Tayyip’in bahçesini dinlediniz mi, soysuz köpeği?

Atıp tutuyor yine…
Çocuk istismarcısını asmalı(!)

Eyvallah, asalım!

MHP’lilerin bir ihtimal yarısından…
AKP’lilerin dörtte üçünden başlayalım.

Not: berbatım dostlar, güne feci başladım…
Felaket devam ediyor, geldim, şimdi geldim gidiyorum yine!

Yazayım bari sübyencıleri, içime dert olmasın

Valideyi bekliyorum, ömrüm kadın beklemekle geçiyor zaten…
Ulan bu kadın milleti (…) vallahi billahi…
Gına deldi, dedim gittim mi…
Dönemem, bakmam geriye!

Dün gazetelere, akşam da haberlere konu oldu…
Anasının…
Orasına burasına bilmem nesi kalkan, nefsi uyananın…
Alemin çocuğuna, çocuk bile olsa uyanmaması mümkün mü?

Halbuki bilir, anasının bilmem nesi, O delikleri sahiplidir…
Babası orayı – oraları sahiplenmiştir…
Belki de…
Babası belli olmadığı için sahipsiz yer diye (…)
Kim bilir?
Rezil bunlar ya rezil, şerefsiz, ahlaksız birer rezil!

Gazete yazıyor…
Haremlik – Selamlık otelleri, sertifikası…
Tamam, ne yapalım yani zevkler ve renkler tartışılmaz, hanımlara uygun mekanlar, yüzme havuzları falan, komiler ıvır zıvır…
AMAAA…
DIKKAT BURAYA…
Altı yaş, tekrar rakamla 6 yaş ve üzeri çocuklara bile hemcinsleri hizmet verecekmiş…
Ulan altı yaş ya, altı yaş…
Kafayı yiyeceğim, 6 ya 6!

Akşam…
Bozdağ denilen orospunun dölü konuşuyor…
Hani çocuk istismarı sözde gündemde ya…
Cinsel, cinsel…
Kadına…
Gerçek kadına, yetişkine, reşit olana…
Erkeklikleri yetmedi için sübyanci, ataları gibi oğlancılar ya bunlarda…
Araştır…
Gir Google yaz Osmanlı +oğlancı diye (…)
Çocuklara sulanıyorlar. İşte bu Bozdağ diyor…
“Çocukları korumak hepimizin görevi … 12 yaşı doldurmamış…”
ULAN OROSPU ÇOCUGU
12 yaş ve üzeri çocuk kadın mi?
Söyle ulan hayvan, sübenci seni bu çocuk kadın mi?
Her şey takiye…
Her şey göstermelik!

Truva atı

Borsacı dostum telefon etti, yeni geldim…
Ancak temizleyebildim sistemleri…
TÜM ŞIFRELER değişmeli!

Pırlanta gibi insanlar, karı – koca, altın kalpli, tertemiz…
Ömür boyu çalışmışlar…
Maddi – manevi durumları yerinde, emekliler…
Yuvarlanıp giderler…
Ah şu dertler olmasa. Allah birini vermese ötekini veriyor…
Bunlarda evlattan çekiyor…
Sordum nasılsınız diye, eliyle sus işareti yaptı karısı duyar diye…
Anlaşılan değişen bir şey yok vaziyette!

Bu sabah alman haberlerinde konu ettiler…
Almanya’nın herhangi bir kentinde, bir metroda…
Yeraltı metrosu, adamın biri 60 yaşlarında biletçi gişelerinden birini kiralamış…
Cam kafeste, insanları yeni kitabi için izleyerek, izlenimlerini bu eserde toplamak istemiş…
AMA…
Neye niyet neye kısmet…
İnsanlar başlamış kafese dalmaya, dertlerini hiç tanımadıkları bir insana anlatmaya…
İnsani bir ihtiyaçtır içini dökmek, kesilirse umutlar sevdiklerinden bir yabancıya…
Yokkk…
Bir profesyonele bir psikoloğa değil, senin benim gibi birine…
VE YINE…
Allah’ın bir lütfudur, bir takdiri…
Dinleme kabiliyeti…
Hiç sesini çıkarmadan ki bir papaz bile bir imam…
Yardım amaçlı bile olsa kendi fikrini söylemekte…
Susarak dinlemek, sadece O AN O INSAN IÇIN VAR OLMAK…
Herkesin yapamayacağı bir lütuftur…
Birbirimiz için var olalım, dinleyelim birbirimizin dertlerini…
Birlikte çareler arayalım…
Allah’ın kulu, insan olmanın gereğini yerine getirelim!

