Eyvahhh, döviz düşüyor!!! Gerçi kapanışı beklemek lazım ama

Bir siiiktir de sana K nokta K nokta…
Coğrafyamızda bu durumda…
Bu bilgi ve bilinç düzeyi ile demokrasinin tek teminatı asker!

Kemalin askeri…
Başkasının değil…
Ne John’inin ne Gülenin ne Tayyip’in…
Türk’ün MEHMEDI, evlatlarımız!!!

Bölücüler bir yandan…
DINCILER öte yandan, ONLARIN anladığı, onlarin ve yurtiçinde destekçilerinin anladı tek dil…
SOPA!

Ta ki…
Vatandaşı eğitip bilinçlendirinceye…
Vatandaş kendi demokrasisine, kendi düzenine sahip çıkana kadar…
Bu böyle!


Döviz, neden mi önemli?
Pazartesi’ye anlarsın bunun ne demek olduğunu!

Ekonominin piri, it oğlu it seni

Kaynakları çeşitlendiriyormuş…
Vay beee…
Doğrusunu bilmesem, okuma özürlü olsam, kalan iki buçuk gram akil çalışmasa…
Vallahi billahi dediklerine inanacağım(!)

Siiiiktir lan…

G.t! Git, sen bunları g.t kıllarına anlat. Yazdım, yayınladım, kısadan kestim…
Sen…
Yaptığın sözleşmelerle, yaratığın sözde kaynaklarla sadece kıllarını besliyorsun O KADAR!

Sayın İnce, Sayın Akşener…
Kazanın veya kaybedin fark etmez, eğer hesap sormazsanız HESAP VERECEKSINZ!

Dese ne olur dostum, dese ne olur? İnsanlar bırak dünü, bu sabahı bilmiyor, hatırlamıyor. O bir saat sonra kendi kendini yalanlayabiliyor, kendi içinde çelişkiye düşüyor. Dese ne olur???

