Ayrıntı

Biliyorsun beni, belki…
Benden iyi…
Ayrıntı benim için çok önemli.

Bariz bir şekilde dikkatimi çekti…
Geçen gelişime nazaran ki „aradan kaç gün geçti?“

Türbanlı şırfıntılar göze batacak derecede artmışlar(!)

İki olası nedeni…
Geçen gelişimde hava muhalefetinden pek dışarı çıkmamış olabilirler…
VEYA…
O günlerden bugünlere ekonomik ve veya menfaat gereği insanlar kapandılar(!)

Dinle…
Annem çok şaşırttı bugün beni…
Hani otobüs, toplu taşıma araçları ve gençler…
Söz açıldı annem anlattı, dikkat etmiş kadının dediğinde haklılık payı varmış.
Hani engellilere, ihtiyarlara birçok genç yer vermiyor ya araçlarda…
Geçenlerde gelmiş yine kadıncağızın başına…
Annem şayan etmiş çocuklara…
Terbiyesizlere, hem ihtiyar hem bastonla yürümek zorunda. Kadının biri sokulmuş anneme demiş „haklısınız ama sizin başınız açık, onlar sadece kendileri de olanlara yer veriyor“ demiş. Yani ya türbanlı veya başörtülülere!

Annem uzun süre takip etmiş bu „durumu“.
Kadının söylediği doğru gibi.

KADIN…
Millet devlet kapısında başka türlü aş, iş bulamıyor!
NOKTA

Kudüs benim için gerçekten çok önemli

Yeri gelir…
Mekke – Medine’den bile önemli…
UMURUMDA DEĞİL…
Bu sözlerimi istediğin gibi anla!

Hele hele gidip, inan ömrümce görmek istetmişimdir, evlat bahane, Allah nasip etti. Görmeyi umduklarım gördüklerimin 8 metre altında kalmış olsa bile (Rom’a 9 metre taş, toz, toprak altında. Gerçek Rom’a) beni çok etkiledi. „Her şey orada başladı orada bitti. Unutma Peygamber Efendimizi“

Kudüs…
Museviliğin, Hristiyanlığın ve en nihayetinde Müslümanlığın kutsalı…
Siyasete alet edilmemeli!!!

Gördünüz mu?
DÜNYA güldü, alaya aldı Trump’ı Birleşmiş Milletler toplantısında…
Sandı…
Kendi taraftarlarına konuşuyor, cahil kitlelere…
„Bizim ki gibi“
Dünya liderlerine alay konusu oldu…
Güldürdü kendine…
Ne utanç verici, anlayana!

Tühhh yazıklar olsun

Adi pezevenk yarına Almanya’ya geliyor…
Bilerek yazıyorum, nefret ederim bu deyimden…
EVET…
Küçük düşürmek için yazıyorum…
Almancılar, Türkiyeliler sevinç…
Türk üzüntü ve hicap, utanç içinde…
AMA…
Konumuz bu değil TRUMP…
Kudüs…
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı ya…
Üç, dört aya kalmaz bölge için barış planını açıklayacakmış serseri…
Densiz, kendini bilmez. Kanısınca…
İki devletli çözüm en uygun olanıymış…
Yat geber meselesi. Ya kabul et veya sürün…
Kudüs nasılsa İsrail’in başkenti…
Al sana devlet…
Kapa çeneni!

Yersen tabii!?

Basın ve ifade özgürlüğü, aklıma öylesine esti

Eserekliğimdir…
Benimle yaşamak, bana ayak uydurmak zordur!

Aslında evde kalacak dinlenecektim, biraz ev, biraz bahçe bana iş mi yok?
Esti…
İyi saate olsunlar ziyaret etti…
Annem kalk gidiyoruz dedim, nereye diye sordu…
Kadıköy’e kitap almaya, sonrasında istersen gezeriz biraz. Yeni geldik.

Çok şükür Allah’ıma…
Allah razı olsun devlet büyüklerimizden…
Allah her tutuklarını altın etsin, zeval getirmesin. Bilekleri güçlü, kılıçları keskin, yürekleri ferah yolları açık olsun inşallah.

Çok ileri demokratik bir sistemde yaşıyoruz…
Kıskananlar çatlasın patlasın…
Çekemeyenler…
İnşallahhh götlerinden çatlasın!

Yiğidimize nazar boncukları hediye etmeli…
Bu denli…
Bilge, bu derece öngörü sahibi.

