İhanet

Ne diyor bademler, zibidi(ler), çete başı…
Kasımpaşa ayısı?

İstanbul’a ihanet etmişler(!)

Ulan ihanetle kalsa…
Öpüp öpüp başıma koyacağım…
Affedersiniz, açık açık…
Ağzına sıçtınız İstanbul’un, hem İstanbul’un hem ülkenin.

Neymiş?
Ümraniye Rizeliler günü, bilmem kaç ton hamsi dağıtılmış halka…
Bizim millet >>> beleş mezar bulsa <<< içine zıplar be, yeminle!

Ne İstanbullusu?
İstanbullu mu kaldı?
Hani dağdan gelip bağdakini kovmak var ya, aynısı…
İstanbullu…
Erkeği ile kadını ille…
Dili, görgüsü ve eğitimiyle farklı bir topluluktu…
İstanbul Türkçesi…
İstanbul Hanım ve Beyefendisi…
İzmir gibi, İzmirli gibi yaşam tarzı ve anlayışıyla farklıydı, farklı…
Artık…
Oldu hödük yuvası!

Taşı toprağı altın dediler…
Geldiler…
Gülhane parkına bile, son yeşile göz koydular…
Osmanlı dediler, ata dediler, atadan saydılar Türk olmayanı…
Bilmem nerelerden gelip, bilmen hangi padişaha bacak açanı…
Fırlatması, fırlatmaları…
Geçti başa, sıçtı taşa…
Bilmediler, görmediler, okumadılar atadan saydılar, halbuki vardı aralarında…
Sapına kadar erkek, sapına kadar insan, görgülü, bilgili ve kültürlü…
Fatihi, Fatih Sultan Mehmet’i bile dinden çıkardılar…
Mehmetçiği, Peygamber ocağının ferdini düşman saydılar…
Bunlar mı İstanbullu, ihanetten söz ediyorlar…
Siluetini…
Bu güzel kentin, maddiyatın Kâbe’si sayılan gökdelenlerle kirlettiler…
Beton yığını haline getirdiler.

Ben…
Gerçek bir İstanbullu olarak, geçmişim ile bilmem kaç yüz yıldır İstanbul’da ikamet eden bir insan olarak, boğazımı bile dolgular ile doldurarak para peşinde koşan bu zihniyete, görgüsüz VE bilgisiz ayılara isyan ediyorum, ne ihanetti?

Ağzına sıçtınız İstanbul’un, hem İstanbul’un hem ülkenin!!!

Reklam falan değil, SADECE UYARI

Kimseyi korkutmak değil niyetim…
Dedim ya sadece gerçekçiyim…
Yazmışımdır evvelsi…
Hayattım kurtlar içinde geçti, balıkçıyım, avcı…
Para, levrek gibi…
Süratli ve dikkatli!

Diyor ki…
Olurda bir gün gelirse, resmi paranın yanında…
Altın ile ödemek zorunda kalırsan, gram gram…
(…!!!)
Ki, O günler gelebilir, ihtimal dahilindedir!

Think Tankler falan filan…
Birazda paraya “güven”, yatırımcıya dikkat et…
Ne diyor bankacı…
Ve her zamanki gibi oku, oku, oku…
Düşün kardeşim, düşün, geçmişini bil geleceği gör!

https://shop.degussa-goldhandel.de/20-g-combi-goldbarren-degussa

Sadece

Teşekkür ederim…

Aslında borsayı anlatacaktım sizlere, bundan 20 sene öncesini…
Halka arzı…
Parsanın nasıl toplandığını AMA…
Yok, ağrım yok çok şükür ama tarifi bile mümkün olmayan bir halsizlik…
2008’de kardeşim BitCoin piyasaya sürüldü…
Dijital para, sözde güvenli…
Hayatın kendisi güvenli değil ki paranın dijitali güvenli olsun…
Kırılmayan kasa, eninde sonunda zapt edilmeyen kale yoktur dünyada!

Lütfen…
Ben yiyemedim sen ye yapma…
İnanma, güvenme…
Evladının, ailenin nafakasını eloğluna yedirme…
Gözünü para hırsı bürümesin (…)
Birileri…
Borsa örneğinde olduğu gibi parsayı toptan çekecek yine piyasadan!

Yine de sen bilirsin…
Sen…
Her şeyi daha iyi bilirsin!

Kalitesiz pezevengin kalitesiz havası

Bilmiyordum, bu sabah haberlerden öğrenmiş oldum…
2020’ye kadar izinliler, üreticiler…
Enerji O bu, filtrelemeye gerek yok yani. Masraf olmasın, kirlet çevreyi kirlete bildiğin kadar…
Dinleri, imanları para bunların, dini imanı(!)

oku

oku

Saldırgan köpek…
Dilerim bir gün senden saldırgan birine düşesinde kuyruğunu kısar s.ktirir gidersin.

