Eğer bu siyasetse, lanet olsun böyle siyasette. Ne yenisinin ne eskisinin tüzüğünü ıvır – zıvırını bilmem, bilmekte mecburiyetimde yok. Aydınlattığınız için teşekkür ederim Soner Bey. Bence OKUNMALI!

Umarım yanıltmaz
24 Nisan 2018

Her kafadan bir ses çıkıyor.
CHP kaynıyor. Oysa…
Bir yıl önce yazdım.
Tarih 21 Nisan 2017 idi.
Şöyle dedim:
“Tom Perez adını duydunuz mu?
Ya, Keith Ellison ismini işittiniz mi?
Donald Trump ya da Hillary Clinton’ı biliyorsunuz!
Biri, Cumhuriyetçi, diğeri Demokrat Parti’nin başkan adayıydı.
Peki, Perez ve Ellison kim?
Tarih: 25 Şubat 2017.
ABD’de bir seçim oldu. 8 Kasım 2016’da yapılan başkanlık seçimini kastetmiyorum. Bu başka seçimdi…
Demokrat Parti ‘genel başkan‘ seçimi yapıldı.
Perez ve Ellison, ulusal komite başkanlığına aday oldu.
Tom Perez kazanarak Demokrat Parti Genel Başkanı oldu!
Bu sonuç, Perez’in 2020 ABD başkanlık seçiminde Demokrat Parti’nin adayı olacağı anlamına mı geliyor? Hayır…
ABD’de parti genel başkanlığı ayrı, devlet başkanlığı adaylığı farklı!
Şunu demek istiyorum:
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı CHP’de tartışılmaya başlandı.
Sanırım… Anayasa değişikliği tam olarak anlaşılmış değil!
Hanımlar, beyler artık tek adam rejimine geçildi.
Bu sistemde devlet başkanı/cumhurbaşkanı seçtiremediğiniz takdirde; partinin de, genel başkanın da çok etkisi/hükmü yok.
Kılıçdaroğlu, 3 Kasım 2019 seçiminde aday olacak mı?
Hiç sanmam.
O halde…
Kılıçdaroğlu artık bir Tom Perez’dir.
Gereksiz polemiklerle günleri geçirmenin zamanı değil…”
Bu yazının üzerinden bir yıl geçti.
KILIÇDAROĞLU’NUN MİSYONU
Bir yıl önceki yazıma şunu eklemeliyim:
Başkanlık sisteminde “başkan”/ “tek adam” kuş¬kusuz kuvvetli konumdadır; ama kongre’de/meclis’te ağırlığı yoksa icraat yapma gücü sınırlıdır.
Kongre/meclis, kanun yapma, denetleme ve onay konumundadır ve çoğunluk isterse sistemi tıkayabilir.
Kafanızı karıştırmadan şunu yazayım:
Diyelim Erdoğan cumhurbaş¬kanı seçildi; ama AKP Meclis’te çoğunluğu bulamadı.
Veya:
Diyelim Erdoğan kaybet¬ti; ama Meclis’te çoğunluğu AKP sağladı.
Ne olacak?
Her iki durumda da siyasal kriz kaçınılmaz olacak!
Cumhurbaşkanı/ “tek adam” kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönete¬ceğini sanabilirsiniz; ama Mec¬lis, çıkardığı kanunlarla bunun önüne geçebilir. İsterse cumhur¬başkanının elini ayağını bağlar.
Meclis çoğunluğu, cumhur¬başkanını/ “tek adamı” kendine mecbur hale getirebilir. (Erdo¬ğan Meclis çoğunluğuna rağ¬men idari sıkıntıdan bahsedip erken seçime gittiğini açıkladı. İleri de neler yaşanacağını öngö¬remiyor demek!)
İşte… Burada “kilit konum¬da” olan politikacıların başında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğ¬lu olacaktır!