Sanırım kütüphanemde kitapları eksiksiz…
İsmi lazım değil…
Bence zararsız bir yazar, gerçekleri dile getirmeyi zararlı saymazsak…
Kitapçı Hanımefendiye sordum…
Efendim … 2018’de yeni bir kitabı çıktı mı?

Acı bir tebessümle…
„Hiç onun kitaplarının dağıtılmasına izin verirler mi?
Yedi sene hapishanelerde süründürdüler!“

Redudant – Backup

Borsa İstanbul…
Sözde…
Teknik nedenlerden dolayı veri paylaşımını durdurdu!

Ulan amcık ağızlılar…
Kimi kandırıyorsunuz???

Allah bilir siyasi ne oldu yine…
Çıkar kokusu…
Ömür borsada da geçti…
Yıllar oluyor çıkalı bu konulardan, teknik imkanlar ne denli gelişti.

Borsa kardeşim çağımızda ekonomik kalbi demek bir ülkenin. Hangi teknik neden…
Nasıl bir önlem?
Eminim…
Siyasi, göreceğiz. İnşallah yanılıyorumdur!!!

YETER, gerçekten yeter! Milleti kandırmayın

Lütfen bana inan…
Uluslararası diplomaside tesadüf denilen YOK denilecek derecede azdır!

Ama önce sağlık…
Sözüm sana, EVET SANA…
Dediğimi yap, hafta sonu, tatil günü…
MUTLAKA YAP DEDİĞİMİ VE YAŞA SONUÇLARINI…
(tansiyon sorunun varsa dikkat et)
Biliyorsun Almanya’da satılan Türk yoğurt kaplarını, yarım kilo falan galiba!?

Bu kaba…
Dört, beş diş (dikkat tansiyona) sarımsak rendele (dişler bazen öksüz doyuran cinsinden oluyor, ayarla) DİKKAT…
Bildiğimiz çay bardağı…
Hani ince belli, küçük…
Onun neredeyse yarısına varan ayçiçeği yağı…
Kafana göre tuz. Karıştır hepsini…
Bu kabın yarısı kadarını yemelisin. İnan lezzetli oluyor. Etkilerini anlatmayacağım sana, DENE…
😊
Eminim…
Dua edeceksin bana!

Gelelim diplomasiye…
Dediğim gibi tesadüf yoktur aslında…
Rastlaşmışlar sözde Birleşmiş Milletlerde…
Duyda inanma…
Allah biliyor öncesi ne pazarlıklar edildi…
Bak…
Almanya, Suudi kopekler ile bu toplantıda arayı düzeltti!

Bilinen… 500 sessizlik! Allah biliyor gerçek rakamı

Adi…
Orada burada gazel okuyadursun…
Hep aynı nakarat…
SGK…
Üretici şirket ile anlaşamadığı yüzünden 500 bebe, bir ile üç-beş yaş arası…
Daha O birkaç yıllık ömürlerinde ne anne…
Ne babalarının sesini duydular…
Sağırlar…
Allah korusun, bilmiyorum, hangisi daha kötü…
Görmemek mi duymamak mı…
Bildiğm…
Hiç bir bebek bunu hak etmiyor!

Düşün…
Altlarında ki BİR makam aracı ile kaç bebenin kulakları duyar, gözü görür!

Çok DIKKATLI oku, her kelimesini anlayarak

Zeynep Hanim yazmış…
Tabii…
Anlayana!

