da eylemler, bir anda ittifak partilerine dönük suçlamaların kaynağı olacaktı. Yani, seçim döneminde terör azarsa, bunun sorumlusu olarak HDP’nin içinde bulunduğu ittifaktan cesaret alınmasından kaynaklanacağı, hele AKP ya da MHP’lilere karşı gerçekleşecek bir eylemin sorumlusu da, HDP’yi ittifak içine alan siyasi partiler gösterilecekti. HDP’nin bu ittifakta yer almamasının en önemli nedeni, terörün azdırılacağı konusunda ki değerlendirmeler oldu.”
CHP’DEN DESTEK
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Kılıçdaroğlu’na, “CHP, İYİ Parti, Vatan Partisi” ittifakı önerdi. Cumhurbaşkanı adayının da Kılıçdaroğlu olmasını istedi. Ancak, Akşener adaylıktan vazgeçmeyeceğini açıkladığı için bu konuda gelişme olmadı. Geçen çarşamba günü, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan’ı telefonla aradı, “Sizinle birlikte olamayacağız” dedi. Böylece, Vatan Partisi şimdiden baraja takılmış oldu.
Kılıçdaroğlu, aslında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun parlamentoda olmasını çok önemsiyordu. Ancak, çatı aday konusunda uzlaşma olmayınca, Karamollaoğlu da, partisinin cumhurbaşkanı adayı olarak seçmenden oy isteyecek. Bunun için 100 bin kişinin seçim kuruluna imza vermesi gerekiyor. Saadet Partisi, 100 bin oyu rahatlıkla sağlar. Bunun için başka siyasi parti mensuplarının oyuna ihtiyacı yok. Ancak, Karamollaoğlu’na duyulan saygı nedeniyle, CHP’liler de seçim kuruluna imza vermeye gidecek. Bunun için CHP Genel Merkezi’nden yazılı bir talimat yok. Ama, il örgütlerine örtülü olarak “Karamollaoğlu için destekte bulunun” denildi. Karamollaoğlu’nun yüksek bir imza karşılığı çıkış yapmasının yolu açılmak istendi.
“SIFIR BARAJ” DEDİKLERİ
AKP-MHP ittifakı karşısında, 16 Nisan referandumunda yer alan “Hayır” blokundaki partiler siyasi ve ideolojik farklılıklarına bakmamaksızın nasıl “parlamenter demokrasi lehine” aynı cephede yer almışsa, 24 Haziran seçiminde de “sıfır baraj” cephesinde yer alıyor.
“Sıfır baraj” şemsiyesinde bulunan partiler, ideolojik ve siyasi bir ittifak içerisinde olmak zorunda olmadıkları gibi bu durum böyle bir sonuç da oluşturmuyor. “Sıfır baraj” formülü cumhurbaşkanlığında değil, sadece milletvekilliği seçimi için geçerli.
İttifakın içindeki bir parti barajı geçtiğinde, tümü barajı geçmiş sayılıyor. Dolayısıyla baraj sıfırdır. Her şey d’hont hesabına kalıyor. Tüm partilerin oyları önce 1’e sonra 2’ye sonra 3’e bölünecek, büyükten küçüğe bu rakamlar sıralanacak, ilin milletvekili sayısı belirlenecek. Aslında d’hont sistemini örneklendirmek gerekir. Bunu da seçim konularında uzman isim olan eski bakan Erol Tuncer bize örneklerle ve anlaşılır bir dille anlatacak.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/saygi-ozturk/teror-azar-korkusu-ittifak-disinda-birakti-2386349/
—
Eğer…
Bu partiler vatan – millet söylemleriyle samimiyse…
Ne yapar yapar milli ittifakı destekler!
—
Bir şey var aslında, bir muhalefet şerhi…
Ancak şimdilik bende kalsın.
Bu pezevenkle başa çıkabilecek karakterde…
Okuyorum…
İyi…
HDP’yi itemez, Vatan hepten terk eder…
Kimse kimseyi beğenmez…
BBP zaten AKP’nin çakması, MHP kahpenin teki…
Meral ister kendisi olsun cumhurun başı…
Ya vatan – millet sadece sözde…
Y-CHP…
Onu hiç sorma…
Anlayacağın tam bir karmasa AMA…
Sayın Çölaşan’a hak veriyorum, vakit birlik vakti…
Oy…
İnce işlere…
Allahtan temennim, kim gelirse gelsin…
Çete başından ve çetesinden HESAP sormalı…
HESAP!
