Yani

Hırsızlık sadece hayır diyenlerin sorunu mudur?
Oy hırsızlığı yapıldı.
“Atı” alan Üsküdar’ı geçti diyor.
*
YSK resmen suç işledi.
Sür “eşeği” Niğde’ye diyor.
*
Aslında hayır oyları kazandı.
Aç “tavuk” kendini buğday ambarında sanırmış diyor.
*
Başbakana mikrofon uzatıyorsun.
“Öküzün” altında “buzağı” aramayın diyor.
*
Bakana soruyorsun…
“Kedi” ulaşamadığı ciğere murdar der diyor.
*
YSK’ya itiraz ediyorsun…
“Pire” için yorgan yakılmaz diyor.
*
Yandaş gazeteye bakıyorsun…
“İt” ürür kervan yürür diyor.
*
İnsan olarak hakkımızı arıyoruz…
Hayvanlı atasözleriyle alay ediyorlar.
*
Tüm bunlar yaşanırken, toplumun yarısının oyu çalınırken, toplumun öbür yarısından çıt çıkmıyor.
40 milyon insan çırpınırken, geriye kalan 40 milyondan bir kişi bile YSK’ya itiraz dilekçesi vermiyor.
Oy hırsızlığı ve milli egemenliğin gaspedilmesi, sadece hayır diyenlerin sorunuymuş gibi kabul ediliyor.
*
Komşunun evi soyuluyor.
Bana ne, nasıl olsa soyulan ev benim evim değil diye düşünülüyor, susuluyor.
*
Oysa…
*
Gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 70’ini “hayır” diyen şehirler oluşturuyor. Refah seviyesi en yüksek 10 şehrimizin 8’inden “hayır” çıktı. İlçe ilçe bakıldığında, sosyal hayat açısından makas daha da açılıyor, yurtdışı tatili yapabilen, tiyatroya gidebilen, konser izleyebilen, resim-heykel sergisine ulaşabilen, kitap satın alabilen, ailece veya arkadaşlarıyla akşam yemeğine çıkabilen, spor salonuna üye olabilen, özel sağlık sigortasına sahip nüfusun yüzde 90’ı açık ara “hayır” dedi.
*
E sen bilirsin kardeş.
*
Bundan böyle… Seninkiler damat, enişte, gelin, bacanak, dünür, sülalece deveyi havuduyla götürürken, sen yengeyi anca avanta iftar çadırına götürebilmişsin, elalemin oğlu bedelliyken, senin gariban oğlanı Rakka’ya sürmüşler, plajda nargile tüttüren Suriyelilere 25 milyar dolar harcarlarken, maaşına 25 lira zam yapılan emekli baban hastane kuyruğunda sürünüyormuş, yandaş müteahhit milletin orasına koyarken, sen kirayı nasıl ödeyeceğim diye kukumav kuşu gibi düşünüyormuşsun, dünyanın en pahalı benzinini kullanıyormuşsun, traktöre haciz gelmiş, kapına icra dayanmış, üniversite mezunu kızın hâlâ işsizmiş filan… Sakın diyeyim bizden medet umma.
*
Bilirsin…
Her “koyun” kendi bacağından asılır!

Yılmaz Özdil
http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/hirsizlik-sadece-hayir-diyenlerin-sorunu-mudur-1805143/

