Sizin Cihadınızı sikeyim ben, hayvanlar sürüsü. Filistin ile ilgili ama farklı bir bakış açısı. Dedim ya ha Filistin ha Tayyipistan diye!

Bu kadar uzatmayı düşünmüyordum, birkaç satırla bitirebilirdim bilmediklerinizi…
Ama konun derinliklerine daldıkça kendimi alamadım, bilmenizi istedim…
Evet…
Cahil insan, düşünmeye üşenen insan ki bana göre üşenen bir hayvan…
Herkesi ve her şeyi pisliğe çeker çünkü pislikten çünkü iğrençlikten çünkü fesattan…
Çünkü kıskançlıktan başka bir şey bilmez…
Fesattan!

Cehalet…
Ve sefalet gelirse bir araya…
Recep Tayyip Kahpedoğan gibilerine, Hamas veya Boko Haram gibilerine meydan kalır…
Müslüman Kardeşlere…
Güç…
Hele devlet gücü boşluk kabul etmez, birileri gelir dolduru verir…
Vay halimize vay başımıza vay kahpe feleğe ve kadere bakın ki…
Nasibimize Kahpedoğan biri kalitesiz pezevenkler düşer.

Müslüman…
Eminim içlerinde nice samimi yürek var…
Bunu hak etmedi AMA suç yine bizde, bizlerde. Çünkü din…
Çünkü inanç cahil kafalara yönelik en kolay en “güzel” istismar edilebilen bir olgu…
Bak Hindulara…
Sığıra tapanlara…
Öküze “yan baktı diye” insan öldürenlere…
Söyle…
Ne farkımız var onlardan?

izle VE ögren

Épistémologie

Kesin olan…
Benim sinirler iyice gitti, hala kendimi toparlayamıyorum…
Korku…
Kendime güvenimi yitirdim, güç – kuvvet meselesi…
Ya elimi ayağımı çekeceğim her türlü konudan, en başta sevdiklerimden…
Veya gideceğim “adam akıllı” bir deli doktoruna…
Tımarhaneye…
Tımar edilmeye!

Gel de yaz, kafam DUMAN. Eve geldim

Felç geçirecektim…
Savcılıktan mektup gelmiş, bana, benim adıma…
Hem de ne yüzden biliyor musunuz?
Aklımı oynatacaktım ya…
Dolandırıcılıktan(!)

Böyle polis, savcılık, mahkeme gibi yerlerden bir mektup geldi mi benim elim ayağım karışır…
Öyle yüksek sesle bağırmış olmalıyım ki koşa koşa hanim geldi yanıma…
“Ne oluyor Önder?”
Ya ben kimi dolandırdım???

Aldı kâğıdı elimden, o da heyecandan doğru okumamış olmalı…
Elim ayağım zangır zangır titriyor. Alışık değilim ben olayım, ailemden birisi olsun…
Adımıza böyle şeyler gelsin.

Meğer…
Şikâyetçi benmişim…
2016 yılından…
Bu ne ya, bu ne???
Ben niye birisini dolandırıcımla itam edeyim, gidip polise şikâyet edeyim?
Adetim değildir şikâyet etmek, kendi işimi kendim hal ederim…
Ya arkadaş ne büyük başım var benim?

Yeminle…
Allah inandırsın, hala elim ayağım titriyor!
Dolandırıcılık ya, Allah korusun, Allah yazdıysa bozsun.

Ben ne bileyim, düşünemedim

Jack…
Dört aylık oldu…
Her gün yürümeye çıkarıyorum. Gittik gezmeye…
Buraları cennetten bir köşe…
Bir kentte yaşamam mümkün değil, imkânsız…
Tabiat…
Olabildiğince yeşillik, hayvanlar. Kuzular, koyunlar, inekler…
Keçiler…
Atlar ve eşekler…
Eşeklerden bir korktu…
Aklı gitti hayvanın. Sanki anasıyım, girdi bacaklarımın arasına, uzattı başını öne, bakıyor eşeklere…
Görülmeye değerdi, bilseydim kameraya çekerdim.

izle

izle

Dükkânın arkası, birkaç yüz metre…
Doğru yeşilliklerin içendesin. O küçücük dere diyeceğim…
Adı Aar…
Aslında “sicim gibi”…
Tertemiz bir su, dağlardan geliyor. İçinde balıklar ve daha da önemlisi…
Yengeçler, bu tür yengeç sadece temiz suda yaşar. Çok hassas bir canlı, uzat başını doğrudan derede iç yani!

Balıkların…
Başka canlıların içinde seviştiği şeyi iç içebilirsen tabii…
😊

Şaka bir yana, bir şehirde yaşayabileceğimi sanmıyorum. Bu yüzden…
Bu yüzden ata toprağına, sadece bu yüzden!