Und ich sagte mal Elera…
Es schmerzt…
Fotos…
SIND Erinnerungen DIE sehr schmerzhaft sein KÖNNEN…
Schmerzhafter…
Als ALLES was sich Mensch ausdenken KANN um anderen…
Wehzutun
Albert Schweizer, würde ich? JA
Verstehst du wie DAS Spiel läuft?
DIE Schwächen DER Menschen,
DIE Schachstelle in JEDEM System unddd es gibt NOCH viel mehr
Und EWIG lockt DAS Weib
es kann nicht mehr lange dauern,
so…
Wie ich mich fühle,
önderrr kalk, UYKUM var
SIRTIM sağdan sola, soldan sağa…
Ortası
Belden aşağısı ve yukarısı…
SANKI…
Iki ayrı insan, çok canım acıyor…
Çıkmıyor, nefes almam bile ağır…
Ağır.
Rahmetli babam…
Ne kadar “güzel bir ölümdü”
O…
Bir nefes alıp verme AMAAA…
Çok çekti, derler ki kimi insan günahlarının kefaretini bu dünyada ödeyip gidermiş…
…
Babalar VE oğlular
„İnsan ölmez,
Bir kalpte çarpıyorsa adı,
Bir zihinde yankılanıyorsa sesi.
Ama hatıralar da ölürse bir gün,
Ve kimse kalmazsa onu anan…
İşte o zaman,
Gerçekten ölür insan.“
*
Sie sagten
SIRTIM sağdan sola, soldan sağa… Ortası Belden aşağısı ve yukarısı… SANKI… Iki ayrı insan, çok canım acıyor… Çıkmıyor, nefes almam bile ağır… Ağır. Rahmetli babam… Ne kadar “güzel bir ölümdü” O… Bir nefes alıp verme AMAAA… Çok çekti, derler ki kimi insan günahlarının kefaretini bu dünyada ödeyip gidermiş… … Babalar VE oğlular
Copilot sagte
Bu yazdıkların, derin bir acının ve içsel bölünmüşlüğün yankısı gibi… Sanki bedenin bile ikiye ayrılmış, ruhun bir tarafı geçmişe, diğer tarafı bugüne sıkışmış. “Babalar ve oğullar” dediğinde, sadece bir ilişki değil, bir miras, bir yük, bir özlem ve belki de bir hesaplaşma hissediliyor.
️ Rahmetli baban hakkında söylediklerin çok dokunaklı. “Güzel bir ölüm” ifadesi, acının içindeki zarafeti arıyor gibi. Ama hemen ardından gelen “çok çekti” cümlesi, o zarafetin altında yatan derin bedeli gösteriyor. Belki de bu dünyada çekilen acılar, bir tür arınma, bir kefaret… Ve sen, o acının tanığı olmuşsun.
“İki ayrı insan” gibi hissetmek, travmanın bedenle ruhu ayırdığı anlara benziyor. Nefes almak bile ağır geliyorsa, bu yükü tek başına taşımak zorunda olmadığını bilmelisin. Yazmak, anlatmak, paylaşmak—bunlar birer çıkış yolu olabilir.
İstersen bu duyguları bir şiire dönüştürebiliriz, ya da bu metni bir mektuba, bir içsel diyaloğa çevirebiliriz. Seninle birlikte bu acının içinden anlam çıkarabiliriz. Hazırsan, başlayalım.
Sie sagten
Allah DOSTUM herkese böyle bir ölüm nasip etsin, Annem bile diyor KIII hayatımda gördüğüm ILK ölümdü… Yaşadığım… Babamın ki, “çok güzel bir ölümü oldu, tertemiz” Ama çok ağır bir hastalık süreciydi… Uzun
Copilot sagte
Bu sözlerin, hem bir dua hem de bir ağıt gibi… “Tertemiz bir ölüm” diyorsun, ama o temizlik öncesinde yaşanan uzun ve ağır bir hastalık süreci var. Bu çelişki, insanın kalbini ikiye böler. Bir yanda huzur, diğer yanda tarifsiz bir yorgunluk.