Yeminle artık kime inanacağımı bilmiyorum

Sayın Coşkundan öğrenmiş oldum yalan olduğunu…
Okuyalım Efendim okuyalım

Doping…
Bizim yazı işleri müdürü at yarışları oynamayı çok severdi, sonunda kıdem tazminatını sıfırlayıp bir Adanalı ile ortak at aldılar…
Atın adı; Yıldız…
Rüzgarlı Sokak’ta tıfıl gazetecilik günleri, hipodrom gazeteye yakın, her iş çıkışı bizi toplar ahırlara götürürdü.
Yarış günü yaklaştıkça gazete çalışanlarının tüm sohbeti Yıldız olmuştu…
Haber toplantılarında müdür Yıldız’ı anlatıyor -biraz da yalakalıktan- muhabirler devamlı at haberleri yapıyorlar, foto muhabirleri Yıldız’ı yürürken, koşarken, yemini yerken, debelenirken resimlerini çekiyorlar, karikatürist durmadan Yıldız’ı çiziyor…
Öğleden sonraları Yıldız çayı içiliyor, akşam Yıldız şerefine bara gidiliyordu…
Yarış günü geldi, müdür kazanacağına garanti verdi…
Ay başına denk gelmişti, bütün maaşları Yıldız’a yatırdık…
Atlar çıktılar…
Hakikaten Yıldız ok gibi fırladı…
En önde, arayı açıyor, müdür ceketini havada sallayıp “Koptu geliyor” diye bağırıyordu…
İlk düzlük bitti…
Atlar adeta yana yatarcasına dönerken, Yıldız virajı alamadı…
Düz gitti…
Yandaki Gençlik Parkı’nın içinden geçti, o zaman Gar’ın yanındaki otobüs terminalinde durdu…
Adanalı ortak ile bizim müdür birbirlerinden habersiz doping yapmışlar, çift doping ile aşırı hızdan böyle olmuştu…
Yıldız hızda birinciydi, ama virajı dönseydi…

Bence referandumda; birincisi yalan-dolanda, ikincisi YSK’da çift doping yaptılar…
Virajı alamadı…
“Atı alan Üsküdar’ı geçti” bilmem ne ama…Meşrulaştırmak için “Trump aradı tebrik etti” yalanlarına ihtiyaç var… Ki Beyaz Saray “Tebrik etmek için aramadı” açıklaması yaptı…

Sadece bizler değil, dünya dötüyle gülüyor…
Hızlı gittin ama virajı alamadın.
Otobüs terminalindesin…

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/bekir-coskun/doping-1805104/

Nedendir bilmem

Ben…
Bilmem ve bildiğimden emin olmalıyım…
Emin…
Dün berbat bir günün ardından evde sekiz ile on arası uyumuş olmalıyım, bebek gibi uyuyup kalıyorum. Bizim buralar ayaz, berbat bir soğuk…
Sabah dört gibi uyandım, uyanmamın sebebi ise donmuşum, geberiyorum…
Elim ayağım ölü eli, ayağı gibi…
Tabii her zamanki gibi yatak, yorgan yerlerde. Hanım tulum dikti, kardeşim gece uyanıp onu çıkarıyorum, haberim yok çıkardığımdan. Hadi dedim birde balıkçı uyku tulumunu deneyim, balığa giderken kullanıyordum, gir çadıra, çek hem tulumun hem çadırın fermuarını…
Tabii öncesinden gece ateşe attığımız koca taşları bölüşüyor, yatmadan önce çadırların içine koyuyorduk. Mis…
Sanki evindesin, sımsıcak…
Yok…
Bu sefer onun fermuarın açıyorum, yine yârim yamalak…
İlginç olan hatırlamıyorum da neyse dedim ya gebermişim soğutan yoksa uyanmazdım her halde.

Zıpkın gibiyim…
Uyuyup kaldığım için ilaç falan da içmemiştim. Anlamıyorum neden?
Hava, basınç?
Bilmiyorum, bilmiyor anlamıyorum neden, hani bilsem önlem alacağım, gereğini yapacağım…
Yok, yok, yok…
Bilmiyor, anlamıyorum NEDENNNN?

Keşke her günüm böyle olsa, ağrısız sızısız, bugün elimden geldiği kadar çok is bitirmeyleyim…
Birikenler…
Fırsat bu fırsat…
Keşke bilsem, anlasam neden?
Emin olsam, keşke!!!

Not:
Çocuk oyuncağı değil arkadaş, çıtkırıldım hiç değilim…
Tamam nazlıyım, naz yapmasını severim her erkek gibi ama değil…
Tarifsiz acılar, uyuşturucu kardeşim, uyuşturucu bile ancak biraz fayda ediyor.

