Kurz und knapp; JA! Genauso ist es
### !!! >>> Dijitalleşme, YOK sadece Türkiye değil burası da <<< !!! ###
Hangi birini yazacağım, hangi birini anlatacağım?
Bir ümit var o adamda AMA!
Sonra…
Çocuklar ve el yazısı, sahi sevgiliye mektup nasıl yazılırdı?
Dolma kalem VE el ile!
Beynimiz…
Outsourcing…
Cebe, bilgisayara.
Anlatmam lazım bir gün el yazısının önemini…
El ile yazarken beynimizde neler oluyor anlatmam lazım!
😊 NEINNN! NiYET, NO, NOLAMAZ ASLA!
Gittim mi…
Dönem bir daha!
Cem, Cem anlamadığın bilmediğin konulara girme
Hackerler…
„Wizard Wars“
Sir Winston Leonard Spencer-Churchill
Affedersiniz…
SOKARIM sensörlünüze…
Kış önümüzde, arabanın lastikleri!
15:00 / 13:00
Dolar 5,7129
Euro 6,3291
Çeyrek altın 442,23
###
Borsa 107179
###
Borsayı gördünüz mü, NEYSE(!)
Oma’ya gittim, oradan arabanın lastikleri ile ilgilenmeliydim, her an kar yağabilir, var kar ayazı…
DaDa’nin yaş günü, 12 yaşına girdi. Koca herifim benim, hafızım…
Geçinemiyormuş ya, ona da para lazım…
Önder neyi nereye yetiştirecek bende bilmiyorum.
Aaaman, batı balık yan gider…
Tayyipistan değil burası, ipotekli evlerde satış oranı yüzde 525 artsın, Allah göstermesin, Allah kimseye malını, mülkünü sattırmasın.
Yokkk…
Konuyu dağıtmadım, bağlanacak her şey birbirine…
“Karafatmadan”, rokete, jete…
Hackerlerden, nükleer güce…
Dada’nin yaş gününe, benim arabadan Tayyipistana…
Bekle. EMINIM…
Okuyunca hem öğrenecek hem şaşıracaksın.
Bilmiyor, tahmin edemiyorum…
Acaba kaçta kaçınız bilir bu gerçeği?
Elektronik tasarım…
Bir hayal, bir düşünce ki inan BÜYÜK şirketler bile yoksa kendi tasarımcıları…
Özel AR-GE (Araştırma ve Geliştirme)
“Bir avuç, bir avuçlar”
Tabii var binlercesi, irili ufaklı AMA BÜYÜKLER bile sadece çalışır bir avuçla.
Örneğin yeni bir cep telefonu sürülecek piyasaya…
Bırak hamlığını, çocuk hastalıklarını bir tarafa…
Pişer, olgunlaşır zamanla, SEN sür piyasaya…
İşte efendim şunu şunu yapabilmesi gerekir, açarsın telefon bilmem ne şirketine, mühendisler ki…
Alanlarının UZMANLARI…
Tasarlar sana “karafatmayı”
Çip, çip…
Bilmem kaç “bacaklı” hani var ya kara kara küçücük şeyler, şimdi SMD revaçta…
Büyük olan siyah, çip, yanındaki küçükler SMD çip şekli…
Önder’de…
Onun için yetiştirildi, kimi başka şeyde olduğu gibi…
Bu “modüllere” kadar tamir etme yeteneği ve kabiliyeti…

GÖZLER…
ARTIK görmez oldu, iğnenin ucu, inan o kadar küçükleri bile var piyasada…
Uzunca bir MAKALE olacağa benzer…
Dayan Önder.
Tabii ki cipi / SMD’yi tamir edemezsin, değiştirişin bozulanı o başka…
Dört teker jantlarıyla birlikte 1000 Euro…
Allah belamı versin yalanım varsa, gösteriş budalası değilim, gençken önem verirdim gösterişe…
Üstüme başıma, arabama…
İki bacaklı memeliler var ya…
Arkadaş…
Her türlü başa bela.
Artık bakıyorum rahat olsun, inip binebileyim…
Eskiden…
Araba cadde ile neredeyse “hemzemin”
Artık ne inebilirim ne binebilirim…
Sürat ile bitti işim!
Dört teker için iyi para değil mi?
Nedeni…
Arabanın her yeri sensörlü…
ULAN…
Bir motor, dört teker, iyi frenler YETER…
Yok illa olacak her şey elektronik, anamızdan da elektronik çıkıyoruz ya…
Ah birde gelirse o günler, çıkarken bakarlarsa iPhone, konuşurlarsa Siri ile!?
Şaka bir tarafa…
Bak kardeşim, elektronik toplamın bir tarafıysa yazılım öteki tarafı….
O gördüğün çiplere yapması gereken komutları veren, yerine getirmesi gerekenleri “söyleyen”
Ve giriş yaptık konun bamteline…
Birincisi O çipler ki tasarımı, üretimi…
İki, YAZILIMI…
HAYATI, özellikle silah konusunda.
