Çok basit bir mantık sorusu

Madem Tayyipistan bu kadar güçlü, muktedir…
“İktidar, hüküm sahibi”
Başınızda bir “dünya lideri” var…
Neden her ikinci kelimeniz ya Rusya veya Amerika???

Lütfen pek muhterem bademler…
Sayın g.t kılları…
Bu basit sorunun cevabını verir misiniz!

Gülüm, yapma dedim sana kadın, yapma…
Uğraşma…
Bıkmadın mi usanmadın mi?

Gururla, takdir ile karşılanacak bir gelişme

İnanmıyorsanız girin bakın arşivlerime, ilk yazdığım yazılardan biriydi…
Türk Silah Sanayi VE mutlak gerekliliği!

Harekâttan öğreniyoruz ki birçok >>> yerli ve milli <<< ki tek gerçek bu, TEK…
MPT…
Kirpi, Bayraktar ve benzerleri silah kullanılmakta…
“Belindekine, kolundakine” VE kendine güveneceksin kardeşim…
Senin olacak, SENIN!

Hele, hele yazılım VE elektronik…
Akıl lazım, vizyon lazım…
İnşallah, maşallah diyesim geliyor AMA o kadar zarar verdiler ki akıl başa gelene kadar…
Neticede ayak, kıç meselesi…
Allah her şeyi boşuna yerli yerine yerleştirmedi, ayaklar baş olunca mesafe haliyle çok uzun oluyor!

Tize

Yok, vallahi billahi BENIM tizemmm…
Füsun’un teyzesi değil, benim, bizim.

Hanım kahvaltı sofrasını kurdu, teyzemi buyur ettik…
Hanımla kavgalıyız, çarşı – pazar meselesi, gitti gelmedi, bekletti beni…
Delirdim…
Kadın milleti kardeşim, çarşı – pazar görmesinler, yarım akıl gidiyor…
İçgüdülere teslim oluyorlar…
Kadın dayanışması…
Sofradayız, hanım anında şikâyet etti beni…
Teyzem döndü bana:
“… it, bit… ne istiyorsun kızdan?”
It olmuştum da bit henüz olmamıştım(!)
😊
Anne yarısı…
Lakaplarıma bir yenisi eklenmiş oldu!

Anlatıyor tizem…
“Mamografiye gitmiştik Sxxx ile, girdik bir odaya…
KOCAMAN bir Tayyip posteri. Vallahi Billahi gayri ihtiyari tüüü diye tükürdüm yüzüne…
Sonra aklım başımdan gitti tutuklayacaklar diye beni!”

Kadın, bir kadın bile medeni cesaret gösterebiliyorsa…
Korksa bile…
Bacak aranda bir şeyler salansa bile erkekliğini sorgulamazlar mı senin?

Ya aparmayın, abartmayın. Aşağılık duygusu mu yoksa büyüklük kompleksi mi var sizde?

Büyük devlet aşağı, büyük devlet yukarı…
Dünya lideri(!)

Ulan g.tün ipotekte!
Bir zamanlar ordumuz…
Türk Silahlı Kuvvetleri, Tayyip Silahlı Kuvvetleri…
İmamın ordusuna dönüşmeden evvel sayılı ordulardan biri olabilir…
Şüphesiz evlatlarımız, Mehmetçik yüreği iman, vatan ve millet sevgisiyle dolu…
Kahraman…
AMA g.tün ipotekte olduktan sonra kahraman olsan, “büyük” olsan kaç yazar?

Olaylara Fransız kalma

Gençler hatırlamayabilir…
Bir François Mitterrand vardı, özellikle Bayan Mitterrand “Kürtlerin” hamisi durumundaydı…
Görüyoruz ki…
Macron’da aynı çizgide(!)

NEDEN???

Çünkü…
Devletlerin bir “devlet politikası” vardır da ondan!
Onlarca…
Bazen yüz yil boyunca bu çizgide hareket ederler.
Ne kızıyorsun millete, toplumlara ve oluşturdukları devletlere?

Bu devleti kim kurdu?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Atatürk ve arkadaşları, on binlerce gönül verenleri…
Ne dedi Gazi?