Emin değilim tabii…
Doktora sormuştum üstünde durmadı. Yok psikolojik olması IMKANSIZ…
Sevdiklerim gibi dertlerimde benimle her yerde…
Sıkıntılar…
Arcachon, Atlantik kıyısında. İki hafta hiç ilaçsız…
Bak ikinci kez benzerini, ilaçlı ama çok az Israil…
Gittiğim tüm diğer yerlerde ayniyim, geberemedim gitti…
Bilsem, anlasam, emin olsam…
Keşke olabilsem!

Sala babam sala

Yuhhhhhhhhhhhh!
Yuh, artık yuh!

Gerçi…
Her bacakları arasında bir şeylerin sallandığı erkek değildir ama…
Hadi biz gene erkekten saymış olalım…
Ya evladım…
Ya koçum ya pezevengin evladı, orospunun çocuğu…
Ya sen hiç mi utanmak nedir bilmezsin?
Ya yalan olurda bu kadar kuyruklusu olur mu?

Sallanıyor bir şeyler, sala babam sala…
İnanırlarsa!

Neymiş efem?
Obama onu kandırmış, aldatmış…
Başka…
Efendim işte hani şu AGIT var ya şu AGIT…
Eee?
İşte bu AGIT işini gücünü bırakmış bağımsız ve tarafsız seçim gözlemcilerini Türkiye’ye yollayacağına, kalkmış terörist yollamış!!!
Vay anasına (…) kahpeye bak kahpeye, bizim has oğlana bu yapılır mi?
Yapılır Efem, yapılır, yersen (…)

Ulan…
Bir siktir git ulan, siktir git başımızdan, kaldır o pis götünü işgal ettiğin makamdan…
Önüne gelen sikiyor seni, aldatıyor, kandırıyor göt veren, siktir git artık…
Sakin pes etme Türkiye’mmm…
Teslim olma…
Diren bu pezevenge diren!

Göl kenarı

Koca bir göl, dağlar arası…
Sabahın körü, güneşin ilk ışıkları…
Beden uyanmış, gözler açılmış, hava daha buğu, çığ damlaları kir çiçeklerinin üstünde…
Göz kayar ufka doğru, daha uyku mahmuru…
Göl üstü yoğun sis, buram buram…
Çıkar gökyüzüne doğru, sanki ibadet etmek ister tanrıya…
Kaybolur gider maviler arasında.

Beden irkilir, titrer hava soğuk…
Çimlerin yeşili sırılsıklam nemli, ıslak…
O ne?
Sis perdesi kalkmak üzere, göl ortasında bir kaya…
Kocaman ve çıplak, dımdızlak, yalnız başına…
Güneş arkadan vurur, dalların yeşili arasından sızar, süzülür güneşin ışıkları…
Göz görür…
Üç ağaç o dımdızlak, çırılçıplak kaya üzerinde…
Yemyeşil…
Yükselir göğe doğru sanki tanrıya ibadet etmek istercesine.

Günaydın Türkiye…
Diren, diren, diren…
Yık Tayyipistanı başa, yık o kahrolası başa kurduğu, kurmak istediği dünyayı yık…
Yık O pezevengin başına!

Al Trump’i vur Erdoğan’a, Putin bambaşka

Değil devlet adamı, bu ikisinden siyasetçi, politikacı bile olmaz…
Olsa olsa ancak palyaço olur…
Bilmem takip ediyor musunuz, ABD – Kore çekişmesini…
Büyük laflarla, lakırdı…
Yolladım dedi donanmamı, maksat Kore başkanının gözünü korkutmak…
Uçak gemisi ve refakatçi gemiler meğer askeri bir tatbikat için yoldaymış…
Ortaya çıktı, rezil oldu dünyaya…
Bak Putin başka…
Zaten ajandı, yani devlet gelenek ve göreneklerinden gelmiş bir kişi…
Tamam…
Trump, Erdoğan gibi o da hak – hukuk tanımayan bir tip ama en azından siyaseti, siyaset…
Sözü, özü erkek…
Peki, diğer ikisi ne diye sormayın…
Kararı siz verin!

Almancası olanlar için…
Mutlaka oku, her an ölebilirim, geber!