Neo-Osmanlıcılığın çöküşü
24 Eylül 2018

24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de, ülke içinde, Neo-Osmanlıcılık almış başını gidiyor.
Yandaşlar, henüz “Sultan” diyemeseler de, “Başkan” hitabıyla Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm diğer cumhurbaşkanlarından ayırmaya başladılar.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik zorluklara bakılmaksızın birbiri ardına yaptırılan saraylar, “Başkanlık” hangarına dizilen yeni uçaklar, hep bu hevesin somut göstergeleri.
Ancak içeride, “büyük gösteriş ve kibir hamleleriyle” oluşturulmaya çalışılan bu imaj, sınırların hemen dışında çökmekte… Hem de öyle böyle değil, çok hızlı bir çöküşte.
Nasıl mı?
Komşulara bakalım yeter…
★★★
*Mesela IRAK’ta:
Seçimler sonrasında ülkenin yeni yönetimi oluşmaya başladı. Irak’ta Saddam sonrasında oluşturulan yönetim yapısında Meclis Başkanı Sunni, Başbakan Şii, Cumhurbaşkanı ise Kürt kökenli isimlerden oluşuyordu. Nitekim yeni yönetimin de ilk belirlenen ismi, Meclis Başkanı Muhammet Halbusi, Sünni kökenden geliyor. Ancak bir önceki görevi olan Anbar Valiliği nedeniyle İran’a yakın isimler arasında anılıyor. (AKP’nin bir dönem belbağladığı, deyim yerindeyse tüm yumurtalarını onun sepetine koyduğu bir önceki Meclis Başkanı Nuceyfi ve ailesinin ise ismi Irak politikasında artık hemen hemen hiç geçmiyor.)
Irak’ta başbakan ise yine AKP’nin bir dönem adeta kanlı-bıçaklı olduğu Şii politikacı Maliki’nin içinde bulunduğu blok içinden çıkacak gibi. Yani İran’a bir puan daha, Türkiye ise yine “etkisiz eleman” konumunda.
Irak cumhurbaşkanlığı için ise iki Kürt politikacının adı öne çıkıyor: Talabani Ailesi’nin kontrolündeki KYB, Berham Salih’i cumhurbaşkanlığı için resmen aday gösterdi. Barzani ekibinin KPD’sinin ise Neçirvan Barzani’yi aday yapacağı söyleniyor. Eğer Berham Salih olursa, İran etkinliğini iyice artırır. Barzani seçilirse, bu Amerikan tarafına yazar. (Kim seçilirse seçilsin, MHP destekli AKP hükümetinin, Irak’ta cumhurbaşkanı düzeyinde de oyuna dahil olması yakın zamanda pek mümkün görünmüyor.)
★★★
*SURİYE’de işler daha da karışık:
AKP’nin düşman ilan ettiği, “yönetimden gidecek de gidecek” dediği Beşar Esad, Suriye’nin Türkiye sınırlarındaki bölgeler hariç, hemen hemen tümünde kontrolü sağladı.
Şimdi gözünü elbette Türkiye sınırındaki İdlib’e dikti. AKP hükümeti, bir son dakika manevrası ile İdlib’e yönelik Rus destekli Esad operasyonunu “şimdilik” erteledi. Ancak nereye kadar? (AKP’nin planının, Rusya nezdindeki son etkinlik kredisini de kullanarak operasyonu Mart 2019’da Türkiye’deki yerel seçimlere kadar ertelemek, İdlib batağının iç siyasete doğrudan etkisini engellemek olduğunu düşünmek mümkün.)
İdlib ya Soçi’de Erdoğan ve Putin ile varılan uzlaşma çerçevesinde -elbette yerel seçim sonrasında- bizzat AKP eliyle, bu tutmazsa Rus-Esad operasyonuyla “temizlenecek”. Ardından da gözler elbette Türkiye destekli Özgür Suriye ordusunun kontrolündeki Afrin ile Cerablus-Mare hattına gelecek.
Hem Esad yönetimi, hem de Türkiye açısından asıl sıkıntılı konu ise, Türkiye-Suriye sınırının doğuda kalan bölümü; Fırat’ın doğusunda halen, ABD’nin desteğiyle PKK bölücü terör örgütünün uzantısı PYD-YPG hüküm sürüyor.
ABD, şimdiye kadar PYD-YPG’ye verdiği askeri desteği, son Cenevre görüşmelerinde bir adım daha ileri götürüp, resmen siyasi desteğe de çevirmiş durumda. Amerikalıların Cenevre’de BM’ye sundukları Suriye’nin geleceğine ilişkin öneri paketinde, PYD-YPG’nin de “masaya” bir aktörmüşcesine oturması resmen dahil edilmiş durumda.
Son dönemde Erdoğan yönetiminin Suriye konusunda çok yakın çalıştığı Rusya’nın da bu öneriye hiç soğuk bakmadığı, Esad ile PYD-YPG arasındaki görüşmelere bizzat Rus yetkililerin aracılık etmesiyle ortaya konulmuş durumda. (Sahi bizzat Erdoğan’ın Putin’den kapatılmasını istediği Moskova’daki PYD ofisi ne oldu?)