Önce Sayın Çölaşan’ı oku sonra İzmirlimi
—
Kapris yapacak günlerde değiliz
4 Mayıs 2018
Sevgili okurlarım, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı bir aksilik çıkmadığı takdirde bugün açıklanacak.
Dün itibarıyla bu konuda Muharrem İnce’nin ismi geçiyordu, bugün resmen açıklanması bekleniyor.
Bu işin en başından beri şunu savunduğumu hepiniz bilirsiniz:
“Aday kim olursa olsun… İster Ahmet ister Mehmet… Türkiye’nin bu ortamında isim tartışması yapmanın gereği yoktur.
Hepimiz, ismi açıklanan adayın etrafından birleşmek ve kenetlenmek zorundayız.
Ben Ahmet’i sevmem, Mehmet’i isterdim!..
Benim gönlümdeki Mehmet madem ki aday olamadı, o halde Ahmet’e oy vermem deme lüksüne bu saatten sonra hiçbirimiz sahip değiliz.
Bunu diyecek olanlar varsa gidip oylarını Recep Bey ve partisine versinler…
Unutmayalım, köprüden önceki son çıkıştayız ve ufukta başka bir çıkış görünmüyor…
Dolayısıyla bu kaprisleri yapmak, sonuçta AKP ve Recep Bey’e oy vermekle eş değerdedir.”
* * *
İYİ Parti’nin böyle bir sorunu yok. Meral Akşener onların tartışmasız adayı.
Onu hem seviyorum, hem de saygı duyuyorum…
Çok büyük hatalar ve yanlışlar yapmadığı sürece oyum CHP’yedir…
Ama ikinci adayım Akşener’dir.
Partisiyle birlikte iyi bir mücadele verdi, karşımızda bazen zarif bir ev hanımı, bazen kabadayı bir erkek gibi yer aldı, saldırılara pabuç bırakmadı.
Sanırım partisiyle birlikte toplumun da saygısını yeterince kazandı.
* * *
Ama burada bir kez daha yineliyorum:
Keşke bu 100 bin imza olayına girmeseydi.
Aslında YSK (Yandaş Seçim Kurulu) İYİ Parti’yi milletvekili seçimine sokmayacaktı. Kararı iki gün ertelediler ve tam da o pazar günü CHP’nin hiç kimse tarafından hissedilmeyen ve beklenmeyen kararı patladı.
15 CHP’li milletvekili geçici olarak İYİ Parti’ye transfer edildi, Meclis’te 20 kişilik Grup kurması ve bu yolla seçime girmesi sağlandı. Meral Hanım’ın cumhurbaşkanlığı için 100 bin imza olayına girişmesini başından beri eleştiriyorum zira riskli bir iştir.
Boşuna enerji kaybıdır.
* * *
Bu işler hiç belli olmaz.
Bakarsınız ki Yandaş Seçim Kurulu açıklama yapmış:
“İmza sayısı 99 bin’de kalmıştır.”
Gerçi bu durumda bile partisinin milletvekili seçimine, kendisinin cumhurbaşkanlığı seçimine girmesi olumsuz etkilenmez ama AKP ve MHP bu kozu kendilerince kullanırlar:
“İşte, 100 bin imza olayında bile çuvalladılar!..”
Dilerim ve umarım bu imzaları bulsunlar.
* * *
Aynı risk Vatan Partisi için de geçerli. Genel Başkanları Doğu Perinçek’in cumhurbaşkanlığı adaylığı için şimdi onlar da 100 bin imza peşinde olacak…
Ancak onlar haklı…
Çünkü başka seçenekleri yoktu.
BAY BAHÇELİ KİMİ İHBAR EDİYOR?
Sevgili okurlarım, gemisini karaya oturtan Devlet Bahçeli şimdi başka gösteriler peşinde!..
Toplumun kafasını karıştırmaya ve korku yaratmaya çalışıyor.
Dün gazetecilere söylediği şu sözlere bakar mısınız:
“…FETÖ darbe hareketinden 15 gün sonra OHAL kabul edildi ve uygulamaya konuldu. Çok sayıda Silahlı Kuvvetler ve Emniyet mensubu ile öğretim kadroları ve eğitim sektöründe önemli uzaklaştırma ve görevden almalar oldu.
