Üçüncü dünya savaşından çıkmış sanki

Yok arkadaş ille erkek çocuğu…
Dada okuldan geldi, annem doğru bana getirdi…
Soruyor “sen böyle bir şey gördün mü?”

Ayak tırnaklarından, saç teline çamur içinde!

Sordum hanıma, hatırlamıyorum çünkü…
Burak’da böyle miydi?
“Öfffffffffff, her gün, her dün” dedi.

Kız çocuklarını da çok severim AMA…
Yok kardeşim ille erkek çocuğu!

Not:
Hanımlar demesin şimdi, sen yıkayıp paklamıyorsun tabii…
Bana ne kardeşim, şansına küs…
Benim derdim değil, kadın olarak gelmeseydiniz dünyaya(!)

Erkek…
Çamura batacak, hanımlar yıkayacak!
😊
Gerçekte budur hani, erkeği erkek yapan ardında duran kadındır, kadın…
Son umut kapısı, son kalesi!

Eyyy Müslüman, sana bir şey sormak isterim!

Bilmem biliyor musun?
Bundan bir – iki gün önce insanlık yine astronot yolladı uzaya…
Aslında adetim değildir din ayrımı yapmak, AMA aklımdan geçmedi değil…
Türk’ten geçtim, akıllarını Türkiyeliler, Tayyipgiller almış…
Lafff çok icraat yokkk…
Ama…
Neden şimdiye kadar bir Müslüman evladı hiç uzaya çıkmadı?

Bak Suudi bilmem nesi…
Muhammed’in ümmeti açlıktan ölürken…
Teee Fransalarda 300 milyon Dolara malikâneler alıyor…
Kimin parası bu, kimin hakkı?

Bir diğeri, kendini utanmadan Resule benzettiren VEYA daha kötüsü…
Kendisine Allah’ın sıfatlarını yakıştırtılan, aile boyu HIRSIZ…
Bu hırsızlıkta yetimin, boynu bükük öksüzün, senin ve benim hakkım yok mu?
Vergilerimi…
Devlete ve topluma borcumu hem orada hem burada bir tamam öderim…
Nerede benim param?

Kur’an-ı Kerim…
Bilimin, ilimin dini değil mi?
Nerede senin ilmin…
Ve de bilimin, SÖZDE MÜSLÜMAN, nerede vicdanın, hakkaniyetin nerede?

Ordularım olsa

Rakamlar muhtelif…
Tarihçi değilim, olmam da gerekmiyor…
Bildiğim 1099’dan beri Kudüs bir onun elinde bir diğerinin…
Hristiyan…
Kudüs’ü ele geçireceğim derken, katliam yaparken O Yahudi, bu Müslüman ayrımı yapmıyordu…
Önüne geçen kılıçtan geçiriliyordu, keza…
Tersi, Müslümanın da bu ayrımı yaptığını sanmıyorum!

Zaman değişti…
İçimizdeki hayvan biraz olsun medenileşti(!!!???)

Ordularım olsa…
Kutsal mekân Kudüs için sefere çıksam ve zafer benim olsa…
Kudüs…
Ne onun ne başka birisinin başkenti olamazdı!!!

Üç Hâk dininin ORTAK MALI ve yine ortak mekânı.

İbrani dinlerin kardeşliği benim ilkem, dini duyguları siyasete karıştırmam…
Tek bildiğim, emin olduğum hakkaniyet anlayışı içinde Hâk yolunda bir yaşam!!!

Tavşan ve kirpinin yarışı

Bilir misiniz bu masalı?

Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde…
Develer tellal iken pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…
Bir tavşan ve birde kirpi varmış.

Günün birinde bu ikisi karşılaşmış…
Masal bu ya…
Tavşan, kirpinin çarpık bacaklarıyla alay etmiş. Kirpi çok gücenmiş buna ve tavşanı bir yarışa davet etmiş. Tavşan tamam demiş, yarışalım!

Sözleştikleri gibi ikisi birden tarlada yarışmak üzere hazır bulunmuş…
Ve yarış başlar, kirpi birkaç adım attıktan sonra durur…
Tavşan tabi son sürat koşarken birdenbire kirpinin sesini hedeften duyar…
“Ben geldim, sen neredesin?”
Tavşan buna çok şaşırır, nasıl olur? İmkânsız falan derken mızıkçılık yapıp kirpiyi tekrar yarışa davet eder. Yarış 73 kez tekrarlanır. Sonuç…
Hep aynıdır, kirpi hep kazanır. 74. kez yarışa girdiklerinde tavşan yorgunluktan oracıkta yığılıp kalır ve kirpinin, hedefte karısını saklayıp tavşanı kandırdığını anlamadan ölür.

Gerçek hayatta ise…
İki kendini bilmez hayvan sidik yarışına girmiştir, biri…
Eyyy bilmem ne çekerken diğeri s.ktir lan sen kimsin deyip aklına eseni yapar…
İki karakterde aslında ruh ikizidir, oldu bitti serserisidir.

Biri bencilin teki, diğeri alt tarafı bir zibidi…
Aldatılmaya, kandırılmaya son derece müsait, kör cahilin teki…
Hani hep diyorum ya Kasımpaşa ayısı, taa kendisi!

Biri oldu bitti ye getirip Kudüs’ü Israil’in başkenti diye tanıyıp elçilik açma safhasındayken…
KIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII…
Dedim, anlattım sizlere ben oradayken harıl harıl çalışma vardı “konsolosluk – elçilik” binasında…
Sanki sürprizmiş gibi diğeri Filistin tarafında elçilik açma çapasında…
Biri yapıyor bir hatta…
Diğeri altında kalmayarak aynı hatayı yapıyor!