NOKTA
Sonra Hacker deyip duruyorlar, Cem yok iPhone bizi dinliyormuş falan…
Ya…
Tabii bundan 15, 16 sene önce, EMINIM başarabilirdim…
Nasip değilmiş, eğitim ve imtihana girmek…
Dünyada O zamanlar yedi yüzden biri olabilirdim…
Hacker…
Ne kadar cep telefonu modeli var?
Sayısız değil mi?
İşte o kadar çokta Hacker var, NEDEN MI?
Örneğin:
Almancası Steuerungstechnik / Regelungstecnik (kontrol mühendisliği)
Mesela nükleer, elektrik santrallerinde kullanılan teknolojidir…
###
Dünyanın en iyi…
En bilgili, en deneyimli “kişisel bilgisayar VE Server işletim sistemleri” hackeri ol…
###
Yine de bu sistemleri Hackleyemezsin!
NOKTA NOKTA NOKTA
Bir terim var bu konuda, yok beynim patlayacak aklıma gelmiyor…
Ne ve nasıl arayacağımı da bilmiyorum, unuttum…
Af edin…
Bu terim her şeyi anlatıyor.
Bu sistemleri hackleyebilmen için BIRINCISI…
Bu sistemlerin çalışma prensibini bileceksin…
Hatta prensipten öte en azından iyi derecede bilgin olacak, ortamda, yani orada bulunan cihazların nasıl birbiriyle bağlantılı olduğunu görürsün sisteme giriş yapabilirsen ama…
AMASI VAR…
IKINCISI…
Dili, o mekânda kullanılan yazılımı…
Bilecek, ona HAKIM olacaksın.
StuxNet virüsü…
Israil tarafından tasarlandığı düşünülüyor…
Iran atom programına sabotaj…
>>> Her önüne gelen, benim diyen YAPAMAZ <<<
Gerçek hacker ve Script Kiddy’leri birbirinden ayırmamız gerekir.
EVETTT…
Sihirbaz, sihirbaz olmak lazım…
Elektroniğin sihri, gizemleri…
MILYONLARCA satır kod jetlerde, milyonlarca…
Yazılım.
Ve dönüp geriye bir bakalım…
İkinci Dünya Savaşı, sonrası…
Soğuk Savaş zamanları…
Ve Greta’lar türüyor, bugün lastik bakmaya giderken…
Bir arabanın arkasında “Fuck You Greta, I LOVE my Car” yazıyordu…
Kendini bilmez küçük serseri…
Etki…
Ve tepki…
Güvensizlik neler ettirmez ki?
Evet bir sanattır, gerçekten bir sanat…
Bilimden çok sanat…
BILMEK…
Hâkim OLMAK…
Ve istediğini yaptırmak…
Kara büyüde derler bu gibisine…
BAK…
Anlatacağım sana PEZEVENGI…
Libya’yı ve daha neler neleri, Bengasi…
2011…
BADEM IV de diyebiliriz yani.
Bademde katılmıştı hatırladığım kadar harekâta…
NATO…
Kaddafi’yi “yok etti”
Görünmeyene karşı bir mücadeleydi, her pilotun korkulu rüyası…
Radar…
Ve dün Önderin kafasına bir şeyler DANK ETTI, acaba olabilir mi?
Bir şeyler izliyordum, O AN kendime sordum, olabilir mi?
OLABILIR!
Saddam, Kuveyt…
Kahpedoğan, Suriye…
Iran var üstesinden gelinmesi gereken, yolda…
S400’ler, Patriotlar NIYE?
Olabilir mi?
Neden olmasın, zaman nelere gebe?
Jammer
AGM-88 HARM (High-speed Anti-Radiation Missile, Türkçe: „Yüksek-hızlı Anti-Radar Füzesi“)
Libyalıların radarları ~ 3353 (11000 Feet) metreye kadar görüş sağlıyordu…
Ve Amerikalılar özel uçakları sayesinde (Jammer) görünmeyen savaşı kazandı YOKSA uçakları bir bir havadan indirilecekti.
Offf yoruldum, durrr O kadın çıktı yine ekonomiyi anlatıyor…
Beste…
Beste UYANIK!
DIKKAT
Beste’ye göre Tayyipistan borsası %68 yabancıların elinde, YABANCI, YABANCI…
Kendileri söylüyor bunu…
ANLA!
Ben NEDEN satılıyor, pazarlanıyoruz diyorum?
Eski arabamdan tekerleklerim var, komple…
İkisi de Audi AMA yok, HAYIR olmaz…
Uymuyor, YENIDEN SATIN AL, sonra çıksın kendini bilmez zilliler…
“Ne hakkiniz var” desinler!
Bir bok biliyor(lar) ya, kurulan düzenden haberi var ya…
Borsa örneği, borsa özel teşebbüs…
YÜZDE 68 yabancı elinde…
Bakmadım, bilmiyorum ya devlet tahvilleri?
