Scarlett O’Hara – Oma

“Tanrı şahidimdir; beni alt edemeyecekler. Bu günleri de atlatacağım (geçecek) ve atlattıktan sonra asla bir daha açlık çekmeyeceğim. Ne kendim ne benden olanlar. Ve bu uğurda yalan söylemem, hırsızlık yapmam, aldatıp – kandırmam, öldürmem gerekse bile, Tanrı şahidimdir bir daha asla açlık çekmeyeceğim!”*

Rüzgâr gibi geçti…
Bilmem okudunuz veya izlediniz mi?
O halde…
Bu unutulmaz yemin hafızanıza kazınmış olmalı!?

Anlatmışımdır zaman zaman Oma’yi…
Biri…
Yıllarca Rus esaretinde, o kara kışta sevgilisine, karsına kavuşacağı günleri sayarken…
Diğeri…
Uyuyup uyanabilirlerse şahit, sağ ve salim…
Kalmadan bombaların altında can vermeden…
Gözlerini açıp bombardıman durduğunda, gün ışığında çıktıkları zaman sokaklara…
İlk gördükleri askerlerin geceki bombardımandan arta kalan cesetleri üst üste istiflemeleriydi!

Hakkını helal et Oma…
Sende Opa…
Hakkınızı helal edin.

Rüzgar Gibi Geçti – Margaret Mitchell
https://yadi.sk/i/GixLbP4p-9bFYw

Düşünün, hayal edin bir…
1950’lerden kalama bir ev, Allah’ım ne ısı yalıtımı ne izolasyon…
Allah razı olsun senden Oma, senden de Opa…
Tarafımdan…
Bilen bilir…
😊
Benim hakkim helal, bizim…
Sizlerin de olsun.

Benden ne köy olur ne kasaba…
İki günde bir odayı bitiremedim, duvar kâğıtları…
Kalk…
Eğil, beş dakika iş yap, on beş dakika dinlen…
Böyle iş mi biter?

*Tarafımdan tercüme edilmiştir

INAN, INAN buna

İnsan…
Yaşadığını, gördüğünü, bildiğini esas alıyor…
Herkesin zihninde bir çerçeve…
BIR DUVAR…
Şimdi haberlerden geçti, ya Allah aşkına haber niteliği bunun neresinde?

Kişi böbrek ameliyatı için gitmiş, kalbinde…
DIKKAT kalbinde sorun varmış, iki ameliyatı…
YINE DIKKAT lütfen…
“Zorlu” bir ameliyatı DIKKAT…
İki buçuk saat içeresinde geçirmiş!

Benim ameliyatım, 7-8 saat sürmüştü…
Bir iş günü de…
VE Önder bilincinde, beterin beteri var…
Dünyanın en zorlu ameliyatı benim bildiğim kadarıyla 32 saat sürmüştü…
Anlıyor musun demek istediğimi?

Demek ki sağlıklıymış insan, doktorlar karar vermiş…
Bünye iki ameliyatı birlikte kaldırabilir…
Anlayacağın…
Siyasetçisi, habercisi hepsi birlikte…
İnsanlarıyla birlikte…
Laf ola beri gele!

Kalp bu kalp…
Eğer…
Kalp kaldıramayacak gibiyse, sağlığı…
Hiç yapar, yapabilirler miydi?
Olsaydı büyük bir sorun kalbinde…
Bak…
Masaya bile yatıramıyorlar artık beni!

Çek Önder çek…
Nasılsa eninde sonunda bitecek!

“Küçük” kahramanları izlediniz mi?

Deprem esnasında özürlü arkadaşlarının koluna girenleri…
Veya Alman konsolosluğunda senfoni orkestrasını?

Kendileri, yaşları küçük olabilir AMA yürekleri kocaman!

Daha dünden yazacaktım, hal kalmamıştı…
Hele O ikisine…
Sınıfta unutulmamalı, bir başka şekilde ödüllendirilmeli…
Duyduğuma göre tüm sınıf yârdim ediyormuş özürlü arkadaşlarına…
ÖZÜRLÜ olmak ne demek biliyor musunuz?
Öneriyorum…
TALEP ediyorum, ISTIYORUM…
Devlet Şeref Madalyası…
Bu “küçük” kahramanlar ödüllendirilmeli, teşvik edilmeli!

