Doğru ee, ee, ee yapmaya

Mümkün olan 300 puandan 279…
Yarına çok manyak bir gün olacak, oradan çık buraya gir…
Dır, dır, dır…
Ama ondan sonra bitti. Cumartesi anlatırım bu aksam yaptıklarımı…
Kendi kendimi sakatladım…
😊
Yok kendimi vurmadım ama kol gitti…
Anlayacağınız şahtım, iyice şahbaz oldum.

İyi geceler gülüm, dua et benim için…
İhtiyacım var!!!

Ah dede vah dede, dede yine piyasada. Okumuş, çok hoşuna gitmiş çünkü gerçekmiş.

En büyük devlet adamı kim?
22 Mart 2018

Amerikalı bir psikiyatri profesörü… Adı Arnold Ludwig… Hayatında hiç Türkiye’ye gelmemiş… Bir kitap yazıyor. Adı King of te Mountain (Dağın Kralı)
Dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap bu… 20’nci Yüzyıl’da dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor.
Dünyadaki tüm liderler arasında 2000 kişi, belli ama aynı ölçütlere göre değerlendiriliyor.
Devletleri yönetmiş Saddam’dan Kaddafi’ye, Mao’dan Roosvelt’e, De Gaulle’den Nehru’ya, Churchill’den Hitler’e, Mussolini’den Mandela’ya, Stalin’den Nasır’a kadar hepsi inceleniyor.
Kitap çalışması 18 yıl sürüyor.
Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamı, yukarıda ifade edildiği gibi belli ölçütlere göre değerlendiriliyor.
Öne çıkan liderlerin hepsine aynı olmak üzere 200 kadar değişik kıstas uygulanıyor. Bu kıstaslara göre 1’den 31’e kadar değişen puanlar verilip değerlendiriliyor.
Uygulanan testin tam adı “Political Greatness Scale” olarak tanımlanıyor ve buna göre sıralama yapılıyor.
Örneğin, en çok Roosvelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru’ya 25, Churchill’e 22, Kennedy’ye 15 puan veriliyor.
Sadece bir tek lider 31 puanla ilk sırayı alıyor.
Bu lider “Visionary” (ileriyi gören, öngörülü, büyük görüş gücü olan) sıfatıyla 20’nci Yüzyıl’ın en büyük devlet adamı unvanına lâyık görülüyor.
“Kim olabilir?” diye merak ettiniz haklı olarak… Evet, işte o lider devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’tür.
* * *
Mektubu yazan Prof. Vural Cengiz “En ilginç olan husus, yazılı ve görüntülü Türk medyasının bu haberi hak ettiği gibi duyurmamış olması” diyor ve ekliyor:
“Türk halkı, gurur duyduğu Ata’sı hakkındaki bu güzel haberden mahrum bırakıldı. Bizlerin ilk görevi insanlarımızdan gizlenen bu gerçek bilgileri tüm millete iletmek. Saygıyla.” Prof. Vural Cengiz,
Gurbetteki Atatürkçü Bilim Adamları Derneği (ABD)
“KORKU VE KOLTUK İTTİFAKI”
Dikkat ederseniz ülkeyi karıştıran ve büyük tepkilere yol açan söz ve eylemlerin tamamı iktidar tarafından yaratılıyor.
Atatürk’ün unutturulmak istenmesi, Türk milliyetçiliğinin ayaklar altına alınması, milli bayramların savsaklanması hep aynı zihniyetin ürünleri…
Son olarak iki konu toplumu çok rahatsız etti.
1) İstiklâl Marşı’nın değiştirilmek istenmesi.
2) 14 şeker fabrikasının satışı olayı.
* * *
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “‘Dil devrimiyle beraber geçmişle bağımız koptu‘ diyorlar. Bizim atamız Yunus Emre, Dede Korkut, Mevlana. Eğer senin atan Arap’sa bilemiyoruz” diyor ve ekliyor:
“Bunlar yakında ‘Ankara çok soğuk, başkenti değiştirelim‘ derler. Marş değiştirilirse bu marş Türkiye’nin değil, AKP’nin marşı olur ve hiçbir güç bize o marşı söylettiremez.
Bir taraftan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, bir taraftan açlıktan intihar eden insanlar, diğer taraftan AKP Genel Başkanı’nın dinde güncelleme yapılması söylemleri ve İstiklâl Marşı ile ilgili cümleleri var.
Eğer bunları bir CHP’li söylemiş olsaydı bizi topa tutup linç ederlerdi.
Ankara’da ittifaklar kuruluyor. Bunun adına ‘Cumhur ittifakı‘ deniliyor. Aslında o ittifakın adı ‘Korku ittifakı‘, o ittifakın ismi

