Köstek

Köstekli saat…
Benimde var, dedelerden kalma…
Ne var bunda?

Önemli olan…
Köstekli olmak, köstek olmak değil…
Kullanmak…
Kullanabilmek, değer bilmek…
Zamanı…
Doğru değerlendirebilmek!

Si vis pacem para bellum

Latince bir özdeyiş…
Cicero’ya ait olduğu rivayet edilen bir cümle. Çok severim Cicero’yu.
İster siyasetçi olsun ister örneğin Cicero’dan, Macchiavelli’ye, filozof Hegel’e kadar görüşler “ayni”.
İnsanlar arası ahlaki ve toplumsal davranış biçimleri, kabulleri ve uygulamaları başka, devletler arasındaki uyum ve birliktelik bambaşka bir şey.

“Barış istiyorsan savaşa hazır ol”

Milli ve yerli kardeşlerimiz için eski dile de tercüme etmiş olalım…
“Daima cenge hazır ol, istersen sulh-ü salah”

Dedikten sonra, S-400’ler konusunu bir tarafa bırakarak…
Stratejik derinliklerde boğulmadan, AKP ve günübirlik siyasetine dokunmadan…
Önderin düşüncesi:
Seçilen yerin yanlış olması başka bir konu, güncel örnekte gördüğümüz gibi sorumsuz, görgüsüz, bilgisiz, AHLAKSIZ, NAMUSSUZ ve akılsız siyasetçi bir tarafa, bu ülkeye…
Nükleer enerji gerekli…
Sadece enerji üretmek için değil…
Tüm olumsuzluklara rağmen silah olarak da!!!

Tehlikeli mi buluyorsun kardeşim?
Bence de öyle…
AMA…
Hayatin kendisi bir risk, başlı başına bir mücadele!

Milli ve yerli olmak…
Milli ve yerli üretimden geçer, planlama yani proje safhasından başlamak üzere…
Üretime, finansmanına kadar…
Her konuda, her yönden milli ve yerli stratejiler izlenmeli!

M.Tullius Cicero’nun Yedinci Philippica Söylevi

oku

Günaydın Türkiye.

Omurgasızlar

Sürüngenler…
Bir saat oldu olmadı haberlerden geçti…
Deniz Bey için umut ışığı…
Diyorum ya höt, zöt…
Zaart, zuurt…
Hayatımda çok adi gördüm ama bunlar tüm gördüklerimi bastırdı…
Hele o külliyesinde kül olası yok mu, a.cık ağızlı…
Dün müydü, yoksa evvelsi…
Basın açıklamasında söylendi 141 gazeteci Tayyip zindanlarında!

Not: Bebinin fotoğrafını gördüm…
Kara kız…
Simsiyah saçlar, sarı pipiye tezat…
Biri Alp diğeri Arven, yok abi ben almayayım….
Ben kabak kafalı dogma, sarı pipi olmaları tercih ediyorum.

😊

Despot hükümdarlar

Eskiden beri O…
Leş canları için endişelenirler. Kendilerine bir şey olmasında kime ne olursa olsun…
Günümüzde…
İleri demokrasi çağında bile bu durum değişmemiştir.

Dün her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanlar…
Bugün…
Milli ve yerli bir söylem içeresinde olabiliyorlar.

Alma…
Alma o keneften bile kirli ağzına Kur’an-ı Kerimi, Allah’ı…
Milliyetçiliği…
Yerliyi, sen değil misin?
Her türlü yerli üretimi bitiren, samana bile muhtaç bırakan…
Sen değil misin, Akdeniz ülkelerine has…
Rabbimin barış simgesi zeytin ağaçlarını kestiren, kesilmesine göz yuman…
Yarın olmasa bile yakın gelecekte milleti zeytinyağı ithal edecek duruma düşüren?

Ne millisi ULAN…
Neyin yerlisi HAYVAN!?

Triboloji

Sevdiceğimde merak etmiş belli…
Bilim hesapladı…
270 ton ağırlığında bir kütleyi bir yerden bir yere taşımak için 180…
Evet, doğru okudunuz 180 kişi gerekli!

Zaman dediğin göreceli…
İnsan hayatı dünde ucuzdu bugünde…
Kılıflar değişti, yöntemler. Dün açık açık yapılan bugün gizli kapaklı yapılıyor…
Hükümdarlar dünde vardı bugünde, hünkâr emir etti mi…
Dünya birden tersine dönüyor, tabak oluveriyor.

