Israrla, hala ya hala

Özellikle Fransa’dan…
DNS Lookup…
Benim ben, Önder!

Saklamam, gizlemem kendimi…
Rumuz, NickName kullanmam…
İnatçı…
İnatçı keçi…
İnatçı bir sevdiceğim var, af et, salt bir benzetme…
Keçisin, keçi AMA…
Kadında katır gibi inat var, çok eski bir resmim vardı, internette sadece bir tane…
Olurda tanıyamazlar beni diye güncelledim, eski resmi sildim…
Internet unutmaz diye bir şey yok!!!!!!!!!!!!!

Unutturmasını bilirsen unutturursun yoksa ardında, peşinde bir inatçı keçi!

Rica etmiştim sildi, yine koymuş…
Yok arkadaş, millet cennete yetmiş yedisiyle nasıl baş edecek bilmiyorum…
Ben burada, yeryüzünde altısıyla baş edemiyorum…
Dur ya, sendeee…
Harem kurmadım, kimileri gibi Osmanlı özentisi değilim…
Bir hanım bir sevdiceğim, yeter de artar bile…
İhtiyarladım kardeşim ih-ti-yar-la-dım…
Diğerleri de bana ait ama farklı şekilde…
Lütfen inatçı keçim, sevdiceğim…
O resmi siler misin?

Vazgeçmem!!!!!!!!
Sen…
Benimsin!

Korkuyorlarmış Tayyip’in itlerinden, yandaş ve yoldaşlarından

Almanya’da bile!

Bir kadın, Türkiye’de…
Pardon, Tayyipistanda…
Bir Türk kadını, bir Türk’ün kadını…
Sayın Gülay Özdem Hanımefendi, hem de televizyondan…
Yayın halindeyken tepkisini koyup, bu kahpelere göğüs gerebiliyorsa…
Ben…
Bir çeyrek ki açık açık yazıyorum, erkeklik gururumu hiçe sayarak…
Ayakta zor duruyorum, yani dayak yüzde yüz…
Dayak yiyebileceğimi, belki daha kötüsü…
Bile bile bu adilere meydan okuyorsam…
Okuyabiliyorsam…
Senin ellerin bir tarafına mı kaçtı?
Tavşan kadar yüreğin yok mu?
Ellerin armut mu topluyor? Ne oluyor sana…
Nedir bu korku, ne bu sessizlik, nedir, nedendir tepkisizliğin?
Atatürk’ün askerleriyiz diye atıp, tutuyorsun…
MHP’liler gibi onunuz, on beşiniz bir araya geldiğinde…
Ve yine onlar gibi…
Tek başınıza kaldığınızda nedendir sessizliğiniz?

Beş bin yiğit hazırda bekliyormuş…
Ben çok gördüm, birini de beşini de…
AMA…
Türk gibi, Atatürk’ün gerçek vatanseverleri gibi tek başına düşman karşısına çıkabilecek yiğitleri ancak, evet ancak ya kitaplarda okudum veya…
Allah rahmet eylesin o SEKIZ, onlar adına ve adında bu vatan bu millet içini kanını feda eden gerçek yiğitler, gerçek şehitlerde gördüm.

Metaneti…
Evet, hiç gittiniz mi bilmiyorum…
Ben gittim, şehitliklerde ana – baba, yâr, kardeş gözlerinde okudum!!!

Korkuyorsanız…
Geberin be, haktir, müstahaktır size!

Al tarafı bir zibidi, bir zübük…
Evet, karşınızda alt tarafı bir zübük, kimsenin ciddiye bile almadığı…
Ama sizler korkuyorsunuz…
Anlamıyorum, anlamak istemiyorum sizleri!

Allah çok büyük, yeter ki yürekten Ona inan Ona güven Ona sığın

Sen görmesen, bilmesen ve anlamasan bile, her şeyde vardır hayır…
Bazen şer gibi görünse bile, şerrinde hayrı olabilir!

Haddi ben demiş olayım kul hatası, ihmali, yetersizliği…
SEN…
Takdiri ilahi!

Araba…
Otomobil kulübü geldi çalıştırdı, SAKIN kontak anahtarını çevirme, doğrudan bırak tamire…
Öylede yaptık, Allah razı olsun Ali’den…
Birlikte bıraktık döndük geriye!

Araba var diye terlik giymiştim…
Ayakkabıyla zor yürüyorum, terlik…
Bacaklar!

Sanma Recep şer…
İnanmasan bile Tayyip bela…
Erdoğan’ı ise hiç sorma…
Haddi ben demiş olayım kul hatası, ihmali, yetersizliği…
SEN…
Takdiri ilahi!

Bazen şer gibi görünse bile, şerrinde hayrı olabilir…
Belki insan ders alır, öğrenir!

Şu bir gerçek ki…
Gürbüz ailesinin erkekleri…
Ne zaman azsa, kudursa, Allah…
Vurur bir tekme bir yerimize, seriliriz yere…
Sonrasında…
Uzatır elini kaldırır ayağa.

