Veee bir BRAVO daha ki yalanım varsa ALLAH bin bir türlü belamı versin

O…
Parantez içinde yazdıkları var ya…
Yüzde…
BIN BEŞ YÜZ benim içinde geçerli, pazarlamacı adi pezevenk seni…
HIRSIZ…
Aynen benim içinde geçerli AMA nerede (…)

YINE…
Tüm yazısının bence EN ÖNEMLI yeri ve kelimeleri:

… yürütülen kişilikli politika ve etkin diplomasiyle…

Kişiliksiz, şerefsiz zibidiler sürüsü!

O beğenmediğiniz “eski Türkiye” gibi durabilecek misiniz?

Mustafa Kemal…
Yedi düveli dize getirdi.
Cumhuriyet’i kurdu.
Aynı zamanda CHP genel başkanıydı.
*
İsmet İnönü…
Mustafa Kemal’in dışişleri vizyonunu sürdürdü, mermi bile sıkmadan Hatay’ı topraklarımıza kattı.
CHP genel başkanıydı.
*
İsmet İnönü…
İkinci Dünya Savaşı’nda diplomatik mucize gerçekleştirdi, dünyada 75 milyon insan ölürken, Avrupa’da taş üstünde taş kalmazken, Türkiye’yi korumayı başardı, Hitler, Stalin, Churchill, Roosevelt arasından tereyağından kıl çeker gibi çekti.
CHP genel başkanıydı.
*
Bülent Ecevit…
Ambargo filan dinlemedi.
Kıbrıs’a çıktı.
KKTC’yi kurduk.
CHP genel başkanıydı.
*
Bülent Ecevit…
ABD’den İsrail’e İtalya’dan Kenya’ya kadar yürütülen kişilikli politika ve etkin diplomasiyle Apo’yu tuttu getirdi.
*
Lozan Antlaşması’nı imzalayan dışişleri bakanımız, İsmet İnönü’ydü.
Milletler Cemiyeti’ne bizzat Milletler Cemiyeti’nin davetiyle katılan ilk devlet olduk, hatta, dışişleri bakanımız Tevfik Rüştü Aras 1937 yılında Milletler Cemiyeti’ne başkan oldu, CHP milletvekiliydi.
Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı imzaladık, dışişleri bakanımız Hasan Saka, CHP hükümetinin başbakanıydı.
*
Namlu namluya geldiğimiz Kardak krizi’nde Yunanistan’a tükürdüğünü yalattık, çakıl taşımızı bile vermeyen hükümetimizin ortağı ve dışişleri bakanımız Deniz Baykal, CHP genel başkanıydı.
*
O beğenmediğiniz “eski Türkiye” buydu.
*
Tarih boyunca cumhuriyetimizi bağımsız, özgür, onurlu, saygın bir devlet haline getiren tüm kritik dönemeçlerde, CHP imzası vardı.
*
Güya yeni Türkiye kuruldu.
Sikindirik bi rahip yüzünden memlekete yaşatılan utanca bak.
*
(Yeminle söylüyorum…
Söz konusu vatansa, seni bile savunuruz, emperyalist tehdide karşı ulusal birlik ve beraberlik için sonuna kadar arkandayız.)
*
Hadi bakayım…
Dik dur eğilme de görelim!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/o-begenmediginiz-eski-turkiye-gibi-durabilecek-misiniz-2555100/

Ne muhalefeti, göt kıllı milliyetçileri

Ben siktir çekmekten, sikmekten bitap düşmüş halde gelişmeleri izlerken…
Sizler doymadınız kardeşim doymadınız AK Pezevenklerin bilmem nesini yemekten!

Her şeyiniz göstermelik, anlık…
AlYarak ekonomi etkilenmeyecek iddiasında…
Muhalefetinden tutun iş dünyasına…
Herkes ayakta(!)

Göt kıllı milliyetçileri…
Ki…
İçerir hakareti…
Yüreği gerçekten vatan ve millet için çarpana samimi, samimi.

Çok olmadı belki hatırlarsınız ki süreç daha yeni yeni hızlanmaya, kıvamına girmeye başladı…
Papaz bahane…
Iran meselesi!