Şunu demek istiyo¬rum: CHP’nin başında bulun¬mak -hele yeni tüzük değişikli¬ğiyle- milletvekillerini belirlemek demek.
Yani:
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı¬na aday olmasa da parti lideri olarak siyasetteki ağırlığını tamamen kaybetmiş olmayacak.
İcracı konumda olmasa da do¬laylı yoldan, icraatları/siyaseti belirleyen konumda olacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun kendine böyle bir “misyon” seçtiğini düşünüyorum.
Bakınız:
“ADAY OL” OYUNU
Kılıçdaroğlu’nun karakterini severim:
Erdemli, alçak gönüllüdür.
İncelik doludur, iyidir.
Özverilidir. Sadedir. Gösteriş¬sizdir.
Kibir, küstahlık, açgözlülük, öfke, kıskançlık lügatında yazmaz.
Her türlü şiddetin düşmanı, barış gönüllüsüdür.
Temkinlidir. Dirençlidir. Sağdu¬yuludur.
Ama…
Vaatlere, iltifatlara ve insanla¬ra çabuk kanar!
Duygusallığı, akılcılığının önü¬ne geçiverir.
Bir siyasi liderde bu kişisel özellikler iyi midir, bilmem!
Gördüğüm:
Pazar günü yaptığı siyasi hamleyle AKP-MHP ittifakı¬nı şoke etti.
Kılıçdaroğlu politikanın inceliklerini/gerçeklerini öğ¬rendi!
Şunu kavradı:
Sözlere değil, eylemle¬re inanmak!
Adalet Yürüyüşü bunun ilk adımıydı. Pazar günü yaptığı ise, “büyük iktidar yürüyü¬şünün” önemli adımı oldu. Yani değerli “bir adım” daha attı… (Dün neler yaşandı; Deniz Baykal sayesinde 1994 seçimi kaybedilerek Erdoğanlara-Gök¬çeklere siyasi yol açıldı!)
“Bir bölen” dönemi kapanı¬yor!
Uzlaşı dönemi başlıyor. Yeni siyasal sistem zaten bunu dayatıyor.
Baykal’ın dün yapmadığını bugün Kılıçdaroğlu yapıyor. Sırf koltukta oturabilmek için yapılan alicengiz oyunlarına/ politik kurnazlığa tamah etmiyor.
Gerçekçi davranıyor: Aday olduğu takdirde kazanma şan¬sının olmadığını biliyor. Meral Akşener’i geçip ikinci tura kal¬masının bile zor/ riskli oldu¬ğunu tahmin ediyor. “Şah” iken “şahbaz” olmaya çalışmıyor! AKP’nin “aday ol” çağrısına-o¬yununa aldırış etmiyor!
Siyasette tecrübe çok önem¬lidir:
Kılıçdaroğlu iki turlu seçi¬min strateji savaşı olduğunu acı bir deneyimle öğrendi. Ek¬meleddin İhsanoğlu hatasın¬dan ders çıkardı!
Evet…
Erdoğan’ın 24 Haziran’da¬ki ilk turda seçilemediğin¬de AKP’de büyük kırılma ya¬şanacağını tahmin etmek zor değil.
Hep “kazanmaya” alışmış Er¬doğan -hele duygusal yapı¬sından dolayı- mutlaka hata yapacaktır.
“Nasıl olsa kaybetmez” diyen kitlelerin, hep “kazananın” ilk kez kaybettiğini görünce ikin¬ci turda sandık başına gitme isteği- heyecanı artacaktır.
Kılıçdaroğlu artık bu tecrübeye sahip.
Kazanacak nitelikli aday çı¬karacağını tahmin ediyorum.
Umarım bizleri yanıltmaz…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/umarim-yaniltmaz-2367418/

