Ülke tarihinin en büyük rant oyunu muhalefetin gündemine girmedi
Cumhuriyet Gazetesinde, “Emsalsiz ihanet: Ülke tarihinin en büyük rant oyunlarının boyutunu açıklıyoruz” ve “Ülke tarihinin en büyük rant oyunu: Doymamışlar” başlıklarıyla iki gün üst üste yayınlanan haberlerin konusu, kamu kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde İstanbul’da gerçekleştirilen 76 “inşaat projesinde” yapılan imar yolsuzlukları. Haber, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) uzmanlarınca hazırlandığı belirtilen bir dosyada yer aldığı ifade edilen son derece çarpıcı tespitlere dayanıyor. Haberde yer alan bilgiler, “bürokrasiyi azaltmak”, “kamu idaresini hızlı iş yapar hale getirmek” adına, devlet yapısında yaratılan tahribatı çok net bir şekilde ortaya koyuyor. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı bakanlıkların İstanbul’a ‘ihanet ederek’ kenti parsel parsel ranta açtıkları ortaya çıktı” cümlesiyle başlayan haberde; hangi projede, yasalara ve plana aykırı olarak ne kadar fazla inşaat hakkı kullanıldığı, fazladan kullanılan imar hakkının maddi değeri ayrıntılı olarak listelenmiş.
Bu yazıda amacım, söz konusu yazıları okuyarak kolayca ulaşabileceğiniz bu bilgileri tekrar etmek değil. Müteahhitlerin cebine ekstradan 240 milyar lira aktarılmasına neden olduğu belirtilen, söz konusu fazla inşaat hakkı kullanma olayının, dağ başında değil, İstanbul’un ortasında nasıl olup da gerçekleşebildiği…
Bunun için öncelikle kamu mülkiyetindeki bir arsa üzerinde inşaat yapmanın nasıl mümkün olduğu/olabildiği konusunda kısa da olsa bilgi verecek, devamında ise bu arsa üzerinde inşaat yaparken atılması gerekli adımları, hangi aşamalarda hangi kamusal denetimlerin söz konusu olduğunu ya da olması gerektiğini sizlerle paylaşacağım.
YAPSATÇILIK
Kamu mülkiyetindeki arsalar üzerinde, satılmak üzere konut, alışveriş merkezi vb. ticari yapı yapmanın iki yolu var. Birincisi söz konusu arsayı satın almak ya da özelleştirmeler yoluyla elde etmek, plan değişikliği yaparak konut, AVM, vb. kullanım biçimine dönüştürmek, ikincisi ise plan değişikliğinin esas olarak arsa kamu elindeyken yapıldığı, “hasılat paylaşımı” olarak adlandırılan ve AKP iktidarı süresince, kamu arazilerinin özelleştirilmesine yönelik bir araç olarak oldukça yaygın bir şekilde kullanılan devlet arsası üzerinde yapsatçılık.
Cumhuriyet Gazetesinin haberi, bir dönem Başbakanlık Yüksek Devlet Denetleme Kurulu raporlarına, KİT Komisyonu çalışmalarına da yansıyan ve bütünüyle ayrı bir araştırmayı hak eden konunun bu aşamasıyla değil, bu aşamadan sonra gerçekleştirilen kısmıyla, yani söz konusu projelerin inşa edilme süreçleriyle ilgili.
3194 sayılı İmar Kanunu’na göre, imar ve uygulama (parselasyon) plan bulunan bir alanda/parselde inşaat yapabilmek için öncelikle, imar planı üzerindeki bilgilerin, söz konusu parsel özeline yönelik olarak yer aldığı “imar durumu belgesinin” ve binanın nereden ve nasıl kotlandırılacağını gösteren “yol kotunun” alınması gerekiyor. İkinci aşamada, söz konusu imar çapı ve yol kotunda yer alan bilgilere uygun olarak binanın mimari projesinin çizilmesi, üçüncü aşamada, inşaata fiilen başlanabilmesi için gerekli olan İnşaat Ruhsatının alınması, dördüncü ve son aşamada ise, yapının ilgili mevzuata, Yapı Ruhsatı ve eki belgelere (proje, vb) uygun olarak inşa edilmiş/tamamlanmış olduğunu belgeleyen/belgelemesi gereken Yapı Kullanma İzni (İskan izni) belgesinin alınması gerekiyor.
İKİLİ BİR YAPI
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, söz konusu işlemlerle ilgili olarak ikili bir yapı oluşturmuş durumda. Yasanın 7. maddesine göre, yukarıda saydığımız 4 aşamadaki işlerin tamamının, yazıya konu olan projelerin sınırları içerisinde yer aldığı ilçe belediyelerinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi öngörülürken, “Büyükşehir belediyesinin imar denetim yetkisi” başlıklı 11. maddesine göre, Büyükşehir Belediyelerinin, ilçe belediyelerinin imar uygulamalarını denetleme yetkisi bulunuyor. (*)
Yazının sonunda linkini verdiğim, Cumhuriyet Gazetesinin haberi içerisinde yer verilmiş olan proje listesine bakılarak, imar planına ve mevzuata aykırı şekilde, fazla inşaat alanı kullandığı belirtilen projelerin, hangi ilçe belediyelerinin sınırları içerisinde yer aldığını belirlemek mümkün. Genel olarak bakıldığında, “bu konu özelinde parti farkının söz konusu olmadığını gösteren”, CHP’li ve AKP’li belediye başkanlarının yönetimindeki belediyelerin birlikte yer aldığı bir liste söz konusu.
Sonuç olarak, projeyi gerçekleştiren şirketlere haksız kazanç sağlanırken, şu an itibarıyla yasallığı tartışmalı duruma düşmüş olan konut ve işyerlerini satın alan sıradan vatandaşları mağdur eden/edecek, başta ilgili belediyeler olmak üzere kamu kurumlarının saygınlığını tartışılır hale getiren çok ciddi bir iddia söz konusu.
Olayı daha da korkutucu kılan husus, Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmış olan söz konusu iddianın, hele ki yeni bir yerel seçime gidilirken partilerin adaylarının kim olacağının konuşulduğu bir ortamda, ne saygınlıkları tartışılır hale gelen ilgili kurumların yöneticilerinin ne de iktidarıyla, muhalefetiyle siyaset kurumunun gündemine dahi girmemiş olması. (**)
Ahmet Müfit
Odatv.com
(*) Eğer yapının yapıldığı yer Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeyse ve istisnai bir durum olarak bu yetkiler, Büyükşehir Belediyesi ya da Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından kullanılmıyorsa.
(**) İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan, ilgili haber metninde de yer verilmiş olan kısa bir açıklama dışında.
Kaynaklar:
(1) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1121907/Emsalsiz_ihanet__Ulke_tarihinin_en_buyuk_rant_oyunlarinin_boyutunu_acikliyoruz.html, (2) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/1123028/Ulke_tarihinin_en_buyuk_rant_oyunu__Doymamislar.html (3) http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.3194.pdf (4) http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5216.pdf
https://odatv.com/ulke-tarihinin-en-buyuk-rant-oyunu-muhalefetin-gundemine-girmedi-04111824.html