Evdeyim gideceğim kulübe, Euro 7,33 dolar 6,24

Getireceğim O…
Kahpedoğanın yüzünü özümün önüne…
Sıkacağım kurşunu!

Başta Trump’a…
Tabii danışıklı dövüş değilse, Israil’e…
Bu zibidinin düşmanı kim varsa devlet düzeyine, istihbarat örgütlerine…
Sokun…
Ya Tayyipistana veya Almanya’ya istediğim silahı…
Yazmıştım hangisini…
Mıhlayayım a.cık ağızlıyı tam alının ortasından!

Ah Önder ben senin ağzına yüzüne s.cayım emi

Geri geldim, moralim çok bozuldu. Kendi gençlik yıllarımı hatırladım…
Affedersiniz, özür dilerim…
Tabiri caiz ise Onun yaşlarında g.tüm çoktan b.ktan kurtulmuştu…
Tüm yaşanmışlık, tüm aksilikler her şey unutulmamış ama ardımda kalmış gibiydi…
BAKMA…
Hala, hani her an kaçıyorum, koşturuyorum ya…
Kendim için değil, benden bana daha yıkın olanlar için değil, çekirdek aile…
Sevdiklerim…
“Takıntılar”, yoksa benim çok şükür “tuzum kuru”
Yapmışım gerekenleri vakti zamanında.

Hesaba dahil etmediklerim, aklımın ucundan bile geçmemişlerdi…
Senin gibi, işte onlar…
Kendimden çoktan geçtim, evlat…
Sağlığı tüm bunları, böyle şeylerin olabileceğini düşünemedim, düşünemedim.

Çalışamıyorum ki…
El ekmek tutmuyor, bırak elleri, bileği…
Parmaklarım bile çoğu zaman bana itaat etmiyor, bacaklar…
Allaha çok şükür kötürüm gibi oturmuyorum kenarda ama ne yaşıyorum ne ölüyüm, Araf’ta…
Lotto, motto da tutmuyor ki vereyim her bir sevdiğimin eline birkaç yüz biner Euro…
Sen dahil, çekil kenara…
Bende dertten, üzüntüden, düşünmekten kurtulayım…
Çıkmadı ki bunu yapayım.

Annem demin dedi “Önder gözlerinin içi kıpkırmızı!”
Hani yazdım ya dün, bir güzel uyku geçerim diye. Nerede?
Uyu, uyan…
Geldim gittiğim yerden geriye…
Uzandım…
Gazete okuyorum, Soner Beyi okudum sonrasında Sayın Çölaşan’ı…
Gözümün önüne ne geldi biliyor musunuz?
Hayalimde canlandı…
Soner Bey ve hep iddia ettiğim gibi kişinin tecrübeleri…
Deneyim kardeşim, deneyim…
Bilgi…
Ama gerçeği!

Yazıyor çiziyor gene, kısmen yazdıklarına katılıyorum…
Kimi bilgi ise benim bilgi düzeyimle yanlış, evet yanlış…
Yalan, dolan demiyorum. Demek istemiyorum…
Çalışıyordum, çalışabiliyordum o zamanlar. Wiesbaden…
Hessen eyaletinin başkenti olmakla birlikte kaplıca sahibi…
Tee Romalılar dönemine dayanır tarihi…
Öyle semtleri var ki sadece aklın durur derim, akla ziyan yani…
Sonnenberg bunlardan biri…
Beylik köşkleri, kocam kocam bahçeler içeresinde üç – dört katlı yapılar…
Gir içine…
3-5 metre yüksekliğinde tavanlar…
Kayboluyorsun odaların içinde ya resmen kayıp oluyorsun.

Müşterilerimin bir kısmı burada ikamet ediyordu veya buradan çalışıyorlardı…
Yönetiyorlardı “imparatorluklarını”
Bundan on, on beş sene öncesiydi…
Bir Catering sahibi…
1000 kişilik kadrosuyla devasa bir organizasyon, Sonnenberg’te ikamet ediyor…
Çağırdı beni bir sorunu vardı, hal ettim. Dedi otur bir kahve içelim…
Oturuyoruz karşılıklı, benden 10, 15 yaş büyük olsa gerek…
Laf lafı açtı, sordu “saat ücretin kaç para?”
Dedim duruma göre 120 ile 350€ arası…
Merak etti, şirketinde de sorun varmış, ofisinde…
Ağ meselesi…
Bir garip güldü, aşalar gibi demek istemiyorum, takdir eder gibide bir gülüş değildi, bir garipti…
Dedi…
“Ben bu parayı dakikada kazanıyorum!”

