Her türlü siyasi faaliyeti ret ediyor…
Diyor ki…
Ki hatırla İstanbul’a >>> ihanet ettik <<< diyeni…
Sormak lazım sadece İstanbul’a mı?
“İstanbul’a hizmet ibadettir ama insana hizmet ibadet üstü”
Felsefem, hayat görüşüm, anlayışım…
Karınca kararınca yapmaya çalışıyorum bir şeyler, bilgilendirmek istiyorum insanımızı…
Anca işte, çeyrek usulü…
Yeni geldim, insanlar ile uğraşıyorum. Göz tutacak kardeşim göz tutacak…
Türk’ü…
Almanı, İtalyan’ı, her milletten ya her tür milletten…
Bana ne uyruğundan…
Önemli olan insan, insan ve liyakati!
Af edin beni son zamanlarda çok başlayıp da bitiremediğim şeyler oldu…
O an çok önemli, O AN…
Tepem atacak veya ilham perisi öpecek beni…
Dökülüyor kelimeler, dökülüyor, düşünmeme gerek kalmıyor…
Kendiliğinden gelişiyor her şey…
ANCAK…
İpin ucunu kaçırırsam sil baştan.
Veee…
İster inan ister inanma o kadar yoğunum ki…
Sil baştan lüksüm yok benim!
Sen bakma dövizin düştüğüne…
Yoğunlaşma buna, pür dikkat kesilme…
Oğlummm, evladım, kızım…
Biraz da İstanbul Borsasına baksana!
Doksan bin önemli bir direnç denmişti…
Geçti, öf hem de bayağı bir 100 binlerin üzerine çıktı…
Bugün itibarıyla, sabahtan beri 89999,9 ne yapsam diye düşünüyor…
G.tün…
İpotekte, ince ayar çektiler, çekiyorlar pezevenge!
Hep demedim mi, demiyor muyum…
Hizadan çıktı, kendini bir b.k sanmaya başladı diye?
Tabii sen bunları dikkate almaz, dikkat etmesin…
Ben…
Bir Atatürk milliyetçisiyim, bir baba…
Baba…
Ben dikkat etmeliyim, anlatsam da sana…
Anlamayacağın, anlamakta istemeyeceğin için hiç zahmet edip yazmayacağım…
Onun yerine…
Çeyrek ne yapar?
Kaçar…
İşim başımdan aşmış birde sizlerle mi uğraşacağım?
Senin için kelle değil miydi ulan?
Namussuz…
Allah bilir doğru mu? Senin dedenden bana ne, Sarıkamış’ta donarak şehit olmuşmuş…
Ulan oğlancı soyundan geliyorsunuz, oğlancı…
Sübyencisiniz siz, sübyenci…
Ancak çocuğa yetiyor gücünüz.
Atatürk’ün…
İsmet İnönü’nün…
Askerlerimizin adını o pis ağzınıza, ağızlarınıza almayınız…
Çevreyi yeterince kirletiniz!
Bunlar nasıl insan, insan mı bunlar?
Hatırlı okuyucularım hatırlayacaktır, eminim hatırlayacaklarından…
Hep derim…
Ticari…
Bir geri zekâlıyım, başka yönlerimle de pek akıllı sayılmam ya…
Geçelim!
Yeni geldim, gideceğim yine…
Pıka, pıka…
Sonra…
Ya Jim veya Jack ile buluşmaya!
Ne oldu?
Dünden beri koşturuyorum, gelen giden belli değil, yeminle sayısını unuttum…
Önemlide değil zaten, teklif istedim…
Bana bir şekilde geri dönecekler AMA esas önemlisi…
Zaten sizin içinde önemli olabilir diye kaleme alıyorum…
Akıl almaz şeyler!
Sağlığım yerinde olsa, kendime güvenebilsem…
Kendim yapacağım, elektrik dahil…
Yavaş, yavaş. Zamanım var…
Ama Önder işi ama semi-profesyonel!
Bu ne lan bu ne?
Bu kadar terbiyesizlik, yüzsüzlük olur mu?
Biliyorum havalarında, dünyayı ben yarattım, ben her şeyi biliyor ve yapabiliyorum…
Tayyip gibi…
En rezil şekli, sözde profesyonel şirket yetkilileri…
S.kebilirse…
Acilen ayakta s.kecek seni, beni!