İşte Erdoğan gerçeği
22 Haziran 2018

Diyorlar ki:
Erdoğan’a-AKP’ye önyar¬gılısınız.
Hiç önyargım olmadı.
Sadece, güvenmedim.
Sadece, Erdoğan’ın 16 yıl önce seçmeni kandıracağını öngördüm.
Haklı çıktım! Nasıl mı?
Bu soruyu Erdoğan yanıtlasın!
Tarih: 26 Eylül 2002.
Perşembe. Saat11:00.
Erdoğan, İstanbul Grand Cevahir Otel’de “AK Parti 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi”ni açıkladı. Mikrofonu eline aldı bakın -16 yıl önce- neler dedi:
Dedi ki: Dünyada kök¬lü dönüşümler yaşanırken Türkiye, zamanını ve ener¬jisini iç meseleleriyle uğ¬raşarak tüketmektedir. Artık, kendi içine dönük böyle bir sistemle toplumun talepleri karşılanamayacağı gibi, uluslararası cami¬anın saygın üyesi de olunamaz…
Dedi ki: DSP-MHP-A¬NAP koalisyon hükümetinin uyguladığı ekonomik istikrar programları ve acı reçeteler halkı canından bezdirdi. Üre¬tim gücü zayıflatıldı, istihdam azaltıldı ve kaynakların üre¬timi yerine rant gelirlerine yönelindi…
Dedi ki: Ülke, iç ve dış ya¬tırımcılar açısından cazibesini kaybetti; Türkiye ürkütücü boyutlarda mali ve beşeri sermaye kaybına uğradı. İyi yetişmiş nitelikli insanları¬mız arasında bile işsizlik had safhaya ulaştı; yetenekli genç beyinler gelecekle¬rini yurtdışında iş arama¬nın telaşına düştü…
Bugüne ne kadar ben¬ziyor değil mi?
Durun yeni başladık; daha neler dedi neler…
YOLSUZLUKLA MÜCADELE
Dedi ki: Kamu açıklarına dayalı ve sadece sıcak para girişiyle desteklenen büyüme modelinin sürdürülemeyeceği açıktır. Kamu açıkları, harca¬malarda tasarruf ve verim¬liliğin artırılması yoluyla azal¬tılacaktır…
Dedi ki: Ekonomik ve sosyal altyapı yatırımlarına öncelik verilecek; taşıt alımı, lojman ve sosyal tesis gibi verimsiz harcamalar yapıl-mayacaktır…
Dedi ki: Siyasi ve ekono¬mik istikrarın sağlanmasına paralel olarak döviz kurla¬rında da istikrar sağlayaca¬ğız…
Dedi ki: Yoksulluğun ve gelir dağılımındaki dengesiz¬liğin temelinde yolsuzluk¬ların yattığı, son yıllarda açıkça görülmüştür. Kamu kesimi rant dağıtma meka¬nizması olmaktan çıkarıla¬caktır…
Dedi ki: Yolsuzluğun önlenmesinde temel öncelik, siyasetin ve kamu yönetimi¬nin yolsuzluktan arındırılması olmalıdır. Ülkemizin ulus¬lararası imajını zedeleyen yolsuzluk olaylarının orta¬ya çıkarılması ve suçluların cezalandırılması için gerekli idari ve hukuki önlemler alına-caktır…
Dedi ki: Kamu rant dağıt¬ma mekanizması olmaktan çıkarılacak. Kamu otoritesini kullanan siyasetçilerin ve kamu yöneticilerinin mal varlıkları şeffaf hale getirile¬cektir…
Dedi ki: Kamu yöneticile¬rinin atanmasında teknik ye¬terliliğin yanı sıra, dürüstlük temel bir ölçüt olarak dikkate alınacak. Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fır¬sat eşitliği esas alınacaktır…
Dedi ki: Partimiz, hü¬kümetin ve kamu yönetici¬lerinin hesap verme so-rumluluğunu açıkça kabul etmektedir. Yolsuzluklara imkan vermeyen şeffaf devlet anlayışını yerleştirecektir…
Dedi ki: Parti çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde tu¬tan “negatif siyaset” değil, ülke çıkarlarını parti çıkarla¬rından önde tutan “pozitif siyaset” takip edeceğiz…
Gülmeyiniz!
Daha ne komikleri var!
ÖZGÜRLÜKÇÜ ERDOĞAN
Dedi ki: Önyargılardan ve saplantılardan arınmış ger¬çekçi bir dış politika izle¬yeceğiz. Dış politikada karar verme ve uygulama süreci¬ne parlamento ve toplu¬mun çeşitli kesimlerinin katılımı sağlanacaktır…
Dedi ki: Partimiz, siyasi alanın daralmasına, temel hak ve özgürlüklerin kısıt¬lanmasına, kamuda göreve alınmada eşitsizliklere neden olan düzenlemelere ve uygula¬malara son verecektir…
Dedi ki: Partimiz, düşünce ve ifade özgürlüğünün tam olarak sağlanmasını sınır¬layan engelleri kaldıracaktır. Devlet yönetimini şeffaf hale getirecektir…
Dedi ki: Temel yasal düzenlemelerin ve anayasal değişikliklerin yapılmasın¬da partimizin Meclis’teki sayısal üstünlüğü yeterli olsa bile, mümkün olabilecek en geniş toplumsal mutabakat aranacaktır…
Dedi ki: Hukuku, korkut¬manın ve cezalandırmanın de¬ğil, adaleti sağlamanın ara¬cı olarak görüyoruz. Hukukun siyasallaşmasını engelleyen önlemler alınacaktır..
Dedi ki: Eğitimde önyargılı ve ezbere dayanan yaklaşım terk edilecek; evrensel değerleri öne alan çağdaş yaklaşım benimsenecektir. Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldı¬ğı, yasakların ve sınırlama¬ların olmadığı özgür foruma dönüştürülecek. Rektör, dekan, bölüm başkanı gibi her kademedeki yönetici¬nin seçimle işbaşına gelmesi sağlanacaktır…
Dedi ki: Ülkemizin te¬mel gıda ürünleri açısından kendi kendine yeterli olması sebebiyle, tarım arazileri¬nin sürekli işlenir halde tutulması, tarımsal üretimde verimliliğin artırılması ama¬cındayız. Hayvancılığı mutlak geliştirmek zorundayız…
Dedi ki: Çevrenin korun¬ması amacıyla yenilenebilir-temiz enerji kaynaklarından yararlanacağız…
Dedi ki: İşçilerden alı¬nan gelir vergisi ve sigorta primlerini mutlak azaltaca¬ğız…
Dedi ki: Partimiz, siyaseti ahlaki bir çizgiye yerleştire¬cektir..
Uzatmayayım… Neler dedi Erdoğan biliyorsunuz.
Peki, 16 yılda ne yaptı?
24 Haziran’da kandırılmak¬tan hoşlananlar hala var¬sa ne diyebiliriz?
Böyle bir sonuç; siyasetin değil, psikolojinin alanına girer!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/iste-erdogan-gercegi-2479348/

