Bir göt her zaman bir göt, bir kıl her zaman bir kıl kalacaktır!

Gir bak arşivlerime…
Göreceğin…
Çok uzun yıllar terbiyemi bozmadım. GÖRGÜ…
Çekirdekten yetiştim, ağzıma az acı biber doldurmadılar!

Ah İzmirlim ahhh…
Onun gibi sonradan görme neler gördü bu gözler…
Aç köpekler…
Almanya’ya gelip götleri don gördü görmesine ama insan olmasını bir türlü beceremediler!

Mesut Özil milli kahraman mıdır?

Mesut Özil ırkçı eleştirilerden bıktı, Alman milli takımını bıraktı. “Kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmen oluyoruz. Türk ve Müslüman olduğumuz için mi böyle oluyor? Artık yeter, Türklüğüme saygısızlık etmelerine izin veremem” dedi.
*
Bravo.
*
Sadece şunu merak ediyorum…
Türk milli takımını tercih etmek yerine Alman milli takımını tercih ettiğinde, Mesut Özil Alman’dı da, şimdi mi Türklüğünü hatırladı?
*
Şimdi “istenmeyen adam olduğumu hissediyorum” diyen Mesut Özil, sekiz sene önce Alman milli takımını tercih ettiğinde “kendimi Alman hissediyorum” demiyor muydu?
*
Yıldıray Baştürk, Nuri Şahin, Altıntop biraderler, isteseler Alman milli takımı formasını giyemezler miydi? Keriz miydi bu çocuklar, Alman futboluna destek vereceklerine, Türk futboluna omuz verdiler?
*
İnsan Naim’den utanmaz mı?
*
“Almanya’da doğdum, Almanya’da eğitildim, bu yüzden Alman milli takımını seçtim” diyen Mesut Özil’in söyledikleri mantıklıysa… Naim Süleymanoğlu’nun Bulgaristan için yarışması gerekmez miydi?
*
Türk milletine Mesut’un mu katkısı vardır, Bobby Dixon’ın mı?
Türk Bayrağı’nı Mesut mu yüceltiyor, Yasmani Copello Escobar mı?
*
Mehmet Aurelio, Natalia Hanikoğlu, Elvan Abeylegesse, Melek Hu, Cem Zeng, Polat Kemboi Arıkan, Jak Ali Harvey, Karin Melis Mey, Ramazan Palyani, Natalia Nasaridze “Ne Mutlu Türküm Diyene” kapsamında onur duyduğumuz sporcularımız değil mi?
*
“Devşirme”leri bizden görmüyorsan… Osmanlı’ya niye ecdadımız diyorsun o halde? Pargalı İbrahim’den Sokullu Mehmet paşaya, Kuyucu Murat paşadan, Zağanos paşaya, hepsi “devşirme” değil miydi?
*
Etnik köken illa önemliyse… Türk kökenli Ramil Guliyev, Türkiye yerine Azerbaycan adına dünya şampiyonu olsaydı, yarışmalarını aynı heyecanla takip eder miydik? Aynı coşkuyla sevinir miydik?
*
Türk milli basketbol takımı için ter döken Amerikalı Scott Jordan Wilbekin mi, Quanitra Hollingsworth mu, Lara Sanders mi canımız ciğerimizdir, yoksa, Türk milli basketbol takımı maç kaybettiğinde kahkaha mesajları atan “fetocu” Enes Kanter mi Türk’tür?
*
Almanya’da yaşayan Türklerin çok ciddi sorunları var. Ama aynı zamanda, gerçekten gurur duyulması gereken sivil toplum kuruluşları var. Hayatın her alanında son derece aktif rol alıyorlar, müthiş etkin mücadele veriyorlar.
Soruyorum… Mesut Özil’i bugüne kadar herhangi bir Türk sivil toplum kuruluşunun mücadelesinde gören var mı? Türk toplumuna dair herhangi bir sosyal sorumluluk projesinde gören var mı?
*
Hangi haberlerde var Mesut?
Ferrari aldı, şu şarkıcıyla sevgili oldu, özel uçakla köyüne tatile geldi, etçi Nusret’le tuz döktü, Acun’la maç yaptı, Tayyip Erdoğan’la fotoğraf çektirdi filan… Bu mudur sadece Almanya’da Türk olmak?
*
Mesut iyi futbolcudur, keyifle seyrediyoruz ama… Almanya’daki Türk toplumunu kendi çatışması üzerinden ipotek altına sokmaya hakkı yoktur.
Avrupalı Türkler tırnaklarıyla kazıya kazıya zirveye çıktı, kendisi zirveden iniyor diye tüm toplumu aşağı çekmeye kalkışmamalıdır.
*
Mesut asrın liderimizi çok seviyorsa, federasyon başkanı Demirören Ziraat Bankası’ndan kredi ayarlasın, gelsin Başakşehir’de oynasın.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/mesut-ozil-milli-kahraman-midir-2549552/

