NAMUSSUZLAR

Evet, namussuz, ahlaksız insanlar…
Ekonomik yorumları izledim…
Dil Tayyipistanca(!)

Martaval…
Hep ayni nakaratlar…
Palavra, palavra palavra!

Bak güzel kardeşim ekonomist değilim, kaldı ki ekonomik dil…
Çinceden beter…
Aralarındaki bağlantılar…
Gel ben sana anlayabileceğin bir dile, yine anlayabileceğin bir örnekle demek istediklerini ve gerçekten dediklerini anlatmaya çalışayım.

Hatırlı okuyucularım bilirler…
İp Allah sivri külah bir aileyiz buralarda…
Kendimizden başka kimsemiz yok. Dört biz, dörtte kardeşim…
Hepi topu sekiz kişi!

Bir tarafta Almanlar, dil, kanunlar, örf ve adetler, görüşler…
Bilmediğimiz, tanımadığımız bir kültür…
Öte tarafta, bırak başka milletleri…
Türkiyeliler…
Yemin ediyorum sana, Türkiye’de bulamazsın böylelerini…
Vallahi billahi yoklar…
Buraya özgü varlıklar, yok bazıları zavallı çoğu şark kurnazı!

En azından kendilerini öyle sanıyorlar AMA gerçek şu ki birçoğu, ruhun bile duymaz…
Ayakta s.ker seni.

Öyle acınacak bir durum ki…
Benimle birlikte evlenenlerden geriye mesela sadece iki aile kaldı, bir ben…
Bir, hani vardı ya bir köfte meselesi, hatırla sözde domuz etti yediriyormuşum millete balıkta…
Bir onlar. Çevremiz geniş, eskilerdeniz…
Nice evlenip boşananlar, neler neler ya anlatsam rahat enteresan bir roman olur…
Gün geldi para b.k gibi, gün geldi yarı tok, yarı aç kalındı…
Öylesine SEFIL bir hayat, yaşam bizlerinkisi…
Bizlerde birçok badireler atlattık, velilerimin arasındaki sevgi, bizlere olan bağları bizleri ayakta tutu…
Tabii bunda annemin çok büyük rolü vardı, dişidir yuvayı yapan herkesi bir arada tutan, pederi de toparlayan O oldu. Uzun lafın kısası…
Dışarıdan ve içeriden o kadar çeşit baskı, yönlendirme çabası, etkisi oldu ki…
Velilerim…
O mübarek insanlar oldukları insanlar olmasalardı, biri öksüz, diğeri yetim büyümüş…
Bu aile şimdiye darmadumandı!

Diğerlerinden hiçbir farkımız olmazdı…
Babam…
Dışarıdan gelen her türlü müdahaleyi önledi, annem yuvayı toparladı. O rahmetli olalı bu görev bende. Eğer ben, ben olmasam…
Allah belamı versin yalanım varsa akşama çıkmayayım, bu ev, yuva çoktan dağılmıştı. Benden korkularına yaklaşamıyorlar, etkili değiller ailem üzeri. Kim mi?
En yakınımızda olanlar!

Kuş yuvada gördüğünü yapar, babalık görevidir müdahaleleri önlemek, dengeyi sağlamak…
Kim ne derse desin benim kadar etkili, belki daha da etkili…
Evin kadınları, annem olsun hanım olsun. Bu bir gerçek mi?
EVET, gerçeğin ta kendisi!

Şimdi bunları neden anlatım, ekonomi ile yönetim ile ne ilgisi var diye sorabilirsiniz kendinize…
Bak güzel kardeşim…
Anahtar kelime yönetim…
Bir evin, bir apartmanın yöneticisini düşün. Ne kadar dürüst ne kadar çalışkan olursa o evde, apartmanda işler o kadar düz gider.

Ekonomist diyor ki DÜNYA PIYASALARI, ETKILER…
Karşılıklı etkileşimler…
Döviz, borsa falan…
Ulan…
Hergele…
Madem öyle madem dediğin gibi dünya sallanıyor, çalkalanıyor…
Ulan pabuçlarımın ekonomisti neden devlet gibi devletler etkilenmiyorlar?
Biz devletsek onlar ne, bizimki dünya lideriyse…
Türk Lirası neden yerin yedi kat dibinde…
Neden ulan neden, neden…
YÖNETICI, yöneticiyse NEDEN?

