Rüzgâr eken kasırga biçer* (bizde bu deyim fırtına olarak tercüme edilmiştir AMA iki terim arasındaki fark, yani kasırga ve fırtına arasında rüzgârın hangi şiddetle estiğidir. Kasırgalar saate 300 Fırtınalar ise saate 100 Kilometre civarında eser)

Aslında güzel dilimizde çok güzel bir deyim vardır:
“Su testisi su yolunda kırılır”
Devletin için bile olsa, milletin…
Girdin mi bu yola, sen zaten…
Sevdiklerin bile tehlikededir!!!

Korkular neden, niçin???
NOKTA

Bu muhtemel cinayet ki kantı yok ortada…
Diyelim şüpheli kayboluşu bence farklı değerlendirmeli, InterPol yöneticisinin kayboluşu gibi…
Sonunda Çin’de tutuklandığı tespit edildi. Bu gazetecinin…
İstihbaratçının…
Kaybolması, belki bizim zibidilerin deyişi ile; etkisiz hale getirilmesinden kimin menfaati var…
Bir…
İkincisi, Tayyipistan için bu kayboluşun ne gibi neticeleri olur ve yine…
Kimin yararınadır Tayyipistanda kaybolması?

Bakin Soner Bey çok mantıklı bir soru sordu. Yokkk…
Doğruya doğru…
Allah var yukarıda salt Tayyipistan değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde de öyleydi…
Bul bir serseri, ver eline silahı…
Bir kurşun…
İnsan canı o kadar ucuz ki coğrafyamızda!

Bu olaya…
Siyasi ve ekonomik boyutları ile yaklaşmalı. Bağlantıları…
Pis günahları boyunlarına, benim aldığım, edindiğim bilgiye göre…
Ki kaç gün kaldı on ikisine?

Ki O başka bu başka…
Dikkat, anlayana…
Bir tarafta Iran…
Mısır, Suudi Arabistan ve ABD üçlüsü…
Israil “yararına”

İncil; Hoşea 8:7

Suikast sebebi

Suudilerin başkonsolosluklarında işledikleri gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, Türkiye’yi zora sokacak görünüyor. “Güvenilmez ülke” imajı üzerimize yapıştı! (Cemal Kaşıkçı’nın ilk çalıştığı Suudi gazetesi Okaz şu haberi yaptı: Suudiler için İstanbul güvenli mi?)
Sormak durumundayız:
Suudiler, konsoloslukta cinayet işleyecek kadar gözlerini nasıl kararttı? İstanbul’da tek kurşunla bu cinayeti birilerine rahatlıkla işletemez miydiler? Yapmamış da değiller…
O halde…
Bu suikast örtülü mesajı olmalı değil mi?
Bildiğimiz şu:
Cemal Kaşıkçı, ülkesinden kaçıp Eylül 2017’den itibaren ABD’de yaşamaya ve Washington Post Gazetesi’nde köşe yazmaya başladı.
Peki, kimdi bu Cemal Kaşıkçı?
Medine’de 13 Ekim 1958’de dünyaya geldi.
ABD’deki Indiana State Universitesi’den 1982’de “işletmeci” olarak mezun oldu. Çok az süre kitapçılık yaptı.
1985’te gazeteciliğe başladı. İlk gazetesi Suudi gazetesi Okaz oldu; iki yıl çalıştı. Al Sharg, Al Awsat, Al Majalla, Al Madina gibi 1987’den sonra çeşitli Arap gazetelerinde, dergilerinde görev yaptı.
1987’de Usame bin Ladin’le söyleşi yapmayı başardı.
1991-1999 yılları arasında Afganistan, Cezayir, Kuveyt, Sudan gibi ülkelerde muhabirlik yaptı. Ayrıca….
Bu dönemde; hem Suudi Arabistan istihbarat teşkilatı Al Mukhabarat’a hem de CIA’ya hizmet ettiği iddia edildi.
1995’te yine Ladin’le röportaj yaptı.
1999-2003 yılları arasında Suudilerin önde gelen İngiliz gazetesi Arab News yönetiminde bulundu. Buradan Al Watan’ın yazı işleri müdürlüğüne geçti. 52 gün çalışabildi. İddiaya göre, “dini kurumları eleştirdiği” için kovuldu. Londra’ya gitti.
1977-2001 yılları arasında Suudi Arabistan istihbarat kurumu/Al Mukhabarat başkanlığını yapan Prens Türki al Faysal’ın danışmanı oldu!
NİŞANLISI KİMDİ?
Ne tesadüf:
11 Eylül saldırılarına adı karışan Prens Türki ile Cemal Bardakçı’nın Suudi Arabistan’dan ayrılma tarihleri aynı!
Prens Türki, İrlanda ve ABD elçiliği yaptıktan sonra 2007’de ülkesine döndü. Ve…
“Adamı” Cemal Kaşıkçı da 2008’de tekrar Al Watan’ın yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Kaşıkçı gazeteci mi istihbaratçı mı?
Ancak…
İbrahim el-Almaee’nin 2010 yılında Selefiliği eleştirdiği yazısını yayınladığı için bir kez daha görevden alındı. Kendine göre ise istifa etti.
Bahreyn’e gitti. Al Arab News Channel’a yönetici ve politik yorumcu oldu. Trump’ı eleştirince atıldı.
Cemal Kaşıkçı’nın, Washington Post makaleleri gösteriyor ki, Suudi Arabistan’ın Katar’a yönelik politikalarına karşı. Katar politikası konusunda Türkiye’ye yakındı.
Sık sık Türkiye’ye geldiği biliniyor. Ki en yakın arkadaşı bir dönem AKP’nin dış işlerinden (şimdi insan haklarından) sorumlu genel başkan yardımcısı Yasin Aktay! Başına bir şey gelirse aranacak ilk ismin o olduğunu söyledi Türk nişanlısına!
Nişanlısı Türk vatandaşı olan Hatice Cengiz idi.
Peki… Hatice Cengiz kimdi?
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 2013’te mezun oldu. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Mezhepler Tarihi Ana Bilim Dalı’ndan mezhepler konulu Umman saha çalışmasıyla 2017’de master aldı.
Özelde Umman, genelde Körfez ülkeleri üzerine çalışmalarına serbest araştırmacı olarak devam ediyor. Bu sebeple…
İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) yan kuruluşu İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (INSAMER) bünyesinde 18 Ocak 2018’de “Mezhepsel Uzlaşmada Umman Örneği” makalesini yazdı.
Yazıda Suudi Arabistan’ın aşırı mezhepsel politikalarını eleştirdi.
Keza:
11 dilde yayın yapan Dünya Bülteni’nde 13 Temmuz 2018’de Katarlı gazeteci (Dar Al Arap Medya Grubu’nun CEO’su) Cabir Salem el Harmi ile Katar-İran yakınlaşması ve geçen yıl Suudilerin başı çektiği Katar ablukası üzerine röportaj yaptı.
Röportaj, İran’a zeytin dalı uzatırken Suudileri eleştirdi.
Nişanlılar Suudi Arabistan muhalifliydi!
DEVŞİRİLDİ Mİ?
Peki…
Hatice Cengiz ile Cemal Kaşıkçı nerede- ne zaman tanıştı?
8-11 Mayıs 2018’de dü¬zenlenen ve 18 ülkeden 60 gazetecinin katıldığı “Arap Ga¬zeteciler İstanbul Buluşması” olabilir mi? Ki İstanbul Büyük¬şehir Belediyesi’nin organize ettiği, Erdoğan’ın “Zeytin Dağı Barış Ödülleri”ni dağıttığı toplantıya katılan gazetelerin ortak görüşü Katar ablu-kasına karşı olmalarıydı!
Cemal Kaşıkçı, evlilik iş¬lemleri için neden ABD değil, Türkiye’deki Suudi konsoloslu¬ğuna başvurdu? (Ülkesindeki ilk eşi/ ya da eşleri kimdi?)
Cemal Kaşıkçı muhtemelen Hatice Cengiz nedeniyle son dönemde İstanbul’da yaşı¬yordu.
Kuşkusuz, neden kayıp edildiği konusunda doyurucu pek bilgi alamayacağız. Servis cinayetleri böyledir!
Suudiler, Cemal Kaşıkçı’yı Al Mukhabarat’tan “devşiril¬diği” için mi yok etti?
Açık mesajları kime:
-Türkiye’ye mi?
-Katar’a mı?
Bu konuyu çok tartışacağız.
En önemlisi ise Türkiye’de siyasi cinayetlerde hep -FETÖ sayesinde- “İran parmağı” aranırdı. Suudiler’den bugüne kadar hiç şüphenilmedi!
Meğer başkonsoloslukta bile kıtır kıtır adam kesiyorlarmış!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/suikast-sebebi-2669394/

