Nazike

😊
Çakma kolonya ile dezenfekte olma ayaklarına kolonya komasına giriyor…
Dedik ya çakma kolonya…
Tayyipistan ora, her şey çakma…
Uydurma…
Bir Quantum felsefecisinin ağına düşüp evrene akmaya çalışırken parkta başka kadınlar ve yine çakma gurularyla* sosyal mesafe kurallarına uymamaktan tutuklanıyor…
Suat öldü gerçi, filimde eşi rolündeki insan…
AMA…
Çilesi bitmedi.

Nedendir bilmez Önder…
Başındaki manyaklar…
Hüsnü komisere benzetir kendisini. Hep böyleleri gelir bulur beni.

INAN BANA…
Ver odunu, üç övün yemek üç övün odun…
Odun olmak en iyisi.

* GURU NE DEMEK, NEDİR? TDK’YE GÖRE ANLAMI
Guru kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir.
Guru, Sanskrit dilinden Türkçe’mize geçmiştir.
TDK’ye göre guru kelimesi anlamı şu şekildedir:
– Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse

Borsa 1167 Tayyip Silahlı Kuvvetleri

Ve CNN Türkiyeli piyasa verilerini eskisi gibi yayınlamıyor…
“Halk Tv”
Halkı FAZLA Sözcü Gazetesi gibi…
Veriyor dövizi, VIRGÜLDEN sonra iki rakamla…
Anlatmadım mı ULAN dördün önemini?

SOR KENDINE…
Suriye…
Libya…
Beleraus falan…
Şimdilerde Ermenistan – Azerbaycan…
Her biri vekalet savaşı değil mi, kim kimin ile mücadele içinde…
Kimin arkasında….
KIM VAR?

Demedim mi????
Yıllardan beri TSK BITTI…
Bir cacık olmaz onlardan bundan sonra…
Tayyip Silahlı Kuvvetleri…
Yok…
Mehmetçik hala Mehmetçik, senin benim evladım…
Emir – Komuta zinciri…
Ama “komutanları”
BILMIYORUM kimin çocukları?

*

Ağzımı yüzümü sikecekler…
Kolaysa…
Bir deneyin!

Kanadas Außenminister: Exportstopp in die Türkei wegen Beteiligung am Bergkarabachkonflikt

*

MOSSAD…
Israil istihbarat ÖZEL birliklerinden en küçüğü…
3000 kişi falan oldukları tahmin ediliyor…
AMA…
TÜM DÜNYADA nam saldılar…
>>> İstisnasız HERKES korkuyor onlardan <<<

SPD WEITER im sinkflug. bir sey dememe gerek yok degil mi?

MUTLAKA

*

ESENYURT!

2008 verlieri, günceli yayinlayamam!

*

İstanbul’u özledim…
Mezarları…
Korona umurumda değil, karantina!

İmkân ve ihtimal yok…
Beni evde tutamazsın.

Ekonomik gücüne göre sırasıyla Çin – Rus – Iran üçlüsü VE Tayyipistan dış siyasetinin YETERSIZ, düşüncesiz, hesapsız REZALETI

Anlamadınız…
Anlayamadınız yıllardan beri bir göt verenler sürüsü tarafından “idare” edildiğinizi…
Bir hırsız çetesi…
Belki…
Anladınız ve bile bile bu durumu kabul ediyorsunuz…
Günü kurtarma bahanesiyle, geleceği görmeden, düşünmeden.

INAN…
Yazdığım, anlattığım şeyler…
Hava atma…
Kendini önemli gösterme ve VEYA hayal ürünleri değildir, gayretleri, cabaları…
Değildir.

Kimi deneyimler, kombinasyonlar eseri desem…
“Analiz yetisi”
Hayatin öğrettikleri, yerinde olur…
Bu kulun…
Girip çıkmadığı, parmak atmadığı konu kalmadı gibi VE siyaset oldum olası…
Tehlikeli hobilerimden biriydi…
Bu konuda…
Kimsenin namına ve hesabına çalışmam…
KIMSENIN!

NOKTA

“Taraf olmayan bertaraf olur”
Bunlar pezevengin bizzat-i sözleriydi…
Yok…
Laf demedim, sözleri…
Doğru çünkü doğru bir tespit…
Yeri gelir Çine GÖT VERIR…
Yeri gelir Amerika’ya, olmadı bu sefer Avrupa’ya…
Rus’a…
Ya kime ne zaman ne verdiği belli olmayan bir göt veren…
Herkese boncuk dağıtan…
Senelerden beri hangi iddiada bulunur Önder?