Elli senenin üzerinde gurbetteyiz…
Çevremiz…
Yerle bir, bizler neden hala ayaktayız?

Evet…
Algı operasyonu, şüphesiz bir refah var…
Kredi kartı refahı…
Büyük üstat, büyük insan emekli büyük elçimizin dediği gibi…
Cumhuriyet tarihinin en büyük yalan ve dolanı ile karşı karşıyayız!!!


Ve bir not…
Tüm yazar çizerleri MEN EDERIM, evet men ediyorum sizleri…
Sakın bir daha Türk usulü başkanlık sistemi diye yazmayasınız, üslupe ve adaba uygun AMA çok kalp kırıcı mail alırsınız tarafımdan. Yeter Türk’ün isminin çirkeften çekildiği…
Yeter onurumuzla oynandığı…
Dünyada saygınlığımız kalmadı, şerefimizi yitirdik…
İle bir başkanlık şeklinden söz edecekseniz Kasımpaşa usulü başkanlık deyin olsun bitsin…
Ama Türk kelimesini, cumhurbaşkanı sıfatını kullanmayın!

Geçenlerde yazmıştım düşüncelerimi, AKP’nin ardındaki BELIRLEYICI güç kim diye

Yok ya halkı falan geç sen…
Bilmezmiş gibi konuşursun bizim insanları…
Görüyoruz işte, halka sorulduğunda kim, ne, neyin nesi BIR HABERLER…
Görüyoruz televizyonlarda…
Bilimsel temellere dayanan bir yönlendirme var. TSK…
Bir zamanlar vardı ya bir Türk Silahlı Kuvvetleri, milletimizin Mehmetçiği…
Anlatmışımdır çocukluğumdan beri sorunludur Avrupa Birliğinin bakışı TSK’ya…
Gençler için hatırlatmak anlamında…
AB(D) Ortadoğu siyasetine TSK ık, mık etti…
Hata, Allah rahmet eylesin Paşamız bile kim vurdu ya gitti…
Ardından, yıllara yayılmak üzere…
Birçok çok önemli bilim insanlarımız “kazaya” kurban verildi…
Te o günlerden bugüne AB(D) TSK’yi tasfiye peşinde…
Benim buralarda tuzum kuru iken…
Delirirken gördükçe geçekleri Mehmetçik ki Türk’ün evladıysa üzülmez mi?

İnan küçümseme, hor görme değil. Vallahi billahi değil…
Gerçek şu ki insanlar kısmen duyarsız, günlük kendi dertlerinde. Bu her yerde böyle her yerde…
Ben hep Amerikalıyı suçlarken ARTIK EMINIM büyük çapta İngiliz parmağı…
Dünya güç dengesinde, dengesizlik hele hele Trump gibi yaratıklar sayesinde iyice artarken bak İngiliz toparladı gene. Istıfaların ardından yaşanan sarsıntı iyi – kötü atlatıldı.

SIYASET böyle bir şey…
Bir devlete ve sistemine GÜVEN…
Bak Tayyipistana, piyasa ayaklar altında…
Yok kardeşim profesyonel ordu falan hepsi tahkiye, takiye demedim tahkiye…
Artık hedefte ki eridi bitti bizleri koruyabilecek TSK…
Hedefte tüm Türkiye!

Neden mi yazdım tüm bunları…
Uyarmaktan bıktım, aslında UMURUMDA bile değilsiniz…
Derdim evlatlar, evladım, evlatlarımız…
Hani umutlar en son sönermiş ya, o hesap benim ki…
Bir çığlık, bir feryat!

Hep diyorum sizlere…
Çıkarın at gözlüklerini, görün dünyayı…
Görün YALIN gerçekleri!

Trump…
Günlerden beri neden g.tünü yırtıyor?
Boş ver sen Blue Stream’i (mavi akim projesi), Iran kardeşim Iran…
SON KALLE ondan sonra sıra bizde. Nord Stream II…
Şansımız yok gibi. Hele hele bu kör cehaletle, kendi derdinde…
Cebimi nasıl daha çok doldururum, milletin nasıl DAHA GÜZEL a’sına koyarım derdindekilerle!