İzmirlim yazmış, az ve öz

15 iyi insan
24 Nisan 2018

“Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil gibi kategorilere ayrılırlar. Halbuki bu kadar karmaşık değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.” (Albert Einstein)

Aptallar için uzuuun uzun yazmak isterdim ama…
CHP’li 15 iyi insan İyi Parti’ye geçti.
Kötüler çılgına döndü.
Hepsi bu.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/15-iyi-insan-2367448/


Bu…
Önderin sözü, özü A. Einstein ile ayni…
Bana göre de iki çeşit insan vardır…
S.kenler ve s.kilenler!

Ne biri ne diğeri olmaya çalıştım…
Daima birincisinden kendimi ve sevdiklerimi korumaya çalıştım!

Ekmeleddin meselesi

Al Kemal’i, Meral’i…
Partileri içeresinde sivrilenleri…
Bakma Y-CHP, İyi diye…
Yazarım hep kahpe milliyetçi diye, ULAN HAYVAN OGLU HAYVAN…
Rahmetli Gazi Paşadan, Atatürk’ten daha milliyetçisi…
Geldi mi?

Milli Hezeyan Partisi…
Türk İslam sentezi!

Hani…
HDP, olmasa içlerinde faşisti, yok Türk değil Kürt dincisi – sözde milliyetçisi…
Demirtaş…
İnanmışım samimiyetine, yok ettiler adamı, çürür Tayyip zindanlarında…
Hep derim en azından “ilkeli”, diğerlerine nazaran daha ilkeli HDP’li.

Zamanıdır, vakti…
Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’si…
Ve tüm diğerleri…
El ele, omuz omuza vermeli.

Ne diyor g.t kıllarının başı?
“Cumhurun başı”
El, kol, parmak yapılmaz ben yükseklerdeyim inersem aşağıya veririm ağzının payını…
Ulen hırbo…
Sorunda burada ya zaten, sen olsan cumhurun başı, gerçekten hepimizin başı…
En başta ben yırtarım ağzını sana laf söyleyenin. Adi hırsız, çete başı…
Adam ol da adam diyelim, saygı gösterelim Kasımpaşa ayısı!

Temel Karamollaoğlu, kişinin isminde hayır, meymenet yok ama lafta, sözde eder ağzı…
KANMA…
Bak zihniyete ki Necmettin Erbakan’ı…
Baykallı…
Aratır oldu kulağı geçen boynuzları!

İttifak de koalisyon de ne dersen de…
Kemal’in ismi var kendisi yok piyasada yıllardan beri…
Olmayacak, yok öyle bir niyeti cumhurun başı. Meral desen dünden hevesli…
Anlaşamazlarsa, uzlaşamazlarsa…
Sıra Abdullah’ta!

Yok ya heriflerin aklini başından almış dinci…
Yok ne gördüğü ne bildiği.

Tamam…
Kötünün, beterin bir iyisi…
Ama MECBUR MUYUZ dinciye, mecbur mu bu millet çere – çöpe…
Yok kardeşim yok, inan bana yok…
Vatan diyen, millet diyen, bilim diyen, çağdaşlık diyen…
Yürekten Allah diyen yok bu kahrolası topraklarda…
Gençler…
Çocuklar, biliyorum içinizde ne çok bozulmamış cevher var…
Gezi gibi, gürletin tüm Türkiye’yi!

Ne mutlu bana, en eski üniversitelerden biri. “Sadece” Türkçe yazdığım için okuyanlarda Türkçe biliyor olmalı. 1621 yılında kuruldu Strasbourg Üniversitesi. Sizlere de teşekkür ederim çocuklar, Türk üniversitelerinden giriş yapanlar. Sözüm söz, biraz başımı kaşıyacak zaman bulayım yine günlük siyaset ve bilime yöneleceğim. Şimdilik bilgilerinize:

Eyvah eyvah…
Annem şimdi anlatıyor, çok özür dilerim…
Dada ve Dayday 23. Nisan’larını kutlamamışız diye çok fena küsmüşler…
😊
Herkesin, TÜM gençliğin 23. Nisanını ayriyeten kutlarım.

Geleceğimiz sizlersiniz…
Bizler geldik gidiyoruz…
Sizlere çöpten, dertten başka çok fazla bir şey bırakamadık…
Proceedings of the National Academy of Sciences
Bilimsel dergisinde yer alan bir habere göre ve yine bu bağlamda University of Portsmouth açıklamalarında yer alan haberlere göre bilim…
TESADÜFEN…
Pet şişelerini “yiyen – eriten” enzim (Enzym) bulmuş…
Daha da güzel olan…
Genetik değişikliklerle bu enzimin >>> bir Pet şişesini < 96 saat gibi kısa bir sürede imha edebilmesiymiş. Gençler…
Her şey, daha güzel ve yaşanır bir dünyayı “yaratmak” sizlerin elinde…
Allah’ın kelamı ki kitaplarında yazan öğütler, sözler…
Atatürk…
Sizlere ilham kaynağı olsun. Bilin…
Tarih…
Tekerrüre mecbur değildir, değildir bilirsen, ders alırsan tekrar etmez, etmeyebilir.

Sizce… Gişe işlerinden sorumlu bir banka memuru, günde herhangi bir belgeye kaç kez günün tarihini atar?

1,2,3,5,10,30,50,100 kez?
Allah bilir?!
Ben bile eskiden çalışıyorken günde en az 6-7 defa günün tarihini atardım raporlara…
EN AZ!
İnsanın kanına işliyor günün, yılın tarihi.

