Tarımda büyük rezalet
12 Mart 2019

Sevgili okurlarım Türkiye’de çok ilginç, bugüne kadar hiç tanık olmadığımız olaylar yaşanıyor.
Rahmetli Süleyman Demirel gururla açıklardı:
“Dünya üzerinde tarım ürünlerini ithal etmeyen sadece yedi ülke var ve biz onlardan biriyiz.”
Gerçekten de öyleydi.
Ürettiğimiz her tarım ürünü bize yeterdi.
Bir de şimdiki duruma bakın…
Dün alınan bir kararla Türkiye 200 bin ton patates ithal etmeye karar verdi. Hem de gümrük vergisi olmadan…
Ve bu karar ilgili bakanlık tarafından değil, Cumhurbaşkanı tarafından alındı.
Amaç belli.
Seçim öncesinde patates fiyatları artmasın.
★★★
Benzer uygulamalara bir süredir tanık olmaktayız.
Soğan, buğday, arpa, mısır, pirinç, kuru baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), soğan, ceviz, badem, ayçiçeği tohumu…
Hepsi ithal ediliyor çünkü yerli üretim yetmiyor…
Ve işin ilginç yanı bazı ithal ürünler yerli ürünlerden daha ucuz.
Recep bey ve iktidar, uyguladıkları yanlış politikalarla çiftçiyi bitirdiler.
Gübreye zam, mazota zam, sulama bedellerine zam, milyonlarca çiftçi ailesini gerçekten mahvettiler.
Son olarak Recep bey Tunus’tan dönerken zeytinyağı ithal edeceğimizi de açıkladı.
★★★
Sırbistan’dan ve Güney Amerika ülkelerinden et ithal ediyoruz.
Aynı Sırbistan bize ayçiçeği tohumu da satıyor. İşin ilginç yanı, bu ülke ayçiçeği tohumu üretmiyor. Başka yerlerden aldığı tohumları bize kakalıyor!
Şimdi şu genel rakamlara bakalım ve nereye koştuğumuzu görelim:
Türkiye olarak bir sürü ülkeden tarım ürünleri ve et ithal ediyoruz. Meyve sebze dahil!
Kosta Rika’dan kavun, İran’dan karpuz, İspanya’dan marul, İtalya’dan ıspanak, Çin’den sarımsak, İspanya’dan kereviz, Sri Lanka’dan çay, beğenmediğimiz Irak’tan yumurta dahil.
Dünyanın en az 45 ülkesinden gelen et ve tarım ürünleri
Tarımın bir numaralı girdisi olan gübre derseniz, tamamına yakın bir bölümünü dışarıdan getirtiyor ve karşılığında her yıl milyarlarca dolar döviz ödüyoruz.
★★★
Rezaletin hangi boyutlara ulaştığını artık hepimiz biliyoruz.
İktidar da bu olanların farkında. Ancak bu yaşananları ısrarla ve konuyu saptırarak gündeme getirmekten kaçınıyor.
İşte o nedenle iki adet öcüyü (!) piyasaya sürdüler. Her gün aynı lâfları dinlemekten de Türk Milletine artık gına geldi:
– Beka sorunumuz var, bölünme tehlikesiyle karşı karşıyayız!
– Muhalefet partileri PKK ile işbirliği içinde! Kandil’den talimat alıyorlar!
Belediye seçimleriyle bunların ne ilgisi var?
Türkiye’nin bölünme tehlikesi falan asla yok. Dünyanın en güçlü güvenlik güçlerine, istihbarat örgütlerine sahibiz.
Beka sorunumuz nereden geliyor, kimden geliyor? Bizi kimler, hangi güçleriyle bölecekmiş?
Bunlara adam gibi yanıt veren yok.
Muhalefet partilerinden hangisi PKK ile işbirliği içerisinde? Elinizde hangi bilgi ve belgeler var? Kandil’den geldiği iddia edilen talimatlar nedir, hangi partiye nasıl geliyor?
Açıklayın, o partinin ve o adayların üzerine biz de gidelim ve onları hep birlikte rezil edelim.
Bu gibi yalanlarla Türk Milletini kandırmaya kalkışmak ayıptır, yakışık almaz ve tehlikeli bir oyundur.
★★★
Şimdi yine gelelim tarımın durumuna!..
Türkiye’nin dört bir yanında, ama özellikle seçim sonuçlarından korktukları büyük illerde tanzim satışları başlattılar.
İnsanlar patates soğan kuyruklarında sıra bekler oldu.
Ama AKP’nin güçlü olduğu illerde tanzim satışları başlatılmadı…Niçin?..Çünkü oralarda seçimi kazanacakları garanti…
Ve iş çok ilginç bir aşamaya geldi:
Binlerce insanın çile çektiği tanzim satışları için “Varlık kuyruğu” dediler.
Acaba bizimle alay mı ediyorlardı, doğrusunu isterseniz bunu da anlamak mümkün olmadı.
★★★
Sevgili okurlarım, şu seçimler öncesinde bazı şeyleri ister istemez merak ediyoruz…
Yüz binlerce insanımız iş bulma kuyruklarında boşuna bekleyip duruyor.
Sayısını tam bilemiyorum ama yüz binlerce çiftçimiz mağdur edilmiş durumda.
Kan ağlayanlar topluluğuna esnaf, emekli, işçi memur kesimini, 3.600 gösterge vaatleriyle kandırılan kamu görevlilerini, emeklilikte yaşa takılan “EYT” lileri falan hiç katmıyorum.
★★★
Merakım şu:
Bu milyonlarca insanımız acaba 31 Mart günü hangi partiye oy verecektir?
Acaba “Bu düzen devam etsin, iyidir ve biz hoşnutuz” deyip oylarını yine Recep Bey’e mi verecekler, yoksa “17 yıldan beri Allah dediniz, peygamber dediniz, din iman dediniz ve bizim oyları götürdünüz. Yeter artık” mı diyecekler?
Recep Bey şimdi endişeli, iktidar partisi de öyle.
Sanırım onlar şöyle düşünüyor:
“Bunlar ‘Yeter artık‘ derse mahvolduk demektir. Tarımı ve hayvancılığı falan boş verin zira o meselelere girersek altından kalkamayız. İşin kötüsü elimizde malzeme kalmadı. O halde beka sorununa ve bölünme tehlikesi nutuklarına devam!”
Evet, aynen devam etsinler!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/tarimda-buyuk-rezalet-3872399/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