Ev tadilatında; sırasıyla…
Çatı, elektrik, su…
Isınma yani kalorifer kazanı, tesisatı…
Banyo, tuvalet, yerler çok önemli…
1960’lardan kalma, ya öyle bir yapmışlar ki gerçekten masraftan kaçınmamışlar…
Görsen evi dışarıdan süslü avrat gibi, nispeten yeni sanırsın…
Te o zamanlar insanlar evin ısı yalıtımını yapmış, ta o zamanlar…
Cam, çerçeve…
Yüksek güvenlikli ceza evi gibi…
Ahşap, ama gerçek. Eski kalite…
Yeminle görmedim daha böylesini, kıyamadım zaten kendim elden geçirdim…
En az beş sene daha beni idare edecek şekilde…
O süre zarfında kim öle kim kala?
Sormuştum Oma’ya…
Allah rahmet eylesin, yalıtım yapmak, ısı yalıtımı yapmak nerden aklınıza geldi?
Vermiş olduğu yanıt hem üzdü hem çok düşündürdü beni…
Mesela son zamanlarda silahlanmaya verdiğim önemin bu cevap ile ilgisi oldukça yakındır…
1918 doğumluydu rahmetli, yani birinci dünya savaşını şahsen yaşamamış ama savaş sonrası yılları gayet iyi hatırlıyordu, hafıza…
Zehir gibiydi…
İkinci dünya savaşı ve öncesi yıllar, yani çocukluğunda o kadar çok üşümüş ki…
Yemin etmiş kendine “Ich möchte nie mehr frieren!”
O…
Öylede eşi farklı mıymış?
Bir hukukçu, üst düzey bir hukukçu…
İkinci Dünya Savaşı esnasında esir düşüyor Rusların eline…
Bir ENKAZ olarak geri dönüyor sonrasında ülkesine…
DIKKAT…
Burası çok önemli, mesela Rus ihtilalinin nedenlerini anlamanız açısından…
VEYA…
Bizlerin, yani laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetti vatandaşlarının neden bugün tüm bu yaşadıklarımızı anlamanız açısından önemli. Sadece bir faktördür ama önemli bir faktördür!
Dedim ya üst düzey bir hukukçu, ta o zamanlar bile bu unvana sahipmiş…
Dolayısıyla asker olarak rütbesi, bir subay…
Tekrar DIKKAT…
Bir subay olarak diğer esirlerden ayrılmakla kalmıyorlar, daha “kaliteli, daha barınaklı” konak ve giyesilere, yiyeceklere sahiplermiş. Ruslar…
Kendi vatandaşlarından, askerlerinden esirgedikleri giyecek ve yiyeceği…
TEKRAR, kendi asker ve vatandaşlarından esirgediklerini >>> düşman subayların <<< tüketimine sunuyorlarmış!
???
😊
Evet, bu tutumun bir nedeni olmalı?
Sosyo – ekonomik gelişme, bir süreç, tarihi…
Aristokrati!!!
Dikkat buyurunuz lütfen…
Ne zaman ve neden bilmiyorum AMA…
İnsanlık bir ara bu ayrımı yapmaya başlıyor, insan…
İnsanı sınıflara ayırmaya başlıyor. Hindistan günümüzde güzel bir örnektir…
Bırak kapitalizmi bir tarafa…
Salt bir sınıf içine dogması bile ÖMÜR BOYU o sınıfın yükümlülüğünü veya rahatını yaşaması için yeterli!
Rusya örneği aslında bizi, bize anlatıyor…
Tabii anlayabilene…
Halk çitici, tarımla, hayvancılıkla geçiniyor…
Koskoca bir ülke, çok büyük…
Ancak…
Şunu da unutmayın, batılılar Türkiye coğrafyası için küçük Asya derler…
Yani topraklarımızda pek küçük sayılmaz…
Bu neden önemli?
Ülke yönetimi açısından çok büyük bir ehemmiyet taşıyor…
Merkezi yönetim…
Yerel sorunların çoğu zaman farkında değildir, yaşanan sefaletin…
Kat üstüne insani, insanoğlunun benciliğini, menfaatperestliğini…
Al sana kocaman, nerdeyse çözümü imkânsız sorunlar yumağı…
Gordion düğümü!