Hata sizlerde, yanlış

Muhatap alıyorsunuz kör cahili, cevap verme gereği duyuyorsunuz. Bırak köpek…
Havlasın dursun!

İsmet aslında Kaliforniyalıydı

Harp Akademisi’ni birincilikle bitirdi, 31 Mart gerici ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusu’nun karargah subayıydı, Yemen’de vuruştu, Balkan Harbi’nde vuruştu, Çanakkale’de vuruştu, Doğu Cephesi’nde vuruştu, Suriye-Filistin cephesinde vuruştu, milli mücadeleye katıldı, Batı Cephesi komutanı oldu, İnönü savaşlarında vuruştu, Sakarya Savaşı’nda vuruştu, Büyük Taarruz’da vuruştu.

Asrın liderimizin “bakın görüyorsunuz, elinde Türk bayrağı yok, Amerikan bayrağı sallıyor” dediği İsmet İnönü, işte bu.

İsmet İnönü genelkurmay başkanıydı. Asrın liderimiz kantin asteğmeniydi.

İsmet İnönü iki kere gazi oldu, İstiklal Madalyası var. Asrın liderimizin Yahudi cesaret madalyasıyla vahabi kralından aldığı madalyası var.

İsmet İnönü Kuvayi Milliyeci’ydi, hakkında idam fermanı çıkarıldı, vatan haini şeyhülislam tarafından katli vacip ilan edildi. Asrın liderimiz kendi vatanını sırtından vuran köktendinci suriyelileri Kuvayi Milliye ilan etti.

İsmet İnönü, Atatürk’ün fikri temelini attığı Köy Enstitüleri’ni kurdu, tarihin gördüğü en aydınlık eğitim kurumuydu. Asrın liderimiz bütün okulları zorla imam hatip yapmaya çalışıyor, o kadar şahane (!) eğitim veriliyor ki, çocuklar deist oldu.

İsmet İnönü Harika Çocuklar Yasası çıkardı, Suna Kanlar İdil Biretler Fazıl Saylar Bedri Baykamlar Gülsin Onaylar Ateş Parslar Nevbahar Aksoylar ve daha nice muhteşem memleket evlatları yetişti. Asrın liderimizin döneminde, çocuklarımız OECD sonuncu oldu, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın sonuçlarına göre, yabancı dili boşverdik, çocuklarımızın yarısı Türkçe okuduklarını bile anlamıyorlar, aynı eğitimi alan Avrupalı akranlarına göre üç sene geriden geliyorlar, Afrika seviyesinin altına yuvarlandılar.