Anasından emdiği süt burnundan geldi diye bir özdeyiş vardır, bilir misiniz?

Anamdan emdiğim süt, fitil fitil burnumdan geldi…
Beter, felaket, feci…
Günler ve geceler…
Havalar…
Hayatımı kaydırdı!

Y-CHP ve ileri gelenleri…
Hele hele delegeleri…
Ulan bir susun be, bir kapayın çenenizi…
Memleketin anasını siken sikene, sizler koltuk, nüfuz derdinde…
Seçim üzerine seçim kaybedenin peşinden gidilir mi?
Belli ki…
Değil milletin tercihi!

Haaa, O hoca daha mı iyi?
Baykal gitti beteri geldi, K nokta K gider…
Elbette gelen gideni aratır ama bir başlangıçtır, belki bir adim öne çıkar(!)

Beterin IYISI…
Kadın istifa etti…
O kadına saygım artmıştı ki özgüvensizler, zibidiler…
Ve evet, açık açık yazıyorum…
Göt yağlayıcıları sadece AKP’de değil ki…
Her yerde, beterin iyisinde bile…
Başarısız olan gider, güle güle!

Dikkatinizi çok önemli bir duruma çekmek isterim

Gazeteler olsun, görsel yayınlar…
Haber diye bir şey kalmadı, ülkede sesler kısıldı…
Sistem değişikliği öncesi iyi kötü yine bazı bilgiler edinebiliyordun…
Artık…
Ortalık “güllük, gülistanlık(!)”

Var ya…
Bakin buradan açık açık yazıyorum, zaten yaşamıyorum…
Hani birileri imkân yaratsa, ben hazırım tam alının ortasından kurşunlamaya…
Gelecekmiş buralara…
Galiba attığımı vurduğumu ispatlamış durumdayım, hazırım onu tam alnından vurmaya.
NOKTA

İnsana ateş etmek kolay mı?
Elbette değil…
Ama ateş edeceğim, ÖLDÜRMEK istediğim insan değil!

“Elden” haber alıyorum…
İnsanlar inim inim inliyor, her şey ateş pahası, adalet ki hukuk kalmadı…
Ne mal ne can güvenliği!

Hâkim…
Bizzat hâkimin kendisi gelmiş atalardan kalma mülke, durum tespitine…
Hep yazarım iftar ile akıncı köylerinden biri diye, ta o zamanlardan beri atalarımızın bir kısmı o köyün yerlisi, köy ağası, ileri geleni, toprak zengini…
Yüz yıllardan beri kimse sormadı, sorgulamadı…
Biliyordu bu ailenin malı…
Geldi piçin biri, arazi mafyasının bizzat kendisi ve ülke ülke olmaktan çıktı…
Sanmayın mal, mülk içindir bu sözler. Baba tarafından yemişim kazığı, anne tarafı söker mi artık bana?
Allah…
İster inan ister inanma, veriyor, şükür Rabbime O beni, bizi biliyor…
Dükkân meselesi gibi, daha dün konuştuk valide ile…
İzale-i şule…
S.ke s.ke alacaklar elimizden tapulu malimizi, hak olsa, adalet…
Mahkemelerde süründürürüm be…
Ama nerede? Alacaklar alçaklar s.ke s.ke…
Mala, mülke, paraya gözüm tok benim…
Allah neler neler verdi, neler kaybettim…
Derdim…
İnsan, derdim adalet, derdim özgür ve reşit bir birey olarak kendi >>> özgür irademle <<< hareket edememek, kendi kararımı kendimin alamayacak olması!

