Richard Nixon’un mezar taşında şu cümle yazar:

“The greatest honor history can bestow is the titel of peacemaker”

Bu sözleri siyasetçilere yönelik söylemiştir, Türkçe söyle tercüme edebiliriz:
Bir kimse için (bir siyasetçi için) en büyük onur onun tarih tarafından barış elçisi olarak anılmasıdır.

Bu yüzden ana – avrat, din – iman düz geçiyorum bu pezevenk ve zihniyetine…
Halimize baksanıza…
Herkes birbirine düşman, ana evladına!

Okuyalım Uğur Beyi:

Kin bulaştıranları uyarıyorum!..

Hemen belirteyim bu bir ekonomi yazısı değildir.
Futbol takımlarımızdan birini övme veya bir başkasını yerme yazısı da değildir.
Ama içinde hem ekonominin hem de futbolun yer aldığı, bir tespit ve yetkilileri “sorumlu davranışa davet” yazısıdır!
★★★
Ekonomi uzmanı değilim ama herkesin bildiği gerçeğe göre; ekonominin sıkıntıya girip enflasyonun azdığı süreçleri, gelir dağılımında dengesizlik, geniş kitlelerin alım gücünde zayıflama ve işsizlik izler.
Orta ve dar gelirli kesim için hayatın faturası daha da ağırlaşır.
İşten çıkarmaların çoğaldığı, yeni iş bulma umutlarının azaldığı böylesine sancılı süreçlerde, toplumsal huzursuzluklar artar.
Bunun en sert ve kitlesel yansımalarının görüleceği alanlardan biri, geniş yığınların tutkusu haline gelen futbol karşılaşmalarıdır.
★★★
Böylesine kritik dönemlerde işini kaybetmiş bir futbol fanatiği için takımının başarısı, onun hayata bağlanma nedenlerinden birine, hatta en önde gelenine dönüşebilir.
İşsiz bir fanatik, takımının önemli bir maçı kaybetmesini, kendisinin her şeyini kaybetmesi olarak algılayabilir.
Bu psikoloji içinde kolayca tahriklere kapılıp, kendisini yasa dışı eylemlerin içinde bulabilir. Bizim gibi zaten kutuplaşmış, kamplara ayrılmış ve derin fay hatlarıyla bölünmüş toplumlarda, bir kıvılcım, önceden tahmin edilemeyen olayları tetikleyebilir…
Sonradan büyük pişmanlıklar yaşansa da, artık çok geçtir!..
★★★
İşte bu nedenle içine girdiğimiz ekonomik sıkıntılarla dolu süreçte, futbolumuzu yönetenlere ve medya yoluyla spor kamuoyunu yönlendirenlere büyük görev ve sorumluluklar düşüyor.
Herkesin ağzından çıkan sözlere çok dikkat etmesi, hele hele kulüp başkan ve yöneticilerinin ağır ve tarihi bir sorumluluk yüklendiklerini asla unutmamaları gerekiyor.
Örneğin bir kulüp başkanının taraftara seslenirken “Kininizi saklı tutun” gibi, toplumun bir kesiminin diğerine karşı kin, nefret ve düşmanlık hisleri beslemesine sebep olabilecek söylem ve eylemlere asla başvurmamak gibi bir yükümlülüğü bulunuyor…
★★★
Yapılması gereken şey ortada:
Her fırsatta futbolun bir eğlence etkinliğinden ibaret bulunduğunu ve bırakın düşmanlığı, birbirine öfkeli yığınları bile dostluk ve kardeşlik ortamında buluşturan bir barış platformu olduğunu vurgulamak…
Barış, sevgi ve kardeşliğe davet etmek…
Ve bunu inanarak, yürekten yapmak…
Çok mu zor?
Hayır, hayır…
Bunları Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik kasırgası olan “2001 Krizi”nde başarmış sorumlu mevkideki bir kulüp yöneticisi olarak söylüyorum.
İnanın sevgi ve dostlukta buluşmaya çağırmak, kitleleri birbirine düşman etmeye çalışmaktan çok kolay diyorum…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/ugur-dundar/kin-bulastiranlari-uyariyorum-2723649/

#!@? ψχҨ!&$!

Hepsine bir göz at AMA özellikle Rahmi Turan’ı oku


+

Ne zamandan beri gazete okumaya fırsat bulamıyordum, en iyisi okumamak!