İsmet İnönü Tübitak’ın temellerini attı. Asrın liderimiz döneminde Tübitak’ta Tillo evliyalarının kerametleri, hacı robot, ayet okunmuş fasulye, tatlı kelam gibi projeler yapılıyor.

İsmet İnönü’nün fotoğrafı Türk Lirası’na basıldı. Asrın liderimiz döneminde darphanede feto lirası basıldı.

İsmet İnönü döneminde Hatay devleti, vilayet olarak Türkiye’ye katıldı. Asrın liderimiz döneminde vatan toprağı terkedildi, Süleyman Şah Türbesi’nin boş sandukaları kamyona yüklendi, kaçıldı.

İsmet İnönü Lozan’ı imzaladı, 95 senedir kapı gibi duruyor, ilelebet duracak. Asrın liderimiz papa heykelinin önünde Avrupa Birliği Antlaşması imzaladı, fos.

İsmet İnönü, Lozan’da Türkiye-Suriye sınırını çizdi. Asrın liderimiz döneminde Türkiye-Suriye sınırı kevgir oldu.

İsmet İnönü, Lozan Antlaşması’yla ada mada vermedi, aksine, Bozcaada’yı Gökçeada’yı aldı. Asrın liderimiz döneminde 17 adamıza Yunan oturdu, tık yok.

İsmet İnönü’yü Churchill gibi, Stalin gibi, Roosevelt gibi küresel kurtlar kandıramadı. Asrın liderimizi ilkokul mezunu feto kandırdı.

İsmet İnönü Harp Akademisi dahil, daima sınıf birincisiydi. Asrın liderimizin diploması pürüzlü.

İsmet İnönü eğitime doymazdı, Cumhurbaşkanı olduktan sonra profesörlerden fizik dersi aldı, kimya dersi aldı, Çankaya Köşkü’nün bir odasını laboratuvar haline getirdi, deneyler yaptı. Asrın liderimiz “neden zorunlu fizik dersi, zorunlu kimya dersi tartışılmıyor da, din dersi tartışılıyor?” diyor.

İsmet İnönü’nün sekiz binden fazla kitap bulunan kütüphanesi vardı. Asrın liderimiz “kitap okumaya vakit bulamıyorum, arkadaşlarım sağolsun bana kitap özeti getiriyor” diyor.

İsmet İnönü akıcı Fransızca biliyordu, İngilizce biliyordu, bu lisanlardaki kitapları orijinallerinden okuyordu. Asrın liderimiz van münüts.

İsmet İnönü, eşine düğün hediyesi olarak piyano aldı, kızına piyano aldı, kendisi 50 yaşından sonra viyolonsel çalmayı öğrendi. Asrın liderimiz hak getire.

İsmet İnönü her cuma akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası dinlemeye giderdi, 1964’te suikast girişimine uğradığı gece bile aksatmadı, konsere gitti, gerçek manada tiyatroseverdi. Asrın liderimizin senfoniyle menfoniyle alakası yok, tiyatroculara gıcık oluyor, baleyi belden aşağı buluyor.

İsmet İnönü tenis oynardı, golf oynardı, plaja eşiyle birlikte giderdi, askılı mayosuyla, halkla birlikte yüzerdi, Kasımpaşaspor’a kulüp armasında Türk Bayrağı taşıma onurunu İsmet İnönü verdi. Kasımpaşalı asrın liderimiz döneminde milli takımın kırmızı-beyaz forması bile turkuaz yapıldı.

İsmet İnönü ata çok iyi binerdi, at yarışları seyretmeyi severdi, 1930’da sahibi olduğu Olgo isimli atıyla Gazi Koşusu’nu kazandı. Asrın liderimiz attan düştü, Gazi Koşularına gitmiyor.

İsmet İnönü namaz kılardı, oruç tutardı, Çankaya Merkezi Camisi’ni yaptırdı, yatağının başucunda “Allah’ın dediği olur” yazıyordu, din istismarına yolaçmamak için bunların haber yapılmasına asla izin vermiyordu. Asrın liderimiz cami kapısında basına konuşuyor, musalla başında nutuk atıyor.

İsmet İnönü evindeki tamiratın parasını bile kendi cebinden öderdi, sıvacıya su tesisatçısına ameleye kendi maaşından ödediği parayı kuruşu kuruşuna not ederdi, evine aldığı kömürün parasını kendi cebinden öderdi, hastalanıp doktora gittiği zaman “ben milli şefim, başbakanım, cumhurbaşkanıyım” filan demezdi, kendi cebinden öderdi. Asrın liderimiz 1.150 küsur odalı saray yaptırdı.

İsmet İnönü cumhurbaşkanıyken, oğlu Erdal üniversite okuyordu, otomobil almak istedi. İsmet oğluna mektup yazdı. “Sana ‘olmaz‘ dediğim zaman ne kadar üzüldüğümü tasavvur edemezsin ama, yeni otomobiller pahalı, eski bir otomobil bul, sabrın artar” dedi. Erdal ikinci el, 45 bin kilometrede bir otomobil aldı, motoru arızalıydı, tamir ettirdi. Öbür oğlu Ömer de üniversitedeydi, mektup yazdı, “en basit hayat tarzıyla yaşıyorum ama, paranın iki ucunu biraraya getiremiyorum” diye yakındı. İsmet oğluna cevap yazdı. “Bütün hayatın boyunca iki ucunu biraraya getirmeye çalışacaksın, hayat mücadelesi bu, sıkıntıları eğlenceli bir şey gibi almaya çalış” dedi. Asrın liderimiz dört milyar liraya yakın örtülü ödenek kullanıyor.