Bir tanım, tanımla, bir tarif çabası

Ahh gençler ahhh…
Sizler bilmezsiniz ama ben bilirim. Benimle birlikte yaşıtlarım…
Konuşuyor yine…
Anası belli, babası yüz elli…
Karaköy yüksek kaldırım* piçleri, söyletmen beni…
Bilen bilir yüksek kaldırımı…
Bir konuda araştırma yapıyordum, tesadüf eseri çıktı karşıma hizmetleri…
Gerçi 18 yaş üzeri…
Şaşırmadım desem yalan olur, kırk sekiz sene düşünsem gelmezdi akla böylesi:

https://www.kerhaneler.net/

Eşek s.kenleri paralanınca böyle yerlere giderdi…
Karaköy – Kasımpaşa arsı arabayla sekiz dakika…
Yürüyerek 1200 metre…
Benimde vardır bir maceram Yüksek Kaldırım ile ilgili, aile içinde meşhurdur…
Anlatsam yerlere yatarsınız gülmekten, elime yüzüme bulaştırdım, TAM ÖNDER IŞI!

Çok gençtim, gençlikte olur böyle şeyler kardeşim…
Yok yaaa…
Gitmedim, gidemedim, niyetliydim…
😊
Nasip değilmiş!

Gavat bunlar gavat…
Gavaz pezevengin bir şekli, kendi karısını, kızını, kardeşini pazarlayan cinsi…
Orhan Veli Kanık’ın bir şiiri:

Dedikodu

Kim söylemiş beni
Süheyla`ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni`yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpe gündüz?
Melahat`i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla`yı sandala atıp,
Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?

Neticede İstanbul kaldırımı çiğnemişim…
Vardır İstanbul Beyefendisi taraflarım vardır öte yanlarım…
Gavat…
Öyle bir yaratıktır ki kardeşim…
Gençler, bunlar…
Özellikle coğrafyamıza özgü, aynı zamanda memleketimizde sürüsüne bereket…
Repitoid’dir (uzaylı, fantezi bir varlık, yâri insan yâri sürüngen) KESIN Karaköy Yüksek Kaldırım lisanslı ve cüzdanlı…
Resmi gavatlar haricinde bu sektör temsilcilerinden olan, aramızda dolaşanları da unutmamalı…
Konunun uzmanları, dil bilimcileri, bilim insanları bu gavat terimine mutlaka bir tanımla getirmeli.

Konuşuyor gavat yine…
S.kiyor enayileri…
Aslında bir ilerleme eşekten, fahişeye, fahişlerden enayilere!!!

* Eskiden hadi sosyal evler demiş olalım, kadın – erkek buralarda sosyalleşirdi. Bulurdu birbirini(!)

NOT: Bir önceki yazım, sonra, belki aksama. Ben kaçtım!

Görgü, bilgi ardından özgüven getirir

Bak çarıklılara, göbeğini kaşıyanlara…
Gör gerçekleri, tok insan tüm bu ihtişama hiç tenezzül eder mi?
Çekirdekten yetişecek, öz olacak…
Tohumda, toprakta önemli!