Çocuk muyum ben, çocuk mu?
Bir başkası benim adıma karar verecek ve uygulayacak öyle mi?
Ben daha ölmedim AMA pekâlâ bu uğurda gözümü kırpmadan can alabilir, öldürebilirim!

Kalbim

Allah tüm ocak başında…
Amelelik yaparak, bedenen ve zihnen çalışmak zorunda olanların yardımcısı olsun…
Ekmeğini topraktan veya başka şekilde çıkarmak zorunda olanların yardımcısı olsun…
ALEVLER arasında alevler ile boğuşarak can, mal kurtarmaya çalışanların.

Çok sıcak…
Kalbim…
Böyle devam ederse ki edecek gibi görünüyor ben kesin hastanelikim. Bu ne ya?
Bu ne?
Şahtım şahbaz oldum. Parmağımı kıpırdatmaya halim yok…
Yetmiyormuş gibi birde yaz nezlesi. Hayatımda en nefret ettiğim şey…
Burnum çeşme, boğazım kazma…
Elli üç yaşında sümüklü çocuklar gibi dolaşılır mi ortalıkta?

Altından kalkamıyorum kardeşim altından kalkamıyorum

Eskiden…
Hem vallahi hem billahi ateş parçası gibiydim, bir fırtına…
Ateşime değen iflah olamayacağı gibi…
Kaçan ancak kurtuluyordu yanıp kül olmaktan.

Boşuna demiyorlar yarış atı çabuk yorulur, hayat ziyadesiyle yordu beni…
Valide tutturdu çok zayıfladın çok zayıfladın diye…
Bu kadar koşturmaya az bile!

Masamın üstü evrak dolu, girdim odama dükkânda bismillah dedim…
Bir saatte dağın yarısını tükettim, kendimle birlikte…
Yarım g.t, fuzuli işler müdürü, mutsuz eşeğe…
Yalnız çeyreğe yol göründü yine…
Yollar yürümekle aşınmaz, Önder yorulsa da duramaz…
Kurt kaynıyor bir taraflarımda, hadi bana güle güle!

Dijital Kapitalizm’den bir kesit




Marketing yani pazarlama…
Obsoleszenz yani genelde planlanmış olup bir eşyanın tasarısında önceden ömür biçmek, sanayi ürünlerinin neredeyse hepsi bu tür planlanmıştır. Garanti süresini aştıktan kısa bir süre sonra bozulması. İhtiyacı olmadığı halde ihtiyaç yaratıp bu ihtiyacın giderilmesini bilinçaltına havale etmek suretiyle ürünlerin pazarlanmasına Marketing denir(!)
Yetişkin, reşit ve düşünen insanın çocuklaştırılarak pazarlama zincirine dahil edilmesi…
Bundan sonrasına dikkat ediniz lütfen…
Pazarlama teknikleri son elli sene içeresinde büyük bir değişime uğramıştır. Bir örnek vermek gerekirse Almanya’da >>> çocuk, 5 milyar Euro’luk bir pazar <<< demektir!