İsmet İnönü eşiyle bezik, arkadaşlarıyla briç, Atatürk ve konuk devlet adamlarıyla bilardo oynuyordu, satranç tutkunuydu. Asrın liderimiz millet kıraathanesi açıp avanta kek dağıtacağını açıkladı.

İsmet İnönü her akşam yemeğinde iki tek atardı, rakı içerdi, votka severdi, bazen yemekten önce viski yudumlardı. Asrın liderimiz “milli içkimiz ayrandır” filan diyor ama, ejder meyveli smoothie içiyor.

İsmet İnönü yabancı konuklardan hediye olarak sadece kitap kabul ediyordu. Asrın liderimiz 500 milyon dolarlık uçağa “Katar emirinin hediyesi” diyor.

İsmet İnönü, demokrasi için, parlamenter rejim için kendi mutlak iktidarından kendi isteğiyle vazgeçen dünya tarihindeki ilk ve tek liderdir. Asrın liderimiz rejimi değiştirdi, tek adam oldu.

İsmet İnönü’nün damadı gazeteciydi, karşıdevrimciler tarafından hapse atıldı. Damadını ziyaret etmek için cezaevine gitti, görüştürmediler. Not yazdı, damadına gönderdi. “Evladım, görmek için geldim, göremedim, yarın gene gelirim, acele ihtiyacın neyedir, nasılsın, metanetine güvenirim şerefli evladım, İsmet İnönü” dedi. Damadı bir kağıdın arkasına not yazdı, kayınpederine geri gönderdi. “En ufak üzüntüm yok, benim için üzülürseniz üzülürüm, bir tek ricam var, kimseye benimle alakalı tek kelime konuşmayın, ne olur ne baskı yapın, ne baskı kabul edin, ellerinizden öperim, Metin” diye yazdı. Damadı hapisteyken, kızı doğum yaptı, İsmet İnönü’nün torunu, damadı tutukluyken dünyaya geldi. Buna rağmen demokratik duruşunu bozmadı, “ömrüm boyunca adalete siyaset karışmasın diye çalıştım, devrimlerin en şiddetli dönemlerinde bile adalete karışmadık” dedi.
Asrın liderimiz, damadını bakan yaptı, ekonominin hazinenin maliyenin başına koydu, asrın liderimizin damadı bismillah ilk iş gitti Amerikalı McKinsey’i getirdi.

McKinsey meselesi üç günde boka sardı…
Asrın liderimiz mevzuyu evirdi çevirdi, İsmet İnönü’ye bağladı, iki kareden oluşan fotoğrafın sadece tek karesini göstererek, “bakın elinde Türk bayrağı yok, Amerikan bayrağı sallıyor” filan dedi.

İşte bu nedenle “tarihimizin iki karesini birden” yazayım dedim.
Sırf İsmet İnönü’yü yazsak, olmaz.
Sırf asrın liderimizi yazsak, eksik kalır.
Gerçekleri görebilmek için resmin tamamını görmek lazım!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/ismet-aslinda-kaliforniyaliydi-2669412/

Vay namussuz, arsız, terbiyesiz, açgözlü herifler vayyy

AlY.rak enflasyonla mücadele planını açıkladı…
CNN Türk…
Reklama girdi iyi mi!
Herif tam tatlı tatlı, tüm vücudu ile konuşurken…
SEN…
Padişah Efendimizin damadı konuşurken nasıl reklama girersin lan???
Utanmaz, arlanmaz nankörler sizi…
Bu ne edepsizlik?

Şaka bir yana…
Zaten başkacasını beklemiyordum…
Hatırlıyor musunuz ÜFE ve TÜFE hakkındaki düşüncelerimi?
Üreticiye, pazarlamacıya…
>>> Gönüllü <<< yüzde on indirim tavsiye ediyorlar…
Vay anam vay…
Büyük ekonomist ve damadına bak sen!

Dünya deliriyor, Güney Amerika

İnsanlık gerçekten zıvanadan çıktı…
Bizde O adi pezevenk…
Amerika’da Trump…
Ne oluyor insanlığa, delirdi mi?

Başına gelecek var…
Kaşınıyor…
Kaşınanı kaşırlar!!!

Ben gidiyorum Oma’ya…
Günlerden beri aklımda, gidemedim bir türlü mezarlığa. Yeminle çiçekleri kaç gündür suda…
Cuma mı, Cumartesi mi ne almıştım…
Olmaz artık bu kadar terbiyesizlik!!!

Oradan…
Başka bir iki işim var. Ciddi ciddi düşünüyorum “yeraltına” inmeyi…
Söz vermiş olmayayım, gelirsem, iyi olursam…
Hazırlık erbabında…
Sizleri hazırlama, öğretme ve eğitme anlamında…
DARKNET(!)

😊
Ki…
Bilirsen inan karanlık değil bayağı bir aydınlık!

Veee erkek denilen cinsinin OROSPUSU bir kez daha suçluyu buldu! IMEI devamı

Anamdan emdiğim süt fitil fitil burnumdan geliyor…
Tek isteğim ölmek…
Bitsin istiyorum, sadece bitsin. Dün nispeten iyiyken bugün ne oldu ne değişti?*

Hani hep yazıyorum ya…
Kendilerinden başka herkes, her şey mesul…
Buldular bu krizinde suçlusunu…
FIRSATCILAR…
Onlar yükseltiyor fiyatları(!)