Ders alırız, EVET, MUTLAKA…
Unutup, bir daha kudurana…
Devridaim sanki, durmaz, gelir yine başa bela.

Erkekler, babalarının…
Kadınlar analarının kaderini paylaşırmış…
Yazar Allah alına…
Kul inanmasa da!

Sabah sabah şok oldum

SMA…
Spinal Müsküler Atrofi!

Beni bilen bilir, kadına, çocuğa verdiğim değeri…
SMA, bir çocuk hastalığı…
Her sene 60…
TEKRAR altmış bebeğimiz bu yüzden ölüyormuş…
NEDENI…
Devlet bütçe “sağlayamıyormuş”

Ulan orospu çocuğu biraz az çal…
Bin bir oda içeresinde arzı endam edeceğine, 500 oda ile yetin…
Bu çocukların geleceğini güvenceye al!!!

Sadece tip 1 hastalarına gereken ilaçlar temin ediliyormuş…
Tip 2 ve 3’e yok. Eşitlik ilkesi, EŞITLIK!!!
Bir insanın hayati kaç para?
Tayyipistanda bedava!

Ulan hayvan

Anla ulan anla, Dolar 3.88 Tayyip Lirası…
Euro dört buçuğu geçti…
Bugün Cumartesi!

G.tün iyice çıktı piyasaya…
G.tüne koyan, koyana…
Tayyip sayesinde g.tüne domalan domalana…
Ne derler bilirsin, tecavüz kaçınılmazsa…
Zevk al bari, daha çok sarıl, iyice dolmal koyana!

Ekonomi iyi gidiyormuş ya…
Standart & Poor’s…
Türkiye notu durağanda!

Affedersiniz, adıyla sanıyla…

Sizin kararlılığınızı sikeyim!!!

Yine şehit, yine şehit, yine şehit…
Kararlılıkmış, ulan adi orospu çocukları yirmi seneden beri kararlılık mi olurmuş?
Hani bitecekti ulan pezevenk, pezevengin evladı…
Hani bitecekti!

Sende mi Brütüs???

Odamı topluyordum, bomba düşmüş gibi…
Mecburiyetten yani…
Eski bir gazete, Uğur Dündar. Baktım, okumamışım belli. O sayfada bırakmışım, katlamışım öyle kalmış. Mutlaka acil bir şey oldu, fırladım yine, unuttum gitti!

Lütfen Sayın Dündar…
Lütfen, rica ederim sizden. Sizde bu düzenbazlığa darbe demeyin bari…
Darbe olsa…
Eniştesinden öğrenmiş olsa…
HEMEN ERTESI GÜN…
Tutuklamalar başlayabilir miydi?

Demek ki…
En azından bir şüphe, en azından bazı hazırlıklar vardı ki hepimizin şahit oldukları yaşandı…
Besbelli…
Senarist ve başrol oyuncusu Tayyip g.tü…
O yazdı, O oynadı!!!

—-

Bazı eski Yeşilçam filmleri ve hayatlarımızın en güzel yılları!..

