Evet…
Kimler geldi kimler geçti…
Yolcu…
Yok ben hancı değilim, kalbim olan…
Ve O odada, bu ameliyatlı kalpte…
Yerin baki!
Boş ver hatun…
Sen…
Son günahımsın, son kalacak olan.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ∙ Ne mutlu Türküm diyene, diyebilene
Bugün cebindeki para eriyip gittiyse, borcun katlandıysa…
Bir kuru inat uğruna, korku, gerekli önlemleri vakti saatinde almayana borçlusun…
Seni dünyaya alay konusu etti, içine sindirdin…
Zaten dünyada itibarin yoktu, olanı yerle bir etti, içine sindirdin…
Sattı, savdı, pazarladı malını, mülkünü…
O karı pazarlayan pezevenk gibi mal gibi, sen sanki maması, sermayesi…
Sesini bile çıkarmadan içine sindirdin…
Paranı da pul edince sesini çıkarmadın…
Pes vallahi…
Dolar 4,46…
Euro 5,18 ile günü kapadı.
Geçelim…
İki yabancı şarkısını bilir misin?
Evet…
İki yabancı, biri erkek diğeri dişisi…
İki yabancı birleşirse, girerse cinsel ilişkiye…
Doyum sonrası bile kalır iki yabancı…
OLMAZSA ikisinin arasında, bulunmazsa gizliden gizliye bir bağ, bir köprü…
Tüm zorlukları aşan bu iki insanı birleştiren…
Yoksa aradaki tutkal sevgi denilen, harç ki kimisinde yüz yılları aşan destan…
Aşk…
Öyle bir harçtır ki iki yüreği bir eden, cinsel birliktelikte…
İki vücuttu eriterek bir eden iste O yoksa kalır iki insan yine iki yabancı…
Ama varsa…
Tek vücuttur, tek yürek, gözler bir görür, dil bir söyler…
İki yabacı bir olur, bir insan ve dayanır, göğüs gerer hayata, kahpe feleğe…
Birlikte…
Eller kenetlenince.
Neden anlattım bunları size biliyor musunuz?
İster okumuş ol ister kör cahil…
İnsansan, yüreğin varsa…
Sevip, sevilebiliyorsan, en güzeli aşk ile seversin kadını, erkeği, Allah’ı aşk ile…
Birde vatanı tutku ile göğüs gerersin tüm zorluklara, aşarsın Ferhat gibi dağları…
Pes etmesin, teslim olmasın…
Kalbin olur sana pusula, olur sana göz…
Samimiysen sevginde, aşkında…
Kalbinin sesi kulağında çınlar, kalbinin gözü içini sevgiyle doldurur ve ayakların seni yârin kollarına götürür. Kanmaz ki seven yürek kör şeytana…
Sevgi dediğin boş yemin aşksa…
Ama SEN (…!)
Yok kardeşim yok ne senden ne bizden olur ne köy ne kasaba!
Evet ya sonra? Sonu hüsran olmasın da!
Kanma yalancıya, seni kandırana…
😊
Sözlerim sana değil gülümmm, sana değil!
Pinokyo…
Sen benim pinokyomsun, kara gözlü, kara kaşlı kocaman burunlu pinokyo!
Lütfen Sayın Dündar’ı okuyun ve uyarılarını DIKKATE ALIN.
—
Seçim günü bizi bekleyen en büyük tehlike!..
30 Mayıs 2018
Bugün size, büyük tehlikeyi anlatacağım.
“Millet İttifakı”nı oluşturan, CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin ekipleri, sandık güvenliğini sağlayabilmek için canla başla çalışıp örgütleniyorlar. Örneğin; CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir milletvekili adaylarından Mehmet Ali Çelebi ve arkadaşları www.sandikgucu.com üzerinden gönüllü sandık görevlilerine eğitim veriyor, daha sonra da toplantılar düzenleyip bu süreci pekiştiriyorlar. Mehmet Ali Çelebi yurdu dolaşarak 16 Nisan referandumunda boş bırakılan ve bu nedenle hile yapıldığı iddialarına konu olan sandıklardaki görevli eksiğini gideriyor. İYİ Parti’nin “Sandık Ordusu” da https://bulut.iyiparti.org.tr/basvuru.php’ye yapılan başvuruları büyük bir titizlikle değerlendiriyor. Keza Saadet Partililer de…
* * *
Hedef; üç partinin imkanlarını ortak bir platformda bir araya getirip yurt genelinde muhalefet temsilcilerinin görev almadığı hiçbir sandık bırakmamak.