Pekiii…
Tayyip Lirasının değer kaybını…
Sözde ekonomisi iyi olanın gelir – gider dengesizliğinin sorumluluğunu kime yüklemeli?
Açıklayacaklarmış bugün enflasyonla mücadeleyi…
DIKKAT…
Bak kardeşim manipülasyondan bahis ediyorlar ya hileli yönlendirme Türkçesi…
En kolay hile yapacağın konulardan biri istatistikler!

Sizi bilmem…
Ve hayvanlık bende, “her şeyin arşivini” alırım…
Yedeğini…
Bunun almadım…
Ama ben en azından >>> enflasyon sepeti <<< denilen verilere bir göz atarim…
Her açıklandığında, Orada ve Burada…
Bu sene enflasyon çok yüksek çıktı değil mi?
NEDEN?

Çünkü…
Diğer yıllara nazaran bu sene sepete konan veriler gerçekçi…
Profesör falan olman gerekmiyor, günlük hayatın…
Evine…
“Her gün” ekmek giriyor değil mi?
Su???
Muhtemelen gazete, ne bileyim arada şeker, un, tuz, kahve…
Eeee…
Çocuk varsa süt, giyim kuşam, kitap, defter, kalem, silgi mutlaka bir şekilde düzenli…
Ama her Allah’ın günü televizyon almıyorsundur, beyaz eşya, çamaşır makinesi…
Avukat ücreti…
Pizza, çiğ köftesi…
Otomobil…
Yazıcı, DVD oynatıcısı, dikiş ipliği gibi…
Almıyorsun değil mi?

S.kiyorlar ulan seni…
Ayakta s.kiyorlar!!!

Geriye yönelik verileri…
Indra Gandi…
Kalk gidelim yapmışlar. En azından ben makul bir süre içinde (bir – iki dakika içinde) bulamadım…
AMA…
Bloomberg ekonomi dendiğinde ciddiye alınacak bir isimdir…
OKU…
22 Ocak 2016 yılına dair değerlendirmesini:

https://www.bloomberght.com/haberler/haber/1849423-enflasyon-sepetinde-degisilige-gidildi

Kimi veriler, istersen bir göz at:

https://www.dunya.com/ekonomi/tuik-enflasyon-sepetinde-degisiklige-gitti-haberi-347180

http://ekonomiatlasi.com/enflasyon-orani

Microsoft Excel gerekli, 2018 enflasyon Sepeti:

https://www.google.de/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=2&ved=2ahUKEwiiltLm6fjdAhVD_ywKHTMbAVkQFjABegQICRAB&url=http%3A%2F%2Fwww.tuik.gov.tr%2FPreIstatistikTablo.do%3Fistab_id%3D1345&usg=AOvVaw1GGDh-2rHPcasAVEfFd7VT

Bu ise resmi, 1969 yılından günümüze. En azından bir fikir edinmek için iyidir yani:

http://www3.tcmb.gov.tr/enflasyoncalc/enflasyonyeni.php

Neyse…
Gelelim son bir iki söze…
IMEI üzerine;
LÜTFEN DIKKAT EDINIZ
Bilgisayar olsun, cep telefonları olsun bu gibi işlemler, yani sistemin derinliklerinde yapacağınız işlemler dem bilgi, deneyim ister hem kimi riskleri vardır ki…
BEN BU KONUDA MESULIYET KABUL ETMEM…
Dediğim gibi “her şirketin, üreticinin genetiği kendine”
Mesela telefon kilitlendi…
Huawei Unlock Code
https://www.modemunlock.com/huawei-unlock-code-calculator-generator.html

http://calc.gmss.ru/

Ki…
Huawei hayatımda kullanacağım en son telefonlardan biri olur(!)

Nokia free unlock
http://nokiafree.org/unlock/

Samsung
https://www.freeunlocks.com/unlock-Samsung

Vesaire vesaire…
İnternette…
Ne ararsanız var AMA bilgisayarınızı…
Bilgisayar, cebinizi…
Cep olarak kullanırsanız!

Free warranty check by IMEI number – list
https://imei24.com/blog/152/

Başkaca bir jeneratör:
https://www.imei.info/calc

### ### ###
UNUTMADAN

Mikrop kelimesini kullandım…
Mikrop…
Canlılarda hastalığa yol açan her türlü mikroorganizmalara verilen addır…
Haliyle üzerime vazife değil AMA…
Elimden geldiği kadar okuyucularımı bilgilendirmeye, kelime dağarcıklarını geliştirmeye çalışıyorum…
Bakteriler ve virüsler…
Mikrop terimi altında toplanmaktadır. Pek kullanılmıyor artık dilimizde…
Ama arada “fark olmadığını” bilmenizi istedim!
### ### ###

* Lütfen bunu unutmayınız bu bir günlük…
Şahsi günlük, siyasi ve ekonomik bir…
Bir nevi rapor…
İleride kendi kendimi değerlendirirken gerekli olacak. Hem sonra yanımda olmayıp beni merak edenlerim var, o insanları merakta bırakmak istemem. Eskiden…
Yani ameliyat evvelsi oran yediye…
İki, üç bazen dörtken…
Artık 0,5 en fazla bir, iki. Ki…
O bir, ikiyi gördüğümde öpüp öpüp başıma koyasım geliyor.

Dün bilimsel bir yayın izledim

Vücut dili…
Beş kişi, içlerinden biri yalan söylüyor…
Vaktim yetmedi analize, insanları incelemeye. Sadece iki kişiye yoğunlaşabildim…
Bir kadın diğeri erkek. Soru…
Kim evli!