Bu ülkeye dost lazım iddiasını gündemde tutarım…
Tabii ki devletler arası münasebetlerde dost kavramı yoktur…
Menfaatler birliği kavramı daha yerinde olur…
Böyle tipler…
KIMSEDE…
Güven duygusu uyandırmaz…
Ne ekonomik ne siyasi nede askeri.
NOKTA

Sinsi…
Müslüman kalleşler siyaseti…
Getirecek bu ülkeye felaketi!

Üstü kapalı yazdım yazacağımı…
Vaktim YOK…
Halim YOK…
Oma bekler beni!

*

Ve döviz düşüyor…
😊
Eyyy anam ey!

Çin – Rus ve Iran üçlüsü mü?
Had belli, saf belli…
Taraf belli!

Hadi ben gitti

*

Çıkarın at gözlüklerini, çıkarın. Görün gerçekleri DÜNYA salt siyah beyaz değildir

Feci bir halsizlik, feci…
Ama gitmeliyim. ÖNEM SIRASINA GÖRE

oku

oku

oku

Bu ise benim neler anlattığımı anlayabilene:

oku

Çevre bilinci öyle mi…
Milliyetçilik falan?

Uzunnn zaman oluyor haberini yapmıştım…
O genç bilim insanının…
Japon kızı…
Ve >>> Tehlikesiz <<< atom enerjisi…
Greta zillisi…
Öyle güzel sikiyorlar ki sizleri!

*

Lavrov açıklaması…
Akdeniz’e Kürt koridoru…
SURIYE…
Hani Tayyip “güvenli bölge kuracaktı”
HANI TÜNNELER FALAN…
> yazamıyorum gerisini <
Bir BOP hikayesi…
MOLLAR ayakta dur ki bu vatan ayakta kalsın…
Allah’ım ne günlere kaldık(!)

>>> Lütfen MUTLAKA okuyunuz <<<

Yazmış anlatmışımdır, Sözde Ermeni Soykırım iddiasını

Baba

İzlediniz mi haberlerde bilmem…
Bir otobüs şoförü…
Tazminat 351 bin Lira, yıllar sonra öğreniyor biyolojik babasının kimliğini…
KADIN MILLETI, kime…
Kimlere bacak açtığı belli mi?

Yüzde 1 milyon güven gerekli!
KOCAMAN BIR NOKTA

Çok ağır bir it’am değil mi?
Ama…
Hayatin gerçekleri!

*

Yine haberini vermiştim…
Kafkaslar; Kırgızistan…
İnşallah…
Gerisinde yanılıyorumdur.

*

Ulan orospu…
Sen oraya buraya DINCIYI taşırken iyi…
Millet PKK ve benzerlerini KULLANDIGINDA kötü öyle mi?

*

Uzi Gal

Kanada falan, hani ülkende altın çıkaran…
Ambargo vesaire…
En sevdiğim silahlardan biridir…
GÜVENILIR…
Ulan Önder bu silahı anlatmadı mı…
NEDEN üretildiğini…
Ve VEYA Rus’un tabancalarını falan, özel kurumları için ürettiğini…
Bırak…
Uzayı, füzeyi…
Arabayı SEN böyle şeyler…
ÜRETEBIL…
Yine “yeter”
Önder…
Bunları NEDEN anlattı, anlatıyor?

Izmirlimmm

Mary
4 Ekim 2020

Mary.

İrlanda’da dünyaya geldi.

Ülkesindeki büyük kıtlık nedeniyle ABD’ye göçetti.

1900 yılıydı.

New York yakınlarındaki Oyster kasabasına yerleşti.

Sekiz ayrı evde aşçı olarak çalıştı.

En son, zengin bir ailenin çiftliğinde aşçıydı.

Oyster’da tifo salgını başladı.

Takır takır ölümler yaşanıyordu.

New York’un ünlü hekimleri kasabaya geldi, araştırmalar yaptılar.

Hastaların ortak bir özelliği vardı.

Hepsi, Mary’nin çalıştığı evlerin sahipleriydi.

Nasıl olur diye kafa yordular…

Mary’nin şeftalili dondurması pek meşhurdu, pek lezzetliydi, aşçı olarak çalıştığı çiftlikte bolca dondurma yapıyor, onlar da seviyor diye, daha önce çalıştığı evlerin sahiplerine de dağıtıyordu.

