Bakma SADECE bir bilişimciyim, üstelik mektepli değil alaylıyım…
Anam soğan, babam sarımsak…
Enderunlardan gelme değilim…
Edebiyat-ı Aliye1, Ulum-ı Şer‘iye, Ulum-ı Hukukiye, Ulum-ı Tıbbiye, Fünun2 ve Ulum-ı Edebiye…
Ama ömür geçti buralarda, mekteplerde, insanlar arasında…
Hem de ne akıllılarla, ne dehalarla…
Servet-i ilmiye ne kadar önemlidir…
Bu sayede görürsün, anlarsın menab-i serveti3, kesb-i servetin4 meşakkatini…
Yanlış zîfünun5 olarak seçtiğin felaketine sebebiyet verendir…
Bir cünun6 varoluşlardan gelip, herkese künun7 olmasıdır…
Neresindedir tüm bunların âsâr-ı8 sanat?
Hovarda gibi, miras yedi gibi satıp – savmanın…
Sonrasında dara düşmenin, mahareti, hüneri neresindedir?
Servet-i akl9 bunun neresindedir?
Bir hafta oldu olacak, yârin son…
Bak dövize nasıl dalgalanır, Yazmıştım 4 ve 5 civarında, ben bile yanıldım…
Dedim kendilerine bu kadar güvendikten sonra dolar belki iner 4,01 bilemedin 4,10’a…
Aynisini Euro için düşündüm, dedim 4, 5 civarında…
Türk milleti yenemdi Türkiyeliyi…
Yok bak düşmüyor, biraz…
O kadarcıkda olsun bunca faiz artışı karşısında…
Ama yabancı alacak bunların karılarının, kızlarının, analarının bacaklarını omuzlarına!
1 Edebiyat fakültesi
2 Fen
3 Zenginliğin kaynakları
4 Para kazanma
5 Çok şey bilen, maharet sahibi olan
6 Delirtmek, delilik, çıldırmak
7 Bir şeyi gizlemek, saklı tutmak
8 Sanat eseri
9 (evet aynen böyle yazılır) akil zenginliği, akıllılık
—
Servet-i Fünun Döneminin Genel Özellikleri
1) ‘Sanat için sanat’ ilkesine beğlıdırlar.
2) Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Cümle istediği yerde bitebilir.
3) Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir.
4) Onlar ‘her şey şiirin konusu olabilir’ görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siayasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir.
5) Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
6) ‘Sanatkârâne üslup’ ve yeni bir ‘vokabüler’ (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır.
7) ‘Kafiye kulak içindir’ görüşünü benimserler.
8.) Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır.
a) Batı’dan aldıkları ’sone’ ve ‘terza-rima’
b) Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat)
c) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler
9) Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar.
10) Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar.
11) Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir.
12) Roman tekniği sağlamdır.
13) Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır.
14) Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir.
15) Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir.
16) Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmışlar ve Batının ilim, sanat ve edebiyatından yararlanmaya çalışmışlardır.
17) Dîvan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale getirilmiştir.
18) “Sanat, sanat içindir” anlayışı hakimdir. Bu yüzden sanatçılar halk yerine aydın zümreye seslenmişlerdir.
19) Ortaya koyulan edebî ürünlerin ağırlık noktasını aşk, tabiat, merhamet, sanatkârın kendi günlük yaşayışı ve yakın çevresi gibi ferdî konular ve psikolojik tahliller teşkil eder.
20) Şiir, hikaye, roman, edebi tenkit, makale ve mensur şiire çok önem verilerek bu türlerde Batılı örneklere ulaşılmış; tiyatro, mizah ve edebiyat tarihi gibi türler sönük kalmıştır.
21) Bu dönem şairleri, Dîvan edebiyatı nazım şekillerinin pek çoğuna yer vermediler. Verdiklerinde ise çok büyük değişiklik yaptılar. Ayrıca Fransız şiirinden aldıkları sone-terza-rimo gibi Batı edebiyatını klasik nazım şekillerini kullandılar.
22) Hece vezni önemsenmemiş, bu vezinle sadece çocuk şiirleri yazılmıştır. Aruza önem verilmiştir. Nazım, nesre yaklaştırılmıştır. Göze göre kafiye değil, kulağa göre kafiye anlayışı benimsenmiştir.
23) En kusurlu yönleri, dil ve üsluptur. “Sanat, sanat içindir” anlayışı ile hareket ettikleri için, konuşma dilinden uzaklaşarak, anlaşılamayan bir dil ile süslü, yapmacık bir söyleyişe yöneldiler.
Devamını ve öncesini buradan okumanızı tavsiye ederim:
http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=3594/servet-i-funun-nedir+servet-i-funun-ne-demek