Mavi kuşak projesi, yokkk yeşil kuşak değil bu, kökten dinci! Mavi kuşak

Kim ne derse desin…
Almancı değilim!

Alman pasaportum var AMA sebebi anlayışsızlık, güvensizlik ve körü körüne bir bürokrasi…
ASLA…
Ve kata kökenimi inkâr etmedim, ETMEM…
Unutmam nerden geldiğimi ve hayalimde olan gitmek, varmak istediğim yeri…
Bilincindeyim…
Anam soğan, babam sarımsak ve ben sadece bir ıspanak…
Köklerim dayanır Türkiye Cumhuriyeti’ne, yaşantım cereyan eder buralarda, şimdiki zaman Avrupa…
Gözlerimi yumduğumda…
Allah nasip ve kısmet ederse kendi topraklarımda, eşimin, evladımın, atalarımın yanında.

Mavi, mavi…
Yeşil değil. Okyanus gibi, Pasifik gibi, Atlantik gibi…
Akdeniz, Marmara diyeceğim ama…
Karardı, morardı, sarardı, bir iyice tuzlandı, pislendi, kirlendi…
Gök yüzünün, rahmetin…
Denizin o güzelim mavisi gibi…
Buda…
Öylesine anlamlı, öylesine güzel bir proje…
Mavi kuşak projesi!

Dedim ya Almancı değilim AMA severim Almanın kimi huy ve suyunu…
Neticede düşünen insan, boşuna denmiyor Almanlar için…
Yazarların ve sairlerin ülkesi(!)

Sulak arkadaş sulak bir memleket, yeşilin her tonu…
Çayırlar, çimenler ve ormanlar. Dipsiz kuyu gibi…
Olabildiğince, göz aldığınca, ufka doğru…
Ufuktan öte!

Ren nehri…
Ve nice, nice, nice irili ufaklı su yolu, dereler, derecikler, sicim gibi ve koca koca nehirler…
Eskiden…
Taşımacılık alanında, ulaşımda suyun önemi çoktu. Nasıl ki baruttun, topun, tüfeğin ve tabancanın icadıyla erkeklik, mertlik, yiğitlik yok oldu…
Su üzerinde…
Taşımacılıkta, ulaşımda…
“Otomasyonla”, otomobillerle, trenlerle iyice geriledi…
Haliyle nehirler, su yolları doğal haliyle doğa içinde kendilerine yılan misali…
Kıvrım, kıvrım yer etmiş…
İnsan için…
Menfaatleri için, taşımacılık ve ulaşım için meşakkatli, olumsuz bir durum…
Düzlemiş insan, dümdüz etmiş…
Su yollarını, bakmaksızın taşkınlara, doğal yaşama…
PARA!

Gel zaman, git zaman…
Söz değişti, düşünce değişti, yaşam şartları değişti, devran değişti…
Koşullar değişince, gerekmeyince…
>>> Sorumlu ve bilinçli insan <<< Ki >>> YÖNETICISI <<< ve halkı düşündü, > bozduğumuzu < tabiata, doğaya geri kazandırmalı…
Sıvadılar kolları…
Dereler, nehirler bir bir geri dönüştürülüyor…
Mavi kuşak projesi…
İnsan…
Çevresiyle bir bütün, tabiatın sana ihtiyacı yok AMA senin ona her türlü ihtiyacın var!

Sorumluluk kardeşim, mesuliyet…
Geçmişe yönelik, tarihine, geleceğine…
Çocuklarına bırakacağın istikbale karşı…
Sorumluluk ve mesuliyet!

Güç ateş gibidir

Sorumlu, mesuliyet sahibi insanın elinde ister siyasetçi olsun ister birey…
Güç…
Ateş gibidir. Ateş…
Doğru kullanıldığında, örneğin bir buhar makinesi ki buluşu ile sanayi devrimi başlamıştır ve buhar makinesi prensibi günümüze kadar HALA kullanılmaktadır, refah, “her türlü” ilerleme, sıcaklık, yapıcı bir enerji verebildiği gibi…
Ateş…
Sorumsuzun elinde, art niyetli ve kötü kişilerin elinde yıkıcı gücünü ortaya koyar…
“Kibritle, ateşle oynama çocuğum!”
Hepimizin çocukken duyduğu ve muhtemelen bizlerin çocuklara, çocuğumuza söylediği bir cümledir.