Ekonomist, ekolojist değilim AMA Atatürkçüyüm

Çocukluğumdan beri altına zaafım vardır benim…
Severim altını, YOKKK…
Sandığın gibi değil, Varyemez Amca gibi bir zaaftır benimki!

Keşke olsa…
Onun gibi içinde yüzerdim…
😊

Gerçekçiyim kardeşim gerçekçi, hayallerimi yaşarım çoğu zaman…
Hayalleri gerçekleştirenlerdenim. Kâğıt üzerinde…
Sanal manal, avrat misali…
Kafam basmaz benim böylesine…
İlle elleyeceğim, ille koklayacağım, gerisini sen anla (!)
Elimde olacak, elimin altında!

Borsa…
Tahvil falan, kâğıt paraya bile güvenmem…
Geleceği görmeye çalışırım, ihtimalleri ölçer – tartarım…
Benim evlat, eninde sonunda gelecek ve diyecek; baba, bana bu kızı git iste…
İyi de neyle çıkacağız el önüne?

Altın, oldukça, kaldıkça…
Senelerden beri yaparım yatırım…
Kapasiteler diyor ben demiyorum, gözüm görüyor sadece, cebim his ediyor…
Millet…
Deli gibi altın peşinde, arz ve talep meselesi, fiyatlar tavan…
Ben anlamam kâğıttan, borsadan falan…
Hele küreselleşmeden, dijitalleşmeden…
ANLAMAM, ANLAMAK ISTEMEM
Gözüme, cebime, aklıma mı inanayım yoksa kimi fırlatmaya mı?

Altın, insanlara oldum olası güven verir, somut bir değerdir, insanı cezp eder…
World Gold Council (WGC) 2016 verilerine göre DÜNYADA…
Şimdiye kadar toplam 187, 200 ton altın çıkarılmıştır…
Dünyada, toplamı…
Dünya borsalarında, kâğıt üzerinde alınır ve satılır, kâğıt üzerinde…
Bir yerlerde AMA cebinde, kasanda değil, bir yerlerde, sözde!

Atatürk ve onun ilkeleri, toplamda altı tane…
Her siyasi duruşun, düşüncenin de vardır bir ekonomik dayanağı…
Komünizm…
İnsana ve doğasına aykırı, paylaşmak ister mi insan, kendiliğinden paylaşır mi yok yere?
Nadiren, çok nadir öyle değil mi?
Keza…
Kapitalizm doğasına daha yakın, vicdan…
Olmasa(!)

Trump Efendi…
Ne demişti Filistinlilere yönelik?
“Nankörlük” para musluklarını keserim falan, herifçioğlu dünyayı, BM’yi mesela parasıyla tehdit ediyor. Al O paranı münasip bir yerine sok!

Liberalizm, sosyalizm falan filan (…)
Derken…
Düşünürüm Atatürk’ü…
Siyasetini, ekonomik duruşunu…
Tam bağımsızlıktı dürtüsü…
Kamu kurum ve kuruluşları, denetim kardeşim denetim…
Dinde bile dedi, o kadar değerli, bırakamayız hacıya hocaya, hafıza…
Kurdu diyaneti…
Kapitalizm geneli, vahşi kapitalizm özelde kabul etmez devleti ve denetimi…
Çünkü sömürüdür temeli…
Atatürk…
Önce millet dedi, vatan dedi, bağımsızlık dedi…
Tam bağımsızlığı hedefledi…
Devlet dedi denetlemeli, denetlenebilmeli!

Türk mü?

Hele Türk ile iş mi, Allah yazdıysa bozsun!!!
Sadece Türkler değil tabii, haksızlık olur…
AMA…
Almanya öyle bir bozuldu ki hayal dahi edemezsiniz…
Amcasız, dayısız artık burada da işini zor döndürüyorsun(!)

Biz Türklerinde payı var bunda.

Geçen seneye kadar git al bir kontörlü kart, bir – iki formalite…
Aç telefonu işini gör…
Çalışamıyorum, el ekmek tutmuyor…
Özellikle beni çok üzüyor bu durum, kendimi fuzuli görüyorum…
Tüketiciyim, üretici değil, sinir oluyorum.

Eskiden umurumda mıydı dünya…
Parama geçer sözüm…
NOKTA

Türk tel. sunucuları var…
Zırt, pırt Tayyipistandayiz, yeminle kendimi taşımakta zorluk çekiyorum, 100 – 200 gr. Cep bile ağır geliyor. Normal hattım, hatlarımız ayriyeten Türkiye’de cep falan…
Dedim bir prepaid (kontörlü) alayım hem daha ucuza geliyor oradan buraya, buradan oraya…
Internet falan…
Ve sadece bir cep kullanırım(!???)

Allah’ımmmmmmmmm
Bin bir dereden su getiriyorlar…
Yok ya, vallahi billahi…
Türk mü, Türk’le iş mi, kaç kaçabildiğin kadar!!!