“Rejimin tacizi” seni bilirkişi diye televizyona çıkaranın beynini sikeyim

Dünyanın en ADI insani ben olayım, ülkeme elin askerleri girecek…
Yabancı postallar topraklarımı ben istemeden, iznim olmada çiğneyecek ve ben taşak kebabı yapacağım öyle mi?

Elimden geleni ardıma koymam, koymam ulan koymam…
Elimden gelen her şeyi yapar, her şeyi denerim!

Ne işi var Türk askerinin Suriye’de?
Hangi hakla müdahil oluyorsun elin işlerine?
Ülkende…
Senin derdin mi yok, çözüm bekleyen müzminleşmiş problemlerin…
İşsizlik örneğin, genç işsizliği…
Ülkede problem mi kalmadı pezevenk…
Çıkmış askeriyeden bir soytarı, göt yağlayıcısı…
“Sayın cumhurbaşkanımızın direktifleri doğrultusunda terörist bırakmadık”
Hadi bakalım göreceğiz, sözde temizlediğiniz yerler kaç gün sonra YINE dolacak!

Ya siktirin gidin be siktirin gidin!

Çok, çok, çokkk dikkatle okuyun

Belediyelere kayyuma gerek bile olmayacaktı ama…
20 Ağustos 2019

Hükümet, yalnız sınır içinde değil, sınır ötesinde de terörle mücadele ediyor. “Çözüm süreci” adı altında mücadele bırakılmıştı. Böylece terör örgütü ve yandaşları yörede güç kazandı, taban edindi, belediyeleri tam anlamıyla ele geçirdi. Bir çok belediyede seçilmiş başkanın yanı sıra, Kandil’in atadığı “eş başkan” uygulamasına geçildi. Asıl belediyeyi yöneten, her isteği yerine getirilen de eş başkan oldu.
Halka hizmet yerine, belediye olanaklarının terör örgütü lehine kullandığına ilişkin önemli iddialar sıkça dillendiriliyor. Özellikle bölücü örgütün bazı ilçeleri ele geçirip “kurtarılmış bölge” hesaplarını yaptığı dönemde, bu yardımların boyutu daha iyi görüldü. Asfalttan, parke taşından önce patlayıcıların yerleştirildiği, yer altı geçitlerinin oluşturulduğu ortaya çıkmıştı. Bunların belediye desteğiyle yapıldığı sıkça gündeme getirildi.
O YASA ÇIKARILMADI
Hükümet yetkilileri, HDP’li belediyeleri suçluyor ama olayların bu hale gelmesinde onların sorumluluğu yok mu? Belediye meclislerinin yasalara aykırı kararlarına idari yargıda itiraz etme yetkisi vardı. “Mülkî idare amiri hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine idarî yargıya başvurabilir” kuralı, 4 Şubat 2010’da Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmişti. O iptal gerekçesi doğrultusunda, yasal bir düzenleme yapılmadı. Bu düzenleme yapılmış olsaydı, belediye faaliyetlerinden duyulan yakınmalar belli ölçüde giderebilecekti. O yüzden AKP’nin şikayete hakkı yok.
ÖRGÜTE KAYNAK ŞÖYLE GİDİYOR
Mali kaynakların terör örgütüne aktarıldığı, belediye araç ve gereçlerinin örgüt lehine kullanıldığı, personel giderleri üzerinden terör örgütüne kaynak aktarıldığı da sıkça gündeme getiriliyor. Belediyeler günümüzde kadrolu memur-işçi yerine taşeron işçi istihdamını tercih ediyor.