Atatürk’ün, Amerikalı gazeteci Marcosson’a verdiği röportajda söylediği sözlerin bir bölümü: “Bir gün, cihan harbinden sonra Ortadoğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onların da hakkından gelecektir…”

Çankaya’da gerçekleşen söyleşinin sonunda Atatürk, “Yeni Türkiye’nin ilk ve en önemli düşüncesi siyasal değil, ekonomiktir. Biz, dünya üretiminin de, tüketiminin de bir parçası olmak istiyoruz” diye devam etti.

Ülkeyi Ortadoğu bataklığına çeken kim?
Kendimizi kandırmayalım, kandırmayalım, aldatmayalım…
Türkiye Cumhuriyeti değildi ki Tayyipistan olsun…
Türkiye küresel bir güç değildir, değildir AMA bölgesel bir güç olmasına rağmen…
Küresel etkileri olan bir güçtür, gerçek budur arkadaşlar…
Lütfen, gerçekçi olalım.

Bugün

Almanya’nın SPD’si, Tayyipistanin Y-CHP’si!

Bu yüzden kaybediyorlar…
Çoğulculuk, çok seslilik iyi de…
Her b.kta tartışılmaz ki kardeşim(!)

Askeri müştereklerde şaşmaz, kaykılmaz birlik…
Neyin eksikliğini çekiyor iki parti?
Aklı başında, bilgili, sözü dinlenir, vizyon sahibi, kararlı bir lider!

Ne dediğimi, demek istediğimi anlayan anlar!

Okuyorum, izliyorum, dinliyorum…
Koca koca adamları ve kadınları, sözde mürekkep yalamışları…
Unutmayanız ki…
OHAL yönetimi, artık buna yönetim denirse…
>>> Olağanüstü Hal <<< durum ve vaziyeti altında haytamızı idame etmekteyiz.

Birçok şey saklanıyor…
Yazılmıyor, dile getirilmiyor…
Getirilemiyor!!!

Active Denial System

Belli…
Hayatında 9 milimetrenin ateş almasını duymamış…
Dedi:
“Önder, sağır olacaktım neredeyse. Ben karışmak istemiyorum ama yapma (…)”
Doğru, öyle bir yankı yaptı ki mekânın akustik özelliği…
Patlama sesine alışık olduğu 7,65 ve daha küçük çapta mermiler.

Hayatımda gördüğüm en büyük blok…
Şehir içinde bir şehir sanki…
Blokun emniyet müdürü. Öyle deniyor, dedirtiyor kendine…
Haber uçurduğumuz İstanbul emniyet görevlileri, yüksek mevkii sahipleri…
“Resmen yapabileceğimiz bir şey yok” dediler.

En son elime silah alıp ateşlediğim ameliyat öncesiydi…
Yani 2012 öncesi…
Hatırlı okuyucularım bilirler hangi silahları tercih ettiğimi…
Yürü, yürü, yürü…
Bilseydim bu kadar yürüyeceğimi yanıma bastonumu alırdım, dilim iki karış dışarıda…
Görünce…
Aman nasıl sevindim anlatamam…
P226…
Telefon etmişti, “getir” dedi emaneti…
Döndü bana dedi “10 dakikaya gelir”
Bekle, bekle, bekle…
Sordum elinde başka ne var?
Gel göstereyim dedi…
Hani ilk bakışta aşk var ya, yok sevdiceğim maymun iştahlı değilim, bu başka. Öylesiydi benim ki…
Brezilya çıkması, PT809e…
Çok önemli…
Askeri ve emniyet görevlilerine özgü tüm gereksinimleri yerine getiren bir silah…
Neden mi? Sonra…
İlk defa aldım elime, tabanca dediğinde Glock veya Sig Sauer, Walter, Smith Wesson…
Beretta bana göre değil ama bunun ne adını duydum ne sanını.