Not: çok yoruldum, çok…
Günlerden beri bakmıyorum kendime, saç – sakal birbirinde…
Bir kokarcadan farkım kalmadı, doğru eve…
Cup banyoya, kendime gelmezsem doğru yatağa…
Biraz okumam ki benim uyku ilacım…
Oradan rüyalar âlemine.

Rambo vefat etmiş

Darısı…
G.t ve kıllarının, ABD’li kovboyların başına…
Sıra Terminatörde…
Aslında severdim filmlerini, bolca vurdu kırdilı…
Ancak…
Herkesin vakti saati geldiğinde(!)

OYUN BÜYÜMÜYOR

Kirleniyor.

Evet, gittikçe kirleniyor…
Geçenlerde Soner Beye yazmış, ondan rica etmiştim…
Neticede onun ve > ekibinin < benden çok farklı imkânları var. Tesadüfen rastladığım O habere…
Hani „yeni“ bulunan 14 petrol kuyusuna…
ARTK…
Neredeyse yüzde yüz eminim O haberin gerçek olduğuna.

Eğer evladına değer veriyor, düşünüyorsan…
Aman dikkat…
Bu GEÇ KALMIŞ Afrin operasyonu daha uzun bir süre devam ederse…
Çok tehlikeli gelişmeleri bekle!

Mehmetçik benim gözümün bebeği…
Kanı kanım, canı canım…
Harcatma, ziyan etme evtaları, ANLA başına getirdiğin hayvanları, gör gerçekleri!

Bak kadın uğraşma benimle, uzaktan uzağa yönetmeye kalkma

Biliyorum yapmam gerekeni…
Bitirilmesi gerekenleri…
Gücüm yok anlamıyor musun, beni en son gördüğün halimden eser yok…
Beynimin içi Halaç pamuğu, darmadağınım, odama bomba düşmüş gibi…
“Yanımdaki”
Kadıncağız korkuyor odama girmeye, temizlemeye…
Biliyorsun beni, her şey yerli yerinde olmalı, düzenli. Eğilemiyorum bile, anında TÜM NEFESIM gidiyor, bir saniyeden diğerine tükeniyorum, sıfırı tüketiyorum. YAPAMIYORUM…
DONUYORUM…
Yakamıyorum kaloriferleri, ellerim buzla çivi…
Annem diyor “oğlum, kül fakiri miyiz? Yak kaloriferleri”
İyi de…
Sıcaktan nefes alamayınca o da bir işe yaramıyor, ısıtma şeklim, MECBURUM…
İçten camlar buz tutmayacağı kadar!

Hanim en sonunda buldu çareyi…
Dikti bana yârim gecelik…
Anlayacağın atletin bayağı bir uzunu, geceliğin kısası…
Önderiye oldum anlayacağın…
Bir gece saçlarımda bigudi, dudaklarımda ruj eksik…
Biliyorsun yatak, yorgan durmaz üzerimde, yastık ta odanın öte köşesinde…
Uyumuyorum…
Artık kiminle kavga ediyorsam…
Onu da bilmiyorum!

Anla beni kadın anla, düş yakamdan kendime faydam yok…
Kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede!

Ha sana ha bana, s.kim kaldı ta sana

Evlada gittim geldim. Bittim, tükendim…
Gazete okurken uyumuşum. Birkaç kilometre yol yapamaz hale geldim, çok bıktım kendimden…
Bu tür bir yaşamdan. Başladığımı bitireceğim, MUTLAKA, öncesinde kendimi toparlamam lazım.

Böyledir kardeşim, hayat dediğin böyle bir şeydir işte…
Kahpedoğan diyor:
“Arkasındaki destekler çekilince teröristleri tepelemek leblebi çekirdek kolaylığındadır”

Çok görmüşümdür hayatımda kendini dev aynasında görenleri…
Karşısındakini küçümseyip mücadeleyi kaybedenleri(!)
Hayatta genel anlamda iki tip insan vardır, s.ken…
Ve s.kilen…
Allahtan…
Nadiren ikinci tip olma şansızlığına düşmüşümdür, bu demek değildir ki s.kilmedim…
Hayattın bizzat kendisi, geçti arkama ve dayadı – döşedi(!)

Anlayacağınız…
Ağzım çok yandı, canım çok acıdı…
Dikkatim, özenenle yaklaşımım, karşımdakini iyi hesaplama gayretlerim bundandır…
Ders aldım, ben aldım AMA almayan, anlamayan o kadar çok ki!