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/rahmi-turan/en-buyuk-devlet-adami-kim-2302876/

Yolladı bana linki, paylaş dedi, paylaş…
Okusun insanlar…
Görsünler gerçek bir lider ile bir “orospu çocuğu” arasındaki farkı!

King of the Mountain

Regaib Kandili
Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öper…
Herkesin kandilini kutlarım…
Senin de gülümmm, senin de

Önder paşa s.çtı taşa, taş yarıldı baştan başa

😊

Öf ya ilk fasıl başarıyla sonuçlanmıştır…
Öğleden sonra ikinci fasıl bekliyor beni…
Vaktinde çıkabilirsem gideceğim bugün kulübe.

Arkadaş ne büyük başım varmış benim ya?
Hanımdan yedim fırça…
Dedi…
“Şikâyet edeceğim seni babama!”
Haydaaa…
Niye kızım?
“Böyle, böyle. Bu gidişle döveceğim seni!”

Bak şimdi…
Bir bu eksikti, tüh senin erkekliğine…
Yeminle dayağı bir güzel yerim otururum bir tarafım üstüne…
Neden mi?
Kardeşim demiyor muyum güç yok, kuvvet yok diye?

Bak dedim…
İade edemezsin, reklamasyon veremesin ona göre…
Tekim, tek. Bulunmaz Hint kumaşı değilim ama çok aralarsın beni dedim ona…
Kadına bak ya hem şikâyet edecekmiş hem dövecekmiş beni…
Vayyy anasına!

😊

Neden bu kadar yaygara?
Hep yazarım özledim takım…
Özledim kravatlarımı, jilet gibi ütülenmiş pantolonlarımı, kolalı gömlekleri…
Bir tanemi…
YOKKK, dur şimdi onu karıştırma…
Ameliyat sonrası sayılıdır pantolon, gömlek hele takım giydiğim…
GIYEBILDIGIM…
Gittim aldım bir pantolon, rahat tipten…
Kıyamet bundan, yıllardan beri üstümde eşofman…
Çıktım insanlıktan…
Karar verdim insanlar arasına girmeye, üstüme başıma biraz daha özen göstermeye…
Vay efendim kulüpte birisini mi kestirmişim gözüme?
Yaaa…
Kadın git işine!

İstifa ettim, feragat ettim ben bu işlerden!
İnandır…
İnandırabilirsen!

Not: Bu ara dost telefon etti, döndü bana…
Dedi…
Önder kaç seneden beri üyesin kulübe, en azından iki sene beklemelisin…
Ya çok teşekkür ederim, zahmete soktum seni…
“Önder, küfür etseydin be. Küfür etseydin daha iyiydi!”
Çok ciddi söyledi bu cümleyi…
Gerekçen ise (…)!

Tam otomatik silah niye?
Var tabii sebeplerim, gördüklerim…
Galiba kanıtlamış oldum, attığımı vururum. Adam öldürmek niyetinde değilim ama mesele ciddileşirse de gel gardaş…
Bekliyorum kuzu kuzu diyemem, demem yani. Gideceksem eşek cennetine, üç – beş demem alıp yanımda götürürüm. Peki…
Niye ille otomatik, tam otomatik?
Birincisi gençliğimden beri tercih ettiğimdir, ikincisi…
Çünkü…
Halim malum, gözler yaratana yan bakıyor…
Şimdilik vururum AMA Allah ömür verirse iki – üç sene sonra ne olurum bilmiyorum…
Anlayacağın…
Sal çayıra Mevla’m kayıra hesabı bas tetiğe…
Gözler görse de görmese de gerisini düşünme!