Bunların bir de aileleri ve çevreleri var…”
Sonra topu İçişleri ile Adalet bakanlarına atıp çağrıda bulunuyor:
“Merak ettiğim konu şudur. AK Parti’nin Adalet Bakanı ile İçişleri Bakanı, FETÖ’nün seçmen ayağı üzerindeki etkisini bugüne kadar takip etmiş midir?.. Ne kadar ByLockcu var, ne kadar görevden alınmış olan var, ne kadar uzaklaştırılmış olan var, bunların ne kadar yakını var? Bunların hepsi aynı aday etrafında düğümlenip
100 bin’i tamamlayacaksa, o zaman Türkiye açısından önemli bir sonuç elde edilmiş olur…”
Türkçesi gerçekten bozuk ama şöyle diyor:
“Bu 100 bin kişinin içerisinde eğer FETÖ ve PKK desteği ile veya buna benzer imkânlarla bir aday taraması yapılacaksa, o zaman FETÖ’nün seçmendeki siyasi ayağının hangi aday etrafında toplandığı hakkında bir kanaat oluşabilir. Burası önemlidir…
Acaba Pensilvanya’dan bir talimat gelip 100 bin kişiyi falanca adayın etrafında toplayınız derlerse, FETÖ benim en kötü şartlarda bile 100 bin taraftarım var hâlâ Türkiye’de derse ne olur? Bunları çok yönlü düşünmek lâzım.”
* * *
Uçuk, saçma sapan, yakışıksız ve mantıksız ifadeler…
Bay Devlet Bahçeli bozuk Türkçesi ile söylediği bu sözlerle İçişleri ve Adalet Bakanı’na seslenip ihbarcılık yapıyor.
Kendi genel başkanları (ve özellikle Meral Akşener için) 100 bin imza vermesi öngörülen kitleleri önceden ihbar edip şöyle diyor:
“Bunları iyice araştırın ve soruşturun bakalım, içlerinde FETÖ ve PKK’ya yakın olan kimlerdir!”
Henüz sandık başına gitmemiş imzacı seçmenleri şimdiden zorda bırakmaya kalkışıyor…
Ve şimdiden korkutup önlerini kesmeye çalışıyor!
Bu yasayı senin iktidarın çıkardı muhterem beyefendi, ayakta mı uyuyorsun, ne dediğinin farkında mısın sen!
Böylesine çirkin ve anlamsız bir çağrıda bulunup imza verecek olanları ihbar eden bir parti genel başkanı, Türkiye’de bugüne kadar hiç görülmemişti.
Yahu ayıptır be, gerçekten ayıptır.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/emin-colasan/kapris-yapacak-gunlerde-degiliz-2386282/
Kurnaz zannettiğin aslında salağın önde gidenidir
4 Mayıs 2018
Tommiks.
Mevzu Dakota’da geçiyor ama…
Aslında İtalyan’dır.
*
Teksas.
Zagor.
Kaptan Swing.
Mister No.
Teks.
Hepsi “kurtarıcı” öyküleridir, hepsi adalet, özgürlük savunucularıdır.
Hepsi İtalyan orijinlidir.
*
Çünkü düpedüz, örtülü Amerikan propagandasıdır… Hepsinin İtalya’da, hepsinin aynı tarihlerde üretilmiş olması tesadüf değildir. İkinci dünya savaşı’ndan sonra, ABD’nin ve NATO’nun merkez üssü’dür.
Superman, Batman, Spiderman gibi efsane karakterleri yaratan Amerikan çizgi roman sektörü, Tommiks’i Zagor’u beceremez miydi? Elbette hasosunu becerirdi. Ama, kültür transferini bu kadar kısa sürede, böylesine yaygınlaştıramazdı. Avrupa kaynaklı olunca, Türkiye başta olmak üzere tüm kıtaya salgın gibi yayılıverdi.
*
Red Kit neden Belçika doğumludur sizce?
Dünyanın en sevimli Amerikalı kovboyu neden Belçika üretimidir?
İlk yayın tarihi 1946.
Savaş bittikten hemen bir yıl sonra.
*
Bazen, hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
*
Mesela, Temel Reis.
Ispanak yiyor, pazuları şişiyor, Kabasakal’ı bir yumrukta uçuruyordu, televizyonda Temel Reis’i seyreden annelerimiz de habire ağzımıza ıspanak sokuşturuyordu.