Üzerinde belediye ismi ve amblemi olsa bile, çöp toplama, yol yapımı, kanalizasyon vb. işlerde kullanılan taşıt, araç ve gereçleri, belediye üniforması taşıyor olsalar da itfaiye, zabıta, temizlik, fen işleri, büro görevlisi gibi personelin büyük bölümü, artık belediyelere değil taşeron firmalara ait. Personel giderlerinin noksansız/gerçekçi olarak belirlenebilmesi için işçi çalıştırılması esasına dayalı hizmet alım ihale giderlerinin de mutlaka hesaplamaya dahil edilmeli. Güneydoğu’daki belediye kadrolarının önemli bir bölümü boş. Örgüte kaynak, taşeron firmalar üzerinden gidiyor.
ŞİRKET KURMA YARIŞINDA
Günümüzde büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere, sermayesinin yarısından fazlası belediye ve belediyeye bağlı kuruluşlara ait, çok sayıda belediye şirketi var. Belediyelerin ihalelerine idare şirketlerinin de katılabilmesi, şirketlerin belediye yöneticilerine sağladığı kolaylıklar, birçok hizmetin hizmet satın alma yöntemiyle yapılır hale gelmesi belediye şirketi sayıları hızla artırdı.
Fen işleri/ulaştırma/imar/destek hizmet/kültür ve sosyal işler başkanlıkları gibi hizmet birim başkanlıklarının görev alanlarına paralel kurulmuş ve bu birim başkanlıklarından daha fazla personel araç ve gerece sahip belediye şirketleri bulunuyor. Belediyeler tarafından yapılan ihaleler büyük ölçüde belediye şirketlerince üstleniliyor.
Belediye şirketleri, özel hukuk tüzel kişisi statüsünde. Bu yüzden belediyelerdeki kamu kaynaklarının önemli bir bölümü; kamunun denetim alanı dışında kalan belediye şirketleri aracılığı ile özel hukuk hükümleri çerçevesinde kullanılıyor. Belediyelerin şirket kurmasıyla, mahalli ihtiyaçların kamu tüzel kişilikleri dışında gördürüldüğü, yerel yönetim ilkesiyle çelişir bir yapılanma modeli ortaya çıktı. Bu durum, yargı denetimi olanağını zayıflattı.
DENETİM DİYE BİR ŞEY YOK
İçişleri Bakanlığı’nın, belediyelerin mali denetimini yapma yetkisi, 2005 yılında AKP hükümeti tarafından kaldırıldı, dış denetim yetkisi Sayıştay’a bırakıldı. Belediyelerin mali işlemleri dışında kalan idari işlemlerin hukuka uygunluk ve idarenin bütünlü yönünden denetleme gibi kısıtlı bir yetkisi bırakıldı. Belediyeler üzerindeki Sayıştay denetimi de yetersiz. Kanuna rağmen, belediyelerde iç denetim diye de bir şey yok.
Hükümetin, HDP’li, DBP’li belediyelerden kaynaklanan yakınmalarının giderilmesi için “atanmış başkan” görevlendirilmesinden önce diğer yolları deneseydi, belki sorun daha kolay aşılırdı. Hani halkın oylarıyla seçilen yine halkın oylarıyla indirilebilirdi?
Bu köşenin okurlarına, kayyum atandığında bunun yanlışlığını 13 Eylül 2016 tarihinde yukarıdaki yazıyla duyurmuştum. Diyarbakır, Van, Mardin’in Büyükşehir Belediye Başkanları haklarında mahkeme kararı olmadan yine görevden alındı, yerlerine valiler kayyum atandı. Aslında. Türkiye’de seçilmiş başkanların da görevi sürdürmeleri için hiçbir garantileri yok… Yasalar tam uygulanmış olsa, etkili denetim yapılsa kayyuma gerek bile olmayacaktı.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/saygi-ozturk/belediyelere-kayyuma-gerek-bile-olmayacakti-ama-5289907/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