Yapılacak bir şey yok…
Kanunlara saygılıyımdır, polise en azından buralarda güvenirim…
Sağ olsun çevrem…
Beklerim, ömür ölümü beklemekle geçti…
Zaman…
Her şeyin göstergesi…
Düşünüyorum da dün yayınlandı…
Almanya’da 14 bin küsur silah kayıp, gayri resmi istesen neler neler var…
Yasalar, istiyorum hem orada hem burada olsun her şey nizam dahilinde…
Dertsiz başıma durup dururken neden dert açayım?
Öyle değil mi?

Bir kahve…
Önder kaçtı yine!

😊

Kalamış, al oyu getir metroyu veya söyle mi desem upside, down

Evdeyim…
Birkaç saat uyudum, üstümü değiştirip çıkacağım hele bir hava aydınlansın…
Vergisini sen, ben ödeyeyim…
Hazıra konanlar faydalansın. Sen ver onlar oy için dağıtsın…
Kardeşim…
Adam olun, dik durun. Nasıl ki erkeğin nefsi uyandığı zaman serleşiyor, dimdik oluyorsa bir tarafları öyle. ERKEK olun, adam olun çözüm üretin İstanbullu…
İstanbullulara geri verin!!!

Çözüm üretin ki insanlar doğdukları, büyüdükleri yerlere geri dönsün. Orada mutlu, mesut yaşasın!

Sen kimsin ulan puşt?
Kadına, içkime ona buna karışırsın…
Karşında çocuk mu var?
İçki satarsan ekmek yok sana…
Nah sana ulan nah sana…
Bağladın Fatih’e…
Ulan g.t veren Fındıkzade nere, Fatih nere?
Taşındım çok sevdiğim Fındıkzade’den, şehrin göbeğinden Beşiktaş’a…
Çarşı, pazar ayağımın altında. Sinema, tiyatro…
Hastaneler dört tarafımda.

Telefon ettim, YOKKKK…
Öyle zırt pırt aramam, dostum yoktur benim ama çevrem geniştir…
Karşılık beklemeden yaparım yapacağımı, bilirler bunu…
Telefon edersem, ararsam bilirler, bir şeyler var…
Önemli bir şeyler mutlaka geri döner, ulaşmaya çalışırlar bana…
Heyecanlı bir sesle aradı beni gece yarısı, “Hayırdır Önder, bir şey mi oldu, bir sıkıntı mı var?”
Dedim böyle, böyle…
Hani küplere bindin ya gittim diye, hani Almanya’nın bir kentinde gösteri yapmışlardı PKK’lılar…
Girdim mitingin içine, senin gibi uyarmıştı sakın gitme…
İşte O…
Yok dedim durum böyle, böyle. Bana bilgi verebilir misin?
Dedi: “Sabah, sekiz buçuk gibi benden haber bekle!”

Saat tam sekizde olmam lazım bir yerde, önemli bir görüşme.

Satacak şeyler azaldıkça saldırıyorlar oraya buraya…
Şimdi sıra, Nişantaşı’n da…
Üniversiteyi taşıyacaklarmış ta Maltepe’ye…
TOKI ile doldururken kendi ceplerini, s.kiyorlar milleti…
Askeri, kışlalarını sattılar, özelleştiriyorlar millet malını…
Sıra geldi Kalamış’a…

Severim Kalamış’ı, severim İstanbul’umun eski semtlerini…
Özbeöz İstanbulluyum, içim sızlar gördükçe yaptıklarını!

