Alışkınlıklar üzerine

Gün geçmez ki evimizde, dükkânımızda…
Rahmetliler anılmasın. Annem geldi oturma odasına:
“Exxxana telefon ettim, ne yapıyorsunuz oğlum?”
“Ananay, tavşanımız öldü. Çok üzüldük ama şimdi iyiyiz, televizyon izliyoruz”

Anne, babam Hxxxli, görmüşüydü?
Kafa kalmadı ki, hafızam…
“Hatırlamıyor musun oğlum, yatırdı kaloriferin önüne, öyle seyrederdi?”
“Fxxxn onu getirmedi mi, telefon açar sorardı, kızım niye getirmiyorsun özledim derdi”
Gerçekten hatırlayamıyorum…
“Kırkında, Hxxxl duaları müzik sanmış başlamıştı göbek atmaya. Herkes duayı bıraktı onu izleyip güldü”

İnsan…
Ve alışkanlıkları, insan ve hatıraları…
İki şeye alışamıyor insan…
Esarete ve ölüme!

Tek alıştığın, alışabildiğin daha doğrusu öğrenmek zorunda kaldığın…
Onlarsız yaşamak…
Ancak…
İnsan, geride kalanların aklında, ruhunda, kalbinde yaşadığı sürece gerçek anlamda ölmüş sayılmaz, sayılamaz!

Eşek hoşaftan ne anlar? Ucubeler

Ruha nakış işler!!!

Beğenmeyebilirsin, zevkler ve renkler tartışılmaz…
Hoşuna gitmese bile tahammül edeceksin…
NOKTA

Vesaire, vesaire…
Ressamlar…
Belki tüm sanat dalları içeresinde en göze batanlar.

Hayvan medenileşmeye başlıyor, büyük bir başarı, kendini aşmak

İnsanlık gibi, II. Paul’u bende sever, sayardım…
Büyük bir insandı, insan evladı…
O…
Her insanın bayramlarına saygılıydı…
Kasımpaşa hayvanı…
Ülkede yaşayan Hristiyanların Noel’ini kutladı, Anadolu hoşgörüsü, Anadolu medeniyeti!

Takiye olmadığını bilsem, 2019’a yatırım…
Zibidiye bende saygı duyacağım…
AMA…
Kandırılan ve aldatılan, sadece bir hayvan olduğunu bildiğim için umursamıyorum…
Nitekim…
Trump, PYD’ye silah yardımını yine onayladı…
Bu muuu…
Dünya lideri, kendi g.tünü temizlemekten aciz zibidi, bu mu lider???

İstersen 99 defa psikolog ol dedim sana, kendi yaşadıkların ve mesleğinde uzmanlık alanın

Şiddeti gülüm gel birde bana sor, eziyetti…
Eğittiler, öğrettiler teknolojisini, tekniklerini…
Yine…
Gel göstereyim sana ruhun güzelliklerini. Ve yine dedim sana…
Hiçbir zaman kalbimin bozulmasına izin vermedim ne benim ne sevdiklerimin, bana ait olanların.

Bak kadın…
Perde arkasında gizleneni >>> anlamadığın <<< sürece, emin olmadıktan sonra…
Dürtülerden, düşüncelerden…
Eylemlerin ardında yatan felsefeden ki en basit insani içgüdüleri, dürtülerin arkasında bile yatar çoğu zaman bilinçaltına yerleşen bir felsefe, bir öğreti, bazen bir saplattı, sapık bir rastlantı…
Sen bunlara HAKIM olmadıktan sonra…
Beyhude caba, nafile bir çırpınıştır sergilediğin. Kuramın temeli…
Sağlam olmalı…
Bunlar sana VE kadın bencilliğin sonu yok, Allah’ı yüreğinde ara!

indir
indir
indir
indir

İyi tatiller, iyi dinlenmeler

Gençler

Ortadoğu dosyasına bakmanızı tavsiye ederim…
Okuyun çocuklar, okuyun…
Düşünün…
Yüreğinize sorun, aklınıza…
VE etki altında kalmadan kendi yolunuzu kendiniz bulun.

