### LÜTFEN çok DIKKATLI OKUYALIM ###

Zeynep Hanım yazdı yine…
Kendisi…
Bana Soner Beyin ilk yıllarını hatırlatıyor gibi. Umarım sonradan değişmez.

Ben kimim, neyim?
Kafadan kontak bir veli âdem, anam soğan, babam sarımsak…
Var…
Var viran olası hanede evlad-u iyal…
Ben bir çeyrek, gücünü, kuvvetini yitirmiş. Ancak ima yoluyla anlatabilirim derdimi, onu da anlayana!

Daha açık yazamam…
Yok ki “dayım”, yok dağım sırtımı, ardımı ona yaslayayım…
Püf desen…
Yerlerdeyim!!!

Doğruya, doğru…
Yola çıkış noktam farklı varılan sonuç aynı…
Yine Zeynep Hanımın “üstün körü” belirttiği AMA benim vurguladığım, vurgulamaya çalıştığım BIRLIKTI. Ekonomik bağlantıların bu çap ve düzeyde olduğunun bilincinde değildim, ÖGRENDIM, teşekkür ederim Zeynep Hanım.

Bak…
Òrban kazandı seçimleri…
Dün yaşanan olay, kaçınız dikkat etti?
Bugün ilk yazımda ima etmeye çalıştım, tabi sadece sözlerimi anlayanaydı bu cümle…
Kimyasal “saldırı” sözde Esad tarafı, Suriye, Trump’in tepkisi…
Gelişmeler…
Gebedir gebe ya postala ya rokete(!)

Hep anlatmaya çalışırım evlada…
Çünkü zamanında bana öğrettiler, zamanında…
Neden önem veririm >>> vuracaksan, öldüreceksen birisini <<< derim vur kafadan(!)
Ulusal siyaset hele uluslararası siyaset, hukuk ve tahammüllere neden önem veriyorum, neden?

Evlat…
Yaş, henüz çok genç…
Sadece okumakla, bilmekle olmuyor çoğu zaman…
Yaşamak lazım kimi şeyi, yaşamak…
Acısıyla, tatlısıyla yaşamak…
Tecrübe kardeşim tecrübe, bilgi esas.