Ben kaçtım (…)
😊
Ölmez kalırsak görüşürüz yine.

Vaktim yok yorumlamaya

MHP’nin kuşu
21 Haziran 2018

AKP gündeminde kuş var:
Zümrüdüanka!
Yandaşlar propaganda filmi¬ni pek beğendi.
Zümrüdüanka gerçek değil, söylence/mitoloji…
Oysa. MHP’nin sahici bir kuşu var:
Guguk kuşu!
Bilirsiniz:
– Uzun kuyruklu, sivri kanatlı, iyi uçucudur.
– Renkleri yaşadığı orta¬ma uyum sağlar.
– Kendilerini iyi gizleseler de bıktırıcı seslerinden yerleri belli olur.
En temel özelliği kuluçka asalağı olmasıdır.
Guguk kuşu dişisi yumurtası¬na üvey annelik yapacak başka dişi kuşların kuluçkaya yatması¬nı bekler. Bulduğunda zamanı kollar. Kuluçkaya yatmış kuş yuvadan kısa süreliğine ayrıldı¬ğında, guguk kuşu yumur-talardan birini atıp yerine kendi yumurtasını bırakır!
Yuvasında yabancı yumurta bulan kuşlar, çoğu kez ya yeni yuva yapar ya da yabancı yumurtayı yuvadan atar. An¬cak…
Bazı guguk kuşlarında yu¬murta taklitçiliği de epey ge¬lişmiştir; yumurtasını yabancı yuvadakilere benzer yapar! Böylece yumurtasının tanın¬mamasını-bilinmemesi¬ni sağlar!
Peki…
Guguk kuşu ilk adımda başa¬rılı oldu. Yuvaya aldatmayla konan yumurta/yavru ne yapar?
– Guguk yavrusu on iki gün sonra genellikle üvey kardeşle¬rinden önce doğar.
– İlk dört gün içinde (he¬nüz kör ve tüysüzken) üvey ana babanın getirdiği yiyecekleri yuvanın gerçek sahibi olan yavrularla bölüşmemek için yumurtaları ve yavruları tek tek yuvadan atar!
– Üç hafta sonra üvey an¬nesinden daha iri olur. Ve…
– Altı hafta beslendikten sonra doğduğu yuvayı dağı¬tarak eş aramaya çıkar…
Evet, nereden çıktı MHP’de¬ki guguk kuşunu anımsatmak değil mi?
Yazacağım…
Ama önce bir iki söz söyle¬meliyim:
ÜLKÜCÜDEN ERDOĞAN’A OY YOK
Okumuşsunuzdur:
Açıklanan kamuoyu araş¬tırmalarında Erdoğan’ın oy yüzdesi, AKP-MHP-BBP’den oluşan Cumhur İttifakı’ndan çok çıkıyor.
Fakat. Buna inanmayan¬lar diyor ki:
Anketlerin aksine 24 Hazi¬ran seçiminde Cumhur İtti¬fakı’nın oyu, Cumhurbaş¬kanı adayı Erdoğan’dan yüksek çıkacak!
“Çünkü” diyor kimi MHP’li¬ler:
– Ülkücüler, Cumhur İttifakı’nda MHP’ye oy verecekler ama…
– Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vermeyecekler!
Niye?
Bu iddiayı dile getiren¬ler gerekçeyi şöyle açık¬lıyor:
– Erdoğan, Anaya¬sa’dan Türk sözcüğünü, kimliğini, kavramını çıkarmak istedi.
– Erdoğan, kamu binaların¬dan TC ibaresini, devlet nişa¬nında Türkiye adını kaldırttı.
– Erdoğan, Türk Tabip¬ler Birliği gibi sivil toplum kuruluşlarından Türk adını kaldırttı.
– Erdoğan, okullarda Andı¬mız söylenmesini kaldırttı.
– Erdoğan, ulusal bayramla¬rın kutlanmasını kaldırttı.
– Erdoğan, Ortado¬ğu’da BOP’çu, Kıbrıs’ta An¬nan’cı, Türkiye’de açılım¬cı oldu.