Nihayet delikanlı gelebilmişti…
Yasadışı, yakalanma korkusu. Allah bilir hangi yollardan geldi. Koydu masanın üstüne, ben birkaç adım ötesinde, “uzağım yani”. Ama görüntüsünden tanıdım silahı. Merhaba, merhaba, selam sabah sonrasıydı…
İyice yaklaştım masaya, ana bu ne…
Silah, silah değil sanki…
Balık…
Yüzüyor yağ içinde…
Aldım elime, baktım emniyette, şarjör takılı, attırdım şarjörü, açtım emniyeti…
Döndüm duvara, çektim kızağı…
Öffff…
Çektim kızağı dedim ya, çekmeye çalıştım, gücüm yetmedi…
Yağdan desem olabilir ama değil sanki(!)

Sözde…
İki silahta kız oğlan kız…
İzbe bir yer, nispeten karanlık, O koca yapının dehlizlerindeyiz, assalar kesseler beni kimsenin ruhu duymaz. Arkadaş yanımda ama bir bütün ve bir çeyrek…
Silahlı adamlar karşısında ne yapabilir?

Türkçesini bilmiyorum, hani vuruyor ya kurşuna ve namludan çok ama çok iyi temizlenmedikten sonra mikroskop atlında belli belirsiz silahın ateşlenip ateşlenmediğini, boşuna, yani kurşun atmadan tetiğe basılıp basılmadığını, kız olup olmadığını anlayabiliyorsun. Midem bulandı…
Kızak bu kadar zorlamamalıydı beni…
Sonradan itiraf ettiler, torna – tesviye, CNC silahı…
Yani P226’nin çakması!

Ateşledin mi, kızlığı bozdun…
Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle almak zorundasın…
Yeraltı kuralları böyle!

Güç kardeşim, gücü kullanmasını bilenin elinde, insana, toplum için, insanlık yararına…
Gücü kullanabilen kişinin elinde güçtür. Soğuk çeliğin…
Verdiği güven benzeri…
Ya öldürür veya koruyup, kollar.

Dün birisiyle görüştüm Internet üzerinden…
Uzun bir muhabbet oldu, bir fikir teatisi…
Ne dedi biliyor musunuz?

„Genel görüşlerin aksine olaylara bakışınız, durum değerlendirmeniz ve görüşleriniz çok farklı“
Tual üzerinde güzel bir yağlıboya resim, mesela bir manzara…
Geneli göze çarparken, insanlar bunu algılarken, ressamın sahneye koyduğu küçücük bir ayrıntıyı sizde kaç kişi görür, bu ayrıntının farkına varır?

Göz bile eğitim ister…
Neyi görmesi gerektiğini, neye dikkat edilmesi gerektiğini bilmeyen…
Bakarkörden başkacası değildir!

Yeminliyim…
Çok büyük yemin çıktı ağzımdan…
Ben gideceksem…
Ayağı çarıklı, takunyalı…
Kıçı şalvarlı, başı sarıklı…
Elli palalı…
En azından bir – ikisini de yanıma alıp öyle gideceğim.

Ya belimde ya kolumda…
Ellerim ne yazık ki boş kaldı, çaktırma…
Silah, kardeşim…
Kadın gibidir, erkeği de çeyreği de ya rezil eder…
Veya vezir.

Her erkek her kadını taşıyamayacağı gibi…
Her kadın her erkeği de taşıyamaz…
Uyacak…
Elde…
Sanki elin, uzvun bir parçası olacak…
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Genel hatlarıyla her tencereye bir kapak…
Her kapağa bir tencere ama sorunlar ayrıntılarda…
Bir kadının vücuduna sahip olabilirsin AMA…
Kalbine, düşüncelerine, hayallerine, ruhuna sahip olamadığın sürece…
O “silah” eninde sonunda elinde patlayacak!

Hâkim olma kelimesini sevmem, hele söz konusu insansa…
Ancak…
Kimi konularda, ailevi durumlarda hâkimiyetime, liyakatime ne helal getirtirim ne söz söyletirim…
Araba…
Ve sürat, mutlak hakimiyet elzem…
Silah…
Sonsuz güven gerekli, silaha kardeşim…
Hâkim olacaksın…
Kızağında çekebileceksin, geri tepmesini de kontrol altında tutabilecek, seri ateş edebilecek durumda olacaksın!