“Soğuk savaş” değil, enerji savaşı
9 Nisan 2018
Yazarlar

Dünya gündeminde son dönemde en popüler isimlerden biri Sergey Skripal.
Hikayesi ilginç: Rusya’da albay rütbesiyle görev yaparken, İngiliz istihbaratına çalıştığı ortaya çıkıyor. Hapsediliyor. ABD ile Rusya arasında varılan 2010 tarihli casus takası çerçevesinde İngiltere’ye gönderiliyor.
İşte bu eski casus, İngiltere’de mart ayı başında kızıyla birlikte birden bire rahatsızlandı. Hastaneye kaldırıldıklarında kimyasal bir madde ile zehirlendikleri ortaya çıktı. İngiliz makamları çok kısa süre içinde bu maddenin Sovyet yapımı Novichock olduğunu belirlediklerini açıklayıp, olaydan Rusya’nın sorumlu olduğunu ilan etti.
İngiltere’nin suçlamalarına -çok büyük bir hızla- ABD de katıldı.
İngiltere-ABD ikilisinin Rusya’ya tavrına -yine çok hızlı şekilde- hem Avrupa Birliği, hem de NATO’dan destek geldi.
Ve Batı’da Soğuk Savaş döneminden beri görülmeyen büyüklükte bir “Rus diplomat sınırdışı etme” dalgası başladı.
Ruslar’ın da “mütekabiliyet” çerçevesinde Batılı diplomatları istenmeyen adam ilan etmeye başlamalarıyla birlikte, dünyada “soğuk savaş mı hortladı” endişesi baş gösterdi.
Peki “casus krizi” olarak başlayıp, soğuk savaşı hatırlatan düzeye ulaşan bu gerilimin perde arkasında ne yatıyor?
Skripal olayının zamanlaması ilginç…
Rusya, Avrupa’ya doğalgazı Ukrayna üzerinden boru hattı ile gönderiyordu. Ukrayna bu doğalgazdan kullanacağı kadarını çekip, kalanını Avrupa’ya gönderiyordu.
Ancak Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan kimi zaman soğuk, kimi zaman sıcak savaşın -Rusya, Kırım’ı Ukrayna’dan çatışmayla alıp sonra ilhak etti- etkileri, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz gönderimini de etkiliyordu.
Bu nedenle, Rusya’nın doğrudan Almanya’ya doğalgaz gönderebileceği Kuzey Akım 2 adlı doğalgaz projesi gündeme geldi. Proje, Baltık Denizi’ne döşenecek boru hattı ile Rusya ile Almanya’yı bağlayacak. Ancak proje için Baltık Denizi’ne kıyısı olan pek çok Avrupa ülkesinden, Finlandiya’dan, Danimarka’dan, Almanya’dan gerekli izinlerin alınması gerekiyor.
İşte casus krizi de tam bu izinlerin alınma aşamasında patladı.
İngiltere feryat edip, ABD’deki Trump yönetimi de vakit kaybetmeden Londra’nın yanında yer alınca, Avrupa’ya da fazla hareket imkanı kalmadı. Şimdilik sadece karşılıklı diplomat sınırdışı etmek olarak yaşanan Rusya-Batı krizinin ikinci aşaması, Rusya’ya uygulanacak yeni ekonomik yaptırımlar olacak gibi.
Nitekim Avrupa Birliği geçen hafta ilk açıklamayı yapıp, “Kuzey Akım 2 Projesi’ne hiçbir destek verilmeyeceğini” resmen açıkladı. Resmi bir yaptırım kararı alınması halinde ise proje büyük ölçüde rafa kalkabilecek.
Sadece bu kadar da değil; casus krizinin yaratacağı ortam, hem Avrupa’yı, hem de Ortadoğu’da kurulan yeni dengeleri derinden sarsmaya aday. Şöyle ki:
*Brexit ile İngiltere’nin AB’den kopması, Batı kampının “dağılmasının miladı” olarak görülmeye başlanmıştı. Casus krizi ile AB’yi de yanına alan İngiltere-ABD ikilisi, Batı kampında safları yeniden sıkılaştırdı.
*Rusya, Ortadoğu’da başta Suriye olmak üzere çok hareketlenmişti. Suriye’de kurduğu askeri üslerin yanı sıra, Moskova Irak’ın kuzeyindeki enerji piyasasına girmiş, burada boru hatları inşa ve işletmesi hakları almıştı. Batı’nın Rusya’ya ekonomik yaptırımları sıkılaştırılması, Rusların bu anlaşmalarını da etkilemeye aday.