### ! ###

Anadilin…
Bayrağın…
Toprağım dediğin, vatan…
Geçmişin, mutfağın, milli içeceğin, tarihin gibi…
Paran, para birimin…
Milli bir değerdir, seni sen eden…
Dünyada başka insanlardan ayıran, senden olan ile birleştiren…
Parana, para birimine sahip çık…
Sanala kanma…
Plastik paraya…
Sahip çık diline, geçmişine, toprağına…
Nakit parana!

Dijitalleşmeyi siktirmeyin bana…
HAYAL…
Seni kontrol altına, baskı altına almak için kurulan bir tuzak, bir düzen…
Sahip çık…
Seni sen edene…
Özünü…
Ret etme!

Kâğıtsız ofis (büro)
Onlarca senedir > gerçekleştiremedikleri < bir hayal…
Olmuyor kâğıtsız, olmuyor…
Illa kimi şeyler ekstradan olamalı kâğıt üzerinde!

😊
Kafam bozuk, yok hastalıktan değil yazım hataları…
Bu sefer kafa kıyak!

Her şey akıl işi mantık işi, biraz sorar – sorgularsan, çözersin bu orospu çocuğu, ADI pezevenkleri

Seçimle gelen nasıl gider!..

Sevgili okurlarım, televizyonu her açtığınızda geçmekte olan altyazı haberlerini mutlaka görüyorsunuz.
Rakamları kafadan atıyorum, özetle şöyle:
-Dün falanca yerde 11 PKK’lı etkisiz duruma getirildi.
-Filanca yerde üç terörist uçaklarımız tarafından vuruldu…
Bu açıklamaların, bu haberlerin sonu gelmiyor.
Altyazılar bitip de haber saati gelince, bu kez aynı haberleri sunucunun ağzından uzun uzun dinliyoruz.
Her gün ve her saat, istisnası olmayan bir biçimde bu terör haberlerini izlemek zorunda kalıyoruz.
Ertesi gün aynı haberler bu kez gazete sayfalarında yer alıyor.
“Etkisiz duruma getirilenlerin” sayısı fazla değilse, iç sayfalarda!
Tabii bu arada yürekler parçalayan şehit haberleri de ister istemez geliyor…
★★★
Ne oldu böyle, biz durup dururken terör ülkesine mi dönüştük?
Medyamızda terörden başka verecek haber mi kalmadı?
Sabah aç televizyonu, aynı haberler…
Öğlen aç, gece aç aynı şeyler.
Bıktık artık, kusura bakmasınlar.
★★★
Her devlet doğal olarak terör örgütleriyle mücadelesini sürdürür. Türkiye Cumhuriyeti de bunu yapmaktadır ve yapacaktır.
Ama vatandaşın kafasında bıkkınlık, yılgınlık yaratmadan…
Bütün dünyaya adeta “Biz bir terör ülkesiyiz” mesajı vermeden…
Türk ordusu sınır içinde ve sınır dışında özgürce hareket ediyor, nice teröristleri “Etkisiz duruma” getirmeyi başardığı açıklanıyor.
Ancak bu kez de kafalarda kuşku oluşuyor:
“Yaa kardeşim bu PKK’lılar Çin ordusu mudur ki, herifler bu kadar öldürmekle bitmiyor!..”
★★★
Şimdi gelelim dün hükümet tarafından görevden alınan HDP’li belediye başkanları olayına…
Biliyorsunuz, 31 Mart yerel seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu’da çok sayıda belediyeyi HDP kazandı.
Yine sormak gerekiyor:
“Diyarbakır, Van ve Mardin’den sonra sıra acaba ötekilere mi, hatta CHP’li başkanlara mı gelecek, bu sadece bir başlangıç mı?”
Elimizde herhangi bir kesin veri olmamakla birlikte, bana sorarsanız “Olabilir” derim.
İkinci soru şu:
“Dün görevden alınan başkanlar madem teröre bulaşmıştır, hükümet bunların 31 Mart seçimlerinde aday olmasına, propaganda yapmasına nasıl ve neden göz yummuştur?”
Bu sorunun yanıtı gayet basit!
AKP, Doğu ve Güneydoğu’daki seçimlerden umutluydu.
Oralarda kazanma olasılığını (birkaç belediye dışında) çok yüksek görüyordu. Hatta seçim öncesinde arkadaşlarımıza konuşan parti yetkilileri “Bu kez durum değişik, oraları alacağız. Halkımız terörün ne olduğunu ve kendilerine nasıl zarar verdiğini
artık anladı. 31 Mart’ta onlara yüz vermeyecek” diyordu.
Ancak seçimle birlikte bu umutları suya düştü!
HDP sadece Diyarbakır, Van ve Mardin’i değil, il ve ilçeler düzeyinde epeyce sayıda önemli belediyeyi kazandı. (Türkiye genelinde Büyükşehirlerde aldığı oy oranı yüzde 10.34.)
Kars, Batman, Iğdır, Siirt, Hakkari gibi illerimiz de kazandıkları arasında idi…
AKP hüsrana uğramıştı.
★★★
Alın size bir soru daha:
Dün görevden alınanların gerekçesi sadece “Siyasi” mi, teröre destek vermek mi, Yoksa bu üç başkan hırsızlık, yolsuzluk falan yapmış mıydı?
Hırsızlık yolsuzluk konusunda kamuoyu ile paylaşılan herhangi bir belge ya da bilgi bugüne kadar ortaya çıkmadı.
Siyasi deyince akla ilk gelen özellikle şunlar:
-Belediyenin parasını örgüt için harcamak, örgüt elemanlarını belediyeden maaşa bağlamak, örgüt propagandası yapmak…
O halde bugüne kadar niçin hesap sorulmamış!
★★★
Ben hükümetin yerinde olsam, dünkü görevden almalar konusunda (eğer varsa) yolsuzluk olaylarını ön plana çıkarırdım. Ama o zaman AKP’li belediyelerde olup bitenler kamuoyuna nasıl açıklanacaktı!
HDP’li başkanların oralarda “Örgüt siyaseti” yapacağı önceden belliydi.
Sürecin bundan sonrasını merakla izlemeyi sürdüreceğiz!
Ancak hemen belirteyim, bu görevden almalar özellikle dış dünyada Türkiye’nin saygınlığını daha da azaltacaktır.
“Seçimle gelen seçimle gider” ilkesi bir kez daha yara almış, çiğnenmiştir.
Kayyum yolları şimdi yeniden açıldı, bu işin sonu nereye varır?..
Bir süre sonra CHP’li belediyelere de yansır mı, onu da görürüz bakalım!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/secimle-gelen-nasil-gider-5289882/