Bu ne siyasettir, diplomasi…
Ne devlet siyaseti olabilir, geleceği öngören, bilgili ve gerçekçi.

Bir varmış bir yokmuş…
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde…
Develer tellal iken pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken (…)

Sağ pezevenkler sağ, sol pezevenkler sol

Eskiden yorgun argın düşen Mehmetçiği böyle yürütürlermiş…
Rahmetli peder anneme böyle anlatmış…
Bende yürüyorum, yürümek zorundayım, yürütüyorlar…
Demin…
Yeminle doğru, Kuran’a el basarim doğru…
Karşıdan karşıya geçerken, yorgunluktan sendeledim yol üzeri yıkılacaktım vızır vızır gecen arabaların önüne, olmadı, yine ölmeyi başaramadım.

S.ke, s.ke yürütüyorlar…
Hem de sevdiklerim yürütüyor, hayat şartlarımız…
Mecburum, mecbur…
Şimdi de Dada, spora. Öyle bıktım ki tarif edemem. Kaçasım var…
Nereye…
Ve kimden???

Yoruldum

Beynim lapa gibi…
Sabahın dokuzundan beri Oma…
Oturuyor öylesine, kukumav kuşu gibi…
Üzülüyorum, yalnız başına…
Yüz versem geliyor s.çiyor başıma…
Gün geliyor sanıyor beni Opa, anlatıyor mahremi…
Yerin yedi kat dibine giresim geliyor, olmuyor…
Verirsen yiyor – içiyor, vermezsen kızıl aç, şaşırdım, nereden girdim ben bu işin içine?

Vebali büyük, vicdan azabı ondan da büyük…
Görüyor kendi anne ve babasını, geldiler diyor bana, oturduk konuştuk diyor…
99 yaşında…
Oma diyorum onlar çoktan öldüler…
Bir hırçınlaşıyor, kızıyor, hayırrrrrrrrrrrrrrrrrr diyor…
Yaşıyorlar!

Bu gidişle…
Allah uzun ömürler versin, uzun ve sağlıklı AMA…
Bu kadın beni öldürecek…
Tez elden olsa bari, tez elden alsa canimi…
Sadece çokkk yorulduğumu biliyorum…
O kadar!

### Almanya’da ikamet edenlerin dikkatine ###

Geçen Cuma hanım dedi:
“Önder, dükkân sahibi geldi, artık çok ihtiyarlamış kar falan küreyemezmiş”
Eee?
“Kiracıları yapacakmış, herkes bir hafta(!)”

BEYNIMDEN VURULMUŞA DÖNDÜM!!!

Hatırlı okuyucularım bilirler hep yazarım çünkü…
Birincisi, avukat değilim AMA ömrüm kanun maddeleri arasında geçti…
İkincisi, birisi ki hiç fark etmez kim olduğu, bana ASLA ne yapıp ne yapamayacağımı söylememeli, tek istinsahlar anne ve babam ki onlar bile bir yere kadar, yine bir yere kadar kul yapımı kanunlar ve kurallar ve Hâk kitaplarında >>> yazmasına <<< rağmen uyamayacağım şeyler!!!

Örnek vermek gerekirse; abdest meselesi gelir, bir kadın ile birlikte olmuş olayım – olmayayım…
Onun evinde*, tanrı karşısına, boydan boya SU ile yıkanmış, temiz – pak şekilde çıkarım…
Onunla sürekli konuşurum, dua ederim, beden, üst – baş kirli olsa bile kalbim temiz, Onunla hep konuşurum, hep dua ederim.
NOKTA

İşveren bile bu gibi konularda imtina ile yaklaşırdı bana…
İster inan ister inanma!

Haklarım kadar…
Yeminle…
Görevlerimin de BILINCINDEYIMDIR!!!

Nitekim…
Oyun başladıktan sonra kural değiştirilemez, yani baştan sizinle bu konuda görüşülmediyse ev sahibi sonradan kuralları değiştiremez, itiraz hakkınız doğar…
Diyelim ki sonradan yaptı ve aranızda uzlaşı sağlandı…
(Ben kabul etmeyeceğim, itiraz edeceğim, neden? Sonra!)
Mülk sahibi, ev ile dükkân arasında ayrım yapmak ZORUNDA, yani evde, farz-i misal sizler…
365 gün 24 saat ikamet ederken dükkân sahibinin açılış ve kapanış saatleri var…
Yani bu gibi hukuki konularda, mesela kaza oldu, birisinin ayağı kaydı, kırıldı…
Tazminat ve açılan masraflar ne olacak?

Yerleşkeden, yerleşkeye değişiyor, kendi ikamet ettiğiniz yerdeki kurallara dikkat ediniz!

Genel olarak…
Sair günlerinde 07 – 20’ye yaya kaldırımlarında kar kürenmiş olmalı, 80 cm ile 1,20 cm arası…
Pazar ve tatil günlerinde ise 09 – 20’ye…
Yokum, izindeyim falan diyemezsiniz kabul etmiş bulundunuz bir kere…
Yerinize bu işi yapacak birisini bulmaktan siz sorumlusunuz!

Sen Önderin gözüne bir baksana…
Bekçi başı mi yazıyor alnımda?

* Özellikle Camii demedim, bu kilisede olabilir, bir sinagogda veya HER YER…
“Doğrudan”, manen karşısına, huzuruna çıkacaksam.

Not

Ben zaten üstüme düşeni yapıyorum…
Kar kürüyorum, özgür irademle…
Emirle değil, emir kulu asla olmadım, olmam!

Ama…
Kari falan ne zaman küreyeceğime yine BEN KARAR VERIRIM!