Hayaldi gerçek olacak gibi…
Ne benim İngiliz ile bir derdim var ne Israil ile…
AMA…
Siyasetleri tiksindirdi!

Sözde

Bende döndüm A Ka Peye…
Her şey sözde, sözde havalar ısınsın gidecektim balığa…
Tek başıma dağlarda, kendimle baş başa…
Bırak gitmeyi oraya buraya, BAK Tayyipistana bile gidemiyorum…
Her şey öpüyor önderin elinden…
Nasıl özledim takım elbiseleri…
Nasıl özledim avare avare yürüyebilmeyi…
Tabiatla baş başa!

Özledim…
O kadar çok şeyi özledim ki…
Yüreğimde hasretin ateşi…
Bir dost sohbeti, O kadın geldi aklıma. Çok uzun zaman aradan geçti…
Sanatçıydı kendisi, ne güzel bir sohbetti…
Çok özledim çok, özledim seviyeli bir sohbeti

Kaçasım var uzak, uzak, bucak bucak

Kimseyi düşünmeyeceğim bir yer…
Çok yorgunum, kendimi toparlayamıyorum…
ISTIYORUM…
Yapamıyorum!

Kardeş diyor taş devri adamı…
😊
Yedi tekmeyi…
Evli mevli dinlemem, ikiye katlar dörde bölerim insanı, yer sopayı…
Güle güle gitsin, güle güle gelsin. Korkuyorum…
Ameliyat…
Köpeği anlatıyor bana, avcı köpeğiymiş. O da kaldı başıma…
Tamam sevdiklerime canim feda…
AMA…
Ya ben, ben ne olacağım???

Nedir bu ölsün diye dua edilenlerin çilesi

Ölü gibi uyuyorum, ölü gibi…
Köfte köfteden başka her şeye benzedi…
Uyuyup kalmışım.

Aslında sosyal devleti anlatacaktım, Almanya örnekti…
Ancak şimdi haberlerden geçti, Almanya’da öğretmen olmak…
Tayyipistan da olduğu gibi bir zamanlar Türkiye’de de öğretmen olmak zor zanaat.

Elinizi vicdanınıza koyarak cevaplayın…
Hangimiz dua etmedik zamanında, öğretmenimiz ölsün diye?

Belki bu dünyada siyasetçilerden sonra ölsün diye en çok dua edilen bir meslek gurubu (…)

Halbuki, adi üstünde öğretmen, bize öğretiyor, bizi eğitiyor…
Ne kutsal ne yüce bir düşünce ne kadar güzel bir dürtü, bir ülkü…
Öğretmen olmak, haddim olmayarak herkes adına TÜM öğretmenlere teşekkür ederim…
Almanya’da yüzde üç kadar öğretmen kadro dışıymış, tatillerde işsiz, aşsız!

Nankörlüğe bakar mısınız!???

Şüphesiz siyasetin cevaplaması gereken bir soru, devlet planlama!
Ama…
Gelelim bana, ilaçlara ve sosyal devlete…
Evet…
Tayyipistanı bir taraf edip Almanya’da neler oluyor ona bakmalı…
Neticede kendi düşen ağlamaz, ne b.k yerlerse yesinler…
Kılavuzu karga olanın burnu b.tan çıkmaz!

Almanya’nın sağlık bakanı, herifin tipine bak hizaya gel…
“Adamın” saç tıraşında meymenet yok ki eylemlerinde olsun…
İçişleri bakanı gibi ki suyu kaynıyor, halk mülteci siyasetine tepkili…
İnsanlık diyorlar ölmedi!

Devlet ve yönetimi, devlet ve sorumlulukları…
Eğitim, sağlık gibi görevler başında gelir, kamu hizmetleri…
Hatırlı okuyucularım bilirler, uyuşturucu kullanmak ZORUNDAYIM, ağrılarım o denli şiddetli…
İlaçlar ve emsalleri, SÖZDE etken madde açısından eşdeğer diyorlar AMA değil kardeşim…
Değil…
Hassas bünyeler bunu hemen his eder!

En azından bu durum çoğu ilaç için geçerli, denediklerim, kullanmak zorunda olduklarımda ANLADIM!