Hekimler bu dondurmadan şüphelendi.

Acaba bayat şeftaliyle yapıyordu da, ondan mı hastalık yayılıyordu?

Hayır.

Hem şeftali bayat değildi, hem de salgın başladığından beri dondurma dağıtmadığı halde hastalık yayılmaya devam ediyordu.

Aylarca araştırdılar, cevap aradılar, işin içinden çıkamadılar.

Neticede, Mary’e test yapmaya karar verdiler.

Bingo!

Mary pozitif çıktı.

Tifo belirtisi göstermiyordu ama, taşıyıcıydı.

Kendisi hastalanmıyordu, etrafındaki insanlara bulaştırıyordu.

ABD tarihinde ilk’ti.

O güne kadar ABD topraklarında canlı tifo taşıyıcısı görülmemişti.

Bir insanın, hasta olmadan hastalık taşıyabileceği tahmin bile edilemezdi.

Hemen karantinaya aldılar.

North Brother adası’ndaki küçük bir hastaneye yatırdılar.

Gazeteciler önce kasabaya, sonra adaya üşüştü.

“Tifolu Mary” lakabını taktılar.

Hunharca manşet yaptılar, toplum için tehdit olduğunu yazdılar.

Mary üç yıl boyunca bu karantina adasında yaşamak zorunda kaldı.

Ameliyatla safra kesesini almak istediler.

Korktu.

Kendisini iyileştirebilecek olan bu ameliyata izin vermedi.

Üç uzun yıl boyunca ilaç tedavisi uyguladılar.

Hiç işe yaramadı.

Üç yıl boyunca 163 dışkı örneği verdi, 120’si pozitifti.

Safra kesesi enfekteydi, sürekli bakteri üretip bağırsaklarına salgılıyordu, asla iyileşmiyordu.

Bu kadar uzun süre karantinada kalmaya dayanamadı, dava açtı.

“Hastane benim için hapishane oldu” dedi.

Haklı bulundu, davayı kazandı.

Mahkeme başkanı, bir daha sakın aşçılık yapmaması ve sürekli ellerini yıkaması şartıyla, serbest bırakılmasına karar verdi.

Mary maalesef mahkemenin şartına uymadı.

Sahte soyadı kullanarak Manhattan’da aşçılık yapmaya başladı.

Üstelik, bir hastanenin doğumevinde aşçı oldu.

Aslına bakarsanız, başka çaresi yoktu. Geçinebilmek için mutlaka çalışması gerekiyordu, yemek pişirmekten başka iş bilmiyordu.

İki ay geçti geçmedi, Manhattan’da tifo salgını patladı.

Peşpeşe ölümler görülüyordu.

Hastalığın izi sürüldü, Mary’e ulaşıldı.

Mahkeme kararına uymadığı için derhal tutuklandı.

Öfkeli bakışlar altında yargılandı, ömür boyu karantina kararıyla, yeniden North Brother adası’ndaki hastaneye gönderildi.

Tam 23 yıl boyunca bu adada karantinada kaldı.

O dönemki tıbbın ilkel koşullarında başka çıkar yol bulunamamıştı.

İnsanlık tarihinin en uzun süreyle karantinada kalan kişisi oldu.

1938 yılında 69 yaşındayken son nefesini verdi.

Tifodan ölmedi.

Zatürreden öldü.

Otopsi yapıldı.

Safra kesesinde hâlâ canlı tifo bakterileri taşıyordu.

Talihsiz Mary, halk sağlığı kavramının sembol isimlerinden biri oldu.

Hastalık taşıyan bireylerin insan haklarını ihlal etmeden, toplum sağlığını nasıl koruyabiliriz?

Bu soruya, Mary’den sonra kafa yorulmaya başlandı.

E, şimdi bakıyoruz…

Sağlık bakanımız “her vaka hasta değildir” diyor.

“Belirti göstermeyen pozitif’leri sorun olarak göremeyiz” diyor.

(Testleri pozitif çıkan ama belirti göstermeyen vatandaşlar, hasta sayılmıyor, virüs taşıdıkları halde günlük vaka tablosuna yazılmıyor.)

Yani diyor ki…

Mary hasta değildir, aşçılık yapmaya devam edebilir, sakıncası yok!

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/mary-6066021/