*Tarihte ilk kez bir Suudi Arabistan Kralı Moskova’ya gitmiş, Kral Selman’ın Ekim 2017’deki ziyareti sırasında pek çok anlaşma imzalanmıştı. Casus krizi ile birlikte bu ekonomik ilişkilerin ileriye taşınması zora girdi.
*Sisi’nin önce darbe, ardından da seçimler ile yönetime iyice yerleştiği Mısır’da da Rus etkisi artmaya başlamıştı. Trump’ın Ağustos 2017’de Mısır’a her yıl ABD tarafından verilen yardımın kesileceğini açıklamasından sadece birkaç ay sonra Putin Kahire’ye gitti, Sisi ile pek çok anlaşma imzaladı. Casus krizi nedeniyle, bu anlaşmaların geleceği de meçhul.
TÜRK ENERJİ İHTİYACINDA RUS TEKELİNE DOĞRU
Casus krizi bahane edilerek başlayan Rus-Batı itişmesi ise en çok Türkiye’yi sarsmaya aday. Şöyle ki;
AKP hükümetinin izlediği enerji politikası çerçevesinde Rusya, Türkiye’yi adeta bir “enerji ablukasına” almış durumda…
*Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 50’den fazlasını Rusya karşılıyor. Mevcut Mavi Akım Boru Hattı dışında, bir de inşa edilmekte olan Türk Akımı Projesi var. Tıpkı Rusya’yı Avrupa’ya doğrudan bağlayacak Kuzey Akım Projesi gibi, Türk Akımı Projesi de yaşanan casus krizinin yarattığı ortamda en çok baskıya uğrayacak proje gibi görünüyor.
*Türkiye’nin doğalgaz konusundaki en büyük ikinci tedarikçisi İran, Rusya’nın en büyük müttefiki konumunda. Yani Moskova ile Ankara arasında yaşanabilecek bir sürtüşmede, İran’ın hangi tarafta yer alacağını tahmin edebilmek çok güç olmaz.
*Rusya, Kuzey Irak’taki Barzani’nin “bağımsızlık referandumu” sürecinde kartlarını iyi oynayıp, bu bölgeden Türkiye’ye gönderilecek potansiyel petrol ve doğalgazın kontrolünü de Barzani yönetimi ile yaptığı son anlaşmalar sayesinde büyük ölçüde ele geçirmiş durumda.
*Tüm bunlara bir de temel atma töreni geçen hafta yapılan Akkuyu Nükleer Santrali’ni ekleyin. Santrali Rusya kuracak, Ruslar işletecek, kullanılacak radyoaktif materyali Moskova sağlayacak.
Kısacası, “enerji arzını geliştiriyoruz” diye yola çıkan mevcut AKP hükümeti, Türkiye’yi enerji konusunda Rusya’ya neredeyse “tam bağımlı” hale getirmiş durumda.
EN BÜYÜK SIKINTIYI TÜRKİYE YAŞAYABİLİR
Casus krizine geri dönersek…
Türkiye yaşanan casus krizinde doğrudan taraf olmamayı tercih etti, Batı’nın “Rus diplomatları sınırdışı etme” furyasına katılmadı. Türkiye’deki hiçbir Rus diplomat hakkında “istenmeyen adam” kararı alınmadı.
Ancak AKP hükümeti dolaylı olarak tarafını NATO üzerinden belli etti.
NATO’da kararlar oybirliği ile alınıyor. Ve NATO’da görev yapan Rusların sınırdışı edilmesi kararında da bu ilke geçerli oldu. Yani AKP hükümeti, Rus diplomatların NATO’dan atılmasına destek verdi.
Batı kampı, şimdilik Türkiye’nin sessizliğini görmezden geliyor gibi. Ancak Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları ağırlaştırması halinde gözler Türkiye’ye dönecek.
Bir tarafta Türkiye’nin ekonomik ve askeri olarak bağlı olduğu ABD-Avrupa ekseni…
Diğer tarafta enerji kartıyla adeta Türkiye’yi esir alma yolunda ilerleyen Rusya…
“Eyyyy!” nidalarıyla geçiştirilemeyecek kadar büyük sıkıntılar bizi bekliyor.
Üstelik bu kez “kandırıldık” deyip, sıyrılma şansı da pek yok…
ANKARA BUNU KONUŞUYOR
Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli geçen hafta büyük bir törenle atıldı.
Ama görkemli-Putin’li tören bile kafalardaki soruyu ortadan kaldırmadı.
Rusların yüzde 51’ine sahip oldukları Akkuyu’yu yapacak konsorsiyumun Türk ortakları Cengiz, Kalyon ve Kolin, şubat ayında projeden çekilmişti.
Ankara’da haklı olarak şu soru sorulmaya başladı;
“Temel atıldı da, müteahhit nerede?”