### Bilginiz olsun diye yazıyorum ###
Katakulli işler, çok karmaşık meseleler, abidik gubidik şeyler, dünyadaki tüm manyaklar…
En olmadık şeyler, akla, hayale gelmeyen şeyler…
Benim işimdir, çözerim, çözümlerim…
Pişmiş tavuğun başına gelenleri…
Te gençlik yıllarımdan beri özelliğimdir, bu böyledir!

Evraklarım vardı Oma’nin kasasında…
Bana demişti ne gereği var kasa kiralayacaksın koy benim kasama, yani…
Öyle yaptım, kasa bomboş sadece benim evraklarım var…
Dedim ya polisiye…
Tekrar gittim, evraklarımı alayım, yetkiliyim…
Dedim ya ölümden öte, öncesinde zorluk çıkardı, kasayı kapatacaktım aynı zamanda…
Bir iş çeviriyorlar orada, ne? anlamadım, çözemedim…
Menfaat yumağı, para?
Pis günahları boynuna!

Bilmiyorum, yeminle bilmiyorum anlamadım, ANLADIGIM…
Muhtemel bir “Kurban” benim…
Bakin…
Tesadüf olması imkânsız, dedim ya insanın içine işliyor, bankalar, sigortalar, yönetim kurulları, üyeleri benim “günlüğüm”.

Bilmeyenler için kasa işlemleri protokollenir, kim ne zaman, saat kaçta kasaya giriş, çıkış yaptı?
İsim, tarih…
Kadın, gişe memuru ki bana Oma öldüğünden beri sorun çıkaran iki kadından biri…
Günü, ayı doğru yazdı…
Yıl 2014, izliyorum tabii en son kasaya Oma ile birlikte girmiştik, yine 2014 yılında birkaç ay evvelsi…
İki anahtar vardır, biri müşteride diğeri bankada, ikisi bir araya gelecek ki kasa açılacak…
O kadar acayiplikler yaşadım ki bu iki memurla, EMINIM bilerek 2014 yazdı…
Çünkü hemen söyledim, sordum bu ne?
Tepkisi!

Bizimkilere anlattım, soruyorlar ne yapabilirlerdi?
Ne bileyim ben?
Banka hukukunu, işlemlerini bir yere kadar biliyorum, ondan sonrasını bilmem!

Demek istediğim…
EN UFAK bir işlem yaparken gözünüzü dört açın…
Ora, bura fark etmez….
Artık para demek her şey demek(!)

Not: ### çok şükür herkes böyle değil ###
Hep yazarım, erkekliğin yüzkarasıyım, futbolla işim olmaz benim…
Dün haberlerden geçti, Almanya’nın Köln kentinin bir futbol takımı, birinci ligden ikinciye düşmüş…
DIKKAT
Orada oynayan gençlerden biri, >>> Alman MILLI TAKIMINDA DA<<< oynuyor… Takımı küme düşüyor diye takımını değiştirmek istememiş, başka takımlardan yüklü teklifler almış. Buna rağmen kalıyor kaldığı yerde… İşte insan, inan, insan! Her şey para demek değil bu dünyada!

Aslinda var ya, yemin ediyorum yemin… gideceksin savcılığa tüm elindeki evrakları teslim edeceksin

Hala…
Allah gani, gani rahmet eylesin Oma ile uğraşıyorum…
Gittim bu sabah bankaya, faturaları omanin kontosundan (hesap) ödeyecektim, konto monto kalmadı dediler!

Nasıl ya???
Kalmadı, nasıl bana sormadan böyle bir şey yaparsınız? Ben eşek başı miyim burada?
ÖLÜMDEN ÖTE!?!

Diğer bankada, para yok, 95 kuruş. Sordum kadına böyle bir şey var mı?
Dedi…
“Hayatımda duymadım, ciro kontosunun üçüncü şahıslar adına miras bırakılabileceğini!”

Kaldı borçlar üstüme, OLMAZ, çok şey borçluyum ona OLMAZ…
Yeminle…
Bu üzüntüler sonum olacak, sinir oluyorum sinir…
Kontrolü elimden kaybettim mi, avukat ile randevulaştım…
Mesele üç beş kuruş değil. Mesele beni eşek yerine koymaları, dedim ya kaç üç – beş bin boşuna ödedim. Annem korkuyor, uğraşma diyor…
Ne yapacağım bilmiyorum!