Haberlerde gösterdiler demin down sendromlu çocukları…
Allah…
Cümle evladı, cümlemizi korusun. Allah bu çocukların ana – babalarının yardımcısı olsun…
İster inan ister inanma, çok üzülüyorum böyle şeyleri gördükçe…
Korkuyorum…
Sarılıyorum dört elle kalbimde benimle olan, her an, her yerde sevdiklerime.

Liebe leut, wenn ihr was von mir wollt

Dann wendet euch direkt an mich…
Ich bereue es immer noch als ich damals meinem >>> hoster <<< nicht geantwortet habe… Er wollte ein Dokument von mir zu internen schulungszwecken benutzen… Ich habe es ihm nicht untersagt aber auch nicht ausdrücklich erlaubt… Ich habe es mal im türkischen so formuliert: Ich bin ein „alter Hase“ in diesem „Geschäft“ sowohl was meine politischen Ambitionen betreffen als auch in der Informatik. Wie gesagt ich bin kein Neuling, kein „Frischling“ Ich vertrete immer noch die Ansicht das >>> alles im Internet freizugänglich sein muss!“
Insbesondere was die persönliche oder gesellschaftliche BILDUNG betrifft…
Damit meine ich nicht das…
„bild, bildet“ aber auch nicht, dass nichts Wissen…
Nicht weh tut oder der Person bzw. der Gesellschaft schadet.

Ich bewege mich immer am >>> Rande der Legalität <<< bin aber IMMER, fast immer auf der legalen Seite. Ich denke das ich uneigennützig bin und uneigennützig handele und dennoch dafür eintrete das >>> insbesondere <<< die jugendlichen eine >>> GUTE <<< Ausbildung bekommen. LESEN ist der Anfang einer guten Bildung… Nachdenken die Konsequenz… Ich bin mir natürlich bewusst das mein Handeln, als Beispiel die Veröffentlichung mancher links zivilrechtliche Folgen haben kann… Genauso meine >>> Wortwahl <<< und meine Formulierungen insbesondere was diesen Schwätzer Erdogan angeht >>> ernsthafte <<< Auswirkungen auf mich UND meine Familie haben kann…
Al dessen bin ich mir bewusst…
Was mich aber nicht davon abhält das zu tun was ich glaube tun zu müssen!

In diesem sinne liebe Leute insbesondere aus Berlin…
The show must go on

Man(n) stirbt nur einmal!!!
Ich…
Jeden Tag (…)

😊

Şömine sesine benzetebilmiş miyim, benzetememiş miyim?

Sülale boyu düzüyorlar ülkeyi

Hem damadı laf söylüyor hem kendi…
Birde millet alkışlıyor…
İnim inim inletiyorlar, bu sabah yine yakıta 15 kuruş birden zam…
ÜRETIM YOK…
TÜKETIM ÇOK…
BILIM…
Sarık medreseleri, kadının adı var kendi yok…
Polis…
Gerçek polis kadını alıp arabasına tecavüz edebiliyor…
Daha ben sana ne anlatayım?

MUTLAKA oku, MUTLAKA

Not: iki – üç gün piyasada olmayabilirim…
BILMIYORUM ne kadar sürecek?
Vazifemiz “tehlike”
Gitti Önder yine!

Ulan yârim g.t…
F.sunun teyzesinin dediği gibi, sen nene güveniyorsun?
Püf deseler yıkılacaksın…
😊
Allah’ıma!!!

Merak etme emi beni…
Dün…
Toplamda 10, on beş saat uyumuşum…
Gündüzden, eve gelir gelmez…
Kulübede gidemedim.


+


+

Bak unuttum, kendim bile farkına varmadım. Videonun ses düzeyini yükseltmek durumunda kaldım ki çıtırtılar duyulsun. Zor nefes alıyorum kadın, çok zor. Çıkacağım birazdan…
Birileri çekip vursa beni. Düşün oda buz gibi, kaloriferi en düşük düzeyde bile yaksam içerisi çok sıcak oluyor, aç yine kapıları. Çözümü böyle buldum…
Ayazı kırıyor, yetiyor bana. Sıcak olunca hiç duramıyorum.