Her sene, her sene Almanlar çocukları için 5 milyar Euro harcamakta. Yemek, içmek, okul, kültür, eğlence, oyuncak dahil olmak üzere MARKA ihtiyaçlarını gidermek için harcanır bu para. Pazarlamanın DIKKAT en büyük silahı reklama olabildiğince açık oldukları gibi, TUTURMALARI, hemen istiyorum, şimdi istiyorum demeleri (yukarıda yazdım, yetişkin insanın bilinçaltına hitaben çocuk haline getirilmesi. Düşünmesinin engellenmesi siyasette de kullanılır oldu)
Evet, çocuklar pazarlamacılara son elli sene içeresinde öğrettiler…
Satışı…
Eğlence ve oyun ile birleştirirsen daha başarılı bir pazarlamacı olursun. Yeri gelmişken yine dikkatinizi popülistlere çekmek isterim, Kahpedoğan gibilerine, te eski Roma’dan kalma stratejiye…
Ekmek ve oyun, böl ve yönet çıkmazına. Tayyipistanda akil almaz komplo senaryolarına VE şimdilerde yaratılmaya çalışılan…
TAYYIP, EMPERYALIZME KARŞI DENKLEMINE…
Kahraman mübarek, modern Robin Hood…
Zenginden al, ver fakire…
Eşek yandaş, yoldaşa, eşeğin s.ki garip gurebaya(!)

Bilmem biliyor musunuz?
On yaşında bir çocuk, 400 kadar markayı birbirinden ayırt edebiliyor!!!
Çocuğun…
Tüketiciye devşirilmesi, lisans ürünleri…
Star Wars bunun en güzel örneği. Lisanslı bir ürünün fiyat farkı yüzde elli…
Siyasette alınan paraya, aracılığa, komisyon denir buna. Ve yetişkin insan…
Çocuklaştırıldı, ilk Star Wars filminden bu yana bu filim ile ilgili 16 milyar Euro’luk ürünler satıldı…
Yetmişli yıllarda, Amerika’da bir tüketici haklarını korumakla görevli kuruluş çocukları bu insafsız reklamlardan korumak için mahkemeye başvurdu, umulan sonucun tam aksini elde etti. Artık…
Çocuklara yönelik her türlü reklam ki en başta şekerlemeler geliyor VE HEPIMIZ biliyoruz ne kadar sağlıklı olduklarını TELEVIZYON EKRANLARINDAN eksik olmamaya başladı. Mevcut, hali hazırda çocukları korumakla ilgili kanunlar bir bir yürürlükten kaldırıldı, değiştirildi. Sanki…
Bazı şeyler AK PEZEVENKLERI çağrıştırıyor değil mi?!

Endüstri, siyaset, ticaret ve para ilişkisi. Lobi…
Amerika’da silahlı okul baskınları mesela gelir akla…
Silah lobisi!!!

Nickelodeon, bir çocuk kanalı…
Özel olarak bunun için yaratıldı, sözde çocuklara egence, arada reklamlarla…
Kim yarattı?
Amerika!

Ulaşım…
Doğrudan çocuklarla iletişim…
AKP stratejilerinden biridir sadece…
2007 yılında İngiltere’de bir çocuk, DIKKAT, DIKKAT, DIKKAT…
Bir sene içeresinde on bin tane reklam, TEKRAR rakamlarla 10.000 tane reklam izlemiş!

Bir çocuğun…
Ailesi üzerindeki etkisi ne kadar olabilir sizce?
Söyle izah etmiş olalım, Nickelodeon reklamlarını yayınlarken arada yetişkinler içinde içerikler yayınlıyormuş. ANLAMISLAR KI tahminlerinin tersine…
Veliler çocuklarıyla birlikte izlemiyormuş içerikleri…
AMA…
Günlük hayatta alışverişte mesela velileri üzerinde, ürün seçiminde etkili oluyorlarmış.
NOKTA

Mesela:
“Anne, baba neden bizim bu marka bir televizyonumuz, arabamız yok?”
Aranızda veli olanlar bilirler…
Bu tür sorular her velinin korkulu rüyasıdır öyle değil mi!?
Bu gerçeği ILK ANLAYAN mesela TOYOTA olmuştur. İlk onlar çocuklara uyumlu arabayı piyasaya çıkararak büyük basari elde etmişlerdir.