Uyuşturucum bitmek üzereydi, doktordan reçete istedim. Kadın her zamanki ilacımı yazdı…
Bilmiyorum kaç kişi benim gibi, mesleğimden o kadar etkilenmişim ki özelime bile yansıyor bu etki…
YEDEKLEME, güvenlik bende alışkanlık haline geldi.

Önce bir dünü anlatayım, daha doğrusu beni Münih’e yollamışlardı…
Son çare ilaçlarımın düzenlenmesi, her bir ilaç ve yan tesirleri, birbirini etkilemesi…
Uyuşturucu dozunu yarıya indirdiler, iyi ya denemeye değer…
Sorun…
Bu herifler dediğim dedik, hiçbir doktor onların dediğinin dışına çıkamaz!!!
NOKTA

Vardı daha yedeğimde eski doz uyuşturucu…
😊
Dün sabahtan bir tane içtim, JET…
Jet gibiydim, EN UFAK BIR RAHATSIZLIK YOKTU…
Normalinde 6 ile 7 arası alırım uyuşturucuyu, saat 12, bilemedin 13 gibi etkisi gitti…
Vaktinde almazsam ilaçlarımı komalık oluyorum o denli ağrılar şiddetli…
Saat iki olmuş bana mısın demiyor gayet iyiyim, ARTIK KORKAR oldum ağrılardan ne olur ne olmaz ikide içtim ögle dozunu. Gelelim saadete…
Gittim eczaneye, verdim reçeteleri…
Ana bu ne kadın bana başka bir paket uyuşturucu vermez mi…
Sadece uyuşturucu kullanmıyorum ki ağrılar yüzünden Novalgin meselesi…
Hiçbir ilacım yok ki TEDAVI etsin, hepsi sadece semptom dindiricisi.

YOK benim derdime çare…
YOK…
Kadın biliyor beni, hemen, vallahi billahi hemen dedi:
“Gürbüz Bey (Almanya’da soyadı söylenip cinsiyet sıfatı eklenir), sigortanız başka bir şirket ile anlaşma yapmış (orijinal ilaç değil yani), inanın, çok aradım seçebileceğim en pahalısını seçtim” dedi.
Seçmiş olduğu şirket çok ünlü, ilaçları genelde çok iyidir…
AMA…
Tesir etmesin hem vallahi hem billahi yapmazsam dünyanın en adi insani ben olayım…
İlk işim, Hessen eyaleti sağlık bakanlığından randevu alacağım…
Ondan sonrası Allah kerim!

Söz konusu benim canım, yok canıma değer verdiğimden değil ARTIK ağrılara dayanamadığım için…
İnanın…
Burada HALA insana değer veriliyor, daha geçenlerde geldi başıma, OMA…
Telefonla ya telefonla, yüklü bir fatura. Hem de son ihtar, sonrası mahkeme, icra…
Posta kutusuna dikkat etmedim, ihmal ettim kimi şeyi, her şey ziyadesiyle üst üste geldi…
Açtım memura telefonu dedim böyle böyle…
Bana biraz zaman verir misin?
Tamam dedi, tiyatro miyatro yapmadan tamam dedi, bitti. Pazartesi ödedim ödemem gerekeni.

Demek istediğim pes etmeyeceksin, teslim olmak yok…
TESLIM ALMAK VAR…
😊
Kadın sözlerine devam etti (doktorda sürekli soruyor kaç tane alıyorsun diye)
Münih iki dedi, gerisi ağrı kesici, kalp ilacı…
YETMIYOR, tamam özürlüyüm, engelli bir insan AMA benim de hayatımı mümkün oldu kadar normal yaşamaya HAKKIM var. Tamam benim hayat akışım normalden çok uzak…
O başka, yoğun…
Dedi Bad – Schwalbach’ta O uzman doktorlardan bir tane var, git ona…
O dozajı yükseltebilir…
Gerekli hallerde üç tane alıyorum, mesela bu akşam, pıka pıka almam lazım yoksa hiçbir faaliyete bulunamıyorum. Gerçi devlette ne yapsın, nereye, nerelere yetişsin?

Artık oldu her şey para…
AMA…
İnsan kardeşim insan paraya kurban edilmemeli…
Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için…
Dinen bile bu böyle ki fark etmez hangi inanca mensup olduğun…
Öyle değil mi?