* * *
Seçim günü bu görevliler sabah 06.00’da sandık başında olacaklar. Tüm oy pusulaları ve zarfların sandık kurullarınca mühürlenmesini sağlayıp, oy verme işlemini gün boyu gözleyecek ve sandıklar kapandıktan sonra da ıslak sayım tutanağının bir fotoğrafını çekerek, ortak bilişim merkezine gönderecekler.
Diyelim ki sistem kusursuz işledi ve yurt sathındaki tüm sandıklardaki görevliler, mükemmel bir çalışma sergileyerek ıslak tutanakların görüntülerini merkeze geçtiler.
Peki bu durumda seçimin kaderi tamamen güvence altına alınmış olacak mı?
Maalesef hayır!
Nedenini anlatayım:
Biliyorsunuz daha önceki seçimlerde YSK, resmi sonuçları kendi internet sitesinden açıklamaya başlayıncaya kadar medyanın sonuç yayımlamasını yasaklar, ancak bu yasağa hiçbir kuruluş uymazdı.
Yine öyle olacak. İddiaya göre; Anadolu Ajansı ve TRT, YSK’nın yasağı kaldırmasını beklemeden sonuçları hızla duyurmaya başlayacak. Onları, artık neredeyse tümü yandaş olan televizyonlar ve gazetelerin web sayfaları takip edecek. Böylece YSK izin verinceye kadar Cumhur İttifakı’nın açık ara kazandığı yolunda bir algı yaratılmış olacak.
Seçimin kaybedildiğini düşünen muhalefetin “Sandık Ordusu” da moral çöküntüsü içinde sandıkları terk edecek…
* * *
Geçmişte bu algı operasyonuna karşı yurttaşların doğru bilgileri alabilecekleri Doğan Haber Ajansı (DHA) gibi kuruluşlar vardı. O nedenle yandaş ajansların algı operasyonları bir noktaya kadar etkili oluyor, gerçek rakamlar kısa sürede şişirilmiş sonuçların yerini aldığından amaçlarına ulaşamıyorlardı.
Ancak bu seçimde seçmenin böyle bir imkanı bulunmayacak!
Çünkü DHA da yandaş olduğundan, Anadolu Ajansı ve TRT ile senkronize çalışacak!..
* * *
Durun, daha bitmedi! O gece büyük ihtimalle sosyal medya da karartılacak!
* * *
Operasyonu durdurmanın tek yolu var:
Millet İttifakı Bilişim Merkezi’nin aynı zamanda MİLLET AJANSI gibi çalışabilmesi…
Eğer böyle bir yazılım yapılır, gerekli organizasyon sağlanır ve MİLLET AJANSI, iktidarın emrindeki ajanslarla aynı anda gerçek sandık sonuçlarını kamuoyuna duyurmaya başlayabilirse, yandaşların seçimi oldu bittiye getirmeleri önlenebilir.
Tehlikeyi durdurmanın başka yolu yok!..
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/ugur-dundar/secim-gunu-bizi-bekleyen-en-buyuk-tehlike-2438150/
Gelelim benim uyarılarıma…
HER ŞEY, AKLINA GELECEK VE GELMEYECEK HER ŞEYI DENEYECEKLER
Uyanık olmalısın.
Dün Frankfurt bağlamında yazacaktım vaz geçtim…
Yıllardan beri süren bir mücadele, Frankfurt – Londra arası…
Para babası, Bankacılık sistemi…
Paraya daralırsan ne yaparsın?
Ödemelerini yapmazsın, öyle ki çok dara düşersen aç bile kalırsın öyle değil mi?
Borç ararsın…
Satılacak bir şeyin kalmazsa…
DÜNYA ÂLEM ILE PAPAZSAN, kim güvenecek verecek sana para?
Yalancıysan, sözünde durmuyorsan…
Güvenilirliğini yitirdiysen, din kardeşlerin bile vermez para, bırak yasaklı olmalarını bir tarafa…
Osmanlı ve kapitülasyonları…
Batı oyunu, Bizans çarkı…
Putin gibi değilsen akıllı ve bilgili, yoksa ardında adam gibi adam olan danışman…
Önleyemezden, boyun eğmezsen, hala ayakta ve ben buradayım diyemiyorsan bunca baskıya…
Bırak dik durmayı, sert duruşu, bükülüyorsa, boyun eğiyorsa onca Viagra’ya rağmen küçük kuşun…
Hani sende olmayan, yersin böyle y.rağı…
Oturursun götün üzeri!