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/zeynep-gurcanli/soguk-savas-degil-enerji-savasi-2338401/

Hani yazmıştım ya Soner Beye…
Göreceksiniz…
Eninde sonunda çıkacak kokusu. Çıkınca…
Önder yazmıştı dersiniz!

Gerçek şu ki benim uzaklaşmam lazım bu konulardan…
Gördüklerim korkutuyor beni, sevdiklerim…
>>> Uzaktan, yakından <<< kimseyi tehlikeye atmak istemem, önce can…
Sonra canan!

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla

Hayat dediğin böyle bir şey…
Ali kaza yapmış sabah, sabah. Çok şükür canda bir şey yok, malda…
Kendisi suçlu, sigorta karşı tarafın zararını karşılar. Bilmiyorum ama tahmin etmiyorum…
Full kaskosu olduğunu…
Maddiyat…
Bana ne diyemiyorum, içim içimi yiyor.

Güç yok…
Eller ekmek tutmaz oldu…
Gücü, ekmeği bırak bir tarafa içimdeki enerji tükendi!

Kardeş…
Sinir küpü, geçenlerde az kaldı alıyordum ayağımın altına. Dinlemem evli mevli, yer tokadı…
Belki dayağı oturur oturduğu yere. Aslında kalkmaz elim kadına, çocuğa…
Ancak Önder delirmeye…
Bu kız böyle değildi evimizden çıktığında. Ali arabanın kâğıtlarını evde unutmuş…
Polis gelecek ehliyet yok, ruhsat yok. Telefon etti ağabey getirir misin?
Annemle doktor randevumuz var, tamam dedim geliyorum. Gittim götürdüm evrakları…
Oma, kazası, vefatı…
Bir – iki haftadır ilgilenemiyorum çocukla, teşekkür etti, öyle gözlerimin içine bakıyor…
Dedim, oğlum hele bir yarını atlatalım…
Sendeyim…
Herkesin benden bir beklentisi var, ben, beni…
Kimi bekleyeyim?

Kardeş…
Annemle konuşuyoruz, Allah var yukarıda, evlendi gün yüzü görmedi…
Kanser…
Çocuklar, sünepe kediye döndü. Dedim anneme çok acilen gitmeli bir psikoloğa…
İyi bir doktora, kendisi >>> güçlü olmalı ki <<< çoluğuna, çocuğuna, evine olsun faydalı…
İnanın…
Buranın hayat şartları öyle yenilir yutulur lokma değil. Annem, kara Mediha’m tutuyor bizi ayakta, ardından ben tutuyorum herkesi bir arada. Eskiden babamdı, artık yok aramızda, görev yavaş yavaş bana doğru kayıyor. “Haklısın oğlum” dedi annem…
Doktor…
Fabrika ayarlarında, sanki hiçbir şey olmamış…
Af eder miyim hiç?
Neden doğrudan benim sözlerime inanmadın da ille başkası söyleyecek sana böyle böyle oldu diye?

İnsan…
Karşısındaki insanı bilmeli, tamam, herkese güvenilmez ama güvenilecek insanı da incitmemeli…
Düşündüm taşındım, taşındım düşündüm…
ISTEMESEM BILE, Oma’nın hatırı…
Gelenleri götüreceğim bir yere!

Kendisi himmete muhtaç dede…
Nerede kaldı gayrıya himmet ede…
SEN…
Güçlü olacaksın ki çevren senden güç “sömüre!”

### mutlaka ###

izle
izle

Ayaklar yere basmıyor, uçuyorum

Tayyip ve gilleri böyle his ediyor olmalılar kendilerini…
Uçuyorsun, ayaklar yerden kesilmiş. Oma…
Vefat ettiğinden beri ağrı kesiciler dışında ilaçlarımı ihmal ettim yine…
Bıktım ya bıktım, canim ilaç görmek bile istemiyor.

Benim bildiğim kimyasal silah yasak…
Birileri şu doktorlarda çeki düzen verse, günde 48 tane…
Kendi üzenimde deneme yapmayacağımda kimde yapacağım?
Anlaşılan ilaçlara devam.

Oma gitti, çilem bitmedi…
Akabinde valide…
Geçenlerde hastane bugün doktor…
Gideceğim gene O kadına, bu seneyi bir şekilde çıkarmam lazım…
Yok çaresi, tehlike henüz geçmedi…
Bir daha seneye kısmetse, hadi kızım sen yoluna ben yoluma.

Nefis, nefis diye diye

Abi bir orospu karı et sote yapmışım…
Pişmedi henüz, yüzmekten geldik kadınlar koma…
Yemek bana kaldı…
Sadece suyundan tattırdım…
Annem: “nefis, nefis bırak içini çeksin (…)”
Geçenlerde…
Yine orospu karı, şipşak makarnası…
Dada elini, ayağını beşte parmağını yedi.

😊

Öf karnım çok acıktı!

