Hallooooooooooo…
Es ist Krieg!
Zivilist…
Erinnert euch mal an Irak, AN Syrien…
Es ist noch gar nicht (so) lange her!
>>> Jugoslawien <<<
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ∙ Ne mutlu Türküm diyene, diyebilene
Hallooooooooooo…
Es ist Krieg!
Zivilist…
Erinnert euch mal an Irak, AN Syrien…
Es ist noch gar nicht (so) lange her!
>>> Jugoslawien <<<
Atatürk bir asker olduğu halde mümkün olduğu kadar savaşın dışında kalmak isterdi. Şu sözlerinin derin anlamı vardır: „Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti savaşa sürüklemek taraftan değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir“.
Bu sözler, dahi bir askerin savaşın ne zaman yapılabileceğini gösteren bir ölçüsüdür. Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas barıştır. Savaşın bir millet için ne demek olduğunu ve neler getirdiğini en acı ve açık biçimde gören, yaşayan Atatürk, büyük zaferin kazanılmasından sonra hep barışçı bir siyaset izledi.
Yurtta barış, milli birlik ve beraberliğin sonucudur. Vatandaşlar birbirlerini kırmadan, birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duyarak yaşamalıdırlar. Bu memlekette esenliği sağlar ve aslında gelişmenin, kalkınmanın ve demokrasinin de en önemli şartlarındandır.
Cihanda barış ise, devletlerin aralarındaki çekişmeleri, çeşitli anlaşmazlıkları görüşerek, anlaşarak çözümlemeleridir, insanlık ideali ancak böyle gerçekleşebilir. Devletlerarası savaşlar sadece acı, kan, gözyaşı ve felâketler getirir, kazananlar da pek çok şeylerini yitirmiş olurlar, öyleyse ancak ve ancak son çare olarak savaşa gidilmelidir. Esas olan savaş değil, barıştır. Atatürk Lozan Antlaşmasından sonra pek çok sorunu barış yolu ile çözümlemiştir.
„Barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa Türkiye onu can atarak karşıladı ve yardımını esirgemedi“ diyen Atatürk’ün bu tutumu, Türkiye’nin dış siyasetinin temel düşüncelerinden biri oldu.
*
>>> !!! <<<
>>> !!! <<<
AMerika Ukraynalı başkana “tahliye” teklif etmiş…
Kabul etmemiş.
Her ZAMAN…
VARDIR…
Yol ve yöntemLER
>>> Teknolojide <<<
ILKLER
*
EVET…
Bende TAKDIR ETTIM…
>>> cesaretini <<<
Geçmişin avukat bile OLSA…
Bir komedyensin, bir kukla.
*
Kent NEDEN düşmedi?
Büyük bir ihtimal ile dışarıdan destek…
AMA…
Ukraynalılarda da kararlılık ve YÜREK.
INAN…
Bu gibi durumlarda…
Koordinasyon…
Çok önemli!
Neyse gerisi sonra, dükkânda.
UND…
Ich sage NUR Satelliten Staaten…
Gestern euer verhalten…
China hat verstanden.
Elf zu was weiß ich was(!)
Leute…
Fickt die Menschen nicht, nur weil sie apolitisch sind…
Und haut ab, lasst mich in Ruhe…
Ich schreibe nur, notiere meine Gedanken, meine Gefühle!
Zugegeben…
Es ist überhaupt schwer zu versehen…
Die nationale Politik…
International das Interessengeflecht auseinander zu dividieren…
Zu sehen…
Zu fühlen den ganzen scheiß „zu verstehen“
Offfffffffff…
İnşallah olmaz, Rus hackerLER…
KIRMIZI ALARM…
Kızıl ötesi deme bana!
*
Kızıl ötesi mi?
Görmez insan gözü.
*
INAN…
Bir harf bile, VAKTINDEN…
Çok ÖNCE!
Bedel ödeyeceksin Türkiye!
Çakallar, kurtlar, köpek balıkları…
Kurtlar sofrası, kapalı kapılar…
Silah sanayisi hisseleri zirve yapar.
“Neden ağlıyorsunuz” diye soruyor gazeteci Ukraynalı bir kadına…
“Belki kocamı bir daha hiç gömemeyeceğim” diye cevap veriyor kendisine, sürerken bebek arabasını önünde.
İnanır mısınız iddiadan ÖTE…
İstihbarat…
Kent henüz düşmemiş ama haberlerde diyorlar…
Zamana bakar, perde arkası
SONRA
Nedensiz…
Asla ve kata…
Haaa…
Anlarsın, anlamazsın o başka!
Öcüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü…
Korku, KORKU…
“Medya”
Niyetiz ne uşaklar?