Saddam misali…
Heveslendirdi batı, git dedi gir Kuveyt’e…
Sonrası malum değil mi, eyyy zibidi…
Dilenirsin İngiliz önünde…
Allah biliyor ya kim bilir ne tavizler verdin af etsinler diye!?
Amerika, Trump görüşmez seninle…
Seni bırak adam, hayvan yerine bile koymuyorlar orada…
Ama böyledir Avrupa, bati dediklerimiz…
Biri över diğeri yerer…
Oyalar…
Şark kurnazlarını, göbeğini kaşıyan takunyalı…
Seni gidi seni, Kasımpaşa ayısı!
Göreceğiz hafta sonuna doğru ve kesinlikle haftaya…
Nasıl ve ne derece dayadın totonu O tarafa…
Eskilerin dediği gibi tecavüz kaçınılmaz olursa…
Zevk al bari…
Zevklendin mi?
Bana bak hoca…
Tamam…
Doktoru gönderelim(!)
Ama…
Doktor bile yanlış tedavi için, yanlış yol ve yöntem kullandığı için…
HESAP VERIR, vermek zorundadır…
Verdirirler ulan verdirirler…
Sen, sizler…
Kulağından çekip yüce divan önünde…
Hesap ver diyecek, diyebilecek misiniz?
Sen bundan dem vur, bunu anlat bize, bizlere…
HESAP SORULACAK MI?
Söyle.
Dada…
Cani dolma istemiş, sarma…
Demiş annesine “Ananay bana dolma yapsın!”
Harıl, harıl sarıyorlar…
Pezevenge bak ya, küçük herifime…
😊
Onun ki can da benim ki patlıcan mı?
Nenden kimse sarmıyor bana sarma veya yapmıyor içli köfte…
Niye kardeşim niye?
Ben…
Boşuna demiyorum milyar şahit lazım diye…
Erkek demeye…
Çeyrek diye!
Çok ufak bir “pürüz” kaldı, belki bugün öğleden sonra…
Adam Köln’den gelebilirse…
Olmadı…
Allah nasip, kısmet ederse bu hafta. En geç haftaya, en geç!!!
Sorun…
Her zamanki gibi Önder…
Emir eri, eli kolu bağlı beklemede, telefon gelecek…
Hazır ol da!
Bir bilseniz…
Aynı anda nelerle uğraştığımı, uğraşmak zorunda kaldığımı…
Eşzamanlı!
Biliyor musunuz…
Ömür böyle geçti…
Oldum derde deva, yeminle öyle. Altına girip üstesinden gelemedigim, kalkamadığım yok gibidir…
Bir tek, bir tek kendi kendimin doktur olamadım…
Bulamadım…
Olamadım, derdime deva!
Atatürk…
Bilim, ilim – irfan sahibi bir insan. Mantığa, bilgiye, bilime çok önem veren bir insan…
SÖYLE…
Allah, Peygamber aşkı için söyle…
Böyle bir insan hiç yüce dinimize karşı olabilir mi?
Unutma…
Yazmışımdır, anlatmışımdır Müslümanlığın altın devrini…
Yüz yıllarca Peygamber Efendimizin ölümünden sonra…
Resmi…
Sanatı, musikiyi…
Güzellikleri, ilerlemeyi!
Sonra?
Evet, sonra sözde Müslüman yozlaşmaya başladı, ilimden, bilimden uzaklaşmaya başladı…
Peygamber Efendimiz, insan resim edilmezmiş…
Yok kardeşim yok…
Tabii ki takdiri Allah’a ama tutturduğun yol Allah’ın yolu, Peygamber Efendimizin öğretisine çok uzak.
Kadında bir, erkekte!!!
—
Kusura bakmayın, eğilemiyorum…
Fotoğraflama, ellerim titriyor eğilince, nefesim kesiliyor.
—
Ben…
Benim olana sahip çıkarım, yoktur ayrım…
Ölmüşüm ve dirim, birdir benim için!
