Kulüpteyim bekliyordum, en kısa zamanda Alman cumhur ve başbakanına, hatta basın açıklaması niteliğinde bir bildiriyi almalıyım kaleme. Kiliselere varana kadar!!!

Ulan hayvanlar, evet…
Sözüm size sözde Müslümanlar, sizler Müslümansanız bizler neyiz?

Neden tepem FECİ attı?
Yazmayacağım, eğer biraz tanıdıysanız beni ipuçlarından anlarsınız nedenini…
Almanya’da “dün” cereyan eden üç gelişme, aslında iki…
Üçüncüsünü ne zamandan beri yazacağım, yazamadım. Ondan başlayalım…
Aslında HAK, yeminle hak. Başkaca sözden anlamayacaklar. Yüce dinimizi, Peygamber Efendimizin öğretilerini iki paralık ettiler!

Olay Avusturya’da başladı, Almanya’ya yansıdı…
Orada, bilindiği üzere sağcı bir hükümet var iş başında, eh Almanya “muhafazakâr” ama olabildiğince demokrat ve çoğulcu bir görünüm vermekle birlikte gerçekten insana saygılı, bireye ve haklarına!

NOKTA

Bunun tartışılacak hiçbir yani YOK…
Avusturya, DIKKAT kreşlerde ilk okullarda > türbanı < yasaklama eğiliminde…
Aloooo…
5-6, 8 – 10 yaşında çocuklardan söz ediyoruz. Çocuk, çocuk…
HAYVANLAR…
Çoğaldıkça çoğalıyor, ses çıkarmayınca azıttıkça azıtıyorlar. OLSA…
Mümkün olsa cenine türban bağlayacaklar(!)

Almanya’da çok ciddi şekilde tartışılmaya başlandı…
YASAKLASINLAR…
Hatta para cezasının yani sıra hapse bile atsınlar!

HAK, anlıyor musunuz HAK!!!

Avrupalı…
Bizler değil…
Adamlar iyi kötü yaşananlardan ders çıkarıyorlar. Alman Dışişleri Bakanı, “Türk” siyasi partilerinin ki kasıt AKP, bu kararı tüm gönlümle destekliyorum! Seçim mitinglerini istemiyor.

Bu zibidilerin >>> etkisiyle <<< verilen bir tepki…
Haliyle salt bu şekilde, şımarık çocuk gibi…
“Ben Müslümanım, ben Müslümanım” diyerek SAPKIN düşünce ve hayat anlayışlarını başkalarına > dayatmaya çalışan < sapıkların yansıra birde eline silah alanlar var…
Tüm bunların etkisinde alınan bir karar olsa gerek…
Ve ben…
Buna elimden geldiği oranda karşı duracağım çünkü biliyorum en geç iki, üç nesil sonra Almanya bizim yaşadığımız tüm sorunları yaşayacak. YAZMAYACAKTIM ASLINDA…
Evet, açık vermeyecektim. Olmuyor…
Almanya’nın Bavyera eyaleti…
Bir görseniz, tabiatı, insanları ile şıp diye âşık olursunuz, severim, çok severim oraları…
TÜM kamu binalarında, kurum ve kuruluşlarda…
Haccın…
Açıkça asılması talimatını verdi(!)

Bu bir “ihtiyar bunağın”, bir siyasetçinin kendini yeniden seçtirme gayretidir…
Açıkça görülmektedir ki DIN…
Siyasetçiler tarafından dünyanın her yerinde >>> kendi ikballeri için <<< kullanılmaktadır. Müsaade edemem, izin veremem…
TÜM gücümle karşı koyarım!!!

Çağdaş bir toplumda…
Devlet…
Tüm toplum katmanlarına, tüm düşünce ve siyasi – ekonomik…
Dini görüşlere eşit mesafede, ilkeli olmalı, OLACAK, olmak mecburiyetinde!

Osman varken, Osmancık ile uğraşmayacaksın!

Böyledir iki nokta arasındaki en kestirme yol…
Doğrudur…
Bugün yazdığım mail TAM etki gösterdi.