Kin ile değil…
Nefret ile değil…
Bak yirmi seneyi aşkın bir süreden beri yaşıyorsunuz, içinde büyüdünüz…
Kinin, nefretin, yalanın ve hayal aleminin içinde…
Binlerce yıldır yaşadık böylesini, sevgiyle, hoşgörüyle birde dene!

Önder ve yedi cüceler

Anam soğan, babam sarımsak…
Kendim ise sadece bir ıspanak…
Kendimi bir b.k falan sandığım yok!!!

Dünkü son yazım…
Sanmayın ki haz duyuyorum, hoşuma gidiyor böyle şeyler yazmak…
Başkalarını aşağılamak…
Hor görmek, küçük görmek ve düşürmek…
Aksine üzüyor beni VE biliyorsunuz üzülmek bana YASAK!

İnsan ve ayna…
Aksini yansıtma…
Aynalar içinde devaynası ve bu aynada kendini gören zavallı…
Cüce ya resmen cüce, kendini…
Devaynasında gören cüce!

Geçen hafta Almanya’da büyük bir infiale yol açan bir tartışma…
Yazmadım, fırsat olmadı ve sağlığım, çok ama çok kötü, tahmin edebileceğinizin çok ötesinde kötü…
Liseye giden bir zilli, bir zibidi…
Biliyorsunuz Noel tatili kapıda, Hristiyanların çok önemli bayramlarından…
Vay efendim O Müslümanmış falan okulda bu bayram kutlanırmıymiş falan…
Affedersiniz adıyla sanıyla, ulan küçük orospu…
Sen önce bir etrafına baksana, nerede yaşıyorsun, sen kimsin kaltak?
Dağdan gelmiş bağdakini kovmaya çalışıyorsun, çıktığın mağaralarda da böylesine özgürlükler yaşıyordun değil mi?

Bir başka olay dün yaşandı, Mescid-i Aksa’da…
Ta Avrupa’dan gelen sözde Türk asıllı, kansız, şerefsiz zibidi sürüsü…
Dilerim Tanrıdan, Israil mahkemeleri onları analarının a. ına geri sokar, öylesine ağır cezalar…
Zibidi ya zibidi, cüce, sadece birer cüce…
Fes ile kalpağı birbirinden ayıramayan, sırtlarına utanmadan Türk bayraklı T-Shirt giyen hayvanlar…
Fes, Osmanlının…
Kalpak, Türkün…
Türk ruhunun, direnişin, uyanışın simgesi!!!

Tabiii…
Yüz buluyorlar Kasımpaşa ayısından, zibidilerin başı…
Hadi bakalım ayı kurtarsın sizi Israil’i elinden…
Ne diyor zibidi, bir başka zibidiye yönelik?
Karikatür muhalefeti!

Allah…
Bu ülkeyi, bu milleti zibidilerden tez günde, tez saate kurtarsın.

Ve yine, bir kez daha…
Özrü, kabahatinden büyük…
Sözde kendini, ailesini savunuyor…
“Ticaretle uğraşan insanlar”

Ulan koluna taktiğin orospunun hastanelere, ona buna ihtiyacı mi var?
Keza çoluğunun çocuğunun gemiciklere, kuyumculara falan…
Ateş olmayan yerden duman tüter mi?

Ahlak kardeşim, ahlak…
Siyasi ahlak!???
Kara para AKlama…
Vergi kaçırma!

Sözlerimi bitirirken aklıma gelir bir Alman özdeyişi…
„unter den Blinden ist der Einäugige König“
Cüceler arasında kalan Önder, kör olası Önder!!!

Utanç abideleri

Doğruya doğru, öyle ahım şahım bir şarap kültürüm yoktur…
Arada içerim, nadiren…
Viski, konyak, rakı…
Her rakıyı da içmem, içemem. Damak tadım farklıdır benim, klasik Türk erkeğinin zevkleriyle hiç ilgim alakam yoktur. Kadın tipi konusunda bile!

Kırmızı şarap bitmiş evde…
Bakin…
Şarabı seviyorsanız ve bu şarabın tadına bakmadıysanız şimdiye kadar kesinlikle tavsiye ederim…
İtalyan şarabı, AMA illa 2014 olmalı Primitivo Di Manduria old esteemed vineyears…
Keza rakı ki >>> sadece orada yetişiyor bun anason <<<
Yunanistan’ın bir adasında…
Ouzo of plomari, tavsiye ederim.