“Sabah serinliğinde” Oma’ya gittim, bir haftayı biraz geçirdim…
Yoktu halim…
İyi ki gitmişim, taze çiçek aldım, çiçekler kurumuş, öksüz kalmış yetim…
Keşke…
Ah keşke yetişse elim kolum…
Ülkeme, sevdiklerime, Sevdama, sarı pipime, koca göbekli Kadir’e, babama, tüm ölmüşlerime.
Emanettir yine sevdiklerime, güvendiklerime…
Bilirim temizlerler, paklarlar, bakarlar, eksik etmezler duayı…
Giderim veya gideriz, bayramlarda en azından yanlarında olmaya özen gösteririz.
Hayat bu, yaşam dedikleri…
Böyle bir şey, alın yazısı, feleğin kahpeliği…
Vatan dediğin doğduğun yer değilmiş, doyduğun yermiş öyle derler…
Çok doğru söylerler…
Deliye…
Her gün bayram derler ya…
Benimki öyle bir şey, dua, cemaatin birliği, cumadan cumaya…
Hayır…
Bayramdan, bayrama, anneler, babalar günü yıldan yıla…
Yok kardeşim, yok…
Benim için her gün, her Allah’ın günü…
Birlik, birliktelik, ana, baba, kardeş, evlat, yâr…
Eş ve dost, akraba, ölmüşümle birlikte dirilerimle…
Benim için her gün, her Allah’ın günü…
Bayram…
Kalbimde olan sevdiklerimle…
Biraz ya biraz…
Azıcık…
Sende benim gibi deli olmayı denesene!
Dolar 4,49…
Euro 5,21, yok be anam, babam yok nerede…
Keşke…
Keşke Türk’ün aklı başına gelse…
Euro’nun düşmesi İtalya ile ilgili. Tayyip haberlerinde derler dördüncü büyük ekonomi…
Birincisi, AB kurucu üyesi…
BIRLIGIN…
Gerekliliğine ve gücüne inanan…
İkincisi Avrupa ekonomisinin üçüncü büyük iktisat sahibi…
Hükümet, hani önerdiler ya bir > Profesörü < dedi New York’ta okudum, özenti…
New York üniversitesi yalanladı, sallanıyor İtalya, korkuyor Avrupa…
Onunla ilgili!
—
Acaba aşağılık duygusu mu, özgüven eksikligi mi?
İnsan…
Neden kendini olduğundan farklı göstermeye çalışır?
İşte soru bu!
New York üniversitesinden mevzun olsam ne olur, olmasam ne olur?
Ben…
Lise terkim, yani orta okul diplomam var…
İyi de be kardeşim…
Ben…
Yine ben değil miyim???
“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!”
Böyle der Hz. Mevlânâ…
Daha dün yazdım, bakma ettiğim küfre, kafire…
Sinir bırakmadılar, aile içi şiddet benzeri, çaresizliğin bir ifadesi…
Beni öyle eğittiler, yerine göre…
Ben söylediklerimle ve yaptıklarımla gösteririm kendimi. Mümkünse…
Ahenk ve uyum içeresinde!
—
“Bana balık verme, balık tutmayı öğret!”
Çok isterdim gerçekten çok…
Ama halim yok!
BILIYORUM, EMINIM…
Öğretebileceğim…
Verebileceğim çok olur benim…
Gücüm yok, kuvvetim.
Bu linki gözün gibi koru, belle…
En iyilerinden biri…
https://www.robsonmartins.com/inform/issuu/
Doğrudan linki vardır, yasa dışı “Kütüphaneye”
Kocaman bir hazineye…
ISSUU dediklerine…
https://issuu.com/
Ve ara bul bu eseri, indir VE oku…
Dede der ki MUTLAKA, bir solukta!!!
Thomas De Koninck – Yeni Cehalet ve Kültür Problemi
Benden bugünlük sanırım bu kadar, çok ama çok beterim…
Çok bıktım…
Ölümü beklerim.
Yok…
İster üzerine alın, ister alınma…
Hani insan aptallığının sınırı yoktur ya..
Sikecek bir şeyde kalmadı!
Acaba daha var mı, kaldı mı?
Ülke deneme tahtasıydı ya…
Çıraklıktan, “büyük ustalığa”, birde gururla söylüyor “hapisten çıktıktan sonra…”
Bir hükümlü, bir suçlu…
Organize suç çetesi başı, irticanın odağı!
Ya al aşağıya edecek, hesap soracaksın…
Veya kulu, kölesi olacaksın!