Yemin ediyorum bak, vallahi billahi…
Erkekten yüzde yüz emindim, O evliydi. Öncesinde kadında bana evli gibi geldi…
Bir hareketi ve emindim yalan söylüyor…
Sadece yüzünde çok kısa bir an için ifade değişikliği…
Diğer üçüne ne yazık ki geç kaldım. Çok isterdim analiz etmeyi.

Kimisi okuyarak öğrenir insani kimisi yaşayarak…
Tecrübe ederek…
Hayat bana insani yaşayarak, tecrübe ederek öğretti.

Kendi kendimin doktoru olmaya başladım…
Verilerin ışığında bakış açım değişmeye başladı. Tabii okuyorum, araştırıyorum ve izliyorum…
Maksat…
Hani, kendisi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede…
Ben iyileşmeliyim veya en azından iyi kötü ayakta olmalıyım ki çevreme olsun bir fayda!

Ve evet…
Künstliche Inteligenz, Artificial Intellignce…
Yani yapay zekâ…
>>> kendi kendine öğrenebilen sistemler <<<
Sanayide, bilimde, üretim ve tüketimde, eğitimde…
TEK ALAN VARDI…
Tek…
Kullanılmadığı >>> İnsan ve Psikolojisi <<<
Bilim bu konuda da son yıllarda büyük adımlar attı, uzun zaman oluyor ilgilenmemiştim yapay zeka ve insan psikolojisiyle. Çok şaşırdım, artık tanı oranı neredeyse…
Yüzde yüz!

Bir yandan iyi, güzel gelişmeler…
Ancak beni korkutan, endişelendiren yanları var…
Hayırlısı…
Umarım hayırlısı olur insanlık için.

SANA…
Mutlaka OKU:

https://www.heise.de/tp/features/Psychologen-fuer-die-Kuenstliche-Intelligenz-3947256.html

https://www.scip.ch/?labs.20180215

https://www.psychologie.uni-heidelberg.de/ae/allg/mitarb/jf/Funke_1988_KI.PDF

https://www.inf-cv.uni-jena.de/de/Lehre/Archiv/Sommersemester+2005/Affective+Computing.html

IMEI’i yazmaya devam edeceğim ama bugün değil, kendi üzerimde deneyler yapıyorum. Çok bıktım. Usandım. Veriler, gözlemleme… Bu hayat ki hayat değil benim ki, yaşamak. Günler geçmez böyle. Kendi kendimden tiksindim desem yeridir, birde benimle yaşamak zorunda olanları bir düşünün. Hakkım yok buna, bir çözüm bulmalıyım

Okuyorum…
Okudukça kafamda sorular oluşuyor, cevap isteyen sorular…
Robert Koch und Louis Pasteur
Bu iki bilim insanının çekişmesi çok etkiledi beni. Yollar yürümekle aşınmaz ama yol arkadaşlarını usandırabilirsin bir türlü hedefe ulaşamasan. Bak…
Bugün kalp atışlarım yetmiş civarı, seksene ulaşmadı…
Nedeni…
Çok şükür iyi haberler, en azından sevdiklerimden. Ya çok bir şey istemiyorum…
Herkes sağlıklı olsun, yuvarlanıp gitsin bana yeter, üzülmüyorum o zaman. Bu yaşıma kadar “mütevazi” bir hayatim oldu, Allahtan dileğim bundan sonrasının da böyle geçmesi.
Kaba, saba şeyleri sevmediğim gibi…
Gösterişte uzaktır bana, övünürüm…
Yok…
Mal, mülkle değil sevdiklerimle. Esas olan insan…
Sevgi, saygı, güven…
Sadakat…
Onlar yol arkadaşım değiller onlar hayat arkadaşım…
Anca beraber, kanca beraber.

Bak oku pezevengi…
Dönek ve kalitesiz pezevengi…
Kapasiteler…
Ekonomistlerin ortak kanısı Tayyipistan tek başına çıkamaz bu işin altından…
HIRSIZ…
Baş, elleri ise damadı olduğu sürece…
Düzelmesini istiyorlarsa, istiyorsan, onlar kendini…
Sen…
Onları tasfiye etmelisin.

MCKinsey

Felsefe, meditasyon, çağ atlayan insan, ahlak, terbiye ve IMEI üzerine

Felsefe…
Felsefenin değeri, hayatımın önemli bir parçası…
Sevmem yüzeyselliği…
Kaba saba hal ve hareketleri, eşyayı…
Zarafet, nezaket, terbiye…
Bilgi…
Özellikle kadın denilen varlıkta aradığım vasıflardır. En güzeli…
Bilginin gerçeği…
Terbiye kardeşim, görgü, çekidenken yetişme ise en mükemmeli!

Dün gittik yüzmeye…
Su masajı…
Aman ne iyi geldi…
Gençliğimden beri gittiğim bir yüzme havuzu, şifalı su…
Veee…
Tek tük Türk var, yabancı…
Hala öyle ancak eskiye nazaran Türk sayısı artmış durumda…
Şaşırma…
Kardeşim takarsın koluna manitayı, karını, aileni gidersin gideceğin yere…
Türk varsa, al muhtemelen başına belayı…
Tek neden bu!!!

Yoksa bana ne ondan bundan…
Bana ne???

Bir fındık popolu, küçük bir kız çocuğu…
Üç – dört yaşlarında olsa gerek, o gözler, o saçlar…
Bayıldım ya bayıldım, acayip sevimli. Millet almış çoluğunu çocuğunu gitmiş yüzmeye. Bizimkilerin başka planları varmış yoksa alırdım yanıma. NEFRET EDERIM BÖYLE ŞEYLERDEN…
Affedersiniz…
Dal, t.şak meydanda…
Çocukların yanında…
Muhtemelen kadınların soyunma odası ve duşlarında da aynı manzara!?