O halde…
Sen neden gücü sorumsuzların, mesuliyetsizlerin, hırsızların eline verirsin ki?
İş işten geçtikten sonra…
Ateşi zapt etmek yani gücü neredeyse imkânsızdır!

Itır Esen meselesi

Haber şimdi dikkatimi çekti;
Göt kıllığının zirvesi, 15 Temmuz sözde şehitleri…
Allah aşkına ne darbesi ne şehidi…
Ne diyor, neden söz ediyor bunlar?
Bilinçli, planlanmış AKP tarafından sahneye konmuş bir aldatmaca, kandırmaca!

Bir not: Kızımız Itır Hanıma…
Yakıştıramadım güzel kızım, bu sözleri sana yakıştıramadım…
Sözlerini daha özenli, çok daha hanım seçebilir, tepkini daha oturaklı verebilirdin…
Eminim benim gibi üzdün nicelerini.

Ayçiçeğinin gölgesinde (im Schatten der Sonnenblume)

Bir ilk olacak…
Hiç sevmediğim, tiksindiğim bir şeyi yapacağım…
Türk’se, Türkçe, Almansa Almanca, İngiliz ise İngilizce…
Fransızca konuşamıyorum, olmuyor, bir bloke ama iyi kötü anlıyorum denileni…
Bilgisayar dili…
Neredeyse her türlü, anadilim basic ve visula basic gerçi ama eski dil misali…
CPM…
Makine dili, 8088, 8086 ve kimi Pentium örnekleri…
Sevmem C’yi. Makine diliyse makine dili. Sevmem öyle yarım yamalak işleri!

Hem sözde makine dili programlayacaksın, öte taraftan bir tarafına zor geldiği veya anlamadığın için insan diline ve mantığına yakın “üst” dil, “üst” mantık kullanacaksın(!) Sormazlar mı insana:
Senin anan güzel mi?

Yarına Almanya’da seçim var…
G.t…
Buyurdu kıllarına, gitme, oy verme…
Demokrasi sandıktan ibaret değil ki, bir anlayış, bir yaşam tarzı ve biçimi…
Bir olgunluk göstergesi, azınlığı ile çoğunluğu ile uzlaşma temelinde > birlikte < yaşama azmidir demokrasi!

Ayyy…
Ne ayıp, insanın kendini övmesi…
ÖVMÜYORUM…
Keloğlan misali, pişmiş tavuğun başına gelmeyen benim başıma geldi…
Bir tiyatro sahnesi.

Ömür dediğin Karagöz, Hacivat gibi…
Çok şükür Allah’ıma, çok şükür, bu kul yaşananlardan çoğu zaman ders çıkarmasını bildi…
Gogtummm gerçi, dün > ilk < defa, dünyanın dört bir tarafından yedi yüzün üstünde insan sitemi ziyaret etti. Dedim ya gereksiz yere sevmem öne çıkmayı. Lüzumlu hallerde >>> her zaman <<< sevdiklerimin önünde veya arkasında ama gereksiz yere göze batma…
Sadece derttir başa!

AFD…
Alternative für Deutschland?!
Wenn das die alternative ist, diese hirnlose Masse, dann sollte Deutschland besser alternativlos bleiben. Ich bin kein Merkel oder CDU/CSU Anhänger. Noch kann ich mich derzeit mit irgendeiner politischen „Figur“ bzw. Partei identifizieren, weder inhaltlich noch zukunftsorientiert aber Sätze wie:
„… restloses entfernen…“ erschrecken mich…
Zweifelsohne bedarf es einer Erklärung. Sätze, Äußerungen > bewusst < zu gebrauchen die so oder so verstanden werden können, die sich juristisch in einer Grauzone befinden sind nicht zuträglich für eine demokratische Gesellschaft.

Dann…
Finde ich es doch > aufrichtiger < sich gleich der Braunen-Masse zugehörig zu erklären. Nicht der Schein, dass Sein ist für mich maßgeblich!