Zeynep Hanım yazdı yine…
Lütfen dikkatle okuyalım:


AKP’nin dış politika yanlışlarının bedeli: Türkiye, enerji yarışında devre dışı
19 Şubat 2018

“Tüm dünya bize karşı…”
Doğru aslında.
Uluslararası ilişkilerin kesin kuralıdır:
İyi yönetilmeyen, zayıf düşen, savrulan ülke sıkıştırılır. Tek değil, kendini birçok cephede birden mücadele eden halde bulur.
Türkiye’nin yaşadığı da işte tam olarak bu.
Kötü yönetimin yarattığı zayıflama ve bundan yararlanmak isteyen ülkelerin fırsatçılığı.
Türk Ordusu, AKP’nin yıllardır izlediği yanlış Suriye politikaları nedeniyle meşgul;
Şu anda Cerablus’ta “nöbette”, Afrin’de ise terör örgütleriyle bizzat sıcak çatışmanın içinde.
Mehmetçik çatışırken, Suriye’de enerji pazarları paylaşılıyor;
SURİYE VE IRAK ENERJİ PAZARINDA İRAN HAKİMİYETİ
Davutoğlu, AKP hükümetinin Başbakanıyken, “Maraş, Antep neyse Halep de odur” diyor, Halep’i “Gazi” ve “Kahraman” sıfatlarıyla anıyordu.
Şimdi o Halep’te, yine AKP’nin “düşman” ilan ettiği, “küstüğü” Esad rejimi, enerji ihaleleri dağıtıyor. Ve o ihaleleri Türkiye değil, İran alıyor.
İran, Halep’te beş doğalgaz santrali kurmanın ve işletmenin ihalesini aldı bile. Üstüne bir de tüm Suriye’nin elektrik altyapısını kurma ihalesini de kaptı.
AKP hükümeti Esad’a “düşman/terörist” diyedursun; Türkiye’nin burnunun dibindeki Lazkiye’deki enerji santralinin tamiri ve işletmesine ilişkin ihaleyi alan da elbette İran oldu.
Suriye’de Rus etkinliği zaten malum.
Ama Ankara’nın sadece Mehmetçik’le, savaşarak yer almaya çalıştığı Suriye’de, Çinliler yatırımla, ihalelerle devrede. Çin, Esad yönetimi ile daha geçenlerde 2 milyar dolarlık sanayi tesisi anlaşması yaptı.
AKP hükümeti Membiç’e yönelik tehdit dozunu artırırken, pek gündeme getirmediği Fırat’ın doğusunda PYD-YPG ile işbirliği içindeki ABD de, Suriye’nin en büyük su ve doğalgaz/petrol yataklarının üzerine oturmuş durumda.
Irak’ta da durum Ankara açısından pek parlak değil;
Bir ara Kuzey Irak’ta Kürtlerle kurulan enerji işbirliği, Barzani’nin “intihar” gibi bağımsızlık referandumu ile toptan rafa kalktı. Ve Kuzey Irak’ta Türkiye’nin yerini, Irak Başbakanı Ibadi’ye “Sen kimsin? Benim kıratımda değilsin” demeyen İran aldı. Kerkük petrolünün İran’a akıtılması için Bağdat ile Tahran arasında anlaşma imzalandı.
AKDENİZ’DE DE İŞLER KARIŞIK
Akdeniz’deki enerji mücadelesinde de işler AKP hükümeti açısından pek iyi gitmiyor.
Rumlar, Akdeniz’de kendilerinin olmayan kıta sahanlığında, Avrupalı, Amerikalı şirketlere birbiri ardına ihale dağıtıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Roma’ya gidip Papa ile görüşür, İtalya Cumhurbaşkanı ile öğle yemeği yerken, İtalyan ENİ şirketi Akdeniz’de Rumlar adına petrol/doğalgaz aramak için kolları sıvadı.