Sadece oku diyorum, OKU

Vatan sevgisi…
7 Nisan 2018

Çok insan dövdüler “Vatanı sevmiyor” diye…
*
Mesele, vatanın en çok neresini sever insan…
Kumarcı; kumarhanelerini…
Akşamcı; meyhanelerini…
Müdür; masasının durduğu yeri…
Maçta taraftarın sevdiği vatan parçası; 45 dakikada bir hafta ile değişir…
*
Hırsız…
Vatanın zifiri karanlığını sever…
*
İki gece önce, vatanın en çok turuncu koltuklarını seven milletvekilleri oyladı ve ormanların satılması komisyondan geçti…
Vatanın en çok patronun kıçının dibini seven gazete ve televizyon yöneticileri yüzünden kimse yeterince duymadı ama tam bir talan yasası:
Tüm ormanlar satılıyor…
Tüm koylar imara açılıyor…
Tüm kıyılarda yapılaşmaya izin veriliyor…
Ormandaki dikili ağaçlar dahi satılabileceği için, ağaç alıyorsun, orman senin oluyor…
Artık ormanların içinde fabrika, tesis kurulabiliyor…
Kısacası; satacak bir şey kalmadığı için, ormanlar, koylar, kıyılar, para karşılığında talancılara açılıyor…
Şimdi sor bakalım:
“Vatanın neresini seviyorsun?..”
*
Biz vatanın çekirgelerini bile sevdik…
Denizini sevdik…
Karlı dağlarını, sisli yaylalarını sevdik…
Kumru seslerini, sazlıkların ıslığını, ağaçların gölgesini, toprağının kokusunu sevdik…
Kırlangıçlarını, bak bahar geldi çiçeklerini sevdik…
*
Ama ana kuzusu askerler sınırlarda kaya parçaları için can verirken…
İki karış çorak Suriye toprağına girildi diye, kırnata-dümbelek eşliğinde devlet erkanı göbek atarken…
Sen dön bu yandan; yeşil ormanlarını, cennet koylarını, altın kıyılarını, yağmacılara sat…
Vatanı senden kurtarmak lazım…
Neresini seviyorsun vatanın?..