Yıllardır gözlemlenen bir gerçek, yaşam şartları oldum olası zordu…
Birey, toplum, toplumların oluşturduğu devletler…
Dünyaya hâkim olan siyasal ve ekonomik hegemonya karışında ezilmekte…
Hedefte, ufukta görünen sanayi devrimi sürüm 4.0…
Bir zamanlar bende bu devrim çarkının bir dişlisiydim, insan sömürüsü…
Her yenilik…
İyilik, güzellik değildir. Kapsam ve boyutlarını kavrayamaz insan…
Telesekreter, sekreterleri…
Çok değil, yakında, on – on beş sene kadar sonra Robo-Taksi, taksicileri ekmeğinden edecek…
His edilir şekilde, Internet…
Doktorları etkilemekte.

Die Digitalisierung ist ein großes Thema in Deutschland…
Kannst DU, können sie denn Umfang und die Folgen einer Digitalisierung in ihrer…
>>> vollen Bandbreite <<< abschätzen?
Ich kann, ja ich behaupte, dass ich das kann ABER auch nur bis zu einem Punkt…
Ab dann wird es auch für mich, obwohl ich vom Fach bin, unübersichtliche…
DENN…
Der Faktor Mensch ist…
Und kann nicht berechnet, abgeschätzt werden!

Artikel eins des Deutschen Grundgesetzes:
(1) Die Würde des Menschen ist unantastbar. Sie zu achten und zu schützen ist Verpflichtung aller staatlichen Gewalt.
(2) Das Deutsche Volk bekennt sich darum zu unverletzlichen und unveräußerlichen Menschenrechten als Grundlage jeder menschlichen Gemeinschaft, des Friedens und der Gerechtigkeit in der Welt.
(3) Die nachfolgenden Grundrechte binden Gesetzgebung, vollziehende Gewalt und Rechtsprechung als unmittelbar geltendes Recht.

Warum haben die „Gründungsväter“ als das Maß aller Dinge in Artikel eins diese einfachen Worte verfasst?
Die Antwort liegt auf der Hand; das Menschenverachtende National Sozialistische System(!)
Bis zum „erbrechen“ wurde es mir und meinen Mitschülern beigebracht…
>>> Eingehämmert <<<
NICHT OHNE GRUND wie sich zeigt!

Bizim vatandaş…
Ama özellikle kadınlarımız çekirdek çıtlatmayı çok sever…
Ayçiçeği, kabak çekirdeği. Çekirdek olsun da ne olursa olsun…
Çekirdek…
Öz!

Vincent van Gogh…
Sanat dünyasında, eserleri en yüksek fiyatlara erişen insanlardan biri…
Yaşarken…
Yiyecek ekmeği “zor” bulan, kendisiyle sürekli bir mücadele, sürekli bir çelişki yaşayan insan…
Kendini sorgulayan…
Ciddi şüphelere düşen…
Yaşarken, “başarısızlığının” bedelini veya dostunun onu terk etmesi…
Ki rivayetler çok kulağını kesmekle ödeyen zat(!)

Ayçiçekleri…
Bir, galiba üç, beş ve on beş…
Ayçiçeklerinin gölgesinde…
Kendi kendinden duyulan kuşku…
Ağır bir depresyon sonucu…
Şüphe, içini kemiren o “aşağılık duygusu”
Netice…
Kendi kendini kesip – biçme(!)

Impressio…
Latince ve bu sanat dalına adını veren bir kelime…
Monet; empresyonizm’in (izlenimcilik) temsilcilerinden…
Bayılıyorum onun resimlerine…
örnekler

Evet, izlenim(cilik)…
Benimde izlenimim, ayçiçeklerinin gölgesine…
Van Gogh gibi bu millet kendi kendini kesip biçmekte!

Not: Özellikle Türk kadını…
Mesuliyetinin farkına varmadan…
Özüne dönmeden…
Bu millet refaha erişmeyecek!

Türk’ün kadını…
Erkeği ile el ele, omuz omuza…
Arap kadınları gibi erkeğinin üç adım gerisinde değildir!!!!!!!!!!!

Son söz olarak:

Kadının fendi erkeği yendi!

Biliyorum, görüyorum çünkü. Arap ülkelerinden de okunuyorum…
Tüm Müslüman kadınlarına seslenmeyi, göreve çağırmayı boynumun borcu bilirim…
Hanımlar…
Ananlar, cennet sizlerin ayakları altında

Yüce dinimizi…
Bizleri, istikbalimizi MOLOZLARIN eline bırakmayın…
Erkekliğin onda dokuzu kaçmak…
At binenin…
Hak bilenin, kılıç kuşananın!

