Çok güzel, harikulade, fevkalade, mükemmelll

Portakal çiçeği kadınlar…
22 Nisan 2018

Yeni tanıştığımız orta yaşlarda güzel kadın sormuştu:
“Portakal çiçeğini bilir misiniz?..”
“Bilmem” dedim…
“Nasıl bilmezsiniz, bilmeniz lazım…”
“…….!”
*
İki saat “portakal çiçeğini” anlattı:
“Portakal çiçeği, aynı anda olgunlaşmış meyvesi ile birlikte açan tek çiçektir… Meyve ile çiçek aynı anda, aynı daldadır…”
*
Benim okurlarım başkadır, hiçbir şeyi boşuna söylemezler…
Uzun zaman “Portakal çiçeğini” düşündüm, kitapları karıştırdım, kim bilir kaç kişiye “Portakal çiçeğini bilir misin?” diye sordum…
Yanıt bulamadım…
*
Günler sonra bir anda geldi:
Portakal çiçeği kendisiydi…
Ve “Portakal çiçekleri” hep gözümün önündeydi…
Olgunlukları ile gençlikleri bir arada olan kadınlardı…
Bilgelik ile terk edilmemiş gençlik…
Yetişkinlik ile tazelik…
Geçmiş ile gelecek…
Meyve ile çiçek…
Önünüze konulan bir bilgeliğin derinliğinde siz işte böyle çırpınırken, kıkır kıkır gülüştü portakal çiçekleri…
*
Böyleydi yazım…
Aradan kaç sene geçti bilmiyorum…
Bugün hâlâ biraz umudumuz varsa, portakal çiçekleri sayesindedir…
Okullarda ne öğretilirse öğretilsin, evde çocuğuna Mustafa Kemal’i anlatan bilgelikten sonra… Saçına tokasını sokup meydanlara coşkuyla koştular portakal çiçekleri…
Gidin bakın…
Anıtkabir’de hep onlar; çocuklarını elinden tutup getirmişler, hem bebeklerinin hem kendilerinin ellerinde birer küçük bayrak var…
Anlı şanlı, rütbeli-rütbesiz erkekler toz olurken…
Onlar; işyerlerinde, çarşıda, pazarda, atölyelerde, okullarda, sosyal medyada, sokaklarda, meydanlarda, yaşamın her yerinde, narinlikleri ile dirençleri bir aradalar…
*
Yıllardır söylüyorum:
Gidişin kadınların elinden olacak…
Çünkü; gençliğin heyecanı, olgunluğun azmi ile işte oradalar…
Portakal çiçeği kadınlar…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/portakal-cicegi-kadinlar-2364110/

Akıl var, mantık var… Evet, izan diye bir şey var

Okuyorum raporlarımı…
Doktor değiller AMA ben artık bir nevi doktorum…
Psikolojik eğitimim var ama psikolog değilim…
İşaretleyeceğim ÖNEMLI YERLERI ki anlasınlar…
Yıllar oluyor bakmıyorum raporlara, şimdi anlıyorum neden adamların bana…
Neden ölmedin? Diye soru yönelttiklerini…
Bilemezse beyaz önlüklüler bir şeyi, çıkamazsa işin içinde HAVALE…
Doğru psikolojik sorun diye. Neler neler yazmışlar…
Sorarım kendime, okuyorsunuz işte…
Ki…
>>> Hiçbir şey bilmiyorsunuz <<<
Bir insan, bu kadar ağır bir depresyonla, klinik vaka…
BU KADAR BASKIYA RAGMEN…
Neden hala hayatta?

Evet…
Suçluyorum kendimi, bu doğru…
AF ETMIYORUM, ETMEYECEGIM kendimi…
Ama gerçekten bu kadar ağır bir depresyonda olsam, kaza 1989 yılında gerçekleşti, bu yıl 2018’i yazıyoruz ben neden hala kafayı bir iyice yemedim, neden hala bu kadar BASKIYA göğüs gerebiliyorum?

Sevgi kardeşim sevgi…
Sevdiklerimden, kalbimde olanlardan gördüğüm ilgi beni ayakta tutan…
Sevginin gücü, en güzeli aşk ile…
Kini, nefreti, her türlü zorluğu yendi!

Yok, yok beyaz önlüklü cici hanımlar ve beyler…
İnsandan insana fark var…
Sığdıramazsınız beni herhangi bir çekmeceye…
Sığmam…
Ben…
Deli Önderim!

Annem diyor…
“Hapis falan umurumda değil, isterse kalan ömrümü hapiste geçireyim…
Yakarım orayı, cayır cayır yakarım. Bana sen lazımsın, kendine dikkat et, vallahi billahi yakarım!”
Yapar mı?
Yapar…
Benim Kara Mediha’m yapar!

Daha dur bakalım bu çeyrek neler görecek?

Mahkemeden geliyorum…
Allah cümlemizi korusun, ilanları okudum. Açık arttırmayla haraç mizaç satılan mallar…
Benim meselem başka, memuriyeyi beklerken okudum ilanları…
Yüzümün >>> AK ile <<< çıktım işin içinden, aldım >>> temiz <<< kâğıdını…
Gelecek daha bir, iki şeyler ama önemsiz. Yani tam bitmedi gibi(!)