Yeminle böyle, kimseye ispat borcu his etmem, kendimi ispatlamak zorunda his etmem…
Desteksiz, dayanmadan, yaslamadan 30 atış yaptım…
Bittim, parmaklarımı oynatmaya halim kalmadı. Haaa…
Her noktaya 5 atış, her beş atıştan en az ikisi siyahta…
Artık siyahin neresinde sorma…
😊
Siyah mı siyah kardeşim, bu kadar yani.

Başkanla uzun uzun konuştuk…
SORUN YOK…
Silberbachhalle çok yakında!

Gerisi yarına…
Sevdiceğim ilginden ötürü teşekkür ederim, korkma, endişelenme benim için…
Allah ne yazdıysa O olacak…
Yeter be canimin içi yeter, BAK…
Yazdım, biliyorum okudun başkana maili…
Haberlerde dikkatini çekti mi bilmiyorum ÇOK ÖNEMLI gelişmeler…
Almanya’da…
Yarına bebeğim, yarına. İyi geceler, öptüm Kirazlarımı, elmacık kemiklerimi.

İnan yorgunluktan titriyorum. Bu hayata daha ne kadar dayanırım bilmem.

kafamı kurcalayan bir şey var

Soner Beyin tarifi…
Anladığım kadar…
ABD vari başkanlık sistemi…
İyi de bunlar Kasımpaşa vari, „Türk“ misali bir sistem getirmemişler miydi?

Tek sözüm var…
Gözünü dört aç, Bizans’ta oyun…
Bunlarda kahpelik bitmez!

Eğer bu siyasetse, lanet olsun böyle siyasette. Ne yenisinin ne eskisinin tüzüğünü ıvır – zıvırını bilmem, bilmekte mecburiyetimde yok. Aydınlattığınız için teşekkür ederim Soner Bey. Bence OKUNMALI!