Zorla bana kafayı yedirecekler

“Baba…
Bilgisayarım neden ikide birde benimle konuşuyor?”

Bu soruya katıla katıla güldüm, o kadar saf salak sordu ki ama…
Yapsan suç, yapmasan suç!

Cortana…
Ağlayacağım valla…
“Baba, Outlook çalışmıyor!”
Ulan eşek oğlu eşek…
4000’e yakın mail olursa posta kutunda(!)

Kafayı yedirecekler bana…
Outlook bir “bilgi bankası”, sürüme göre beli bir kapasitesi var…
Maksimumlar…
Yok arkadaş, yok! Tek çare kafaya bir mermi!

Dert babası oldum…
Önüne gelen Önder…
Kimse sormaz Önder nasılsın, ne haldesin diye…
Yap Önder, yap…
İnsan eşek olmaya görsün, semer vuran çok oluyor.

UNESCO

Global Education Monitoring Report

Dün basında, manşetten ve köşe yazarları köşelerinden Türkiyeli Eğitim Sisteminde yaşanan TEKBIR ve TEOG bilmem nesini eleştirdiler. En ufak bir söz edersem bu konuda…
Gelsin, dünya âlem sıçsın yüzüme(!)

Kendi düşen ağlamaz…
Hala…
AK Saray duruyorsa yerinde, haktır bu millete!

UNESCO açıklama yaptı…
Dünyada…
Eğitim kalitesi gittikçe düşmekte…
Şaşırmadım…
Sosyolojik ve psikolojik kimi açıklaması olsa bile, akla, mantığa yakın…
Her şeyin başı sağlık, sağlıklı kafa sağlıklı vücutta…
(Bakınız bana!)
Eğitim gelir en başta…
Menfaat gözetmeyen, iyi kötü hangi mürekkep yalamış insan Trump’ ı veya Erdoğan’ı seçer?
Hele bizimkiler…
Sözde dindar Müslümanlar, ciddi şüphelerim var Kur’an-ı Kerimi okuduklarından…
Her şeylerine inansalar bile, din konusunda söyledikleri, kendisinin, yandaş, yoldaş ve yalamalarının onlarda bir tiksinti, onlarda bir tepki uyandırmalıydı(!)

Dün…
Muarem ayının başlangıcıydı…
Alevi ol, Sünni ol hiç fark etmez…
Oruç tutan ağız…
Yalan söylemez, insan aldatıp, kandırmaz…
Secdeye varan alın…
İnsan dolandırmaz, hırsızlık yapmaz, adam kayırmaz, vatan – millet malını pezevengin karı sattığı gibi kimseye peşkeş çekmez, satmaz!

Bunu yapan…
Bunların yapılmasına izin veren…
Şüphesiz ki bir orospu çocuğu olmalı!!!

Allahtan korkan…
Allaha, Kitaplarına, Peygamberlerine, Cennet ve Cehenneme, Kadere ve kısmete inanan, şerri bilen kimse bunları yapmaz!

Download 2016 Report

Ooff, offff

Teyze ana yarısıysa…
Amca baba yarısı. Hala, dayı başka…
Ben, ben olmazdım durum burada da farklı olmasa…
Dayday ve Dada…
Ulan arkadaş karı çıktı evden tek başına…
Dört “döndü” iyi mi!

Yoldalar şimdi(!)

Aklım onlarda…
Ders çıkarmamış benden, basar gaza…
Dedim ya bende durum başka, Dayday ve Dada elimde büyüdüler…
Yeminle…
7/24 bizde, senenin 365 gününün en azından üç yüz günü bizim evde…
Dağdan gelmiş bağdakini kovacaklar neredeyse…
İkisi de “burası bizim evimiz” demekte…
Anaları gibi hem yüzsüz hem arsız hem nankör kedi…
Nedendir bilmem, sevdiklerim, benimle birlikte her yerde…
Vatan – millet bile, tüm sevdiklerim söz birliği etmişçesine…
Hep beni üzmekte, hep bana acı vermekte!

FachIdioten

Soner Beyin bugünkü yazısını okudunuz mu?
Dedim…
Onun vasıtasıyla O sözde Profesöre iki oturaklı kelime yazayım…
Ama insan ikide birde rahatsız edilmez bir, değmez iki!