Halbuki, 85 yıl önce ilk çizildiği döneme ait “virgül hatası”ydı. Bir kilo ıspanakta 30 miligram demir var diye biliniyordu. Sonradan anlaşıldı ki, sadece üç milligram var. Mercimekte, yumurtada katbekat fazla demir vardı. Yani, haybeye yemiştik onca ıspanağı!
*
La Fontaine mağduru olan karga’ya da oldum olası çok üzülürüm doğrusu… Malum, kurnaz tilki zekasını kullanmış, sesin ne güzel demiş, şarkı söylemesini istemiş, ağacın dalında tüneyen saftirik karga inanmış, ağzındaki peyniri düşürmüş, tilki peyniri kapmış filan.
*
Peki, bunun böyle yaşanmış olabilmesi mümkün müdür?
Bilimsel olarak değildir.
Aptal muamelesi yapılan karga, deneylerle ispatlanmıştır ki, yunus ve şempanzeden sonra en zeki üçüncü hayvandır. Kurnaz zannedilen tilki ise, zeka seviyesiyle ilk 10 hayvan arasında bile yoktur.
*
Bir başka iftiranın kurbanı olan ağustosböceği de birkaç sene önce nihayet aklandı.
Karınca bütün yaz harıl harıl çalışırken, tembel ağustosböceğinin ağaç gölgesinde püfür püfür yan gelip yattığı, kış gelince de aç bilaç kalıp karıncaya yalvardığı falan zannediliyordu.
Meğer araştırmalar gösterdi ki, toprak altında yaşayan ağustosböceklerinin yeryüzüne çıktıktan sonra sadece dört haftalık ömürleri var. Sadece ağustos ayında yaşıyorlar. İsmi de oradan geliyor. Ağustos ayından sonra hayatta kalamıyorlar. Dolayısıyla, kış ayları için yiyecek biriktirmelerinin zaten hiç manası yok.
*
Kıssadan hisse…
*
Milenyumda dünyaya gelen dünün çocukları, göz açıp kapayana kadar yetişkin oldular, 24 Haziran’da ilk kez oy kullanacaklar.
*
Değerli gençler…
Bu memleketin başına ne geldiyse “büyüklere masallar”dan geldi.
Bu durumu değiştirmek sizin elinizde.
Siz doğduğunuzdan beri “doğruymuş gibi” anlatılan “yanlışlara” kanmayın lütfen.
*
Size dayatılan örtülü propagandanın “kaynağı”na dikkat edin, ekonomik verilerdeki “virgül hataları”na aldanmayın, “aptal, tembel, darbeci, terörist” gibi kulaktan dolma yaftalara inanmayın.
Gerçeklere odaklanın.
Gerçeklerden yana olun.
Sizleri de ayakta uyutmalarına izin vermeyin.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/kurnaz-zannettigin-aslinda-salagin-onde-gidenidir-2386355/
İzin verirseniz bir ağabey tavsiyesi…
Evet…
Çok güzel, doğru insani bulursan evlilikten güzeli yok, hele bebeler…
AMA…
Zor be koçlar, çok zor…
Nadiren davul dengine rastlar.
Bu yüzden…
Bekârlığınızın tadını çıkarın, nerede akşam orada sabah…
Her akşam başka bir gül koklayın, sabaha veda edin…
Evlat, kızıyorum evlenmiyor diye…
Torun için meletir beni…
AMAAA…
Haklı çocuk, dünyada ne kadar karı – kız varsa ifadesini alsın(!)
Kaloriferleri boya dediler…
Kimler?
Evdeki kadınlar…
Ameliyatın hemen sonrası başladı, parfüm ki çok severim hele çiçeklerde…
Kendilerine has o güzel kokuları, kendimde…
İmkân ve ihtimal yoktu…
BOGULUYORDUM, yeminle nefesim kesiliyordu, aynen eğildiğim zamanki gibi…
Neyse bir iki sene oluyor geçti.
Kaloriferleri boyamakta çok zorlanıyorum, sprey aldım…
Mis gibi…
FECI çarptı beni, zor attım kendimi dükkâna, bayıldım bayılacağım…
Yeminle…
İki üç saat sürdü ancak açildim.
Kadın milleti çocuklar kadın milleti…
Hatun kişi…
Kalın bekar…
Aman ya aman!
Sevmek başka, aşk başka…
Her genç kızında gelir başına…
SEN…
Sakin ola çarpılma!!!