Artık aklından ne geçtiyse…
Bak kardeşim…
El ayak tutmuyor ama paradan para kazanması benim için çocuk oyuncağı…
Sorun…
Nakit azlığı!

Bilmiyorum katılır misin yazacağıma…
İster dünyada siyasi ister teknolojik gelişmelerden haberdarım…
Paradan para kazanmak…
Zamanı geldiğinde bir para birimini satıp vakti saati geldiğinde bir başka birim satın almak…
Para bir ürün, bir mal…
Al gülüm ver gülüm yani…
Kendime bu konuda çok güveniyorum, zamanlama…
Ancak…
Akacak ki gelecek ki riske giresin…
Üç, beş ile gireceğim işin içine gelmeyeceğini, kazanamayacağımı bildiğim için…
KIYAMIYORUM…
Bir yakınım demek istemiyorum, bir dosttan öte…
Kan bağı olmasa bile bir GÜNDE…
Ortalama 40 – 50 bin Tayyip Lirası kazanıyor, borsa…
Ve döviz işlemleri ile…
Örneğin sadece bu gerçek yüzünden, bildiğim, şahit olduğum bu gerçek yüzünden Soner Beyin yazdıklarına katılmam mümkün değil. Belki ileride…
Allah nasip ederde bir gün dönersem memlekete ki yaptım…
Hepimiz yapıyoruz, neredeyse tüm gurbetçiler, parada para kazanıyoruz…
Faklı bir şekilde yine yaparım, maksat günlük harçlığı, nafakayı çıkarmak…
DIKKAT, DIKKAT, DIKKAT
Bak…
Bunu buralarda yapamıyorsun, yani yaparsın ama uğraştığına değmiyor…
Üç, beş kuruş için değmez…
Neden biliyor musun?
Çünkü devlet, devlet gibi devlette ondan…
Düzen…
Bankacılık sistemi, denetim, kanunlar buna izin vermiyor
!

Tabii var burada da yol ve yöntem…
Paranı altına yatır mesele. Evlat için almıştım…
Cüzi bir rakam ne takacağız geline ne vereceğim oğlanın eline…
İster inan ister inanma…
Nema…
Yüzde 10, 15 civarında…
Katlıyorsun paranı yani!

Hiçbir banka vermez bunu sana…
Hele bu zamanda!!!

Külçe altın kardeşim külçe altın…
Gerçeği…
Kâğıdı, tahvili…
İncik, boncuk, beşi bir yerde değil!

Kaldı ki…
Külçe altın Almanya’da vergiden muaf…
Ne güzel değil mi?
Tayyipistanda pırlanta, galiba elmas gibi.

Neyse çok uzadı ve ben sıkıldım…
Kısadan hisse…
Ah Önder ben senin ağzına yüzüne s.cayım emi…
Sevdiklerim, benden olanlar üzüyor beni…
Ve ben…
Çalışamıyorum ki onlara, canlarıma faydalı olayım!

oku Soner Beyi

oku, Sayın Çölaşan’ı

Gittim kardeşe

Jack evde yalnız diye…
Gördü beni zıpladı üstüme, grip olmuş pezevenk, göğsü hırıl hırıl…
Ana bir baktım kardeşte evde, dada da…
Haftada bir evden çalışıyor, dada nezle olmuş, baş ağrısı evde…
Hadi dedim al Jack’i gidelim gezmeye…
Allah’ım görülmeye değer bir manzaraydı, çimenler arasında oğlanın ve köpeğinin koşturması…
Cep yoktu yanımda ki fotoğraflarını çekeyim, tek kelimeyle harikaydı, harika…
Aldım ikisini birden ayaklarımın altına, alt alta üst üste…
Üçümüz…
Gıdıkladım ikisini de…
Çok güzeldi çimenler üzerinde…
Hadi dada gıdıklanıyor pezevenk de Jack’e ne demeli?
Mıncıkla beni diye bakıyor gözümün içine!

😊

Yoruldum, geldim dükkâna, çıkıyorum şimdi gene…
Canım istemiyor gitmek, gitmem gereken yere!

### Sunuculara VURGU ###

Sinir oluyorum sinir…
Birkaç kez konu etmişimdir bu meselesi…
Hadi burası böyle, mesela yarı Almanca yarı Türkçe…
Ya Türkiye, pardon Tayyipistan…
Hem de profesyonel, eğitilmiş insanlar. Televizyon sunucuları…
Bunları kimler eğitiyor, kimler diploma veriyor?