Taunusstein…
Küçücük bir yer, otuz senenin üzerinde buralıyız. Bir avuç Türk vardı…
NORMAL insanlar, giyimleri kuşamları falan göze batmayan cinsten.

ARKADAŞ, yolda…
Hangi mağaradan çıktıklarını bilmem, doldu, doluştular…
Yerleri süpüren pardösüler, sözde Müslüman, iman neyden geliyordu kardeşim?
Efendim, duyamadım…
Evet, ya…
Temizlikten!

Başları bir garip bağlı, rengarenk…
Utanç abideleri, sadece utanç vesilesi!

Kutsal emanetler

Birleşik Arap Emirlikleri, Osmanlı’yı hırsızlıkla suçladı, kutsal emanetleri çaldığımızı iddia etti, “işte Tayyip Erdoğan’ın dedeleri” filan dedi, Araplara toz kondurmayan asrın liderimiz de pek öfkelendi, “eyyy bize bühtanda bulunan zavallı” falan dedi.
*
1942…
İkinci Dünya Savaşı patlamıştı.
Hitler sınırımıza dayanmıştı.
Girip girmeyeceği belirsizdi.
An meselesiydi.
*
Atatürk dört sene önce rahmetli olmuştu, milletin ve memleketin sorumluluğu İsmet İnönü’nün omuzlarındaydı.
Trakya’da bazı önlemler almıştı ama, milli mücadelede olduğu gibi, asıl savunma hattını Ankara önlerinde kuruyordu.
*
Eğer Türkiye’ye girmeye niyet ederlerse, ilk hamlede İstanbul’un uçaklarla bombalanacağını tahmin ediyordu.
Bismillah ilk iş, kutsal emanetleri menzil dışına çıkarmaya karar verdi, gizli bir emir verdi.
*
Haydarpaşa’da özel tren hazırlandı.
İçi çinko, özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki kutsal emanetler, Hazreti Muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, Kabe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
*
391 sandık…
48 vagon tutmuştu.
*
Niğde’ye götürüldü.
*
Topkapı Sarayı müdür yardımcısı Lütfü Turanbek başkanlığında, 30 personel, aileleriyle birlikte eşlik ediyordu. Sadece refakat değildi bu… Eserler İstanbul’a dönene kadar, aileleriyle birlikte kalacaklardı.
*
Kutsal emanetler ve ecdadımızın hatıraları, Akmedrese ve Sarı Han’a yerleştirildi. Özel askeri birlik tarafından korunmaya başlandı, yerel yöneticilere bile bilgi verilmedi.
*
1943… İsmet İnönü, Churchill’le görüşmek üzere Adana’ya gidiyordu, treni Niğde’de durdurdu, indi, üç tarihi binayı teftiş etti, kendisi bile içeri girmedi, Lütfü Turanbek ve askeri birliğin komutanından bilgi aldı, ayrılırken de “bize emanet, size emanet, gözüm arkada kalmasın” dedi.
*
Dört sene…
Tehlike geçti.
1947’de tekrar aynı güzergah üzerinden İstanbul’a geri taşındı.
Yerlerine yerleştirildi.
*
İsmet İnönü, bu tarihi hadiseden hatıralarında da, tuttuğu günlüklerde de bahsetmedi.
Kendisine paye çıkarmadı.
Vatan, bütün kutsallarıyla ona emanetti, gereğini yapmıştı, hepsi buydu.
*
Özetle… Mustafa Kemal Atatürk, çalınmasın, kaybolmasın diye kutsal emanetleri kayıt altına alıp, Topkapı Sarayı’nı müze haline getirmişti, Atatürk’ten sonra başgösteren ilk işgal tehlikesinde de bizzat İsmet İnönü tarafından sahip çıkılmış, kurtarılmış, korunmuştu.
*
İki ayyaş yani!
*
Camileri ahır yaptı, camileri depo yaptı denilen iki ayyaş!

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/kutsal-emanetler-2141967/