İzmirlime ne söz isterim ne laf, döktürmüş yiğidim yine

Lezzet

Akp’nin yerel yönetimler sorumlusu Mehmet Özhaseki, bir türlü kazanamadıkları İzmir hakkında konuştu, Akp usülü belediyeciliğin tadına bakılması gerektiğini belirterek, “İzmirlilere o lezzeti tattıracağız” dedi.

Ben bi tadımlık vereyim…

İzmir’e metro yapıldı, kilometresi 50 milyon liraya geldi.
Aynı metro İstanbul’a yapıldı, kilometresi 140 milyon liraya geldi.
Kilometre başına 90 milyon lira pahalıya gelmesi, lezzet fışkırması değil midir?

Avrupa Birliği standartlarındaki biyolojik arıtma tesislerinin başkentidir İzmir… Türkiye’deki her dört biyolojik arıtma tesisinin biri İzmir’dedir.
Bizim Aziz başkan atıksu arıtma tesisleri yaptı, her biri taş çatlasın üç milyon dolar, adı lazım değil arkadaşların bir belediyesine tıpa tıp aynı tesisi yaptılar, dokuz milyon euro!

Sayıştay raporuna takılan Akp belediyesi var mesela… Bahçe hortumunu piyasaya fiyatının 45 katına satın almış, çocuk oyun havuzlarındaki topu 181 katına almış… Ki, tadı damağında kalsın.

Kuran-ı Kerim üzerinden bile katakulli yapan Akp belediyesi var. Kuran-ı Kerim satın alırken yüzde bir kdv ödenmesi gerekirken, lezzetli olsun diye, satın aldıkları arkadaşa yüzde 18 ödemişler.

Anneler Günü’nde sanatçılar konser verdi diye ödeme yapan belediye var, fatura var, konser monser yok.
Toplu sünnet şöleni yaptık, 501 çocuğu sünnet ettirdik diye ödeme yapan belediye var, çocukların ismi mükerrer… Ya aynı çocukları ikişer defa üçer defa kestiler, ya da sünnet münnet yok.
Öğretmenler Günü’nde dört yıldızlı otelde 1.500 kişilik yemek tertipledik, iki ünlü sanatçı konser verdi diye ödeme yapan belediye var, iki ünlü sanatçı diye öğretmenlere şarkı söyletildiği ortaya çıktı, dört yıldızlı otel motel yok, belediyenin kültür merkezi kullanılmış.
Bursa gezisi yaptık, 10 bin kişi götürdük diye yol, yemek faturası ödeyen belediye var, fatura 10 bin kişilik ama aslında sadece 648 kişi götürülmüş, gerisi indiragandi.
Çanakkale gezisi yaptık, beş bin kişi götürdük diye hakediş ödeyen belediye var, fatura beş bin kişilik ama, sadece 117 kişi götürmüşler.
Cami Haftası’nda beş bin kişiye etli pilav, tatlı ve içecek dağıttık diye para ödeyen belediye var, fatura var, etkinliği duyan gören yok.

Okurken tadından parmaklarınızı yediniz değil mi?

Törenle gasilhane açıp “artık ölülerinizi nereye götüreceksiniz diye düşünmeyin, geleceğe oy verin” diye tanıtım yapan belediye var.
Törenle morg açıp “cenazelerinizi ücretsiz yıkayıp, ücretsiz kefene saracak olan morgumuz hizmete açıldı” diye duyuran, “son yolculuğa yardım” müjdesiyle tanıtan belediye var.
Dört cenazeyi aynı anda taşıyabilen cenaze arabası, hiç kullanılmamış 80 tabut ve 2.500 kefen beziyle hizmete hazır olduklarını belirten belediye var… Güle güle kullanın yani, iyi günlerde!

Dev tesis toplu açılışları diye… Dolmuş durağı açılışı yapan belediye var. Halı saha açılışı yapan var. Fayton açılışı yapan var. Dev tesis olarak umumi tuvalet açılışı yapan belediye var… Ki, lezzetle sıçın.

Bakın belediye başkanları o kadar başarılı ki, İstanbul’da Kadir Topbaş’ı Ankara’da Melih Gökçek’i, Bursa, Balıkesir, Niğde, Çorum, Ordu belediye başkanlarını bizzat asrın liderimiz görevden aldı!

Dün, Chp tarafından İstanbul büyükşehir belediyesi, İett ve İski hakkında suç duyurusunda bulunuldu, 753 milyon liralık yolsuzluk iddiası var.