Umarım yanıltmaz
24 Nisan 2018

Her kafadan bir ses çıkıyor.
CHP kaynıyor. Oysa…
Bir yıl önce yazdım.
Tarih 21 Nisan 2017 idi.
Şöyle dedim:
“Tom Perez adını duydunuz mu?
Ya, Keith Ellison ismini işittiniz mi?
Donald Trump ya da Hillary Clinton’ı biliyorsunuz!
Biri, Cumhuriyetçi, diğeri Demokrat Parti’nin başkan adayıydı.
Peki, Perez ve Ellison kim?
Tarih: 25 Şubat 2017.
ABD’de bir seçim oldu. 8 Kasım 2016’da yapılan başkanlık seçimini kastetmiyorum. Bu başka seçimdi…
Demokrat Parti ‘genel başkan‘ seçimi yapıldı.
Perez ve Ellison, ulusal komite başkanlığına aday oldu.
Tom Perez kazanarak Demokrat Parti Genel Başkanı oldu!
Bu sonuç, Perez’in 2020 ABD başkanlık seçiminde Demokrat Parti’nin adayı olacağı anlamına mı geliyor? Hayır…
ABD’de parti genel başkanlığı ayrı, devlet başkanlığı adaylığı farklı!
Şunu demek istiyorum:
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı CHP’de tartışılmaya başlandı.
Sanırım… Anayasa değişikliği tam olarak anlaşılmış değil!
Hanımlar, beyler artık tek adam rejimine geçildi.
Bu sistemde devlet başkanı/cumhurbaşkanı seçtiremediğiniz takdirde; partinin de, genel başkanın da çok etkisi/hükmü yok.
Kılıçdaroğlu, 3 Kasım 2019 seçiminde aday olacak mı?
Hiç sanmam.
O halde…
Kılıçdaroğlu artık bir Tom Perez’dir.
Gereksiz polemiklerle günleri geçirmenin zamanı değil…”
Bu yazının üzerinden bir yıl geçti.
KILIÇDAROĞLU’NUN MİSYONU
Bir yıl önceki yazıma şunu eklemeliyim:
Başkanlık sisteminde “başkan”/ “tek adam” kuş¬kusuz kuvvetli konumdadır; ama kongre’de/meclis’te ağırlığı yoksa icraat yapma gücü sınırlıdır.
Kongre/meclis, kanun yapma, denetleme ve onay konumundadır ve çoğunluk isterse sistemi tıkayabilir.
Kafanızı karıştırmadan şunu yazayım:
Diyelim Erdoğan cumhurbaş¬kanı seçildi; ama AKP Meclis’te çoğunluğu bulamadı.
Veya:
Diyelim Erdoğan kaybet¬ti; ama Meclis’te çoğunluğu AKP sağladı.
Ne olacak?
Her iki durumda da siyasal kriz kaçınılmaz olacak!
Cumhurbaşkanı/ “tek adam” kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönete¬ceğini sanabilirsiniz; ama Mec¬lis, çıkardığı kanunlarla bunun önüne geçebilir. İsterse cumhur¬başkanının elini ayağını bağlar.
Meclis çoğunluğu, cumhur¬başkanını/ “tek adamı” kendine mecbur hale getirebilir. (Erdo¬ğan Meclis çoğunluğuna rağ¬men idari sıkıntıdan bahsedip erken seçime gittiğini açıkladı. İleri de neler yaşanacağını öngö¬remiyor demek!)
İşte… Burada “kilit konum¬da” olan politikacıların başında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğ¬lu olacaktır!
Şunu demek istiyo¬rum: CHP’nin başında bulun¬mak -hele yeni tüzük değişikli¬ğiyle- milletvekillerini belirlemek demek.
Yani:
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı¬na aday olmasa da parti lideri olarak siyasetteki ağırlığını tamamen kaybetmiş olmayacak.
İcracı konumda olmasa da do¬laylı yoldan, icraatları/siyaseti belirleyen konumda olacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun kendine böyle bir “misyon” seçtiğini düşünüyorum.
Bakınız:
“ADAY OL” OYUNU
Kılıçdaroğlu’nun karakterini severim:
Erdemli, alçak gönüllüdür.
İncelik doludur, iyidir.
Özverilidir. Sadedir. Gösteriş¬sizdir.
Kibir, küstahlık, açgözlülük, öfke, kıskançlık lügatında yazmaz.
Her türlü şiddetin düşmanı, barış gönüllüsüdür.
Temkinlidir. Dirençlidir. Sağdu¬yuludur.
Ama…
Vaatlere, iltifatlara ve insanla¬ra çabuk kanar!
Duygusallığı, akılcılığının önü¬ne geçiverir.
Bir siyasi liderde bu kişisel özellikler iyi midir, bilmem!
Gördüğüm:
Pazar günü yaptığı siyasi hamleyle AKP-MHP ittifakı¬nı şoke etti.
Kılıçdaroğlu politikanın inceliklerini/gerçeklerini öğ¬rendi!
Şunu kavradı:
Sözlere değil, eylemle¬re inanmak!
Adalet Yürüyüşü bunun ilk adımıydı. Pazar günü yaptığı ise, “büyük iktidar yürüyü¬şünün” önemli adımı oldu. Yani değerli “bir adım” daha attı… (Dün neler yaşandı; Deniz Baykal sayesinde 1994 seçimi kaybedilerek Erdoğanlara-Gök¬çeklere siyasi yol açıldı!)
“Bir bölen” dönemi kapanı¬yor!
Uzlaşı dönemi başlıyor. Yeni siyasal sistem zaten bunu dayatıyor.
Baykal’ın dün yapmadığını bugün Kılıçdaroğlu yapıyor. Sırf koltukta oturabilmek için yapılan alicengiz oyunlarına/ politik kurnazlığa tamah etmiyor.
Gerçekçi davranıyor: Aday olduğu takdirde kazanma şan¬sının olmadığını biliyor. Meral Akşener’i geçip ikinci tura kal¬masının bile zor/ riskli oldu¬ğunu tahmin ediyor. “Şah” iken “şahbaz” olmaya çalışmıyor! AKP’nin “aday ol” çağrısına-o¬yununa aldırış etmiyor!
Siyasette tecrübe çok önem¬lidir:
Kılıçdaroğlu iki turlu seçi¬min strateji savaşı olduğunu acı bir deneyimle öğrendi. Ek¬meleddin İhsanoğlu hatasın¬dan ders çıkardı!
Evet…
Erdoğan’ın 24 Haziran’da¬ki ilk turda seçilemediğin¬de AKP’de büyük kırılma ya¬şanacağını tahmin etmek zor değil.
Hep “kazanmaya” alışmış Er¬doğan -hele duygusal yapı¬sından dolayı- mutlaka hata yapacaktır.
“Nasıl olsa kaybetmez” diyen kitlelerin, hep “kazananın” ilk kez kaybettiğini görünce ikin¬ci turda sandık başına gitme isteği- heyecanı artacaktır.
Kılıçdaroğlu artık bu tecrübeye sahip.
Kazanacak nitelikli aday çı¬karacağını tahmin ediyorum.
Umarım bizleri yanıltmaz…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/umarim-yaniltmaz-2367418/