Üstelik ENİ’nin arama yaptığı bölge sadece KKTC’yi değil, Türkiye’yi de ilgilendiriyor; Antalya açıklarında, Türkiye’nin kıta sahanlığı bölgesinde yer alıyor.
İşin ilginci, Türk savaş gemileri Rumların Ankara’yı hiçe sayan bu nafile hamlelerini boşa çıkarırken, Ankara’ya karşı en sert tepki hiç beklenmedik bir yerden, Mısır’dan geldi. Erdoğan hükümetinin, Müslüman Kardeşler uğruna “düşman” ilan ettiği Mısır, Türk savaş gemilerinin Rum oyununu bozmasına sert bir açıklamayla karşılık verdi. Mısır’da Sisi yönetiminin Dışişleri Bakanı açıklama yapıp, Türkiye’yi yerden yere vurdu.
Bitmedi;
AKP’nin ‘Osmanlı tokadı‘ atacağı ABD de devreye girdi.
‘Tokadın‘ bir numaralı muhattabı, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Ankara’da sarayda görüşürken, siyasete girmeden önce CEO’luğunu yaptığı dev petrol şirketi Exxon da Kıbrıs denklemine girdi.
Exxon, Kıbrıs açıklarına petrol aramak için iki gemi göndereceğini açıkladı.
İSRAİL’DEN “SADAT-HAMAS İLİŞKİSİ” İDDİALARI
Kıbrıs Adası açıklarında başlamış bu “enerji dalaşına” henüz doğrudan dahil olmayan İsrail’den ise, Ankara’ya yönelik çok ilginç bir hamle geldi geçen hafta:
İsrail, Türkiye’de de son dönemde çok tartışılan SADAT’ı hedefe aldı; İsrail Güvenlik Ajansı, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesine de koyulan bir açıklama ile, tutuklanıp, sorgulandıktan sonra sınırdışı edilen bir Türk vatandaşından yola çıkarak, SADAT’ı HAMAS’a destek vermekle suçladı. İsrail Güvenlik Ajansı’nın açıklamasında çok ciddi suçlamalar var Türkiye’ye karşı; kurulan bir şirket üzerinden, Hamas’ın kara paralarının aklandığı iddiaları yer alıyor açıklamada. -Bu iddiaların, tam da Türkiye, Zarrab’ın başına sardığı yaptırım ihlali ve kara para aklama suçlamalarıyla karşı karşıya olduğu dönemde gelmesine de dikkat çekmek lazım.-
İsrail, bir yandan Türkiye’yi Hamas’la ilişkilendirip Ankara’yı uluslararası alanda etkisizleştirmeye çalışırken, diğer yandan da kendi “enerji dalaşını” Lübnan’la yapıyor. Lübnan’da İran destekli Hizbullah ile İsrail hükümeti arasında bu ara, Akdeniz’deki enerji yatırımları konusunda kıyasıya bir “tehditler savaşı” yaşanıyor.
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda tablo Ankara açısından hiç iyi değil.
Türkiye, Ortadoğu’da, Akdeniz’de enerji denkleminden gün be gün dışlanıyor.
Hükümetin “komşularla sıfır sorun” diye başlayıp, “tüm komşularla soruna” çevirdiği dış politikada iş yine Mehmetçik’e düşmüş durumda;
Türk Ordusu sahada bu yanlışları düzeltmeye çalışıyor;
Mehmetçik, Afrin’de, Türk Donanması’ndaki leventler ise Akdeniz’de (ki FETÖ örgütünün bir dönem açılan davalar ile TSK içindeki asıl hedefinin denizciler olduğunu da burada not etmek gerekir. Nedeni şimdi ortaya çıkıyor) yapılan yanlışları düzeltmek için çalışıyor.
“Kandırılmanın” bedeli bu ülke için giderek daha da ağır hale geliyor…