Yorumsuz


izle

Kimlerin kimlerin parmakları yok ki bu işin içinde kardeşim…
Basit bir soru sor Google:

how pays for the syrian rebels

Biraz araştır derim, oku biraz bırak FACEBOK’u…
Aç gözlerini dünyaya!

http://www.un.org/
http://www.arableagueonline.org/
https://www.nytimes.com/

😊

Anla, anla, ILLE ANLA

Ne dedim kızım ben sana?
Ruhum…
Dolaşırım saniyeler içinde dünyayı, bilgi…
Doğrusu, gerçeği benim için çocuk oyuncağı…
Olmadı…
IZ bırakmadan, bencil değilim ille Önder yaptı iddiasında…
Parayla da olmaz işim, Allah veriyor, çok şükür aç değilim açıkta değilim…
Açgözlü…
Değilim, erişemiyorsam doğrudan bir bilgiye, önemliyse üşenmem dolaylı yolarda edinirim.

Ama iz bırakmam…
Bakma sen bu konuda da bir ilksin, karda yürür iz bırakmam!
😊

Aslında yazmayacaktım, niyet bu değildi

Bak kardeşim iyi dinle beni…
Hiçççççç Sayın Yalçın’a cevap vermek niyetinde değilim, yazmayacağımda ona…
Bir iki veri…
Ve senden düşünmeni istiyorum, sadece düşünmeni…
Ne sen askeri bir uzmansın muhtemelen ne ben…
AMA:
Türk Silahlı Kuvvetleri NATO içeresinde silah altında bulunan asker açısından ikinci…
Ve yine bilinen bir geçek müttefik bile olsak TSK Sayın Yalçının iddiasının aksine, o kadar iyi donanımlı değil, yoksa neden S-400 alıyoruz Rus’tan? Veya neden Almanları çağırdık sınırlarımızı korusun diye!
NEDEN???
Yine bilinen bir gerçek düzenli bir ordunun hadi gerilla taktiği diyelim…
Vur – kaç karşısında pek şansı yok(tur)…
Donanım, talim her şey iki düzenli ordu çatışmasına göre ayarlanmış…
Ve yine Amerikan in, Vietnam, Rus’un Afganistan deneyimlerinden biliyoruz böyle bir mücadeleyi kazanmak için çok farklı yöntemlere baş vurmak lazım. Düşük yoğunluklu savaş stratejisi mesela, Sayın Çillerin uyguladığı.
30 – 40 seneden beri biz bu itlerle uğraşıyor muyuz?
Uğraşıyoruz!

Destek, mestek geç onları, geç…
Kim arkalarında, kim binmiş tepelerine beceriyor şimdilik önemli değil…
Bu herifler vurup kaçıyor mu?
Kahpece tuzaklıyor mu?
EVET…
Türk Silahlı Kuvvetleri oldukça >>> deneyim <<< kazandı mi?
EVET…
PKK ve bilmem ne kuruluşları bitti mi?
HAYIR…
Bunca deneyime, yıllar öncesi hesaplamıştım, galiba yazmaya başladığımdan kısa bir süre sonra…
Doğru hatırlıyorsam 30 senede 300 milyar dolar harcanmış bu “mücadeleye”…
Her şeye rağmen bitti mi?
HAYIR, isterse KAHRAMAN MEHMETCIK YÜZ KEZ DAHA KAHRAMAN OLSUN…
Bitiremez…
Neden mi, çizgi yıldırmaktır, yıldırmak, halk arasında umutsuzluk ve terör estirmek…
Bu yolla KAZANMAK…
Bak İrlanda’ya, sonunda ne oldu?
Diğer örneklere, ANCAK doğru ve istikrarlı bir devlet siyaseti ile böyle olayları…
>>> Kontrol altında tutulabilecek bir seviyeye getirir <<<
Bitirebilirsin.

Kontrol kimde…
Tayyip’te mi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde mi?
Fırtınaya maruz kalmış yaprak misali bir oraya bir buraya!