Dere yataklarını bina doldurdular, her yağmurda insanlar boğuluyor, “spreyler ozon tabakasını deldiği için böyle oluyor” diyorlar.
Denizi olmayan Ankara’da insanlarımızı dalgıçlar çıkarıyor, “sele uykuda yakalanmayın, üst kattaki komşunuzda kalın” diyorlar.
Haydarpaşa Garı yanıyor, “kaynaktan” diyorlar.
Karaköy İskelesi batıyor, “lodostan” diyorlar.
Vapur, deniz otobüsüne patlatıyor, “sisten” diyorlar.
Belediye otobüsü durağa dalıyor, “frenden” diyorlar.
Ruhsatsız fabrikalar patlıyor, “kazandan” diyorlar.
Yürüyen merdiven çöküyor, “kullanıcı hatası” diyorlar.
İklim şartlarından etkilenmeyecek denilen Avrasya Tüneli her yağmurda akvaryum oluyor, kapatılıyor, “hava şartları kötü” diyorlar.

Böyle belediye mi olur kardeşim diyoruz…
Tadından yenmiyor diyorlar.

Mehmet Özhaseki gibi belediye başkanı seçin, Mehmet Özhaseki gibi… Ki, alt tarafı patatesin yanında bir tane bira içebilmek için ya Erciyes’e çıkmak zorunda kalın, ya da teee Kapadokya’ya.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/lezzet-2723745/

İlber Hocam, senin artık emekliye ayrılma yaşın gelmiş. Sap yiyip … başladın!

Af et, dost acı söyler…
Yaşına ve bilgine hürmeten daha farklı şeyler yazmıyorum…
Yarına şahitli, ispatlı KANTLAYACAGIM sözlerimi…
Yok…
Bu bir istisna, sözlerimi kanıtlama gereği duymam. Ilber Ortaylı olduğu VE kendisine son derece saygılı olduğum içindir bu ispat.

Tıpkı Soner Beye ve bilgisine değer verdiğim gibi…
Bazen…
Farklı görüşlerde olsam bile. Yazmış bugün yine…
Tepemden aşağı kaynar sular indi. İki ihtimal ya ben yanlış anladım sözlerini…
Veya tanımlama garabeti!

Neyse söz vermiş olmak istemem, sağım solum belli olmaz benim…
Kısmetse yarına…
Gençlik yıllarımdaydı…
Zaten Fındıkzade de oturuyorduk, “iki adımlık yer”
Beyazıt, Laleli, İstanbul Üniversitesi, Sahaflar çarşısı – Sultan Ahmet arası geçirirdim çoğu vakit zamanımı. Uğraşırdım bir şeylerle işte.
😊
Divan Yolu üzerindedir Cağaloğlu…
Neden girdim O mezarlığa, ne arıyordum hatırlamıyorum…
Birdenbire kendimi Ziya Gökalp’in mezarı karşısında buldum, dün gibi hatırlıyorum…
O kadar şaşırmıştım ki ahhh, burada yatıyormuş dedim kendi kendime…
Uzun bir süre durdum karşısında, düşündüm…
Dua edeyim mi etmeyeyim mi diye…
(…)

Kızmıyorum, kızamam…
Kızmaya da hakkim yok zaten. Son yıllarda o kadar milliyetçi geçinen “dönek” gördüm ki…
Nedim Şener’inden tutun, Ortaylı’ya…
İnsandan gelen, insana ait artık hiç bir şey şaşırtmıyor beni…
Benim tuzum kuru mu?

Değil!

Hep derim Önder delinin teki, kafadan kontak olmasam yazdıklarımı yazar mıyım hiç?
Karşılığını almadan…
Kim kimin parmağına … zamanımızda?

Bir ayağım Tayyipistan’da…
KORKU…
Ama korkunun ecele faydası yok ki!

Orada yaşıyorlar, bir şekilde kendilerini ve ailelerini geçindirmek zorundalar…
Kaldı ki Sayın Ortaylı gibi insanlar birde bir şekilde “devlet memuru”
Korku imparatorluğu!

Hiç unutmayacağım…
Var ailemde, uzaktan uzağa bana…
Ama anneme oldukça yakın VE >>> çok yüksek mertebede <<< bir öğretim görevlisi… Yazamam, üstü kapalı AMA dünya çapında kimi teknolojik gelişmelere > imza atan < bir insan…
Bir şeyler hazırlamıştım, yayınlanmasında bana yârdim etmesini istedim…
Ne dedi biliyor musunuz?
“Devlet memuruyum!”
ANLA!!!