Dün mü evvelsi mi teyakkuza geçen Israil savunma füzeleri…
Almanya’da mazot bir kırkı gördü. Hani ABD…
Tehdit etmişti Avrupa Birliğini, Iran ile ticari ilişkileri keseceksiniz kesmezseniz yaptırıma uğrarsınız diye. Tayyipistana da ettiği tehdidi. Hatırladınız mi?

Hah…
AB, iş adamlarına dedi ki sizler Iran ile ticari faaliyetlerinizi sürdürebilirsiniz, ABD yaptırımlarından dolayı uğrayacağınız zararı BIRLIK karşılayacak!

Sen bunu yapabiliyor, diyebiliyor musun?
Bak kardeşim…
Güçlü devletten falan yana, gazel okuyan okuyana…
Ekonomik ve askeri, teknolojik olarak ileri düzeyde değilsen ki değilsin…
Hem kel hem fodulsun…
Ayranı yok içmeye ama tahtıravanla gider sıçmaya!

Not:
Sonunda çözümü buldum…
Birkaç saat uyudum…
Balkon kardeşim balkon, kaç günlerden beri niye düşünemedim?
😊

Delirmeme ramak kaldı, acaba

Eşyalarımı toplayıp ormana kamp yapmaya mç gitsem?
Uyuyamıyorum, kuş uykusu. Sersem gibiyim. Çok sıcak…
Hastaneye bile gitmeyi düşündüm…
Dayanamıyorum.

Ve…
Hava durumu böyle devam edecekmiş!
Validede iyi değil, bak hanımın hiç problemi yok gibi. Maşallah
Evlattan korkuyorum, çok kilolu. İnsandan insana, bünyeden bünyeye değişiyor.

Allah belanı versin Kemal Kılıçdaroğlu, Allah senin de belanı versin Muharrem İnce
Ülke ne halde siz neler ile uğraşıyorsunuz…
Topunuzu Allah’a havale etmekten başka hiç bir şey gelmiyor elimden.

Aslında…
AK Pezevenkler ve Y-CHP’li adiler…
Her biri alının ortasına birer kurşun hak etti ya…
Neyse!

1950 SONRASI TOPLUMSAL OLAYLARIN SANATA YANSIMASI
http://earsiv.atauni.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/123456789/949/ayşe_uzun_tez.pdf?sequence=1

“ORTADOĞU’DA YAŞANAN GELİŞMELER VE YANSIMALARI”
http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/552.pdf


Tarihteki İlginç Olaylar
https://stratejikoperasyon.files.wordpress.com/2014/05/tarihteki-lgin-olaylar.pdf

Stagflasyon

Resesyon yani iki veya daha fazla çeyrek yıllık dönemlerde negatif, başka bir deyişle olumsuz, ters büyümesine, Enflasyon ise fiyatların his edilir ve sürekli artışına denir. Normal, sağlıklı ekonomilerde bu iki durumun bir araya gelmesi mümkün değildir. İşte bu duruma Stagflasyon denir.
Tayyipistani…
Bekleyen durum, bir yandan işsizler ordusu İmamın ordusuna karışırken, yallah, vallah, bismillah, maşallah birbirine karışırken FIYATLARIN sürekli yükselmesi, ekonominin gittikçe daralması!

Güçlü dünya lideri…
Dik dur s.k gibi…
Elbette gün gelecek kurtaracak, asacaklar seni!

Bu belirtilere dikkat

Kendime…
Bir küfür, bir küfür, bir küfür…
Kalk ulan yatma inek gibi…
Gittim…
Hiçbir şey yapmadan geri geldim iyi mi?!

Derece ısıyı 23 olarak gösteriyor, his edilen otuzun çok üstünde…
Nem meselesini geçenlerde anlattım, bilmem biliyor musunuz nedenini…
Balıklar sıcak havalarda derelerde neden ölür?
Yağmur yağmazsa, su devridaim yapmasa su ısındıkça sudaki oksijen oranı azalır da ondan…
Yani balıklar boğuldukları için ölüyorlar…
VE DIKKAT aynısı bizler içinde geçerli, nem oranı, ısıda falan his edilir derecede değişiklikler olursa…
Havadaki oksijen oranı o derece değişiyor. Bu yüzden ihtiyarlar, çocuklar ve özellikle kalp hastalarının problemleri var. Kalbim var mı yok mu vallahi billahi bilmiyorum…
His ettiğim sadece derin bir acı, yani olmalı…
Bu sabah dua ediyorum öleyim diye, annem duydu, Kara Mediha…
Öfffffffff…
Bir delirdi, ya kadın ne istersin benden?
Varım iste, sadece varım. Nefes alıyorum onu da alabilirsem.