Edep kardeşim edep…
Terbiye…
Ne gereği var doğal bir şey olsa bile ne gereği var çoluk çocuk yanında bu halde gezmeye?
Kapa duşun kapısını yıkan ya…
Belki ben yanlışım ama bence doğru olan bu!

Neyse…
Felsefe…
Işkence…
Benim kafa iyice gitti…
Dün eve geldiğimizde hanım tepemi attırdı, hep derim sevdiklerim benim sonum olacak…
Kalp atışım ki saat öyle diyor HEFTIK…
147…
Ya eninde sonunda bana kalp krizi geçirtecekler veya inme!

Gece…
Bir başladı ağrılar…
Kıvrandırıyor beni, aldım uyuşturucuyu aldım başka ağrı kesici…
Uyumak ne mümkün…
Başladım düşünmeye, geçmiş aklıma geldi…
Bir zamanlar bana öğrettikleri, işkence, eziyet altında çeneni tutmayı…
Meditasyon…
Tek çaresi. Olmayacak başka türlü, bu zıkkımlardan kurtulmam lazım…
Doktorlar çare olamıyorsa uzak doğu felsefesi…
Hayat anlayışı, içe dönme…
Kendini toparlayarak kalan enerjiyi yönlendirme. İster inan ister inanma gerçekten var böylesi…
Uzakdoğu sporları mesela, acıya dayanma…
Diyorum ya düz duvarları tırmandıracak bana!!!

Neler var dünyada…
Bildiğimiz ve bilmediklerimiz, bildiğimiz halde uygulamadıklarımız…
İnsan ve beyni…
Tepeden inme ve tersi, tersi dedik te aklıma geldi…
21. yüzyılda çağ atlayan insan, teknoloji…
Halbuki…
“Çağdaş insan” atalardan kalma değerleri, bilgileri hala kullanmadığı, kullanamadığı gibi…
Nicesini özümseyemedi!

Bir öğrenmişiz Allah – Lillah söylemini…
Duyduğumuz anda akan tüm sular duruyor, beyin denilen devredışı kalıyor…
Dünya neler ile uğraşırken ülkemiz…
“Sağ olsunlar” bademler sayesinde nerelere gitmekte…
Ayaklar…
Baş, başlar yalaka olduğu bir düzende Önder…
Birde para mı kazandıracak pezevenge?

IMEI (International Mobile Station Equipment Identity)…
MAC (Media Access Control) gibi…
TCP / IP (Transmission Control Protocol/Internet Protocol) gibi…
Bir İnsanın DIKKAT ayak ve parmak izi gibi….
Tekildir!

IMEI…
On beş rakamdan oluşan ve dediğim gibi dünyada tekil olan bir rakamlar dizinidir…
Bilgisayarınızda bulunan ağ kartı MAC adresi gibi değiştirilebilir…
Örneğin kaybetme, çalınma veya bir suç işlemek için kullanıldığı durumlarda değiştirilebilir…
Cep telefonları ve bilgisayar vasıtasıyla bu numarayı değiştirebileceğiniz yazılımlar var piyasada…
Ben…
Buna mecbur kalmadığım sürece bu gibi yöntemlere başvurmam, vurursam da izlediğim yöntem genelde farklı olur. Şöyle ki…
VAR…
Sürüsüne bereket > klonlanmış < ve / veya çalınmış >>> gerçek numaralar <<< olduğu gibi…
Listeler de vardır, örnek vermek gerekirse:

Doğrudan online’de oluşturabilirsiniz…
AMAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA…
Dikkat etmeniz gereken bir husus var…
Ağ kartlarında olduğu gibi her telefon üreticisinin de kendine göre numara haznesi vardır.

Örnektir incele

Tabii tıpkı silah, bomba, bilişim konuklarında olduğu gibi benden daha ayrıntılı bilgi beklemeyin…
VERMEM…
Suça teşvik ve iştirak edemem!

Genel bilgiler ile yetineceğim bir istisna dışında…
Bu da benim gibi yurtdışında yaşayıp, Tayyip itine para kazandırmak istemeyenler için özel bir durum olduğu içindir.
Yazılım ismi gene veremem, aslında genel olarak HEX editörü diyebiliriz…
Çünkü işletim sistemine, modeline göre değişebilir, değişiyor…
AMA…
Örneğin eski model bir TÜRK akıllı cep telefonunuz varsa onun numarasını şu tuş kombinasyonu ile öğrenebilirsiniz:

*#06#

Bunu bir yere not edin, yurtdışından getirdiğiniz kendi cep telefonunuzun numarasını da aynı şekilde öğrenip >>> kaybetmeyeceğiniz <<< bir yere not edin.

Tayyipistanda olduğunuz ve emin değilim galiba altı haftaydı, aşkın bir süre kaldığınız takdirde eski TÜRK cep telefonunuzun numarasını kullanabilirsiniz. Örnegin…
Almanya’ya dönmeden evvel tüm işlemi tersine uygularsanız alışık olduğunuz cebi iki ülkede de kullanabilirsiniz. Ben bu yöntemi kullanıyorum…
Şimdiye kadar bir sorun yaşamadım AMA mesuliyette üstlenemem, herkes yaptığından kendisi sorumludur!

O kadar adi ki bu insanlar, şerefsiz…
Ve bilgisiz onların bu adiliğini, şerefsizliğini ve de bilgisizliğini anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır…
Her zaman iddia ederim her şeyleri göstermelik…
Deneme ve yanılma yöntemi, çocuk gibi sınırlarını, nereye kadar gidebileceklerinin sınırlarını…
O çerçeveyi…
Bu yöntem ile belirlemek zorundalar. Cep telefonları ve bu uygulama, anlamsız ve gereksiz buna güzel bir örnektir.