İzmirlim yazmış, az ve öz

15 iyi insan
24 Nisan 2018

“Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil gibi kategorilere ayrılırlar. Halbuki bu kadar karmaşık değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.” (Albert Einstein)

Aptallar için uzuuun uzun yazmak isterdim ama…
CHP’li 15 iyi insan İyi Parti’ye geçti.
Kötüler çılgına döndü.
Hepsi bu.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/15-iyi-insan-2367448/


Bu…
Önderin sözü, özü A. Einstein ile ayni…
Bana göre de iki çeşit insan vardır…
S.kenler ve s.kilenler!

Ne biri ne diğeri olmaya çalıştım…
Daima birincisinden kendimi ve sevdiklerimi korumaya çalıştım!

Ekmeleddin meselesi

Al Kemal’i, Meral’i…
Partileri içeresinde sivrilenleri…
Bakma Y-CHP, İyi diye…
Yazarım hep kahpe milliyetçi diye, ULAN HAYVAN OGLU HAYVAN…
Rahmetli Gazi Paşadan, Atatürk’ten daha milliyetçisi…
Geldi mi?

Milli Hezeyan Partisi…
Türk İslam sentezi!

Hani…
HDP, olmasa içlerinde faşisti, yok Türk değil Kürt dincisi – sözde milliyetçisi…
Demirtaş…
İnanmışım samimiyetine, yok ettiler adamı, çürür Tayyip zindanlarında…
Hep derim en azından “ilkeli”, diğerlerine nazaran daha ilkeli HDP’li.

Zamanıdır, vakti…
Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’si…
Ve tüm diğerleri…
El ele, omuz omuza vermeli.

Ne diyor g.t kıllarının başı?
“Cumhurun başı”
El, kol, parmak yapılmaz ben yükseklerdeyim inersem aşağıya veririm ağzının payını…
Ulen hırbo…
Sorunda burada ya zaten, sen olsan cumhurun başı, gerçekten hepimizin başı…
En başta ben yırtarım ağzını sana laf söyleyenin. Adi hırsız, çete başı…
Adam ol da adam diyelim, saygı gösterelim Kasımpaşa ayısı!

Temel Karamollaoğlu, kişinin isminde hayır, meymenet yok ama lafta, sözde eder ağzı…
KANMA…
Bak zihniyete ki Necmettin Erbakan’ı…
Baykallı…
Aratır oldu kulağı geçen boynuzları!

İttifak de koalisyon de ne dersen de…
Kemal’in ismi var kendisi yok piyasada yıllardan beri…
Olmayacak, yok öyle bir niyeti cumhurun başı. Meral desen dünden hevesli…
Anlaşamazlarsa, uzlaşamazlarsa…
Sıra Abdullah’ta!

Yok ya heriflerin aklini başından almış dinci…
Yok ne gördüğü ne bildiği.

Tamam…
Kötünün, beterin bir iyisi…
Ama MECBUR MUYUZ dinciye, mecbur mu bu millet çere – çöpe…
Yok kardeşim yok, inan bana yok…
Vatan diyen, millet diyen, bilim diyen, çağdaşlık diyen…
Yürekten Allah diyen yok bu kahrolası topraklarda…
Gençler…
Çocuklar, biliyorum içinizde ne çok bozulmamış cevher var…
Gezi gibi, gürletin tüm Türkiye’yi!