İstismar

Önce küfür et, say – söv, annesini – babasını lekele…
Sonrasında Atatürk’e sarıl…
TUTMADI…
Din, en temiz en güzel duygulardan biri olan Allah sevgisi…
Öfffffffff…
Tutu ki ne tutuuu…
Ama artık yetmiyor, dinin yanına bayrağı eklediler…
Güzel kardeşim…
Bir erkeğin bir kadına, bir kadının bir erkeğe duyduğu sevgi…
Evlat sevgisi…
Ana, baba, kardeş sevgisi…
Tabii Allah, Allah’a aşk tertemiz bir duygular manzumesi…
Bayrağa…
Mensubu olduğun vatan ve millete…
Yapmayın Allah aşkına, yapmayın bu güzel, bu temiz duyguları…
İstismar etmeyin!

Binali, milyon Ali, milyoner Ali

Gördük yaptığınız çok güzel işleri…
O pezevenk İstanbul’a geldi geleli…
Sen onun sağ eli…
İmar oyunları ile, Mafyavari…
Çevirdiniz güzelim kenti…
Beton yığınına, rant kapısına ulan nefes alamıyorum, hasret kaldım, özledim yeşili!

Aşk ile hizmet ediyorlarmış, eyvah ki eyvah. Birde nefret etselerdi?

Gördük, görüyoruz yaptığınız işleri…
Şüphesiz aşıksınız;
Ah yok mu o doların yeşili!

Allah’ın gazabı değil bu, gönüllerin belediyeciliği

Yağmur çiseler, Allah’ın rahmeti…
Can göçer…
Seller, sular bina yıkar…
Dere yataklarında yapılanma, yamaçlar…
Heyelan ile yıkılır binalar…
Allah’ın gazabı değildir bu, gönüllerin belediyeciliği seni senden götürür…
Seni, sevdiklerini Hak ile kavuşturur!

Bahçeli diyormuş ki “CHP sistem krizi çıkarmak istiyor!”

Vay be…
Ne şans, şansa bak ya şansa…
Elimde kaldı çiçekler!

Kendimi…
Hasretle, özlemle sevgilisini bekleyen aptal aşık gibi his ettim…
Dün açıkladılar, yeni bir araştırma, şok oldum…
En çok tükettiğim içeceklerden biri ömür uzatıyormuş…
Kahve…
Ağlayacağım ya, günde en az 5-6 bardak içen kolay kolay ölmüyormuş(!)

Kaç 5-6 fincan, daha doğrusu Türk Kahvesini ecnebi bardakları ile içiyorum…
Yani en az 10-15 fincan kahve.

Kriz meselesi…
KIMSENIN…
Hiçbir şey yapamasına gerek yok, kendi kendilerine tutarsızlıkları yetiyor da artıyor bile…
Bak AB Parlamentosundan dün çıkan karara…
Yüz dokuz hayır oyuna karşı üç yüz küsur oy ile AB – Türkiye ilişkilerinin dondurulması kararı çıktı…
Yayınladıklarımı izlediniz mi bilmem…
Bir devlet adamı…
Bir devlet adamı ve diplomat olan, siyasi tahammülleri ve adetleri bilen…
Ağzından çıkana dikkat eder…
Örneğin, en son olarak savaş kelimesini kullanır, belgeselde çok güzel anlatıldı bu kelime…
Ve muhtemel sonuçları…
Kelimeler…
Kelimeler ve anlamları, derin içerikleri, bilgi, bilinç…
Burnunun ucundan ötesini görebilmek…
Devlet adamı…
Vatanı, milleti, insanı seven ve ona, onlara hizmet eden…
Halka hizmet, Hakka hizmettir…
AMA…
Hizmet ediyormuş gibi görünerek kendine değil gerçekten halka hizmet etmektir!

Bu düşünce…
Bir insanı devlet adamı yapan en temel ilkeler arasındadır.

😊 yoruldum, sadece ölmek istiyorum artık. Çok bıktım AMA, amalarım çoktur benim çok. İngilizleri izliyor, takip ediyorum iki gündür, BREXIT. Allah… çok büyük, böl ve yönet, elbet gün gelir bölerler seni! BackStop… İyi oluyor VE inan bana, bizimde başımızda gelecekler var. KORKUYORUM, anlatmaya engel olmaya çalışıyorum AMA sanmıyorum, eninde sonunda!

Bak…
Belki iyi olursam bugün yapmam gerekenleri yarından itibaren, yok böyle olursam…
Yazmaya devam, BERLIN, Berlin’i unutmamam lazım çok güzel bir örnek…
Bakalım…
Yarına ne olacak, nasıl açacağım açılmayası gözleri!