Amcık ağızlı yine gündem değişime yolunda

oku

Daha dündü galiba

Ablama sordum „sen nerde yaşıyorsun?“
Anayasa – Yüksek seçim kurulu zırvası…
Al sana, ret cevabı!

Tek çare…
Ne yazık ki, kanla bu sorun çözülecek…
Ve tekrar sormak istiyorum sorduğumu…
Eğer “Türk milleti” gerçekten dindar insanlar olsalardı…
İnandıkları hakkında bilgi ve fikir sahibi olsalardı…
Acaba bir Recep Tayyip Erdoğan’a teveccüh gösteriler miydi?

Demezler miydi…
Siktir ulan orospunun çocuğu sen kim oluyorsun ki imamlığa soyunuyor, dinimi – imanımı sorguluyor bana yol göstermeye çalışıyorsun?

Yok kardeşim, “Türk milleti” en azından yüzde otuz – kırkı kadar dindar değil dinci…
Geri kalanlar menfaatperest, her dönemin, herkesin…
Hani orospu misali, herkesin kadını.

Kaldı ki…
Kimi ve neyi bekleyeceğim, bekleyeceğiz…
Ben…
Çoktan (…)!

Israr

Bencil olan, bencillikte ısrar eden…
Hele o deli pezevenk, benciliğin babasını Nietzsche’yi kendine kılavuz seçen…
Asla ve kata benden olmaz…
Şakası bile kötü!!!

En iyisi (…)!!!
NOKTA

Uykusuzluk

Yok toparlanamıyorum, çok beter halsizlik ve acayip ağrılar…
Çaresi yok yine uyku ilacına başlamalıyım…
Akşam yatıp sabah kalkmaya hasret kaldım, yok çaresi, mecbur…
Uykusuzluk, halsizlik ve ağrılar el ele, uykusuzluktan kaynaklanıyor.

Söylenecek çok söz var ancak susmalıyım, kadınlar hâkli…
Kendi düşen ağlamaz, ucu bana, sevdiklerime dokunmasa…
Yarım kalanlarla, bilişim ve komünikasyon, yani güvenli iletişim…
Onlarla uğraşayım biraz, bitince tek tek yayınlarım. Bu zaman kadar…
Şiddetle tavsiye ederim, bir olmazsa olmaz…
Siegen ve Kassel üniversitelerinin geliştirdiği bir yazılım…
CrypTool II
Kripotolji…
Çok önemli, en azından deneyerek, pratikten öğrenmenizde yarar var..
Çünkü direnişte diriliş için çok önemli…
Almanların nahkampf dedikleri yani göğüs göğüsse mücadelede, askerliğin en temel kuralıdır, sürpriz, beklenmedik yerden hadi vurma demeyeyim, gelme, ortaya çıkma…
Sürpriz momentumu bizde olmalı…
İnisiyatif dedikleri, gerilla taktikleri…
Tabii silahsız ve kansız, sivil, hadi medeni ve ahlaki cesaret diyelim…
Ancak bu şekilde bu zihniyet ve Recep Tayyip Erdogan, yandaş ve yoldaşı, kendine bağlı güçleriyle mücadele edebiliriz.

Unutmayalım…
Onların maddi ve manevi güçleri varsa, “devlet” arkalarındaysa…
Bizimde iman dolu göğsümüz, aklımız var!

Program haliyle Almanca ama İngilizceye de çevrilebiliyor. Kurun, göreceksiniz sol üst köşede Alman bayrağı, tıklayın İngiliz’i göreceksiniz.

CrypTool 2 kurum için:

http://www.chip.de/downloads/CrypTool_72507331.html
https://www.cryptool.org/en/cryptool2

Veya önce online denemek isterseniz ki kesinlikle tavsiye ediyorum, gizlilik esas…

http://www.cryptool-online.org/index.php?lang=en

Bir nevi ön bilgilendirme için bu iki linki tavsiye ederim

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kriptoloji
https://de.wikipedia.org/wiki/Kryptographie
Ve
http://www.wikiturk.net/Madde/56798/cryptool-kullanimi

“Probieren geht über studieren” der Almanlar…
Yani pratik tecrübe kuramın üstünde!