İçişleri bakanı, jeton şimdi düştü. Şimdi, şimdi

Alman geldi ya…
Hani Sırbistan’dan, Arnavutluk’a…
Dedim sıra Tayyipistanda…
Yaaa…
Hükümet değişe, milli, milliyetçi bir hükümet gelse başa…
Düşün…
Mültecileri geri alma falan, izin verir isterler mi?
Durduruldu, söndürüldü ateş, sınırlara dayanmadan!

Olabilir mi?
INAN olabilir, nereden biliyorum?
Bak PIYASAYA…
AB(D)’nin elinde acayip etkili bir sopa!

Dikkat et piyasaya, yok salt dövize değil…
BÜTÜNE!

Birdenbire…
Bıçakla kesilir gibi kesilmişti her şey!

Yazmıyor, anlatmıyorum… Her şey olduğu gibi tam gaz devam. Anlatırsam SADECE en büyük derdimi, sağlık dertlerini, şu an sırtım ve sağ kalça – bacak, kol. Boş ver, Allah büyük. Önemli olan hala ayakta olabilmem… Birde toptan kafayı yemem. Ama bir gerçek ortada, sinirler iyice gitti. Belki tarih itibarıyla VEYA artık her şey çok gelir. Belki ikisi birden

Almanlar…
Günlerden beri konuydu, en az bir haftadan beri…
Tayyipistan – Mülteciler…
Sonunda Ankara’ya gittiler. Akılları gidiyor…
İyi de suç bizim olsa bile günahımız ne?

Milyonları hangi ülke kaldırabilir?

Neyse, gecelim…
Fransa…
Bir şeyler oluyor oralarda, 50 polis intihar etti bugüne kadar…
Ve yine bugün bir öğretmen, daha doğrusu okul müdürü…
Eğitimde çok büyük problemler, sosyal yasamda, koşullarda…
DÜNYA…
Deliriyor. Hastanın hasta ile uğraşması…
ZOR…
Çok zor!

Allah…
HEPIMIZIN yardımcısı olsun, hepimizin…
Özellikle çocuklarımızın.

NEDEN 0 – 3 yaş arası diyorum, hiç kendine, kendinize sordunuz mu?

Bilim…
İnsan ya insan, bilim insanları bile neredeyse hiçbir konuda hemfikir değil…
Peki, bizler bu durumda daha kime inanacağız, kimlere inanabiliriz?

Siyasetçi…
Siyasetçilere inanmak mümkün mü?
Neyse…
Kime inanabiliriz, kime güveneceğiz?
Allah…
Allah hepimize göz vermiş, akil vermiş…
Demiş…
İnsan, al sana bin bir çeşit besin, bin bir çeşit düşünce…
Kullan gözlerini, zorla beynini…
Seç, beğen…
Al!

Kimisi diyor ki bilim adamı, bilim insani diyor ben demiyorum…
Çocuk…
4,5 – 5 yaşlarında başlar yalan söylemeye…
Diğerleri…
Aman efendim, ne üçü beşi…
İki, iki yaşından itibaren başlıyor yalan söylemeye(!)

Hayda…
Ya arkadaş hangisi?
Kardeşim…
Hiç mi gözlemlemedin, dikkat etmedin kendi çocuğuna, sana en yakın olana…
Ayağının altında dolaşan diğerlerine, hiç mi?

İnan…
Okumak güzel, öğrenmek…
Ama her şey…
Armut piş, ağzıma düş olmaz ki?

Yalan neydi, ne gerektirirdi?
Belli bir zekâ, inandırıcılık, düşünme yetisi…
Tabii ki herkes profesyonel yalancı değil…
Yalancının mumu yatsıya kadar.

Süper zekâ değilse…
Ana, baba profesyonel yalancı…
Bu çocuk iki yaşında, iki ya iki…
Iki yaşında nasıl yalan söyleyebilir, EVET…
Kandırmaya başlayabilir AMA yalan asla!

Daha yeni yeni konuşmaya başlıyor…
Kelime dağarcığı son derece kısıtlı, uydur da…
Usturuplu uydur!

Senin psikolojik eğitimini yerim…
Allah akil vermiş, fikir vermiş…
Kaç tane çocuk büyüdü elimde VE inan gözüm hep üstlerinde…
Tabii ki bir anne kadar olamam, göremem her şeyi…
Ama çocuk bence daha geç başlıyor yalan söylemeye, beyin geliştikçe!

Yanlışsam ikna et beni…
Dördü, beşi de seninle hemfikirim…
Ama iki…
ASLA!