Yeni geldim, soluklanayım dedim…
Bilirim yüreğin haber beklemesini…
Bu yüzden iki satır sevdiceğim!
Çok şükür, iki benim için çok önemli işin üstesinden geldim. Allah kadın Allah…
İşlerimi rast getirdi. Çok şükür.
Ama…
Gün berbat başladı, özellim rast gitti…
Çevrem ise GÜMBÜRTÜYE(!)
İnan yürek çok üzüldü…
Validenin köyünde bugünlere kadar görülmemiş kanser vakaları. İnanılacak gibi değil…
Bilirsin bu gibi konulardaki düşüncelerimi…
Tesadüf denilen olgu vardır ama bu yoğunlukta OLAMAZ böyle bir şey. Köyün erkekleri dökülüyor. Çok düşündürücü!?
Ondan geçtim, geçilmeyecek şeyden…
Mafya’m…
Sevdiğim, çok değer verdiğim insan…
Kalp krizi geçirdi, üçüncü…
Bunun ne demek olduğunu biliyorsun değil mi?
Yoğun bakımda, kan bağımız olmadığı için gidemiyoruz yanına.
Anlayacağın, sabah yazdığım gibi, sanki içime doğdu şu bir kaç gün ölüp ölüp dirileceğim sanki. Bu kadar yoğunluğa bu çeyrek iyi dayandı değil mi?
Tekeden pis koktum, çok sıcak. Banyoya. Kafam darmadağın kadın, nereye koşturacağımı şaşırdım. En küçük dayımın geldi sabahtan çok sevindim, duymuş geldiğimi altmış yaşında. Utandım!
Yarına denize, validede istiyor gideriz ana – oğul. Oradan uğrarım Mithat dayıma, götürürüm sonrasında anneciğimi Beykoz’da yalı restoranına. Pazar kadın, pazar diğer dayıma. Hani çok hasta olana. Anlayacağın Önder ya iş peşinde veya hasta ziyaretinde.
AMAAA…
Kısmet olursa bu sefer çekeceğim bir güzel kafayı boğaz kenarında.
Önder kaçar
😊
Nereye mi?
Dedik ya teke…
Banyoya, bıcı bıcı yapmaya…
Öpüyorum kirazlarımı, sevdiceğimi…
Kalbimin kraliçesini.