Okunduğu gibi yazıyorum, Alman ismi, İngilizce telaffuzla dile getiriyorlar…
REZILLER…
Volter Steynmayer…
Ve suphanallah…
Ya evladım kim eğitiyor sizi?

Ben bile çat pat İngilizcemle, Fransızcamla ve Almancamla sizleri cebimden çıkarım ya…
Annem, 71 yaşında hem vallahi hem billahi sizden iyi telaffuz ediyor kelimeleri!

Türkçemizde, kelime telaffuzunda…
İlk ve son harfe vurgu…
İngilizceyi karıştırma, kendileri gibi dilleri de abuk zubuk…
Hele zamanlamaları…
ULAN Almanca…
SCH, ST harfleri arka arkaya geldi mi…
Türkçemizde > Ş < gibi okunur ve telaffuz edilir…
Yani Valter Şteinmayer, vurgu yoktur…
Manyak manyak telaffuz AMAAA…
Siz dilinize bile hâkim değilsiniz ki!
Güzel dilimizin anasını s.ktiniz!

Ve sizleri örnek alanlar, çocuklar, gençler…
Dilimizi de yozlaştırdınız insanları gibi!

Affedersiniz ama bademlerin anasını s.kiyorlar, Euro 7,26

Boş ver doları…
Euro…
Aslında anlamana yetmeli(!)

Okuduklarım, yorumlar ve analizler…
Kaynaklarım…
Kimseyi tedirgin etmek istemem ama vaziyet iyi değil, gittikçe Yunanistan yolunu tutturuyoruz…
Anla ne demek istediğimi, bak bayramda kimilerinin emeklilerini bile ödeyemediler…
Bence…
Hani derler ya önce can sonra canan…
Bence, varsa…
Gerekenler yapılmalı!

###
G.t kıllı milliyetçiliği yapma…
Onların TUZU KURU…
Sen bak evladına, ailene kendine!
###

Sahi…
Mesela Ağaoğlu yeni düzenin, hırsızların müteahhitlerinden biri…
O neden kazandıklarıyla kurtarmıyor memleketi?

Euro 7,25 dolar 6,20

Neden Esad?
Neden Amerikan filosu yine Akdeniz’de?
Rus uyarısını ne etmeli?
Macron açıklaması, neden Esad’ın iktidarda kalması tehlikeli?
Niye?

SANADIR sözlerim, evet SANA…
Hatırlıyor musun internettin derinliklerinden çıkarıp yayınladığım haberi?
Gör bak…
Çok yakında teyidi!

Milliyetçilik…
Ulusalcılık vahşi kapitalizmin aleyhine…
Sömüremiyorlar ki istedikleri gibi!!!

(Açık mektup) Allah’ta sizlerde şahidimsiniz

Üşendim bakmaya, belki aranızda hatırlayanlar olacaktır. Ben eminim yazdığımdan…
Birkaç gün öncesi miydi, yoksa bir – iki hafta oluyor mu hatırlamıyorum ama yazdım, eminim…
Oxford’da okumuş olmama gerek yok…
Onların bir, benim onlarca üniversitem var(!)

Rahmetli pederin, valideme yönelik sözüdür; “Mexxx, senin bir, müşterinin yüzlerce dükkânı var!”
İkaz anlamında söylemişti bu sözleri…
Hep söylerim, iftar ederek söylerim…
İkinci Dünya Savaşı sonrası zamanlardı…
İlkokul terk bir insan ama hayat üniversitesinden ordinaryüs profesör unvanına laik görülmüş bir insandı babam(!)

Biliyorum…
O unvanda kalmadı, kaldırıldı!

Evlatlar…
Ana – babalarının kaderini paylaşırlarmış, öyle der atalar…
Hani hep diyorum ya Allah bana neler nasip etti. Eskiden, Türkiye’de olduğumuz zamanlar mesela izinde, en az üç gazete girerdi evimize. Milliyet, Cumhuriyet benim…
Hürriyet validenin gazetesiydi…
İyi irdelenmiş, belgeleyebileceğiniz kanıtlar ile donatılmış habercilik …
Güzel ve doğru gazeteciliğin temel ilkeleri arasında olmalı, kelimeler tartılarak yazılmalı…
Cümleler, son tahlilde düşünülmüş…
Ucu nerelere varabileceği düşünülerek kaleme alınmış olmalı!