Cehalet kardeşim cehalet almış başını yürüyor…
Dört nala, son sürat…
Halk…
Bağnaz papazların elinde, onlar ne derse O OLUYOR…
Tanrı dedikleri vakit akan sular duruyor…
Ve papazlar…
Köy ağlarının, büyük toprak sahiplerinin, aristokratının elinde…
Onların ağzına ve kesesine bakıyor…
Ve yine bu tiplemeler…
Aristokrasi…
Tarafından yönetilip, yönlendiriliyor. Aristokratlar…
Fevkalade, genelde köklü ve ayrıntılı bir eğitim almış elitler…
Kimi Çar bunları görmüş, önlemler almaya kalkmıştır ama Moskova aristokratlarına karşı başarılı olamamıştır. Ve buraya da dikkat buyurunuz lütfen…
Sınıfsal açıdan, hak ve söz sahibi olmak bakımından Moskova aristokratları diğerlerinin üzerinde.
Evet…
Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’ün > tek isteği, projesidir ki < gerçekleştiremediği…
Toprak reformu…
Ömrü yetmedi, ağların elinden toprağı alıp halka arz etmek, “kölelikten” kurtarmak…
Daha ayrıntılı şekilde anlatmışımdır geçmişte, bakınız arşivlerime bu yüzden tekrar dile getirmeyeceğim. Moskova dedik…
Aristokratlara değindim, dedim diğerlerine nazaran avantajdalar…
NEDEN???
Fındık verecek bize cevabını…
Evet bildiğin fındık…
Geçmişten günümüze değişmeyen bir döngü…
Bir değirmen…
Döner durur, rüzgârı ise paradır!
Ve Allah var yukarıda, doğruya doğru…
Namussuzların bu gibi konulara kafası iyi çalışıyor, çete…
Bir hırsız ve arsızlar sürüsü…
Mesela imar barışı, mesela 2B’ler vesaire vesaire…
İhanet ettik, diye diye, milletin gözüne soka soka yapıyorlar tüm bunları…
Ve halkımız…
Ve insanımız bu düzenin bir parçası, ahlaksızlık, yankesicilik ruhumuza işlemiş…
Ne kızıyorsun lan?
Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, öyle der atalar…
SEN…
Bu “düzenin” bir parçası, en azından ama sesiz şeytanısın…
Ve bir şekilde tüm bunlardan yararlanan!
Öyle olmasa…
Bu kadar kahpeliğe bugüne kadar katlanabilir miydin?
Geçenlerde…
>>> Gecikmeli <<< açıklandı fındık fiyatları değil mi?
Ki biliyoruz, yalanladı falan…
Birileri milyonlarca doları çok ucuzdan aldı ve buna benzer olaylar, nasıl oluyor böyle şeyler…
VEYA…
DIKKAT buyurunuz lütfen bu kelimeler yazılırken, Almanya saati 13:34…
Günlerden 01.11.2018…
Dolar 5,62…
Dün kaç paraydı?
Hatırla tanıdığım Mafyanın uzun zaman öncesi bana söylediğini, dolar 5,50…
PEZEVENK ne demişti?
Doları 5,60’a sabitleyeceğiz!
Bir, iki gün gecikmeli açıklanan fındık fiyatı…
Zaten zor durumda olan üreticiyi malını ucuzdan elden çıkarmasına vesile oldu…
Öfff, yavrum benim kâra bakar mısınız!?
Veya…
Dedim ama tabii bizler küçük rakamlarla “oynuyoruz”, HELAL para, alnımızın akıyla kazandıklarımız…
Döviz ve kur farkından kazanılan para…
ILETIŞIM kardeşim iletişim…
İki nokta arasındaki en kestirme yol, doğrudur…
Kaynağından alınan bilgi, doğrudan ve KISA VAADELI…
Çok önemli…
Borsada, insider knowledge dedikleri
YASAK, büyük cezası var, büyük!
Bu yüzden Moskova’dakiler avantajdaydı…
Bu yüzden AKP’ye, hele O pezevenge yakın olanlar avantajda!