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/zeynep-gurcanli/akpnin-dis-politika-yanlislarinin-bedeli-turkiye-enerji-yarisinda-devre-disi-2229963/

### Çok önemli, al sana NEDENI ###

Hep kendime sordum neden diye, HEP!
Bir önceki yazımda yazmadım, ALTI SAAT, altı saat helikopter ile dolaşmış Kasımpaşa ayısı bizim köyün ve çevresinin üstünde. Bundan yıllar evvelsi, galiba o zamanlar daha belediye başkanı…
İnmiş, inmiş havalanmış(!)

FETÖ, damat palavra…
AL SANA NEDENI!

Balık…
Başından koyuyor kardeşim, başından!

İyilik perisini kim öldürdü?
19 Şubat 2018

Prof Dr. Hüseyin Kaptan vardı, 46 gün önce (4 Ocak) hayata gözlerini yumdu. Çok sayıda şehir plancı, mi¬mar, çevreci, solcu, sağcı, muhafazakar, laik, Atatürkçü “iyi bir hocayı ve iyi bir insanı yitirdik” diyerek ardından rahmet okudu. Yıldız Teknik Üniversitesi kampüsünde yapılan törenle cenazesi doğum yeri Ordu’ya gönderilirken ta¬butuna omuz verenler arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “istifaya zorlanan” eski Başkanı Kadir Top¬baş da vardı. Kadir Topbaş, Belediye Başkanı seçilince Prof. Hüseyin Kaptan ile “İstanbul’un rantını Ankara’nın şehvete dönüşen saldırısından kurtaracak mucize bir planı” birlikte düşündüler.
İMP’yi kurdular.
İMP, şehri koruyacaktı.
İstanbul’un çevresi, ağacı, yeşili, tarihi, toprağı, ormanı, kuşu, böceği, çiçeği havası Ankara’da iktidarı ele geçirmiş şehir rantı kurtlarının vahşi saldırısın¬dan korunacaktı. Prof. Hüseyin Kap¬tan, bizim Gaziantepli Fuat’ın Asmalı Mescit’deki 5 masalı küçük lokantasına sık sık gelirdi. Bir gün bana “Biz Kadir Topbaş ile İMP’yi İstanbul’un içine iyilik perilerini sokmak için kur¬duk. İMP, İstanbul’a iyilik perisi sokma projesiydi” demişti.
Nasıl diye sormuştum.
“Anadolu’da ağaçların içine or¬man perilerinin girdiğine inanılır” diye anlatmıştı.
* * *
Bir güzel ağaç var.
Her yıl yemiş veriyor.
Fakat bu yıl vermedi.
Gelecek yıl verir diye bekledik.
Yine vermedi.
Ne yapalım?
Anadolu’da ağacı kesmezler.
“Ağaç korkutma denilen bir ça¬reye” başvururlar. Biri eli baltalı diğeri eli boş iki kişi meyve vermeyen ağacın başına dikilir. Elinde baltası olan; “Ben bu ağacı keseceğim” der, baltasını kaldırır. Öbürü; “Onun canını bağışla, bu yıl vermediyse gelecek yıl çok verir” der. Sözde ağacın içine girmiş iyilik perile¬ri bu konuşmaları dinler, ertesi yıl bir veren ağaç bin verir. İşte İMP, (İstanbul Metropoliten Planlama Bürosu) İstan¬bul’u Ankara’daki merkezi hükümetin rant baltasından koruyacak iyilik perisini yaşatmak için kuruldu. Kadir Topbaş, İMP’nin kurulmasıyla şehir rantına vidalı sağcı belediyecilikte “bir devrim” ya¬pılmasına imza attı. İstanbul’un 1/100 binlik imar planı yapıldı. Şehir, bu plana göre büyüyecek. Kimse bu planı rant uğruna delmeye, değiştirmeye kalkama¬yacaktı. Bu plan, İstanbul’un anayasası olacaktı. İMP’de 530 profesör, doçent, akademisyen, uzman görev aldı. Başla¬rında Prof. Dr. Hüseyin Kaptan vardı. Belediye Başkanı Kadir Topbaş, gaze¬tecileri (içlerinde ben de vardım) İMP binasında toplamış, “Ben bu planı hiç kimseye deldirtmem” sözü vermişti.
* * *
Bu planda lastikli araçla Boğaz’ı tüp geçitle geçmek, üçüncü havaalanı yapmak, üçüncü köprüyü dikmek yoktu. İstanbul’un iki yakası Trakya ve Marma¬ra bölgesinin büyümesi de “rant cana¬varlığına kurban gitmesin” diye bu plana uygun olacaktı.
İMP, bu planı yaptı.
15 yılın her yılında biraz daha cana¬varlaşarak rant uğruna bu plan delindi. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde “Üçüncü köprü yapımı hiç konuşulmadı. Üçüncü havaalanının yapımı hiç konu¬şulmadı. Kanal İstanbul’un yapımı hiç konuşulmadı. Lastikli araçla Boğaz altı tüp geçiş tüneli yapmak da hiç konuşul¬madı” hepsi Ankara’dan dayatıldı.
* * *
Geçen hafta Ankara’da TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşme vardı. Komisyon üyesi İstanbul Milletvekili Garo Paylan (HDP) şunu anlattı: “Kadir Topbaş görevdeyken ona ‘Siz bu imar planlarını nasıl veriyorsunuz, bütün İstanbul size küfrediyor‘ demişim. Kadir Topbaş da bana ‘Onların hiçbirine ben imza atmıyorum. Hepsi Ankara’da, Özelleştirme İdaresi, TOKİ, Çevre Ba¬kanlığı tarafından imzalanıyor” dedi.
Şimdi soru şu:
İyilik perisini kim öldürdü?
Kasten mi öldürdü?
Ne için öldürdü?

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/iyilik-perisini-kim-oldurdu-2229811/

Sayın Doğru’ya buradan teşekkürü bir borç bilirim…
Topbaşın neden üstünün çizildiği…
Bu yazısıyla önemli bir bilgi eksikliğimi tamamlamış oldu.