ABD seçimlerinde ortaya bariz bir şekilde çıkan, tabii ilerisini bilemem…
Demokrasilerde hesap sormak, katılım çok önemli…
KADIN…
Diyorlar ki eskisi gibi yapamaz, düşüncem tam aksine…
Böyleleri esas böyle zamanlarda daha çok kudurur, hazım edemez yenilgiyi…
Taraftarına göstermek zorunda…
BEN…
Sürünün lideriyim!

Bak dikkat et, ufak çapta yine dövizde oynama…
Neyse, gitmem lazım, gerisi…
Belki…
Sonra!

Kesin olan…
Türk’üm, damarlarımda Türk’ün kani dolaşıyor…
Atatürk milliyetçisiyim ama ne YOK tırnak içine almayacağım tanımlaması sonra…
Ne Türkçüyüm ne kafatasçı!

Lütfen önce bunu izleyin ardından diğerini…
VE…
Düşünün dediklerimi!

İlber Ortaylı’dan ‚Türk kime denir?‘ sorusunun cevabı

Anadil…
Anne ve evlat arasında…
O gizliden gizliye yürek bağını bırak bir tarafa…
Dil…
İster sözel ister yazılı ki yazılı için bile sözeli gerekli…
KURAMI, temeli…
İletişim için, bağ için gerekli, olmadı işaret dili ama bir şekilde dil…
Dil kardeşim dil!!!

Osmanlı’da Türklük – İlber Ortaylı Anlatıyor

Ben kaçtım!

Okuyalım Soner Beyi:

Türk Papaz

Anıtkabir yine ziyaretçi rekoru kırdı.
Anıtkabir müzesinde Atatürk’ün okuduğu kitaplar bölümü var.
Bu kitaplardan biri de, “Gagauzların İstoriyası” (Gagauzların Tarihi) eseri.
Atatürk, satırların altını çizerek, sayfa yanlarına notlar alarak bu kitabı okudu. Kitabın yazarına, çalışmasını öven mektup ve şilt gönderdi.
O yazar…
Mihail Çakır (1861-1938)…
Gagauz /Gök Oğuz Türkü idi. Göçebe ataları Osmanlı yönetimindeki -bugün Moldova sınırları içinde yer alan- Besarabya’ya yerleşti.
Çuvaşlar, Yakutlar, Kumanlar, Peçenekler, Karamanlılar gibi Gagauzlar da Hıristiyan Türk idi.
Mihail Çakır Ortodoks Hıristiyan’dı. Üstelik papaz’dı.
Sadece din adamı değildi…
“Bu Türkçe laf eder” diye insanların zulüm gördüğü Rusya işgali döneminde Besarabya’da Gagauzların ana dillerini-milli kimliklerini kaybetmemeleri için çabaladı.
– İlk Türkçe alfabeyi hazırladı. Köy köy dolaşıp çocuklara Türkçe okuma yazma öğretti.
– Türkçe “Halkın Sesi” gazetesini çıkardı.
– Türkçe “Gagauzlar kimdir” diye kitaplar yazdı: “Gagauzlar Kumanların (Uzların, Oğuzların) evlatlarıdır, dili hakikat Türk dilinin soyundandır…”
Karaman Hıristiyanlardan Türkçe dualar getirtti; kilisesinde okuttu. İncil’i Türkçe’ye çevirtti. (Aynı dönemde Yozgatlı Türk Papa Eftim İstanbul’da, Müstakil Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdu.)
Papaz Mihail Çakır’a en büyük yardım 1931 yılında bir Türk’ten geldi:
Hamdullah Suphi…
UNUTTURULAN İSİM
Erdoğan bugün “Bizim andımız İstiklal Marşı’dır” diyor. Marşın yazılmasına sebep olan kişi Hamdullah Suphi Tanrıöver (1886-1966) idi. Mehmet Akif’e marşı yazması için zorlayan-çabalayan kişi Milli Eğim Bakanı -aynı zamanda Türk Ocakları Başkanı- Hamdullah Suphi idi. Marşı Meclis’te ilk okuyan da o oldu…
Dedesi, Osmanlı’nın ilk Maarif Nazırı Abdurrahman Sami Paşa…
Babası, Osmanlı’nın altıncı Maarif Nazırı Suphi Paşa idi.
Kendisi, Türkiye’nin ilk Maarif Vekili oldu.
“Türkçü” idi… 1911’de Ziya Gökalp önderliğindeki Genç Kalemler çevresinde gelişen “milli edebiyat” akımına bağlandı. 1912’de “Türkçülük” akımının İstanbul’daki merkezi olan Türk Ocağı’na girdi ve başkan oldu. Aralıklarla toplam 34 yıl bu kurumda başkanlık yaptı.
İstanbul’daki işgalci güçlere karşı düzenlenen açık hava toplantılarında hitabetiyle insanları etkiledi. Son Osmanlı Meclis-i Mebusan’a Antalya üyesi olarak seçildi. Meclisin kapatılmasıyla Anadolu’daki bağımsızlık hareketine katıldı. Uzatmayayım…
Yıl, 1931.
Kendisine Belgrat, Bükreş ve Kahire elçilikleri teklif edildi.
O, Bükreş’i seçti. Sebebi Romanya’da bulunan 350 bini aşkın Gagauz Türk’üne yardım etmekti. İlk elini uzattığı Mihail Çakır oldu. Atatürk’ün, Mihail Çakır’ı tanıması Hamdullah Suphi kanalıyla oldu…
13 yıllık Bükreş büyükelçiliği döneminde Hamdullah Suphi neler yapmadı ki:
– Türkçe eğitim veren 26 okul açılmasını sağladı. Türkiye’den getirdiği kitapları bu okullarda okuttu. Başarılı Gagauz çocukların Türkiye’de öğrenim görmesini sağladı.
– Gagauz Prof. Atanas İ. Manov’un Bulgarca yazdığı “Potekloto na Gagauzite” (Gagavuzlar’ın Geçmişi) isimli kitabın M. Türker Acaroğlu tarafından Türkçe’ye çevrilmesini sağladı: “Gagavuzlar-Hristiyan Türkler… Romanya ve Bulgaristan’da Oturan Hristiyan Türkler Hakkında Tarihi ve Etnolojik Bir Etüd.”
– Türk mezarlığı yapımını sağladı. Savaşlarda can veren 2 bin 714 askerimizi içinde barındıran şehitlik yaptırdı. Vs.
Günümüzde Hamdullah Suphi gibi isimler unutturuldu; çünkü onlar “Türkçü” idi…
ERDOĞAN’IN KÖTÜLERİ
Dücane Cündioğlu’nun “Arasokakların Tarihi” kitabın¬da şöyle der:
“Gençliğimde -birçok yaşı¬tım gibi- benim de ismini duy¬duğum ve fakat eserini oku¬madığım, hatta kendisini hiç tanımadığım kötülerim vardı. Öyle kötülerdi ki, o kadar kötülerdi ki niçin kötü olduklarını bilmeye ihtiyaç bile duymamıştım…”
Bu sözleri “Andımız” tar¬tışmasıyla gündeme gelen Dr. Reşit Galip için söyleyip, “aslında” diyordu Cündioğlu; “o iflah olmaz bir idealist¬ti. İnsanların bilinmeyen taraflarında hakikaten nice soyluluklar var.”
İşte…
Düşünsel dünyası So¬ğuk Savaş döneminde oluşan Erdoğan’ın “Türkçü değilim” sözünü bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Erdoğan, ne Hamdullah Suphi’yi ne de Dr. Reşit Galip’i tanımak istiyor! Erdo¬ğan’ın “kötüleri” var sadece!
Peki… Erdoğan “kötü” bildi¬ği “Türkçülükten ne anlıyor?
Şurası gerçek:
“Türkçülük” kavramı¬nın -özellikle Soğuk Savaş döneminde ABD emperyaliz¬mi tarafından- içi boşaltıldı. “Türkçüler”, MHP’den bile kovuldu.
Birbirlerine “yoldaş” diyen “Türkçüler” ile “Sosyalist¬ler” birbirine düşman edildi. “Türkçülük”, emperyalizm tarafından diriltilen “Si¬yasal İslam” (ve Ilımlı İslam) gölgesine sokuldu: Türk-İs¬lam Sentezi ortaya çıkarıldı. Sanki başka inançlarda “Türk” yoktu!
Erdoğan bu “politik ikli¬min” ürünü. Bu nedenle…
20 gün önce gittiği Moldo¬va’daki Gagauz Özerk Cum¬huriyeti’ni ziyaret edip şöyle dedi:
“Hediye olarak iki adet TOMA’yı buraya getir¬miş olduk!”