Seviniyor Edirne’dekiler, haberler birde utanmadan çarşaf çarşaf haber yapıyor…
Özellikle görsel basın…
CNN Türk mesela (hala bu kanalı izleme nedenim çanak, bilgisayardan sevmiyorum. Önüm çok kötü, ağaç dolu, çekmiyor başkacasını) esnaf…
Bulgarca, Yunanca öğreniyormuş falan…
Ne yapsın insanlar hem alanlar hem satanlar?
Ne yapsın düzen böyle inşa edilmiş, ileri demokratik soygun sistemi!
Evet, Rus halkı, halkımız gibi çilekeş…
Okumaya, kendini geliştirmeye ne fırsatı olmuş ne böyle bir istek doğmuş…
Dincilerin, ağaların kısacası “kalbur üstü takımının” uşağı olmakta, onların ağzına bakmaktan öteye geçememişler. Ve en kötüsü tüm bunlar yani halk üzerindeki baskı…
Allah adına…
Kendilerini din bilgini, Allah’ın elçisi gibi görünmeye çalışanlar tarafından yapılmış. Bu yüzden Bolşevikler (komünistler) DIKKAT, kimi tarih kitabi aksini iddia etse bile ve / veya farklı görüşler beyan etse bile bu konuda görüşlerine yüzde bin beş yüz inandığım kaynaklarım…
Menşeviklerin (karşıt görüşleri yüzünden Bolşeviklerden ayrılan bir azınlık) sonuçta egemen güçlerin, yani hükümet yanlısı elitlerin tarafında komünizme karşı mücadele verecek ve kaybedecektir…
Peki…
Tüm bunların bizimle ilgisi ne?
Dikkat ederseniz Ruslar…
Çarlık sisteminden komünizme “yatay” geçiş yapmışlar, Yapmışlar ama onlarca yıl…
İnançlarını, itikatlarını muhafaza etmişler. Nereden biliyoruz?
Komünist sistemin çöküşünden sonra >>> doğrudan <<< kilisenin hegemonyası eski gücüne erişmiş bulunmaktadır.
YANI…
Din, dini inançlar hata hurafeler sen ne yaparsan yap, bir şekilde “basit” halk üzerindeki etkinliğini…
>>> Baskı <<< altında bile muhafaza etmektedir.
Eski köye yeni töre…
İşlemiş insanların ruhuna, işlemiş bilinçaltına…
KORKU…
İse dürtü, evet korkutarak insana bir noktaya kadar neredeyse her şeyi yaptırabilirsin…
Taaa ki bıçak kemiğe dayanana kadar…
Dikkat ediniz insanlara, dikkat ediniz lütfen…
Dünyanın neresinde olursa olsun…
Özgüvenini korku, baskı gibi nedenler ile kaybedenler ve / veya hiçbir zaman bu özgüvene sahip olmayanlar, Ruslardan, komünizminden açtık sözü…
Proletarya…
Yani bildiğimiz halk, amiyane tabir, ifade ile “ayak takımını” korkutarak baskı altında tutmak, dini sözde inançlar ile kati…
Ve aşılması neredeyse mümkün olmayan sınırlar çekmek, bir çerçeve çizmek…
“Elit” diye geçinenler için bir çocuk oyuncağı…
Yap…
Yapmaya çalış tüm bunları bilgili, bilinçli ve özgüven sahibi bir insana…
Yapmaya çalışsana!?
KADIN…
Bu konuda çok önemli, kadının özgüven sahibi olması, bilgili ve bilinçli bir insan olması çok önemli!
Evet…
Bu ve buna benzer nedenler yüzünden Ruslar…
Düşman dahi olsalar “elitlere” karşı bir çekimserlik içinde bulundular, bulunuyorlar…
Bu ve buna benzer sebeplerden ötürü halkımız…
Mesela O ADI “ananı al git” dediğinde gereken, lüzum görülen tepkiyi verememekte…
Yokkk…
Saygıdan çok korkudur nedeni. Tıpkı…
Ezbere dayalı eğitim sistemimiz gibi. Özgür çağrışım, evet ezber gerekli ama hür düşüncelerde bir o kadar önemli. İfade özgürlüğü…
Severim gençleri…
Yok illa cehaletlerine, tecrübesizliklerine vermemeli…
Henüz korkuyu tatmamışlar…
Güce biat ne demek bilmiyorlar, sorumluluğun ağır yükü henüz omuzlarına binmemiş…
İtaat etmedikleri takdirde güce…
Kendilerinin ve belki sevdiklerinin aç kalabileceklerinin farkında değiller. Var sapıklar…
Salt aç bırakmakla kalmazlar…
Hayati insana zehir edebilecek güce sahipler. Tüm bunların farkında olmayabilir gençler…
Saflar, saf…
Bu yüzden severim gençleri, yüreklerindeki dillerinde…
Olması gerektiği gibi!