Kalp çarpıntısı…
Dudak ve dil kuruluğu…
Mide bulantısı, baş dönmesi…
Cildin…
Kuruluktan olağanüstü buruşması…
Doğru hastaneye, sıcaklar ile ilgili. Az insan ölmedi!

Dolar 5,04…
Euro 5,86 Tayyip Lirası…
Ananın AMI!

Tek kelime ile: BRAVO

Sizler okumaktan ben yazmaktan bıktım, vaktinden çok evvel gazete okumaya fırsatım oldu. Kıpırdayamıyorum.

İmam hatipler niye boş kalıyor?

1940’lı 50’li yıllarda dünyaya gelenlere “baby boomer” deniyor. Amerikalıların icat ettiği bir terim… İkinci Dünya Savaşı bitiyor, geleceğe dair umutlarda çiçekler açıyor, adeta dünyada yeniden hayat başlıyor, doğum hızında “patlama” yaşanıyor, yani “baby boom” oluyor. Baby boomer nesline ait insanlarımız, şu anda 60’lı 70’li yaşlarını sürüyor. Ortak özellikleri teknolojiden uzak olmaları… Yetişme çağlarında, evlerinde işlerinde, hayatlarını kolaylaştıracak cihazlar yoktu, kendi işlerini kendileri yapmaya alışıktırlar. Yaşamak için çalışmadılar, çalışmak için yaşadılar, iş sadakatleri inanılmazdır. Hem çocuklarına, hem ana-babalarına bakmak zorunda kalan nesildiler. Mecbur insan’dılar. Kanaat etme duyguları yüksektir.
*
60’lı 70’li yıllarda dünyaya gelenlere “x nesli” deniyor. Şu anda 40’lı 50’li yaşlarını sürüyorlar. Otoriteye uyumlu ebeveynler tarafından yetiştirildiler, bu yüzden otoriteye saygılıdırlar, aidiyet duyguları yüksektir. Disiplinlidirler. İşlerinde sabırlıdırlar, çalışırlarsa, yükselebileceklerine inanırlar. İşleri, hayatlarının tamamını kaplar. Bu nedenle birden fazla işle meşgul olma yetenekleri pek yoktur, genellikle “hobim var” diyebilmek için hobi edinirler. Teknolojik icatların çoğuna bizzat şahitlik etmişlerdir… Bulaşık makinesinden bilgisayara, cep telefonundan sosyal medyaya, hemen hepsini, çocuklarıyla aynı anda görüp kullanmışlardır. İster istemez, teknolojiye adapte konusunda çocuklarının gerisinde kalmışlardır.
*
80’li 90’lı yıllarda dünyaya gelenlere “y nesli” deniyor. Şu anda 20’li 30’lu yaşlarını sürüyorlar. Çağ atlayan nesil bu… Kuşaklar arasındaki farklılığın en fazla hissedildiği nesil… Bireysel özgürlüklerine düşkünler, ailelerini şüphesiz seviyorlar ama, aileden bağımsız olmak istiyorlar. Para, tapu, mal mülk biriktirmek için yaşamak istemiyorlar, güzel yaşamak için yeterince çalışmak istiyorlar. Bu nedenle, bir an önce yönetici olmak için, bir an önce kendi işlerini kurmak için, çok sık iş değiştiriyorlar. Ebeveynlerine göre çok daha iyi eğitimliler ve gerçekçiler, küt diye söylerler, acımasız eleştirirler. Otorite sevmezler, kendilerine kural dayatılmasına katlanmazlar. Saçmalığa tahammül edemezler, kendilerinden yapılması istenen bir işin saçma olup olmadığı, yapılmaya değer olup olmadığı, hayati önemdedir. Sosyal medyanın kendilerine verdiği sanal özgürlük sayesinde, günlük yaşamda görüşlerini dile getirme kabiliyetleri yüksektir. Rengarenktirler, kuşaklar arasında farklılıkları en zengin nesildir. Sporu sporcu olmak için değil, bireysel beklentiyle, sağlıklı yaşam için yaparlar. Sanata kültürlü olmak için değil, akranları arasındaki rekabet nedeniyle yaklaşırlar. Zamanı çok iyi kullanırlar, aynı gün içinde hem çalışıp hem eğlenebilirler, ertelemezler, sıraya koymazlar.
*
2000’den sonra dünyaya gelenlere “z nesli” deniyor. Bugün en büyüğü 18 yaşında… Diğer tüm nesillerden farklı olarak internet teknolojisiyle doğdular, oyuncak sevmiyorlar, ipad türevleriyle oynuyorlar, sosyal medya üzerinden sosyalleşiyorlar. Bebekliklerinden itibaren internet kullandıkları için, aynı anda üç beş konuyla ilgilenebilme yetenekleri var. Sinema seyrederken twitterdan mesaj atabildiği için, sizi dinlerken başka yere bakabilir, saygısızlık yapıyor zannedersiniz, halbuki kulağı sizdedir. Tüm nesiller arasında fikirleri en çabuk tüketen nesildir, çok beğenirken, hemen ertesi gün sıkılabilir. Geleneksel yöntemlerle eğitebilmek çok zordur, eğitiminin önemli bölümünü internetten aldığı için, neyi bildiğini neyi bilmediğini kestiremezsiniz.
*
Toplum, böyle bir şey.
*
Devinim halinde sürekli gelişiyor, farklılaşıyor, alışkanlıklar beğeniler istekler beklentiler davranışlar değişiyor.
*
Sen kafayı takmışsın, x y z, hepsini komple “imam” yapmak istiyorsun.
*
Nesiller arasındaki farklılığı sadece “dindar nesil” veya “dindar olmayan nesil”den ibaret sanıyorsun.
*
Yedi defa milli eğitim bakanı değiştirmene rağmen, habire sınav sistemini değiştirmene rağmen, çocukları neredeyse zorla kolundan tutup kaydetmene rağmen… İmam hatiplerin yarısından fazlasının boş kalma sebebi bu.
*
Kontenjanı sınırlı tutarak, nitelikli öğrenci alınan, gönüllülük esasıyla çalışan imam hatip sistemini, herkese zorla dayatılan, hobaraaa diye girilen, akademik başarısı yerlerde sürünen, mütedeyyin ailelerin bile fellik fellik kaçtığı bir sistem haline getirmenin sebebi, bu.
*
Memleketin bütün okullarını imamlaştırayım derken…
Aslında imam hatipleri imha ettiğini farketmeme sebebin de bu.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/imam-hatipler-niye-bos-kaliyor-2553416/