Ve kapanış

Yavrum benim, büyük ekonomist…
Her boku bilen…
Verilere bak verilere!

18:00 / 17:00

Dolar 5,7271
Euro 6,3533
Çeyrek altın 453,74
Borsa 96009

Sadece Allah belanızı vermiş diyorum, yürekten, canı gönülden ALLAH DAHA DA BETER ETSIN

Aslan miyav dedi Memur-Sen kükredi!

Gecenin köründe hükümetten memura iyileştirilmiş zam teklifi geldi. 2020 yılı için yüzde 4+4 zam yapalım denildi. Memur-Sen kükredi, isyan etti, kesinlikle kabul edilemez dedi! Bilmesem, “vay arkadaş” diyeceğim. Tiyatroyu seyredip sonunu merak edeceğim.
Cumhurbaşkanı’nın maaşına yüzde 26 zam yapıldı. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulan halen ne iş yaptığı belli olmayan Yüksek İstişare Kurulu daha ilk toplantısında kendi maaşlarına yüzde 40 zam yaptı! Ya memur? Yüzde 4+4!
★★★
Kurul üyesi Bülent Arınç’a kendi maaşına yaptığı zam soruldu; “Milletvekili ne kadar alıyor, emeklisi ne kadar alır, seni ne ilgilendiriyor kardeşim?” diye cevap verdi, kesmedi “Ne diye bir takım edepsizler yorum yapsın!” diyerek mum dikti.
Haliyle yaptığımın edepsizlik olduğuna beni ikna etti! Sonuçta bu yönetim sistemini biz istemedik mi? Kendine istediği zammı yapar. O da memur! Ya diğer memurlar? Teklif yüzde 4+4!
★★★
Ha yüzde 1+1, ha yüzde 5+5, ne fark edecek? Eninde sonunda Memur-Sen bunlardan birini kabul edecek! Gerçek enflasyon yüzde 10’dan az mı gelecek?
Sözleşmede, enflasyon farkı denince kaç artı kaç olduğunun bir önemi yok! Önce enflasyonu geçmesi gerek. Az kalırsa enflasyon farkına tamamlanıyor. Bu nedenle Memur-Sen geniş geniş davranıyor, zam istiyor. Yalandan da olsa prestijini toparlaması gerekiyor!
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO); “Memur-Sen gerçek ve bağımsız bir sendika değildir!” açıklamasında bulundu. Kayıtlara geçirildi. Uluslararası alanda meşhur bir sendika kendisi…
Nitekim sendikanın üye sayısı 2002 yılında 41 bin civarındayken, AKP iktidarıyla birlikte bir milyonu geçti. Diyanet hariç hiçbir yerde hatırı sayılır bir örgütlenmesi yokken, bugün en fazla üyeye sahip konfederasyon sıfatıyla pazarlık hakkı Memur-Sen’e tanındı.
★★★
Kamuda mülakat ne için var? Diyelim ki memur alınacak. Yurtdışına gönderilecek. Terfi alacak. Sırt kaşınacak. Hepsinin birleştiği yer mülakat!
SGK müdürlük sınavına 1200 kişi başvuruyor. Mülakatı 125 kişi kazanıyor. Kazananların 124’ü Memur-Sen üyesi… Şansın da böylesi! Öylesine parlak topluluk kendileri…
★★★
Memlekette gerçekte kaç memur var? Kim, hangi statüyle, nerede çalışıyor? İşe gidip gelen kaç kişi var? Kaçı bankamatik memuru? Kaç yerden maaş alıyorlar? Sayılarını bilen yok!
Esas, Türk-İş Sendikası gelecek yıl için yüzde 3+3’ü öptü başına koydu. Başkanı gayet pişkin koltuğuna geri oturdu! Bülent Arınç pazarlık etseydi sonuç ne olurdu?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/aslan-miyav-dedi-memur-sen-kukredi-5289895/

ILO, turkey diye ara
VEYA Memur-Sen diye