Sen sanıyor musun ki ben korkmuyorum…
Tehlikenin farkında olmayabilir miyim?
Buna rağmen…
Ve bu yüzden, ilkelerim ve şaşmaz itimat ve inancım…
Allah’a…
Çünkü ondan, onlar gibilerinden çok daha güçlü yüce Rabbim var…
Sığınırım Ona…
SADECE Ona boyun eğerim!!!
Tabii ki ana, babama, sevdiğim, saygıyı hak eden ihtiyarda…
Gocunmam…
Boyun eğer, el öperim…
AMA ONLAR bunu bilmiyorlar, ezilmişler…
Ezikler…
Özgüvenden yoksunlar, gücü bir şekilde tatmışlar VE bizlerin yanlışı burada…
Acı tecrübeler…
Birebir intikam alıyorlar şimdi, biat edeceksin bana…
NAH SANA!
Tam da çeyreğine çattın, biat edecek cahil ayıya!
Sevgili okurlarım lütfen inanın bana…
Bu dünyada…
İnsani dürtüler arasında korku, kin – nefretten güçlü bir duygu manzumesi var…
Sevgi…
Aşk en güzeli, bir kadına bir erkeğe…
Allah’a kardeşim Allah’a, yok evladı aşk ile sevemezsin o başka…
Taşına, toprağına, diline sevgi…
Sevgi çok güçlü bir dürtü, üst düzeyi aşk…
Evet…
Işını aşk ile yapmayı bir denesene, bak meyvelerine!
Yazıyorum değil mi?
Binlerce sayfa yazdım ve Allah bilir daha ne kadar yazacağım…
Bugün açıkladım okur sayım 5000 arttı diye, niye?
Yeminle…
Yüreğim ile ve aklıma yazıyorum, sevgiyle!
Evet, seviyorum doğduğum toprakları, her ne kadar kızıp küfür etsem bile insanımı…
Seviyorum…
Saygılıyım Atatürk’e, tüm şehitlerimize dünden bugüne…
Ve sizler bunu bir şekilde his edip, belki beğenip okuyor, takip ediyorsunuz beni…
Sevgi kardeşim, sevgi!
“Dindar” ve kindar nesiller değil…
Samimi duygular ile Allaha inandığı ve yüreği insan ve çevre sevgisiyle dolu gençler…
Canlıya saygılı, canlıyı, doğayı yaratana olan sevgisinden dolayı seven, sayan gençler…
Her biri…
Kızı, erkeği sapına kadar Atatürk milliyetçisi!
Bize…
Bizi yabancılaştırıyorlar…
Stratejileri…
Beş parmağın beşi bir mi?
Yine de bir elin uzuvları, herbiri bir elin parmakları!
Neyse anlamak isteyen anladı beni…
Hani derler ya kadın…
Yedisinde de kadın yetmişinde de…
Bunun benzeri…
İnsan maalesef dün neydiyse bugün hemen değişemiyor, insanlık…
Birçok insan eskisine nazar istese her türlü bilgiye ulaşabilir…
İstese…
Bilgi…
Özgüveni getirir, bağımsızlığı ama nerede!?
Dönelim eve…
Fayanslara falan, YEMIN EDIYORUM YEMIN…
Kimler gelip ne önerilerde bulunmadı ki, MAKSAT PARA KAZANMAK…
Önderi bir güzel, usulüne göre…
Hadi böyle demiş olayım bir güzel becermek…
Sen baksana benim gözüme!
Fayansları sök, tekrar döşe…
Vakit neydi?
NAKIT…
İzle:
Bundan ötesi gelmez elimden…
Ne bekleyebilirsin bir çeyrekten?
Diyarbakır dedim ya; Sur’u anımsadınız mı?