Bana bir şeyler oluyor, KORKUYORUM

Dün…
Sadece haberlerde okudum…
Bir kadın bebesiyle birlikte teröre kurban diye…
Bu sabah haberlerde sıfatını görünce KENDIMDEN UTANIYORUM ama vallahi billahi aklımdan geçti…
İnsanlığımı yitirdim sanki, korkuyorum kendimden, UTANIYORUM…
İyi ki geberdin dedim, sadece türbanlı olduğu için…
EMINIM…
Zaten bu yüzdendir bu satırlar, benim gibi birçok insan var…
Akçe Kazanma Partisi, Atatürkçülüğü Katletme Partisi…
AK Pezevenkler…
Memleketi, BIZLERI ne hale getirdi!?

Sizi bilmem ama ben sanki insanlığımı yitirmeye başlıyorum…
İçimdeki kızgınlık, öfke…
Kine dönüşmeye başladı, çok tehlikeli…
KORKUYORUM…
İnsanlığımı, sevgi, şefkat, empati, dayanışma duygularımı kaybetmek istemiyorum…
Adalet duygumu…
Allah beni ve benim gibi his etmeye başlayanları af etsin, insanlarımız af etsin…
Ne hale getirdiler beni, bizi!???

Ama doğru ama yanlış dini duygular ile başını örten insanları…
BILMEDEN…
Anlamadan, onlara doğruları öğretemeden yargılar oldum, önyargılı, peşin hükümlü…
KORKUYORUM, çok KORKUYORUM!