– Erdoğan, Kuzey Irak’ta Türkmenlerin katle¬dilmesine sesini çıkarmadı.
– Erdoğan, bayrak yakıldı, Atatürk heykeli tahrip edildi seyretti.
Öyle ki:
– “Milliyetçiliği, ayakları¬nın altına almış bir iktida¬rız” diyen bizzat Erdoğan’ın kendisi oldu!
Ülkücülerin, Erdoğan’a oy vermeme gerekçeleri uzun…
Peki:
Devlet Bahçeli, Erdo¬ğan’daki “Türk alerjisi¬ni” bilmiyor mu? Biliyor.
Devlet Bahçeli, bu konular¬da ittifaktan önce Erdoğan’a çok ağır sözlerle muhalefet etmedi mi? Etti.
O halde… Cumhur İttifa¬kı’nın kurulmasında neden canla başla uğraşı verdi?
Yeniden TBMM’de bulun¬mak mı?
50 yıllık tarihe sahip MHP genel başkanının bu kadar yüzeysel gerekçesi olamaz!
Peki, asıl niyet ne?
PARTİYİ DAĞITTI
Bazı ülkücüler…
Erdoğan’ı desteklemez¬ken/oy vermezken ısrarla neden MHP’ye oy veriyor?
Sebebini şöyle açıklıyor¬lar:
– MHP ile tarihsel duygusal paydaşlık var.
– MHP Türkeş’in partisi.
– Genel başkan değil, parti/ teşkilat önemli.
– Nicelik/oy gücü azalsa da, nitelik/parti gücünün varlığının sürdürülmesi ülke yararınadır.
Kuşkusuz siyasi töre/gelenek gibi gerekçeler de var.
Bu sözleri edenler şu ger¬çeği görmüyor:
“Erdoğan’a oy vermeyeceğiz” diyen ülkücüler, 16 yıllık AKP iktidarının sürmesine bilmeden katkı sağlıyor. Şöyle:
– MHP’ye verilen oy¬lar milletvekili sayısı olarak, MHP’den fazla AKP’ye yarıyor!
– İttifaktan dağıtılacak yüzde 1 oy; MHP’ye bir milletveki¬li kazandırırken, AKP’ye yedi milletvekili kazandırıyor! Yani… – AKP yüzde 40…
– MHP yüzde 6 oy alırsa…
AKP 272 ve MHP 13 millet¬vekili çıkarıyor.
Bu durumda MHP Meclis’te grup bile kuramıyor.
Erdoğan’ı desteklemediği¬ni söyleyen ülkücüler aslında AKP iktidarına yol döşüyor!
Soruyu tekrar sorayım:
Devlet Bahçeli tüm bu he¬sapları sadece 13 milletvekili çıkarmak için mi yaptı?
Bu senaryoda bilmediğimiz oyun mu var?
MHP’ye bir guguk kuşu yu¬murtası mı kondu?
Önce, yuvanın/ocağın has evlatları ülkücüleri yok eden…
Sonra, yuvayı/partiyi dağı¬tan bir guguk kuşu…
Gördük… En sonunda guguk kuşu birleşeceği eş de buldu: AKP!
Konuşulması gereken….
Söylence/mitoloji zümrü¬düanka kuşu değil, sahici guguk kuşu’dur!
Mesele, sadece Erdoğan’a oy vermemek değil.
Mesele 24 Haziran’da, MHP’deki guguk kuşunun “yu¬vadan”/partiden gitmesine yol açacak tavır almaktır.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/mhpnin-kusu-2477092/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Demedim mi, daha dün DEMEDIM MI?!

Sadece siyasetçi olanın, politikacının…
Eline vereceğin güce dikkat et!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Millet İttifakı…
Parlamenter sisteme dönüş…
Saadet Partisi…
Anlaşma sağlanamadı!
Demokrasi senin neyine?????????????
SEN…
İleri demokrasiyi HAK EDIYORSUN
NOKTA