Robert Koch…
Ve Louis Pasteur isimleri sizde bir çağrışım yapıyor, sizlere bir şey ifade ediyor mu?

Başka…
Konuyla ilgisi olmadığı halde daha iyi anlamanız için ne demek istediğimi, bir örnek vermek istiyorum sizlere.

Biri doktor bir Alman, diğeri Fransız, fizikçi…
Kimyacı ve ikisi birden mikrobiyolojinin babası sayılırlar.

Hatırlayacaksınızdır Şarbon (Milzbrand erreger) meselesini…
Yarına kadar size düşünmeye bir fırsat, belki araştırmaya…
Şarbon hastalığı ile >>> solucan <<< arasındaki bağ nedir???
Ve…
Robert Koch…
Louis Pasteur’ün ne ilgisi var bunula?

Cevabı yarına, gidip geliyorum…
Bir bu dünyadayım bir öte tarafta…
Sonra…
Çiftçiliği, hayvancılığı BIZZAT öldürdü ya O vatan haini pezevenk…
Köylümüz…
O saf tertemiz insanlar, Atatürk…
Ve Köy Enstitüleri, ahhh…
O kadar çok anlatılacak var ki!

oku

Robert Koch…
Louis Pasteur arasındaki bilimsel çekişmeye hiç değinmeyeceğim…
Rekabete…
Ancak eski bir özdeyişi hatırlatmak isterim; “Her Yol Roma’ya Çıkar”
Evet, tarih bizlere eşsiz bir hazine, kendi atalarımız bile bunu şu sözlerle ifade etmişler…
“Bükemediğin bileği öpeceksin”
Düşman gördüğün bir kimseyi yenemiyorsan eğer…
Dostluğunu, liyakat ve sadakatini kazan!

Getiri…
Ve götürü…
DENGE…
Böyle idare etti, toprağına toprak kattı Roma…
Hep bana Rabbena olmaz, olmamalı…
Bilgi…
Eskiden de çok önemliydi günümüzde ise bilgi birikimi…
Elzem!

Bir tarafımı yırtıyorum yıllardan beri…
Enerji…
Allah bu ülkeye kafadan, beyinden başkaca her şeyi vermiş, kullanmasını bilmeli…
Bademler…
Daha yeni güneş enerjisini kesif etti!!!

Küfür edeceğim…
Okuyan…
Kadın var, çoluk çocuk, soruyorum bu zibidiler küfrü hak ediyor mu hak etmiyor mu?

Sığır bunlar ya bildiğimiz sığır…
Öküzün ta kendisi…
Ve sözü yerine getirdik, o halde devam edelim konumuza…
Cevaplamak istiyorum dünkü sorumu…
Şarbon…
Öyle garip bir hastalıkmış ki…
YEREL, bölgesel…
Evet daha iyi anlamanız için konuyu açmam gerekir, biraz abartarak yazıyorum…
Örneğin iki tarla, çayır ”yan yana”
Birinde otlayan sığırlar telef olurken diğerindekiler sağlıklı…
Tabii bir nevi cahiliye dönemi, insanlar daha bugünkü bilgi ve bilince ermemiş…
1880’li yıllardan söz ediyorum…
Mikropların varlığı tahmin ediliyor ama bilimsel kanıtlanmış bir veri yok elde…
INGILTERE…
Pasteur, asistanı ile büyük oranda sığır kaybeden bir yetiştiricinin yanına gider ve kendinse sığırların otladığı, telef oldukları çayırı göstermesini ister. Konuşuyorlar aralarında…
Bir ara soruyor Pasteur telef olan hayvanları ne yapıyorsunuz diye…
DIKKAT DIKKAT DIKKAT…
Yetiştirici…
Gömüyoruz diye cevap verir, herkes böyle yapıyormuş!!!

Pasteur’ün muhtemelen beyninde şimşekler çakmıştır…
Göster diyor nereye gömdünüz…
Yetiştirici gösterir, Pasteur yere eğilir ve toprağı inceler…
Heyecan ile asistanına yönelip sorar:
“ANLIYOR MUSUN? Anladın mi nedenini”
Asistan şaşkın, anlamamıştır Pasteur’ü…
Gördüğü toprak ve solucanlar!

Bilinmesi gereken…
Toprağa gömülen her canlı…
Ve yine…
Yeryüzünde yaşayan her canlının, ister tabiat de istersen Yaradan…
Buna gerek gören…
Bir işlevi vardır, bir görevi…
Örneğin bok böcekleri toprağı gübreler, solucanlar ise havalandırır…
Doğru yanış bilemem, örneğin bok böcekleri olmasaymış yeryüzünü bir metre dışkı kaplarmış…
Allah…
Yaradan, inanmayan kâfir bence. Ne zamandan beri yazmak istiyorum kimi düşüncelerimi…
Mısır, firavunlar…
Hz. Musa, bilimsel kimi veriler…
Mantık…
Bir artı bir artı bir meselesi…
Bir yandan kendimle, özümle, inançlarımla, inanmak istediklerime çelişeceğim…
Öte yandan…
Mantık, bilgi ve verilerin bir araya getirilmesi, analizi…
İma etmeye çalışmıştım yazdığım kitapçıkta Allah’ın Kelamı…
Ancak o günlerden bugünlere > yeni < bilimsel veriler çokça pekiştirdi bu konuda ki düşüncelerimi…
Bilmiyorum, belki dile getiririm bir gün…

Devam edecek…