Nasıl mi yaptılar?
Başlığı attım ya kardeşim…
Bizim bebi gibi sende bu kadar sabırsız olma, yarına devam…
Bu yazıyı başladığımda aklıma Yılmaz Özdil geldi…
Yeminle, yazının kimi yerini iki – üç kez okudum. Acaba doğru mu okuyorum diye…
Çok güldüm, çok…
Güldüm ağlanacak halimize, ardından Necati Beyi düşündüm, ayni gün yazmıştı ikisi de…
OKU…
Düşün, yarına devam!

Hazreti Nuh’un cep telefonu 0538…

TRT’ye çıkarılan İstanbul Üniversitesi deniz bilimleri fakültesi öğretim üyesi Dr. Yavuz Örnek, Nuh tufanı sırasında Hazreti Nuh’un oğlunu cep telefonuyla aradığını, gemisinin nükleer enerjiyle çalıştığını, insansız hava aracı kullandığını izah etti.
*
Bence haklı.
*
İşsizlik çoğalırken işsiz sayısının azalmasına, fiyatlar artarken enflasyonun düşmesine, kişi başına milli gelirin rekor kırmasına, dünyanın en pahalı benzinini kullanırken her seçim öncesinde petrol bulduk demelerine, saman ithal ederken tarımda Avrupa lideri olmamıza, Çin’den fazla büyüdüğümüze inanıyorsak… Nuh’un cep telefonuna niye inanmayalım?
*
Bizzat asrın liderimiz “ha ülkeye nükleer santral kurmuşsun, ha evine tüpgaz bağlatmışsın, ikisi de aynı” dediğine göre… Koskoca Hazreti Nuh nükleer imkanı varken, niye gazlı gemi kullansın?
*
Elbiselerinizi çıkarmadan sevişin, “eşeklerin yaptığı gibi tamamen soyunmayın, soyunursanız melekler dışarı çıkar, şeytan odada kalır, oluşacak çocuk şeytanın nasibi olur” diyen “profesör” değil mi?
Işık hızını bile sollayan, “namlusuz patlayıcısız mermisiz, saniyede 300 bin kilometre hızla giden silahlar yaptık” diyen “akil” değil mi?
“Karl Marks’a Das Kapital’i cinler yazdırdı, Shakespeare gizli müslümandı, asıl adı Şeyh Pir’di” diyen, kafasında fesle dolaşan tımarhanelik herif, “ilim adamı” sıfatıyla Saray’da ağırlanmadı mı?
“Deve sidiği şifalıdır” diyen akademisyen yok mu bu ülkede?
Akp gençlik kolları başkanı “dünya düzdür, dünyanın yuvarlak olması masonların uydurmasıdır” demedi mi?
Profesör Aziz Sancar kimya dalında Nobel ödülü kazanırken… Akp tarafından “rektör” yapılan kimya profesörü “yabancı kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunç” demiyor mu?
Hacettepe Üniversitesi profesörü trenlere mescit yapılmasını istemedi mi? Devlet Demiryolları da “virajlarda kıbleyi denk getiremeyiz” diye cevap vermedi mi?
Rüyasında tarikat şeyhi gören profesör, rüyasındaki şeyhin sözlerini dilekçe haline getirip başbakanlığa göndermedi mi? Başbakanlık da gereğinin yapılması için rüyadaki şeyhin dilekçesini YÖK’e havale etmedi mi?
Profesörün biri “helal bisiklet üretelim” diye önermedi mi?
TRT’deki “bilim” programında, CIA ve Mossad’ın cinlerle istihbarat topladığı, KGB’nin cinler sayesinde düşman denizaltılarını takip ettiği, NASA yetkililerinin uzayda kaybolan uyduların cinler tarafından tamir edilmesi için Türkiye’ye geldiği, Turgut Özal aracılığıyla Sakarya’daki bir hoca’dan yardım istediği anlatılmadı mı?
İsmi Abdülhamid olarak değiştirilen GATA’nın profesörü, şizofreni hastalığının cin çarpması yüzünden meydana geldiğini, tedavi için dini şifacılarla üfürükçülerin faydalı olabileceğini söylemedi mi?
TÜBİTAK bilim fuarında, Tillo evliyalarının kerametleri projesi sergilenmedi mi? Ayet okunmuş fasulye projesi, ihram giyen hacı robot projesi, kötü söz kavanozu projesi, tatlı kelam projesi sergilenmedi mi?
*
Marmaray’ın mimari projesinin Abdülmecid dedemiz tarafından çizilmesini gayet makul buluyorsun da… Hazreti Nuh’un drone kullanmasına niye şüpheyle yaklaşıyorsun?
*
Asrın liderimizin ifade ettiği gibi, Amerika’yı Kolomb keşfetmediğine göre, Kolomb gemisiyle Amerika kıtasına ulaştığında Küba’da cami gördüğüne göre… Hazreti Nuh’un internete bağlı olması tuhaf mı?
*
“Ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olan cahil halktır, profesörden başlayarak en tehlikeli olanlar üniversite mezunlarıdır” diyen “profesör” unvanlı arkadaşın YÖK’e yönetici yapılmasına şaşmadın da… Hazreti Nuh’un cep telefonunu mu yadırgadın?
*
Işın kılıcı da varmış Nuh’un, kalem pille çalışıyormuş.

