Önce okuyalım Necati Beyi, gerisi sonra:
Öğretmenler!
24 Kasım 2018
Bugün Öğretmenler Günü, her şeyi bir yana bırakalım, Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, 100 gün önce göreve geldiğinde “Eğitimde kıyameti koparmamız lazım…” uyarısı yapmıştı, uyarıyı hatırlayalım.
Bakan, “Gelin” demişti.
Hep beraber olalım.
Çok zehir birikti.
Zehri birlikte akıtalım.
Deli gömleklerini atalım.
Eğitimde kıyameti kopartalım.
Milli Eğitim Bakanı’nın, bu ağır cümlelerinin üzerinden 100 gün geçti. Yeni Milli Eğitim Bakanı, biriken zehirleri hangi yeni yolla akıtacaktı? Yüksek kalitede öğrenci yetiştirecek kaliteli bir eğitim için nasıl bir okul ortamı oluşturacaktı? Ülkede doğu ile batı, kuzey ile güney bölgeleri arasında eğitimde uçurumlar nasıl kapatılacaktı? Öğrenciyi izleme, değerlendirme, ölçme, özendirmek için öğretmenlere vereceği yeni imkan, güç, saygı, yol, yöntem, ufuk neydi? Bakan, nasıl bir öğretmen istiyordu?
100 gün geçeli çok oldu.
Kıyamet durum taşlaşmış.
Duruyor.
★★★
Eğitim din odaklı yapıldı.
İmam hatip imtiyaz kazandı.
İktidara arka bahçe oldu.
Eğitimin kalitesi düştü.
Çocuk ilk okula başlıyor.
Birinci sınıfı geçiyor.
Zeka düzeyi düşüyor.
İkinci sınıfı da geçiyor.
Zeka düzeyi yine düşüyor.
Ana okulundan ilk okul sona kadar çocukların zeka düzeyleri (IQ) düşüyor. Yani zeka düzeyini gerileten bir eğitime saplanmışız. (Bu tespitler benim değil Üstün Zekalılar Derneği’nin araştırması sonuçlarıdır) Nitekim 72 ülkede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında yapılan testin sonuçlarına göre Türk öğrenci, okuduğunu anlamada 50’nci sırada, matematikte 49’uncu, fende 52’nci olabiliyor. Öte yandan üniversite giriş sınav sonuçları açıklanıyor. Adaylar hem genel kütürde hem temel testte dökülüyorlar.
★★★
Özetle yeni Milli Eğitim Bakanı “kıyameti kucağında bulduğunu” sadece açıklamış oldu.
100 gün geçti.
Ciddi adım görmedik.
Öğretmene gösterilen saygı Cumhurbaşkanı’ndan önce gelir diyen bir tavır ve bu inceliğe destek olacak bir eylem görmedik. Eğitimde kıyameti de öğretmenlerin durumunu da konuşmuyorlar.
Yalanı konuşuyorlar.
Doları iç ve dış düşmanlar bir oldu atak yaparak artırdı da… Soğanı depolarda stoklayanlar yükseltti de…
Bahçeli ile Erdoğan çöken ittifakı yeniden diriltti de…
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
TÜRKİYE’NİN KONUŞMASI GEREKEN 1 MİLYON ÇOCUK!
Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı, 1 yıl süren araştırmanın sonucunu açıkladı: “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği: 1 milyon öğrenci tarikatların elinde, üstelik bu çocukların bir bölümü ilkokul çağında bile değil…” Rapora göre sadece aileler, yoksulluktan ötürü çocuklarını tarikatlara teslim etmiş durumdalar. Rapor 2017 yılını kapsıyor ve “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki medreseler Irak, İran ve Suriye gibi sorunlu ülkelerdeki benzer yapılarla irtibat halinde” bilgisini de veriyor. Türkiye’nin bu raporun içinde yer alan vahim sonuçları ve tarikatların eline teslim edilmiş 1 milyon çocuğu” konuşması gerekirdi.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/ogretmenler-2-2756266/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
Sayın Doğru,
Bazen şaşırtıyorsunuz beni. Kimseyi himaye etmek istediğim falan yok, hele hele bu zihniyeti…
Elma, armut meselesi…
Bunca sene içinde ILK DEFA kadrolarına insan sıfatından bir “adam” katmış oldular…
Peki neden?
Bunu…
Neden yaptılar, neden yapma gereğini duydular?
Bir meselenin nedenini keşif etmeden o meseleyi çözmeniz, çözümlemeniz oldukça zorlaşacaktır.
KOCAMAN BIR NOKTA
Bu soruların aslında cevabını yine kendileri vermektedir…
Örneğin ittifak…
Her biri kendi başına kan kaybetmekte…
Taban ayni olunca, “Türk İslam sentezi” çerçevesi içinde bir araya gelmeleri zor olmadı…
AMA…
Hepsinden önemlisi, hatırlayınız “iki ayyaş meselesini”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurucuları, kazanımları…
Her birini hor görmeleri veya İsmet İnönü’ye yönelik söylenenler, Lozan vesaire…
O ağır itamlar, mesnetsiz, yalan dolan dolu sözleri…
Peki ya şimdi?
Örneğin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik söylem değişiklikleri…
SIYASETCI…
Orospu karı misali, nasıl işine gelirse, nasıl lazımsa O şekilde yani…
Amaç oy toplamak, biliyorlar toplumumuzu, balık hafızasını…
Girin bakın siteme, yazdım hep, dedim bırakın adam işini yapsın…
Öyle bir niyet yok ki, göstermelik…
Oyu alana kadar…
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı denir meselesi!
Yersen tabii (…)