Yukarıda saydığım gazeteler…
Yandaş, yoldaş takımına dahil edildiğinden beri girmez, giremez evime…
Benim olduğum yere…
Adamlara birde para mı kazandıracağım, havuza…
Ancak televizyonlardan falan işte…
Sayın Soysal, bu satırları okuyup okumayacağınızı bilmem ama tepkimi ortaya koymadan da edemem!

Efendim…
Size tavsiyem…
Atatürk ilke ve inkılaplarını tekrar okuyup özümsemeniz…
“Coğrafya ülkelerin kaderini belirler” der Napolyon, çok doğru…
Komşularla stratejik derinlik, kavga hali kimseye fayda getirmeyeceği gibi, zarar verir nesillere…
Böyle ince işlere el atmadan bu düşünülmeli. Hatırlı okuyucularım şahidimdir hep yazarım çünkü başta Rusya olmak üzere Iran ve Israil ile ilişkilerimiz iyi olmalı…
Komşuluk münasebetinin ötesinde, NATO ile…
Sadece ideolojik düzeyde.

Siz…
Hadi entel ve dantele geçinene, neyse…
Gerçek entelektüel ve vatansevere taş atmadan önce…
>>> Tam bağımsız Türkiye <<<
Ne demek özümseseniz, anlasanız iyi olur bence!

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya


Dışlanmışlar şeridinde

Mehmet Soysal »Kırk Kapımehmet.soysal@milliyet.com.tr
Oxford Kriz Araştırma Enstitüsü Müdürü İngiliz yazar Mark Almond, Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan analizinde, “Boğazlar’dan Pekin’e yeni bir eksen oluşacak” diyor…
Yani, dışlanmışlar şeridi kurulmak üzere uyarısını yapıyor.
Almond, ABD Başkanı Trump’ın birçok ülkeye yaptırım uygulayarak, bu ülkeleri bir araya gelmeye zorladığını belirterek
diyor ki:
“Dışlanmış ülkeler bir araya gelip ortak stratejilerle hareket ederse, Amerika zor durumda kalabilir.”
***
Trump’ın İran, Rusya, Çin ve Türkiye’yle ilgili yaptırım kararlarıyla tecrit politikasının her geçen gün ters tepmeye doğru yol aldığını yazan Almond, önemli bir uyarıda bulunarak, “Trump’ın, sonraki hamlesini kestiremediği ülkelere yaptırım uygulayıp saçmayla ateş etme yaklaşımı, yaptırıma hedef olan ülkelerin bir eksen oluşturması riskini doğuruyor. İran, Türkiye, Rusya ve hatta Çin, Amerikan baskısı karşısında korunmasız durumda. Ancak bu ülkeler bir araya gelirse, aralarındaki destek ve karışıklık oluşturma kapasiteleri ABD’nin tedbirlerine zarar verebilir” diyor.
***
“Belki İran ve Türkiye’nin birleşimi, destek için bir sokak lambası direği bulduğu illüzyonuyla birbirine yaslanan iki sarhoştan daha fazla kendi ayakları üzerinde duramayacak olmaları nedeniyle önemsenmeyebilir” şeklinde bir benzetme yapan Almond, bu tezinde yanılıyor.
Çünkü, Türkiye birilerinin karanlıkta bıraktığı sahipsiz ülkelerin sokak lambası olmaya çalışıyor…
Yani, kimsesizlerin kimsesi…
Anlaşılmayan taraf da burası…
Ve Almond diyor ki:
“Ancak, Rusya ve Çin’i ekleyin. Bir anda yeni bir jeopolitik hinterlantları olacaktır.”
***
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD tarifelerine karşı tepki olarak ülkesi için yeni dostlar bulabilecektir” diyen Almond, Türkiye’nin kilit bir ülke olduğunu hatırlatarak, “Türkiye bugüne kadar ABD öncülüğündeki NATO içinde yer aldı. Avrupa ile Asya’nın kesişim noktasında bulunması, Rusya, İran, Irak ve Suriye’yle sınır komşusu olması, Washington’ın Türkiye’nin her zaman NATO’da olmasını istemesinin bir nedeniydi” şeklinde konuşuyor.
Ve Trump’ın aynı anda birçok ülkeyi cezalandırmaktan vazgeçmesi gerektiğini yazan Almond, asıl sorunun ve sorumsuzluğun Amerika’dan kaynaklandığını ifade ediyor.
Bir de içimizdeki muhalif koro ve aydın kesim böyle analizler yapabilse…

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/mehmet-soysal/dislanmislar-seridinde-2731804/



İşte popülizmin gerçek yüzü…
>>> Kör cehalet! <<<

oku