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/vatan-sevgisi-2335204/

Üniversitede katliam
7 Nisan 2018

15 yıl önce, 2003.
Üniversitelerimizi imamlaştırmak için düğmeye basılmıştı, asrın liderimiz itiraz eden rektörleri “edep dışına çıkmakla” suçlamıştı. Bunun üzerine “edepsiz rektörler” peşpeşe açıklama yapmıştı.
*
ODTÜ rektörü “başbakanın bu lafı Adnan Menderes’in kara cübbeliler lafı gibi tarihe kara leke olarak geçecek” dedi.
İTÜ rektörü “tarih boyunca kimsenin emrine girmedik, girmeyeceğiz” dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi rektörü “Atatürkçü düşünce için hepimiz Kubilay olmaya hazırız” dedi.
Ankara Üniversitesi rektörü “cumhuriyetin temel ilkelerini savunmak bizim görevimizdir, eğer bu edepsizlikse, edepsizliğe devam edeceğiz” dedi.
Uludağ Üniversitesi rektörü “eskisinden daha çok konuşmaya kararlıyız” dedi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi rektörü “parolamız gayet açık, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık” dedi.
Kırıkkale Üniversitesi rektörü “bizler başkaları gibi demokrasiyi araç olarak değil, amaç olarak görüyoruz” dedi.
Trakya Üniversitesi rektörü “Atatürkçülükte tarafız” dedi.
Marmara Üniversitesi rektörü “çomak rektörlere değil, ülkenin geleceğine sokuluyor” dedi.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü “başbakanın sözlerini aynen iade ediyoruz” dedi.
İstanbul Üniversitesi rektörü “bizi tehdit ederek, ürkütüp, yıldıramazlar” dedi.
Pamukkale Üniversitesi rektörü “siyaseti üniversiteye sokuyorlar” dedi.
Harran Üniversitesi rektörü “üniversitelerin çok ciddi sorunları var, önce onları çözün” dedi.
Çukurova Üniversitesi rektörü “başbakanın bu sözleri yüzyıllarca zihinlerden silinmeyecek bir ifadedir” dedi.
Çanakkale Üniversitesi rektörü “edepsiz lafı gerçekten çok yakışıksız” dedi.
Adnan Menderes Üniversitesi rektörü “sıcak tehlike karşısında sessiz kalmayacağımız bilinmeli” dedi.
Süleyman Demirel Üniversitesi rektörü “üniversiteler siyasi gücün kontrolüne bırakılamaz, bırakılmamalı” dedi.
*
Varlığıyla onur duyduğumuz bu “edepsiz” rektörlerin hepsi tek tek görevinden alındı, mahkemelerde süründürüldü, bazıları hapse atıldı.
*
15 yıl sonra, netice?
*
Osmangazi Üniversitesi’nde beğenmediği akademisyenleri fetocu diye gammazlayıp hapse attıran, bir senedir YÖK’e şikayet edilmesine rağmen korunup kollanan kafadan kontak araştırma görevlisi, tabancayla üniversiteyi bastı, dört akademisyeni kurşuna dizdi.
*
Sayın basınımız “üniversitede katliam” manşetleri attı.
*
Peki silahlar patlayana kadar üniversitede katliam yok muydu?
*
Mesela… Yukarıda tek tek saydığım saygın biliminsanlarını imha edip, onların yerine “ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” diyen arkadaşları monte etmek, katliam değil miydi?
*
“Atatürk ilke ve devrimlerine bağlıyız, cumhuriyetin temel ilkelerini savunmak bizim görevimizdir” diyen rektörleri hapse atıp… Onların yerine “akademisyenler için kep değil sarık daha uygundur” diyen, Arap kıyafetiyle kafasında sarıkla gezen yobazı rektör yapmak, katliam değil miydi?
*
“Hazreti Nuh’un cep telefonu vardı” demek, üniversitede katliam değil de nedir kardeşim?
*
“1924’te camiler kapatıldı, Çanakkale ve Bursa’da genelev olarak kullanılan camiler var” diyebilmek, seri cinayet değil midir?
*
Kafasında fesle dolaşan tımarhanelik herif tarihi katlederken, üniversitelerin tarih bölümlerinden çıt çıkıyor mu?
*
“Dualarla cıvatalarını gevşetip uzay mekiğini düşürdük” diyenler muteber adam sayılırken, astronomi ve uzay bilimleri profesörü Rennan Pekünlü, feto organizasyonuyla hapse atılmadı mı?
*
İsmi Abdülhamid olarak değiştirilen GATA’nın profesörü, şizofreni hastalığının cin çarpması yüzünden meydana geldiğini izah ederken, tedavi için dini şifacılarla üfürükçülerin faydalı olabileceğini söylerken… Geliştirdiği ilaçla şizofreni tedavisinde çığır açan GATA profesörü Tayfun Uzbay, feto organizasyonuyla hapse atılmadı mı?
*
Profesör Türkan Saylan, Profesör Mehmet Haberal, Profesör Fatih Hilmioğlu, Profesör Erol Manisalı, Profesör Kemal Gürüz, Profesör Yalçın Küçük, Profesör Uçkun Geray, Profesör Kemal Alemdaroğlu, Profesör Mustafa Yurtkuran, Profesör Ferit Bernay, Profesör Yücel Aşkın… Dünya üniversite tarihi böylesine büyük katliam gördü mü?
*
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, 70 bin üniversite öğrencisi hapiste şu anda… Tutuksuz yargılanan üniversite öğrencilerini eklersen korkunç rakam 100 bini aşıyor. Fetocuların silahları patlayana kadar üniversitede katliam yok mu sanıyorsun sahiden?
*
“Elbiselerinizi çıkarmadan sevişin” diyen profesörünüz yok mu? “Deve sidiği şifalıdır” diyen akademisyeniniz yok mu? “Yabancı kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunç” diyen rektörünüz yok mu? TÜBİTAK bilim fuarında “Tillo evliyalarının kerametleri projesi” sergilenmedi mi? Daha nasıl katliam olsun üniversitede?
*
Fetoculara “ne istediniz de vermedik” diyen siz değil miydiniz? “2004’ten önce kaç üniversiteniz vardı, bizim sayemizde 2004’ten sonra kaç üniversiteniz oldu” diyen siz değil miydiniz?
*
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” vizyonuyla “ulemaya soralım” arasındaki tercihin kaçınılmaz sonucudur bu… İmamlaştırdığın üniversitelerden ne bekliyordun katliamdan başka?

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/universitede-katliam-2-2335268/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Deizm
8 Nisan 2018