İster inan ister inanma…
Hukuk alanında…
Bir bu kalmamıştı tecrübe etmediğim, çok şükür bunu da ettim. Hem bilgi hem fikir sahibiyim…
Biraz dinleneyim, berbat bir gece geçirdim. Feci ağrılarla uyandım…
Bu hava değişiklikleri mahvediyor beni…
Beden alışana kadar daha çekeceğim, bir hafta kadar sürer eğer havalar yine değişmezse…
Başkana eMail yollayacağım, hani tepemi attırdılar ya…
Elimdeki tüm raporlarla, tipime bakıp beni sağlıklı insan sanıyorlar…
Yanıldıklarını, ne kadar ayıldıklarını ispatlayacağım onlara…
Baktım olmadı, söz dinlemiyorlar…
Hadi oğlum başka kapıya, doğrudan bir sepet havası çalacağım anlayışsız insanlara.

Gerçek şu ki istesem neler yaparım neler…
Bir, ikincisi şu sağlık sorunları olmasa. Her şey yasalara uygun olsun istiyorum hem burada hem orada.

Insula

Latince ada demek…
Roma İmparatorluğu zamanında, Roma’da kiralık binalara verilen isimdir Insula…
Neden mi anlatırım sonra, daha önemlisi…
Bademlerin, atalarının Roma ile ilişkisi.

Hani bir taraflarını yırtıyorlar ya başörtüsü, başörtüsü diye…
Bizanslı hanımefendiler ile onlarda bağlama benzerliği çok dikkat çekici…
Oku
Yine Türk mimarisi, alta dükkan üste bina…
Tavuk mu, yumurta mı meselesi? Hangisi ilk önce vardı gibi…
Hava çok güzel, mangal…
Eh bir iki tekte yakışır çeyreğe…
Anlayacağınız devamı yarına!

Bu resimler…
Sizlere bir bilmece, düşünün taşının bakalım bu resimler ile Insula ne alaka!?



Romalılar…
İnsanlık sadece Roma hukukunu günümüze kadar taşımadı, Roma…
Yunandan, dünya Roma’dan etkilendi. Hep iddia ettiğim gibi, karsilikli bir etkileşimdir…
Hatta din…
Neyse bende kalsın, belki zamanı geldiğinde bu konudaki SAPTAMALARIMI, TESPITLERIMI ve düşüncelerimi yayınlarım.
Maymundur insan, taklit etmesini sever. Hayvan ile arasındaki en belirgin fark, düşünceleri…
Geliştirmesi, bu yetisi…
Tanrı vergisi!

Tabii…
İnsanın bitmek bilmez açgözlülüğü gibi. Yazmışımdır evvelsi…
BETONU…
Romalılar icat etti. Coğrafi bir özellikleri, VOLKANLAR…
Ve külü(!)

Ve yine insanlık tarihinin, en azından bugünün bilgi düzeyiyle…
Romalılar ilk “apartmanları” dikti…
Hiçbir şey ama hiçbir şey o günlerden bugünlere değişmedi…
Tabii asansör falan yok o zamanlar…
Zemin kati en lüksü, birinci, ikinci katlar geniş, olabildiğince refah…
DIKKAT
Haliyle iç döşeme, ahşap…
Yukarı çıktıkça apartmanda daireler küçülüyor, izbeleşiyor…
Gittikçe gün ışığı görmez mağaralara dönüyor, ufacık ufacık pencereye benzer delikler…
Fakir, fukara “yuvası”!

Haliyle “Allah’a“ yakın oturuyorlar ya…
YANGIN TEHLIKESI gittikçe artıyor, çok ama çok insan can veriyor fakir diye…
Ve yine Romalılardır alta dükkan, üste daire mucitleri…
En azından benim bildiğim öyle…
Para be kardeşim para…
Bugünlere nazaran ne degisti ki?
Bak en üste, tövbeler tövbesi Allah – Lilah…
Aşağıda…
Çil, çil AkÇeler.

Fakirin…
Ve hakkı, o günde bugünde ölmektir…
Nasibidir…
Adaletin böylesi!???

Yine iddia sahibidir bademler…
Hanlar, hamamlar, tüneler, köprüler, raylar ve de trenler falan…
Bak yeminle bu yol fotoğrafları bir hafta oldu olmadı tarafımdan çekildi…
Sadece bu satırları yazabilmek için, GÖR DIYE…
Tıraş ettiler yolu, bak kardeşim bir terzinin oğluyum, bir tornacının…
GÖZ EGITIMLI…
Ölçtüm mü, göz ile…
Yanılmam yani…
Yeminle gördüğün üç santime varan bir tıraş…
Yolun kendisi, ALLAH BELAMI VERSIN YALANIM VARSA en azından yarım metre kalınlığında…
BADEMLERINIZ…
Recep Tayyip Kahpedoğanınız yapıyor ya sözde yollar, bir daha sefer DIKKAT ET…
Bak bakalım Tayyipistan yollarının kalınlığına…
### ONU BIRAK, ESAS ÖNEMLISI ###
Canın güzel kardeşim, canın önemli…
Dikkat et bak, sadece üç santim, sadece 3…
Buna rağmen kırmızı bir boya atmışlar, geceleri parıl parıl parlıyor…
Can ve mal kaybı olmasın diye, sürücülerin dikkatine!

* Ek bilgiler
KADIN FİGÜRLÜ BİZANS SERAMİKLERİ