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/turk-papaz-2723723/

Siyasi fahişleri çokça gördük, biri AK Sarayda ikamet ediyor hala

Ne diyorum hep?
Orospu, orospudur kardeşim. En fecisi erkeğin orospusu AMA bu evet bu karının yaptığı da kolay hazmedilecek cinsten değil yani.

Magazin haberlerle ilişkim yoktur, tesadüfen dinlemiş oldum…
Hani Sıla diye bir karı var ya…
Büyük puntolar ile > erkek şiddetine maruz kaldığını < duyurdu…
Adamda tüm kadınlardan özür diledi…
İster adımı taşıyan ister benimle yatağımı paylaşan olsun…
Ben olsaydım KESIN öldürürdüm!

İhanetin bedeli benim kanunlarımca ölümdür…
Kocaman bir NOKTA

Sen kalk herifin yüzüne söyle…
Başkasının altından kalkıp geldim yanına!

Vay be…
Ne küstahlık ne cesaret…
Ondan sonra tekme, tokadı yiyince bir taraflarını yırt…
Ne denir böylesine sen söyle (…)

Ne demiştim?
Orospu orospudur, ne yapar yapar yine bacak acar!

Kendime yok ki faydam, tamamen unuttum

Kadıncağız ameliyat olmuş, telefon etti iyiyim diye…
Çok şükür…
Sesi iyi geliyordu zaten. Hafta sonu götüren olmasa kızı götürürüm babaannesine…
Gießen…
Geze geze.

Çok korkuyordu, alt tarafı pil takılacak…
Artık çocuk oyuncağı!

Of kadın of, bıktım senden. Müneccim b.ku yemedim ki nereden bileyim, uzaktan uzaktan hangi sorunu var bilgisayarının. Nixon çok önemliydi, olmadı bir makale yazmam lazım, belgeselin özeti. Belki… Böylesi daha iyi oldu, çünkü neden önemli, çok önemli anlamayabilirdin!

Bak Kudüs’ü bile yazamadım ki benim için çok ama çok önemliydi…
VEYA…
Özellikle gazeteciler için ama genel olarak insanlar içinde bir o kadar önemli…
Psikoloji, vücut dili…
“Tam bir eğitim kitapçığı” olacaktı…
Popülizm!

Nasıl deşifre ederim yalancıyı!

Yetiştiremiyorum…
Saniyem saniyeme uymuyor, hesap – kitap bilemez oldum artık…
Başımdaki manyaklar, sen dahil…
Ruhu sapık psikoloğum, tatlı su manyağım benim, kara mozalağım…
Muşmula suratlım…
😊
Arım, balım peteğim benim, bir tanem…
Yetiştiremiyorum, eski önder öldü!

Göreceli, benim gibi

Hangi taraftan hangi göz ile baktığına bağlı…
G.te…
G.t kılları tam destek sağladı…
Ders vermek isteyen halk, dersini verdi.

Hem kazandı hem kaybetti…
Feci bir gecenin ardından daha da beter geçecek bir güne göz açtım…
Ne olacak, nasıl olacak bilmiyorum.

Ancakkkk…
Ve birçok konuda ortak noktalarımız olduğu gibi bir konuya dikkat çekmek isterim, önemli…
Belki en önemlisi…
Hani muazam bir kalkınma varmış ya Amerika’da, Tayyipstan’da…
Devlet gırtlağına kadar borç batağında!

Evet…
Bu gibi onun bunun çocuklarının özel stratejisi…
Uzun vadeli…
Çünkü…
Öyle bir damga vuruyorlar ki millete, devlete uzun süre çıkmıyor izi…
Onlardan sonra gelecekler düşünecekler bu borçlar nasıl ödenecek, ki ödenecek, ödenmeli!

Güzel bir adet, şimdide genç bir kız, koyu mavi bir gece elbisesi

Âdettendir…
Güzel bir gelenek. Anlatmışımdır Gymnasium’u…
Bizim Anadolu liseleri veya Galatasaray lisesi kalitesinde bir okul şekli…
Gerçekten kaliteli…
Balo düzenleniyor diploma töreniyle birlikte.

Kızın zaten kendisi…
Gençliğin verdiği güzellik…
Bayılıyorum böyle şeylere, genç delikanlılarda geliyor…
Takım elbise…
Yok kardeşim yok, ne yaparsan yap…
Kadın bir çiçek…
Peteğin tadına bakmak gerek…
Kadın denilen varlık bir başka…
Tabii kadın da, kadınsa!