Meğer MHP neymiş de ben bilememişim, Başbuğ dedikleri…
Ölmüşün ardından kötü konuşulmaz, salt bir benzetme, bir nevi tespit…
O kan emici vampir neymiş de benim haberim yokmuş!

Bu çok anlamlı kelimeyi kullanmak istemezdim bu bağlamda kullanmak zorundayım…
Ailede hala söz edilir, “amcam” Mehmet Gürbüz…
6. Filo karşısında direnen, gösteriler yapıp fena hırpalanan nice gençten biriydi…
Sapına kadar Atatürkçü, milliyetçi, solcu bir devrimciydi…
Hayat…
Neleri değiştirmedi ki?
Hayat neler(i) yoğura yoğura değişime uğratmadı ki?

Defalarca değinmişimdir bu konuya, arşivlerim meydanda…
A. Türkeş denilen O vampir Türklük adına piyasaya çıktığında…
Evet, kenar mahalle yomasının sokak aralarında müşteri beklediği gibi umduğu, beklediği talep ile karşılaşmayınca sarıldı İslam ayaklarına. Ettiği, etkinliği kelimenin tam anlamıyla geyik muhabbetinden öteye geçemedi!

Ne milliyetçisi be???
Bu nasıl milliyetçiliktir böyle???

Bildiğim, tanıdığım TEK Türk milliyetçisi Atatürk!

Milliyetçilik lafla olmaz, onun bunun maşası olarak > yeşil kuşağın < milliyetçi şubesi, AB(D) destekli, devletin güvencesi ile ona buna kafa tutulmaz!
Devlet ardında, erkeklik adına, Türk erkeği gibi mert ve yiğitliği ile destanlar yazmış bu milletin evlatları adına, BABA ardında kurşun sıkılmaz!

Bizzat, gözlerimle şahit oldum…
Beş, on kişi bir araya gelmedikten sonra kalan gerisi hep arazi!
Milliyetçilik yürek işidir…
Soruyorum size, madem Milliyetçi Hareket Partisi, doğrusu milliyetçiliğe HAKARET partisi, milliyetçi…
Türk milliyetçiliği adına hangi bilimsel çalışmaya katkı sağladı, nerelerde, ne zaman hangi kurum veya kuruluşu hayata geçirip Türk adına, Türklük adına halka bilgi aktardı?
Hangi ata yadigârını sakladı, sarıp – sarmalayıp, koruma altına aldı?
Atatürk…
>>> Türk <<<>>> Tarih Kurumu <<<
>>> Türk <<<>>> Dil Kurumu <<< gibi daha neler neler hayata geçirdi…
Atatürk ve arkadaşları
>>> Türkiye <<<>>> Cumhuriyeti <<< devletini kurdu!

Ne Milliyetçi Hareket Partisi, siz neden söz ediyorsunuz, oyun mu bu, milliyetçilik oyun mu?

Hayatımda çok akademisyenle uzun uzun sohbet ettim…
Şüphesiz…
Konularında uzman, konularında kapasite olanlar vardı aralarında…
Unvan sahibi nice Profesör…
Ve çoğu SADECE Fachidiotuydu.

Manyak psikoloğum, güzel kuşum, kalbimin yegâne kraliçesi

Kalın kafalım benim…
Ruhu sapığım, saplantılı hatumummm…
Deli doktorum…
Uğraşma be gülüm benimle uğraşma, kadın bıkmadın mı?

Hatırlatıp durma…
Vicdan azabından betersin, yedin bitirdin…
Hadi merakta kalma…
Sepelerim, tahmin edersin, sağlığım, >>> hiç iyi değilim <<< ve evlat… Seninle birlikte başlayan VE bitmek bilmeyen zincirleme olaylar…
Başım >>> çok fena <<< belada, ciddi konulara değinecek ne kafa kaldı ne hal…
Biliyorsun akıtmazsam içimdeki biriken zehri, delirebilirim, ciddi ciddi…
Bu yüzden bu abidik gubidik konular…
Unutmadım…
Sözüm sözdür benim, sırasıyla AMA önce özelimi koymalıyım bir hale yola…
Hatırla bir tanem, güzel sevdiceğim hatırla:

Kendisi himmete muhtaç dede nerede kaldı gayrıya himmet ede!

ERNESTO CORTAZAR – Secrets of my heart
Indeed, in deep!