Bekliyoruz delikanlıyı…
Taze çay demlediler, “üç” biz…
İki onlar…
Ben, dostum ve aracı, bizden mi değil mi pek anlayamadım…
Adı üzerinde ARACI…
Dost sözü açtı, aralarında konuşuyorlar. Ben dinleyici konumdayım…
Söz döndü dolaştı 15 Temmuz’a geldi.

“Müdür”
“Silahlanma had safhada, işlerimiz iyi çok şükür. Mühimmat alan çok”
Aracı çekti müdürü kenara, fısıldayarak konuşuyorlar neredeyse. Beni duymuyor sanıyorlar ama iyi kötü konuşulanı duyuyorum. Anladığım kadarıyla…
DIKKAT
Bademler bir yandan yeni bir gelir kaynağı öte yandan taraftarlarını silahlandırmanın bir yolunu bulmuş. Bir denklemden söz etmemiz mümkün değil ama…
Devlet gücü ellerinde…
Hatırlayınız O kadının adını bile anmak istemiyorum…
“Sivil, silahlı güçler eğitim almakta”
Orantısız akıl arkadaş, sadece orantısız bir akıl…
Sınırları önce kevgire çevir…
Açıl, saçıl…
Sonrasında göstermelik operasyonlar yap…
Muhtemelen şehit düşecek evlat nasılsa senin evladın değil, canından can, kanından kan…
Git işine Allah aşkına, yürüüü…
Öküz arabası!

Evet…
Ruhsatlı silah alana ki zordu taşıma izni almak, “çok zor”
Taşıma izni gelecek, belinde silahla dolaşan bir toplum olacağız muhtemelen…
BIZIM MILLETE…
Silah taşıma ruhsatı(!)

Yeminle bu konuda da Amerika’yı geçmezsek ne olayım…
Sokaklarda, yollarda kan gövdeyi götürecek.

Yıl 2005…
HARP var yok…
Geçelim AMA Active Denial System denilen silah var!

Yanılmıyorsam…
2005 yılında açıkladı Amerikan ordusu…
Bir ışın silahı, öldürmüyor, YAKIYOR…
Toplumsal olaylarda kullanılmak üzere geliştirildi…
Cildinizi yakıyor, çok fena can acıtıyor…
Maksat…
İnsan kitlelerini istenildiği yöne doğru yönlendirmek…
Kovboy bunlar, eskiden de yaparlardı, sığırları at üstünde yönlendirirlerdi…
Zaman değişti, teknoloji gelişti…
Hatırla, yazamadım sadece ima etmiştim Amerika…
Dünyada en çok >>> boş <<< hapishane, yüksek güvenlikli hapishaneyi hazırda bekleten ülke…
Yönetmek, yönlendirmek…
Kimini kementle, tabancayla, ışın silahıyla…
Kimini…
Kubbeler miğfer, minareler süngü…
İnşallah, maşallah ile!

Allah…
Bu millete akıl ve fikir versin!

Not: Demin bademlerden Bozdağ açıklama yaptı…
Milletimiz…
“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”
Demekteymiş. Bu cümle, özdeyiş…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir…
Atatürk kelimesini bile ağızlarına almaktan itina ile geri duruyorlar…
Bunların NERESI milliyetçi?

İstirham ederim

Ne güzel dedi muhabir…
“Mehmetçik kınından çıkmış parlak bir kılıç gibi”

Amacım Mehmetçiği küçük düşürmek değildir…
ABARTMAYIN…
Ergenekon’u hatırlarım, Güleni ve örgütünü…
Recep Tayyip Erdoğan rezilini ve suç çetesini…
Abartı, abartı, abartı…
Olduğundan büyük ve önemli gösterme çabası!

“Dünya tarihinde görülmemiş“ miş böylesine bir harekât. „SIFIR hata ile”

Nerede ve ne zaman görülmüştür ki…
Hatasız kul?

Düşmez kalkmaz bir Allah…
Yanılmaz!!!

İstirham ederim, yeter deyin artık bu abartılara, yalana ulan yalana!