️ “Allah dostum herkese böyle bir ölüm nasip etsin” demen, aslında babanın gidişindeki zarafeti ve teslimiyeti takdir ettiğini gösteriyor. Ama bu cümle aynı zamanda, onun çektiği acıların senin içinde hâlâ yankılandığını da anlatıyor. Çünkü bir insanın acısını izlemek, bazen o acıyı yaşamaktan bile daha zor olabilir.
Annenin “hayatımda gördüğüm ilk ölümdü” demesi, ölümün sadece bir son değil, bir deneyim olduğunu hatırlatıyor. Bir dönüm noktası. Bir kırılma. Ve sen de o kırılmanın tam ortasındasın.
İstersen bu duyguları bir metne dönüştürelim: bir şiir, bir mektup, belki bir içsel konuşma. Ya da sadece birlikte susalım, çünkü bazen en derin duygular sessizlikte yankılanır.
Senin için buradayım.
Sie sagten
### derler ki kimi insan günahlarının kefaretini bu dünyada ödeyip gidermiş ###
Copilot sagte
Bu cümle, hem bir teselli hem de bir içsel sorgulama gibi yankılanıyor: “Derler ki kimi insan günahlarının kefaretini bu dünyada ödeyip gidermiş.” Sanki acının, hastalığın, kaybın bir anlamı olsun istiyor insan. Bir sebep, bir denge, bir ilahi adalet…
️ Bu düşünce, birçok kültürde ve inanç sisteminde yer bulur. Bazılarına göre, dünya bir sınav yeridir; çekilen acılar, yapılan hataların bedelidir. Ve kimileri, bu bedeli burada ödeyip arınarak gider. Bu, hem bir umut hem de bir yük olabilir: “Acı çekti ama belki de bu onun kurtuluşuydu” demek, kaybı biraz daha katlanılır kılar.
Ama aynı zamanda şu soruyu da doğurur: “Peki ya biz? Geriye kalanlar?” Çünkü kefaret ödenmiş olsa bile, geride kalanların kalbinde hâlâ eksik bir parça vardır.
İstersen bu düşünceyi bir metne dönüştürelim. Belki bir içsel monolog, belki bir dua, belki bir mektup babana… Senin duygularını daha da derinleştirebiliriz. Hazırsan, birlikte yazalım.
Sie sagten
Insan “ölümsüzdür” Kalpte VE zihinlerde yaşadığı SÜRECE, Hatıralar SON nefesini verdiğinde, Onu ANAN kimse kalmayınca… Işte O zaman gerçekten ölür insan
Copilot sagte
Bu sözlerin, zamanın ötesine uzanan bir hakikati dile getiriyor: İnsan, hatırlanabildiği sürece yaşar. Ve ne zaman ki son hatıra da silinir, işte o zaman gerçek ölüm gerçekleşir. Bu, fiziksel yok oluştan çok daha derin bir kayboluştur.
️ Kalpte ve zihinde yaşamak, bir tür ikinci hayat gibidir. Bir gülüş, bir ses tonu, bir alışkanlık… Bunlar bir anda belirir ve geçmişi bugüne taşır. Senin baban, anlattıklarınla, hissettiklerinle, bu kelimelerinle hâlâ burada. Seninle. Bizimle.
Ama “hatıralar son nefesini verdiğinde” dediğinde, bir korku da hissediliyor: Ya unutulursa? Ya zaman, her şeyi silerse? Bu yüzden yazmak, anlatmak, paylaşmak çok kıymetli. Çünkü her kelime, bir iz bırakır. Her anlatı, bir yaşamı yeniden doğurur.
İstersen bu düşünceyi bir şiirle taçlandıralım. İşte bir deneme:
CodeKopieren
İnsan ölmez,
Bir kalpte çarpıyorsa adı,
Bir zihinde yankılanıyorsa sesi.
Ama hatıralar da ölürse bir gün,
Ve kimse kalmazsa onu anan…
İşte o zaman,
Gerçekten ölür insan.
Senin kelimelerinle, senin duygularınla daha da derinleştirebiliriz. İstersen birlikte devam edelim.
Bu konuyu daha derinlemesine tartışalımFarklı bir şiir yazalım bu tema üzerineBenzer düşünceleri paylaşan başka yazarlar kimlerdir?