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/hazreti-nuhun-cep-telefonu-0538-2163241/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Saray yaptın! Enflasyon çift haneye çıktı. Hızlı tren yaptın! Zarar yedi kat artı.

Köprü yaptın. Geçmeyenin sırtına dört kat yük bindi. Hastane yaptın. Hastalanmayan para ödüyor. Çok büyük, gösterişli cami yaptın. Cemaati yok.
Siz…
Her yapılana karşısınız!
Diye bağırmayın…
Gerçeği saptırmayın.
Cevap verin.
Enflasyonu artıran saray.
Zararı çoğaltan hızlı tren.
Geçmeyenden para kesen köprü. Hastalanmayana yük bindiren hastane. Cemaati olmayan pahalı cami.
Say say, bitmez.
Nerede yanlış yapmaktasınız?
Hesap verin.
* * *
Yazar arkadaşımız (Ahmet Tan- Cumhuriyet) yazdı, öğrendim: Tayyip Erdoğan, AKP Genel Başkanı seçildiği dönemde “rterdoğan. com” adlı bir internet sitesi vardı. Sitede aynen şöyle yazıyordu: “Yoksul bir ailenin çocuğu olarak, simit satarak okul harçlığımı çıkardım. Simit o zamanlar 10 kuruştu. 7.5 kuruşa alır, 10 kuruşa satardım. Ama daha sonra bayat simitlerin 2.5 kuruşa satıldığını öğrendim. Bayat simitleri alır eve götürürdüm. Anacağım bu bayat simitleri buhara tutar, yumuşatırdı. Daha sonra da sobanın üzerinde gevretirdi. Ertesi gün bunları 5 kuruştan satardım. Elbette alışı yarı yarıya ucuz olduğu için daha çok satar daha çok kazanırdım.”
Helal olsun.
İyi bir iş planı.
Sonunda zarar yok.
Kâr var.
Bayat simit için yatırdığın parayı çıkarıyorsun ve emeğinin, alın terinin karşılığını kazanç olarak misliyle alıyorsun. Bu kadar net bir “iş yapma planı” ile büyümüş liderin “rterdoğan.com” sitesindeki, “buharı bayat simite uygulama ve pazarlama” bölümü daha sonra, nedense, çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığı sitesindeki uzun hayat hikayesinde bu bölüm yok.
* * *
Oysa örnek alınmalıydı.
Hızlı tren yatırımları, yandaş özel sektöre “geçen de ödesin, geçmeyen de ödesin” modeli ile köprü yaptırmalar, yine yandaş işadamlarına “yatan da ödesin yatmayan da ödesin” modeli ile hastane yaptırmalar; “su buharı ile bayat simitleri buluşturup yüzde 100 kârlı satma” örneği üzerine kurulmalıydı.
Tersi yapıldı.
İsraf üzerine kuruldu.
Hem yaparken israf.
Hem işletirken israf.
Sonuç, zararı büyütme.
2002 yılında TCDD’nin zararı 2 milyar TL iken 2017 itibarıyla zararı 13,5 milyar TL’ye çıktı. 2003’de TCDD’nin yolcu taşıma payı yüzde 5.1 idi, 2017 yılında bu oran 4.3’e geriledi.(Kaynak Danıştay Raporları) Hızlı tren yapıldı, hem zarar büyüyor, hem trenle seyahat eden yolcu sayısı düşüyor.
Neden böyle oldu?
* * *
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Kadir Topbaş Belediye Başkanı iken yapılmış; “77 km uzunluğunda 12.8 milyar TL maliyetli 6 metro istasyonu ihalesini” yeni Belediye Başkanı, “zararına yapılmış projeler” diye iptal etti.
Daha önceki projeler kârlı mıydı?
Kimin parasını savuruyorsunuz?
O kadar avans verildi, ne olacak?
Sormak gerekli: Suriyeliler için 30 milyar dolar harcadın. Gazze’ye 2 milyar dolar harcadın. Mısır’da Müslüman Kardeşler için 2 milyar dolar harcadın. Afrika ülkeleri; Somali, Burkina Faso, Sierra Leone, Liberya, Sudan için 6 milyar dolar harcadın. Bütün bunlardan ne elde ettin?
Yaz yaz, bitmez.
Saray yaptın.
Ne faydası oldu?
* * *
İsraf büyüdü.
Enflasyon çift haneye çıktı.
Hesap lütfen!