3 Kasım 2017
Bizim evde bazı eski Yeşilçam filmleri çok sevilir.
Aynı keyifle hiç sıkılmadan tekrar tekrar seyredilir. Dün gece de öyle oldu… Şu gerilim dolu günlerde adeta tonik etkisi yaratıp ruhumuzu rahatlatan tüm zamanların en güzel filmlerinden “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı”yı seyredip yastığa başımı koyduğumda, uzun süre uyuyamadım. O filmlerden niçin bıkmadığımızı ve çekildikleri yılların güzelim Türkiye’sinden bugünlere nasıl savrulduğumuzu düşündüm…
Sonuçta onları, toplumun kutuplaştırıldığı, hatta düşman kamplara bölündüğü ülkemizde barış, kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı, onur, sadakat, dayanışma ve hoşgörüye duyulan özlemi yansıtmaları nedeniyle çok sevdiğimize karar verdim.
* * *
Çünkü o filmlerde insanlar yalnızca iyiler ve kötüler diye ayrılır, kötüler sonunda mutlaka kaybeder, haksızlığa uğrayanlarsa er geç kazanır…
Paranın satın alamayacağı insanlar, aileler ve aşklar anlatılır…
Örneğin güce ve baskıya asla boyun eğmeyen Yaşar Usta…
Kısacık boyu, iyiliğe adanmış entrikaları ve güldüğünde küçücük kalan gözleriyle ailesini her türlü kötülüğe karşı sarıp sarmalayan Adile Naşit…
Göksel Arsoy gibi romantik jönler, kah kırılgan, kah gözü kara Fosforlu Cevriye gibi alımlı kadınlar…
Gençlere hep destek veren, zorda kalanlara evleriyle birlikte kalplerini de açan iyilik meleği teyzeler, amcalar…
Pos bıyıklarını burarak kulak çeken, polisin de, fabrikatörün de babacan insanlar olabileceğini kanıtlayan Hulusi Kentmen…
Kötülüğün üzerinde öylesine sakil durduğu Ali Şen…
* * *
Ekranda göründüğünde seyircilerin gülmeye başladığı, “Eşşoğlueşşek”i ondan daha iyi kimsenin söyleyemediği Kemal Sunal, “Turist Ömer” Sadri Alışık, “Cilalı İbo” Feridun Karakaya…
Daha ilk filminde canlandırdığı masal kahramanı “Mıstık”la gönüllere yerleşen büyük usta Müjdat Gezen…
Büyük kente uyum sağlayamamanın şaşkınlığını bir türlü üzerlerinden atamayan Zeki-Metin ikilisi…
Sonuçta mutlaka kaybedecek kötü karakterleri başarıyla canlandıran Erol Taş, Suzan Avcı, Aliye Rona, Nuri Alço ve her türlü kılığa girebilen Öztürk Serengil…
* * *
Cahide Sonku, Ayhan Işık, Muzaffer Tema, Turan Seyfioğlu, Türkan Şoray, Ekrem Bora, İzzet Günay, Atıf Kaptan, Fikret Hakan, Tarık Akan, Kadir İnanır, Ediz Hun, Fatma Girik, Filiz Akın, Neriman Köksal, Selda Alkor, Hülya Koçyiğit, Gülşen Bubikoğlu, Mine Mutlu, Şener Şen, Halit Akçatepe, Eşref Kolçak, Sami Hazinses, Cevat Kurtuluş, Ömercik, Ayşecik, Sezercik ve adlarını yazmaya devam etsem, sayfalara sığmayacak nice Yeşilçam emektarı, hayatta her türlü mucizenin olabileceğini göstererek seyircilere umut pencereleri açan unutulmaz karakterler…
* * *
Kahkahalar atılırken gözylaşları da dökülen evler, Neşeli Günler, Gülen Gözler…
Sıcacık bir kucaklaşmayla sona eren dargınlıklar…
Mutlu biten filmlerin dekorunda henüz yağmalanmamış, belediyelerle ortak çalışan paragöz rantçılar tarafından beton yığınlarıyla doldurulmamış İstanbul silueti… Hayal ağaçları ve hülya tepeleriyle seyrine doyum olmayan Boğaziçi ön görünümü… El değmemiş Akdeniz kıyıları, rüya gibi Ege koyları, kasabaları…
* * *
Hiç tanımadığı yabancıya bile rüyasında göremeyeceği sımsıcak bir konukseverlik örneği gösteren, kendisi yemeyip ona yediren tertemiz Anadolu insanları…
* * *
İşte biz bunları özlüyoruz…
Ve eski filmlere bakarken dört bir yanımızı saran hoyratlığı, düşmanlığı ve nefret iklimini unutuyoruz…
Kötülüğün bir sınırı olması gerektiğini, güç ve paranın hayatın tek gerçeği sayılamayacağını, haksızlığın yapanın yanına kâr kalamayacağını düşünüyoruz…
* * *
Ama film bittiğinde yalnızca iyi ve kötü olarak değil, ırkımıza, dinimize, mezhebimize, dilimize, hatta cinsiyetimize göre bin parçaya bölündüğümüzü…
Aşkımızdan ve veremden değil de, bir yerlere kalleşçe gizlenmiş bir bombayla ölüp, kim vurduya gidebileceğimizi…
Sevginin yerini öfkenin, kucaklaşmanın yerini hoşgörüsüzlüğün, insanlığın yerini vicdansızlığın, hukukun yerini zulmün aldığını görüyor ve kahroluyoruz…
* * *
Değerli okurum-yazar Türkan Şanverdi Avcı’dan esinlenerek kaleme aldığım bu satırları, barış, hoşgörü, dostluk, sevgi ve saygıyla kucaklaşmaya duyduğumuz büyük özlemi yansıtmak ve onları yeniden yaşayabilmek umuduyla köşemde yayımlamıştım.
Ama bir gün sonra ne oldu biliyor musunuz?
Emperyalizm ve onun maşası hain FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi oldu!..
* * *
Sonrasında iktidarın emperyalizme karşı tüm toplumu Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi doğrultusunda kucaklayıp, demokratik parlamenter sistemi tüm kurum ve kuruluşlarıyla güçlendirmesini beklerken tam tersi yaşandı.
Toplumu ayrıştırıp kutuplaştırmaya, düşünce ve basın özgürlüğünü baskı altına almaya, hak, hukuk, adalet gibi yüce kavramlardan uzaklaşmaya dönük eylem ve söylemler doruğa çıktı.
Yani ne umduk, ne bulduk!..
* * *
Her şeye rağmen umudumu hep koruyorum. Belki zorlu olacak, çok acılar çekeceğiz ama, tıpkı o ölümsüz filmlerde olduğu gibi; öfkenin yerini sevginin, hoşgörüsüzlüğün yerini kucaklaşmanın, vicdansızlığın yerini insanlığın, haksızlığın yerini hukukun aldığını mutlaka göreceğimize yürekten inanıyorum.

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/ugur-dundar/bazi-eski-yesilcam-filmleri-ve-hayatlarimizin-en-guzel-yillari-2074846/