Cahil cühela yobazlara bakıp, bunlar müslümansa ben değilim diyen gençlerin sayısı hızla artıyor. Toplumu imamlaştırma dayatması yüzünden, tam tersine, dinden soğuyanlar çoğalıyor. Hatta, imam hatip öğrencileri arasında bile “deizm”in yayıldığı saptanıyor.
*
Herkes merak ediyor, nedir deizm?
*
Terör örgütüyle masaya oturduğumuzu söyleyenler şerefsizdir, de.
Sonra tabii görüşüyoruz görüşme talimatını veren benim, de.
Biz Amerika’nın düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanıyız, de.
Sonra Amerika’nın projesi diyenler bunu ispat etmezlerse alçaktırlar namussuzdurlar, de.
Kardeşim Esad, de.
Sonra katil Eset, de.
Ben şahsen bedelli askerliğe izin vermem referandum yaparım, de.
Sonra 30 bin lirayı veren askerliğini yapmış sayılacak, de.
Anadilde eğitimin önünü açarsanız ülke bölünür, de.
Sonra farklı dilde eğitimin önünü açıyoruz, de.
Ben Gürcüyüm ailemiz Gürcü ailesidir, de.
Sonra benim için Gürcü diyenler bile oldu, de.
Bana milliyetçi diyenler varsa evet milliyetçiyim, de.
Sonra her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık, de.
Üçüncü köprü cinayettir İstanbul için ölümcül sonuçlar doğurur, de.
Sonra Cumhuriyet mitinglerinde Cumhuriyetçiyiz diye yürüyenler var ya üçüncü köprüye işte hep onlar karşı çıktı, de.
Muhterem hocaefendi, de.
Sonra terörist sülük, de.
Ergenekon’un savcısıyım, de.
Sonra şahsım aldatıldı, de.
Kürt sorunu vardır benim de sorunumdur, de.
Sonra ne Kürt sorunu yauv bu ülkede Kürt sorunu yoktur, de.
Analar ağlamasın, de.
Sonra ne mutlu şehit ailelerine, de.
Süleyman Şah türbesi Türkiye’nin dışardaki tek vatan toprağıdır başına herhangi bir şey gelmesi durumunda atacağımız adım bellidir hassasiyetimiz bellidir dalgalanan bayrağı korumak için tereddüt etmeyiz türbenin kuşatıldığı iddialarının hepsi uydurmadır, de.
Sonra sevk ve idaresini bizzat takip ettiğim nakl-i kubur operasyonunu her türlü takdirin fevkinde gerçekleştiren hükümetimizi tebrik ediyorum, de.
Türkçeyle felsefe yapılamaz diyorlar ırkçılıktır, de.
Sonra Türkçeyle felsefe yapamazsınız, de.
Hamdolsun başardık AB’ye gidiyoruz hedef tam üyelikti alındı bizim hükümetimize nasip oldu, de.
Sonra eyyy AB sen kimsin, de.
Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı özentinin sonucudur Amerikan emperyalizminin tavsiyesidir, de.
Sonra başkanlık sistemi bizim için yeni değildir gelenekseldir bizim genlerimizde başkanlık sistemi var, de.
Devlet Bahçeli hakkında mehape’yi küçülten zat uçma özürlü ırkçı alçak adi namert ağzından salyalar akıyor ikiyüzlü, de.
Sonra sayın Bahçeli’ye devlet adamlığı nedeniyle şahsım adına teşekkür ediyorum, de.
Van münüts çocukları nasıl öldürdüğünüzü biliyoruz siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz, de.
Sonra Gazze’ye giderken bana mı sordunuz İsrail’e ihtiyacımız var, de.
Bu ülke demokratik parlamenter sisteme inanmış bir ülkedir hiçbir zaman demokratik parlamenter sistemden uzaklaşmayacağız, de.
Sonra artık parlamenter demokrasi yok, de.
Lozan antlaşması devletimizin tapusudur inanç cesaret ve fedakarlık zaferidir, de.
Sonra birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar zafer mi bu, de.
İstanbul’u ihya ettik ihya etmeye devam edeceğiz, de.
Sonra biz bu şehre ihanet ettik hâlâ da ihanet ediyoruz ucube inşaatlar yaptık çok yanlışlar yaptık ben de bundan sorumluyum, de.
İçki içen alkoliktir, de.
Sonra içki içenler bize oy veriyorsa alkolikler arasına girmemiş oluyor, de.
İşsizliği bitirdik, de.
Sonra işsizlik şu anda yüzde 11’in üzerinde bu ülke bu hale düşmeli miydi, de.
Büyümede dünya rekoru kırdık, de.
Sonra bize lazım olan üretimdir bu halde kalkınabilir miyiz, de.
*
De’izm budur.
*
Öyle de’nirken aniden böyle de’nmesi sonucunda, toplumun allak bullak olması, zihinlerdeki contaların yanması, şuur şakülünün kayması, o uçtan öbür uca savrulurken gözünün önünde yaşananları idrak edemez hale gelmesi, bu vahim tabloyu ideoloji olarak benimseyip, artık her de’nileni alkışlamasıdır deizm.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/deizm-2337348/