Dokümantasyonun çekiliş tarihine, son güncellemeye dikkat et; yıl 2018…
Çatışmalar…
Firavun mu desem padişah mı bilemedim Kahpedoğan vakti zamanında gerçekleşti…
TIPKI…
DIKKAT DIKKAT DIKKAT
Donarak şehit olan iki erimiz gibi hep o onun bunun çocuğu zamanında oldu, oluyor bu olaylar…
Hiç unutmayacağım üç uçakla yeni havalimanı ziyaretini, anlatıştım bak arşivlere…
Her şey yalan, her şey dolan ve her şey göstermelik…
Ulan…
Karı gibi gözünüze, kaşınıza sürmeyi bulaştırıyor sizlerde kanıyorsunuz çocuk misali(!)
Dedim ya başkacası gelmiyor elimden, Free Library…
Açık kütüphane…
SAKIN “milli” ve yerli kütüphaneye üye oymayın, fişliyorlar sizleri…
Ondan sonra cebine, evine ikide birde AKP reklamı, propagandası!
Gidip görmem lazım…
Bana çok yakın olanlar, sevdiklerim…
Anca Mardin’e gidebildiler, anlattıkları kafamı kurcalar…
Yıllar oluyor yıllar.
Çocukken, gitmişiz…
İkaz etmiş millet babamı, yanında kadın var…
Çocuk var…
Gitme, dinlememiş rahmetli, düşmüşüz yollara…
Uzun yıllar oluyor çok uzun yıllar.
Gidip görmeliyim Diyarbakır’ı…
Görmeliyim…
Yaşamalıyım, belki o zaman anlarım!
Anadolu’yu…
Bir boydan bir boya…
İnsanımız…
İnsanlarımız, kötü değiller, saflar…
Saf olmakla birlikte cehalet, kanıyorlar…
Kafamı kurcalar…
Anlamalıyım, anlamaya çalışmalıyım, öğrenmeliyim, bilmeliyim…
Kafamda sorular…
Cevap arar, niçin, neden ve nasıl geldik bu günlere…
Bir tarafta bölücüler diğer tarafta dinciler…
Ve tam ortasında…
Bunca menfaatperest nasıl böyle palazlandılar?
Konuşmalıyım…
Evet eminim bulacağım Diyarbakır mahpushanesinde gün sayıp, çile dolduranları…
Yok, yok buralarda olanlardan öğrenemem öğrenmek istediklerimi, göremem görmem gerekenleri…
Eninde sonunda gidip görmeliyim, yaşamalıyım Diyarbakır’ı!
Geldim ama…
Gitmeliyim yine, Yol filmini ancak ölük bölçük izleyebiliyorum…
Çocuklar gelsin, Jack’i teslim edeyim esas ondan sonra işlerim.
Dün…
Çok, çok, çok uzun zamandan beri yaşamadığım bir yoğunluk yaşadım…
Üstüne üstlük akşam…
Nasıl yorulmuşum tahmin bile edemezsin, gecenin bir yarısı kalktım…
Aklim gitti araba çalışmayacak diye, ELIM AYAGIM…
Bir saat kadar etrafta gezdim, dün ancak bir, iki saat bağlayabildim “can kurtarana”, yetmez…
En az sekiz saat yavaş yavaş dolmalı, ya olursa olur olmazsa değiştireceğim aküyü…
Bugün sabahtan işlerim var, sonra bağlayacağım akşama kadar.
Kafamı kurcalıyor döviz…
Hatırla Mafya…
Pezevenk demişti 5,60’a sabitleyeceğiz…
HANGISI?
Mafya mı pezevenk mi…
Kim “yönetiyor” bu memleketi?
Bir kuramım var, kimi somut veriler…
Dur bakalım, EGER dolar >>> uzun süreli <<< 5,50 civarı tutunabilirse…
Her şey meydanda!
Ben kaçtım!
😊
😊
Öpüyorum kirazlarımı…
Kana kana, doya doya…
Kadın…
Ben sana demedim mi?
Gönlüme girmek zordur, kolay kolay çıkmaz, çıkamaz giren…
Bir tanem…
Görmüyor, bilmiyor musun halimi?
Bula bula beni mi?
Vaz geç benden…
Ben sadece sevdim seni, erkek gibi…
Ama…
Artık koluma takip gezemem seni…
Pinokyo…
Yalan söylemeden tüm bunları düşünmeliydin, hiç mi bilmedin, tanımadın beni?