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/saray-yaptin-enflasyon-cift-haneye-cikti-hizli-tren-yaptin-zarar-yedi-kat-arti-2164060/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Ben mektubumu yazarken

Sizlere bir soru yöneltmek istiyorum…
İnsanlar bundan 500 sene önce 17 metre uzunluğunda ve >>> 270 ton ağırlığında <<< bir mermeri (yekpare) 70 kilometre mesafe ile bir yerden diğerine nasıl getirdiler?

Bir fikriniz var mı?
😊

Ben kimim ki?

Gerçekten…
Ben…
Kimim, neyim ki?

Şehiraltı ailesi…
2 kilo 600 gramın doğumu, eminim büyük bir olay oldu…
Hani Mimarlar Odasına açık mektup yazacaktım ya, üzerinde çalışıyorum…
Öne geçtim sordum anneme; anne, ne zaman çıkar, teyzem kalacak mı onlarda?
Ailevi meseleler, geçelim…
Söz döndü dolaştı Varol ağabeye geldi, losa şerbeti, misafirlerin ağırlanması…
Yeni anne olmuş birisinin, …. bakımı falan…
Allah rahmet eylesin, doktordu, kimlere yârdim etmedi, faydası olmadı ki…
Kendi küçük ama büyük bir insandı…
Çok köklü bir ailedir Şehiraltı ailesi…
Örfler, adetler, gelenekler bitmez, bitmez kardeşim bitmez…
Koca Arnavut, rahmetli eniştem ve ailesi…
Annem dedi…
“Şimdiki gençler çok biliyorlar, (…)”
Anneme Mimarlar Odasına vesile olan şeyleri anlattım ve dedim…
Anne gerçekten “çok” biliyorlar, bilgiye erişim hiç bu kadar kolay olmamıştı AMAAA…
Temelden yoksun, kuram üzerinde bir bilgi. Yarım yamalak, biliyorsun kuram başka pratik bambaşka bir şey. Internet, kitaplar…
“Bilgi” hiç bu kadar ayaklar altına düşmedi. Çünkü bilgide süper bir enflasyon var. Ama doğru ama yanlış bilgi, asla tecrübeyle kıyaslanamaz. Bilgi…
Görgüyle, köklü bir görgüyle birleştiğinde verimliliğini kat be kat arttırır.

“Gördün mü bak” dedi, “eskilerin bilgisi ve tecrübesi”. “Rahmetli amcam ve yengem, köye geldiklerinde yengem giyerdi üstüne yeldirme. Köyden çıkar çıkmaz yine döpiyes, Amcam, fötr şapkasını hiç ihmal etmezdi (…)”

Aklıma dayım geldi…
Büyük olan, hani Mithat…
Yeğeniyim, özbeöz yeğeni. Benden yaklaşık 25 – 30 yaş büyük…
Oldu bir – iki…
Habersiz gitmiştim, tıraşsız, ev hali eşofmanlı…
Amannn ne kızdı ne kızdı. Habersiz gelinir miymiş…
Oturuyoruz…
Bir ara dayım kayboldu, yârim saat kadar geçti aradan sordum yengeme; dayım nerede?
Giyinmeye gitti…
Geldiğinde, traş olmuş giyinmiş geçti karşımıza!

Ben kimim ki?
Gerçekten…
Ben…
Kimim, neyim ki?
O…
Benim dayım, benim büyüğüm.

Görgü genç kardeşim görgü…
Terbiye genç kardeşim terbiye…
Tecrübe genç kardeşim tecrübe…
Her sakallıyı baban sanma, bilgili ve tecrübeli…
Ama eskileri de kesinlikle yabana atma!!!

Hoş geldin Arven bebek

Haber şimdi geldi!

Beklenenden bir hafta önce geldi dünyaya…
2600 gram, çokkk küçük…
Bizim sıpalar gibi değil, nede olsa kız…
Allah analı babalı büyümeyi nasip etsin kızıma, kanımdan kan, canımdan can…
Az kaldı…
Ben gidinceye kadar “ütülenmiş” olur…
😊
Mıncık mıncık edeceğim, en azından canımdan can…
İnsanın kendi canını sevmesi bir başka oluyor.

Tekrar…
Allah, analı babalı büyümeyi nasip etsin, sağlıklı, betli ve bereketli…
Tüm yeni doğan ve doğmuş olanları…
Dünyanın en güzel şeyidir bebek, en değerlisi evlat…
Çok sevindim çok.

Bu sabah açmış gözlerini dünyaya…
Temennim…
Allah her daim yüzünü güldürsün, cümle evladın.