Tüm bu unsurları alt alta toplayınca, “üç saatte Şam’da namaz” düsturuyla başlayan Suriye’deki Neo-Osmanlı hamlesinin de çöküşün eşiğinde olduğunu söylemek mümkün.
★★★
*İşin şimdilik Türkiye kamuoyunda pek tartışılmayan bir de AKDENİZ boyutu var elbette;
Rusya, Suriye iç savaşını kullanarak resmen Akdeniz’e indi.
İngilizlerin Kıbrıs Rum Kesimi’nde zaten askeri üsleri vardı; Türkiye “Neo-Osmanlıcılık” oynarken, Fransa Kıbrıslı Rumlarla üs anlaşmasını imzalayıverdi. Şimdi de ABD Kıbrıs adasında üs kurmanın peşine düştü.
Herkes Kıbrıs’a asker yerleştirilirken ise Türkiye’nin Ada’daki askerleri ile iyiden iyiye tartışma konusu haline geldi. AKP hükümeti, iktidara geldiği ilk günlerde “kazan-kazan” düsturuyla yola çıkıp, Kıbrıs görüşmelerine başlamıştı. son 16 yılda BM gözetiminde yapılan iki tur “Kıbrıs barış görüşmeleri” sonrasında gelinen nokta şu;
Daha önce Kıbrıs sorunu bir bütün olarak masada görüşülürdü. Toprak gibi, mal-mülk gibi, yönetim gibi kilit sorunlar tamamıyla çözülmeden, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki garantörlüğü, Ada’daki askerleri konusunun hiç masaya gelmeyeceği tüm taraflarca kabul görmüş bir unsurdu. Ancak gelinen son noktada artık barış görüşmeleri, ne yönetimden, ne topraktan başlamayacak… Bizzat Yunan Dışişleri Bakanı’nın geçen hafta yaptığı açıklamaya bakarsak, bizzat Türkiye’nin Ada üzerindeki garantörlüğü masaya yatırılacak.
Yunan Bakan Nikos’un açıklaması aynen şöyle: “Müzakere masasında artık güvenlik ve garantiler konusu var. Bunu, BM Genel Sekreteri de İsviçre’deki müzakerelerde kabul etti. Dolayısıyla daha öncekine göre çok daha iyi pozisyondan başlayacağız…”
Yunan bakanın “iyi pozisyonunun”, Türkiye ve KKTC açısından “kötü pozisyon” olacağını söylemek herhalde yanlış olmaz.
★★★
Akdeniz’den bahsedince, elbette enerjiden de bahsetmek gerekir. Çıkılan Neo-Osmanlıcılık yolunda Türkiye, Akdeniz’deki enerji oyununda da etkinliğini giderek kaybetmekte. AKP hükümetinin “küstüğü” Mısır, AKP hükümetinin “kavga ettiği” İsrail’le yanyana gelip, Türkiye’nin tanımadığı Kıbrıslı Rumlarla boru hattı anlaşmasını imzalayıverdi.
AKP’nin pek sevdiği, “kardeşimiz” Katar Emiri de Rumlarla anlaşma imzalayan ülkeler kuyruğuna takılıverdi. Katar milli petrol şirketi, ABD ile birlikte sonbaharda Akdeniz’de petrol/doğalgaz aramaya başlayacak. (Sahi, Katar Emiri o uçağı bizi pek sevdiğinden hediye etmişti değil mi?)
Kısacası, içerideki kibre bakmayın; son 16 yıldır çıkılan “Neo-Osmanlıcılık” hayalleri dışarıda bir bir yıkılıyor. Ancak bu yıkım, sadece iktidardaki partinin hayallerinin yıkılması anlamına gelmiyor. Türkiye bir bütün olarak, gerek Ortadoğu’da, gerek Akdeniz’de olan etkinliğini de aşama aşama kaybediyor.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/zeynep-gurcanli/neo-osmanliciligin-cokusu-2641859/

Dünya lideri(!) Affedersiniz b.kumun lideri

Merkel…
Kadını fena sıkıştırıyorlar. İnsan olarak insanlık yaptı diye…
Sana mı kaldı alemin aç … beslemek?

Bak pezevenge…
Gir bak arşivlerime, yazdım…
Sadece bir artı bir artı…
Mantık…
İnsanın ayakları yere basacak!

Milyonlarcasını besliyor…
Kendi vatandaşı evladına ihtiyacı olanı alamadı diye intihar ederken…
Kendisi uçakla zırt oraya pırt buraya…
Umurunda mı?
Biliyor hesap sorulmayacak, sorgulanmayacak…
Bu millet şerefli, onurlu…
Kaldıramaz, kendine yediremez…
Sor…
Sor psikologlara, hasta olmadıktan sonra…
İnsan çıkış yolunu intihardan başkacasında bulamıyorsa bu ne demek?

B.kumun dünya lideri…
„KAZAK erkek“ güce boyun eğecek!

Birde orospu karı halleri yok mu…
Yok ABD tarafından görüşme talebi gelirse degerlendirebilirlermiş miş…
Kim kaldı bu masallara inanan?