Abartarak yazıyorum, cebinde ekmek almaya para var mı ki devlet tahvili alacaksın?
Ki farkındayım, tize geçenlerde sordum nasılsınız diye…
Dedi “cumaları Camiye gidip mendil açacağız!”
ALLAH KORUSUN…
BILIYORUM, FARKINDAYIM şaka ile karışık Sadri Alışık, birçok insan ekmek bulamayacak durumda.
Neredeyse eminim, devlet tahvilleri konusunda da rakamlar borsadaki gibi olmalı…
Yani Tayyipistanin yarısından fazlası YABANCI ELINDE!?
Yoksa…
Ki Katar yok ortada, bu düzen nasıl bugüne kadar döndürülebilirdi…
Bu değirmenin suyu nereden geldi?
Bu sabah Cem ne dedi biliyor musunuz?
Bir boşanma davası, Amazon sahibi. Boşandığı eşine 36 milyar dolar tazminat ödemiş…
DIKKAT Cem diyor bunu CEM DIKKAT yani
Tayyipistanin elinde şu an 6 milyar dolar olsaymış…
Bir dolar…
Bir Tayyip Lirasıymış, TERSI bir TL 1 $…
6 milyar ya, alt tarafı 6 milyar bir devlet için rakam mı?
Düşün…
Ne hale getirdiler ülkeyi.
Devam edecek…
Tiyatro
Hayatımızda, aile hayatımızda önemli bir yer alır…
Öyle büyüdüm, ne yazık ki çocuğuma bu sevgiyi aşılayamadım…
Bırak tiyatroyu, ailece gidip müzikli – yemekli eğlenebileceğin doğru dürüst bir yer bile yok…
Buralardayız…
Ve etrafımızdaki insanlar, yiyecek içecek…
Örneğin pastırma, çok severim…
Kayış gibi…
Yağlı pastırma, imkânı yok bulamazsın, yok ya yok…
Peynir, kaşar falan…
Satılıyor bir şeyler, ye yiyebilirsen…
Ruhun gıdası, müzik…
Tiyatro, sanat, galeriler…
YOK…
Aç kaldık aç.
Yazacağım kaç gündür, olmadı…
Allah gani gani rahmet eylesin Yıldız Hanım…
İsmi kadar ruhu güzel kadın.
Yıldız Kenter…
Ne yazık ki el çabukluğu ile bir tiyatro gösterisi bulamadım, ödülü bir filmi ile kendisini yâd edelim.
Sabah haberlerde…
Kemal Sunal odasını gösteriyorlar…
Kemal Sunal ismini duyduğumuz zaman EMINIM hepimizin içinde bir tebessüm…
Güzel duygular…
Güldürürdü bizleri, ne kadar ihtiyacımız var!
Allah…
Tüm ölmüşlerimizi rahmetiyle, sevgisiyle…
Bereketi ve ebedîliği ile sarıp sarmalasın.
😊
Kuzenim, ablam…
Nilüfer…
Nilüfer, Esen Onan. Allah rahmet eylesin enişte, unutmadım Erikli suyunu…
😊
O kendine Esen der, öyle anılmasını ister…
BEN…
Israrla ona Nilüfer derim!
İzine gittiğim zaman, rahmetli halam…
Tavada…
Sardalye ve hamsiyi birleştirir, yapıştırırdı bir şekilde…
Kızartırdı…
Kampta, deniz kenarında fasıl…
Ey gidi günler ey, anılar!
İpotekli konut satışlarında yüzde 525 artış. Vay be! Allah korusun, Allah. Sırtında hırka, bir lokma ekmek DÖRT DUVARIN, başının üstünde DAMIN!
Cem…
Bolivya, Bolivya, Bolivya …
Kaçınılmaz son!
Güzel…
Evet bu sefer Cem gerçekçi bir değerlendirmede bulundu, hep yazarım…
Iran* eline…
Türk “bile su dökemez”
Son derece kültürlü, köklü bir ülke, bir millet.
Acem kızı…
Gerçekten İranlı kadınların kaşına gözüne hayranımdır, güzel insanlar, GÜZEL…
Kadını, erkeği.
*Acem, Arapların kendileri haricindeki yabancılar için kullandığı bu sözcük, Osmanlılar tarafından ise genellikle Farsları nitelemek için kullanılmıştır. Bu sebepten dolayı Türkçeye de İranlı anlamında kullanılan bir sözcük olarak geçmiştir. Osmanlılar döneminde İran’dan gelen insanlar için kullanılırdı. Bu nedenle İranlılar, genelde Acem olarak bilinir.
Osmanlı bile bu gerçeğin farkına vardı!
x
Doları, borsası, atını, Euro’su hepsi çıkışta, yükseliyor NEDEN?
IRAN…
Ağır su*
*Ağır su (D2O) , nükleer reaktörlerde kullanılan hidrojen yerine ağır hidrojen (döteryum) izotopuna sahip yoğunluğu yüksek sudur.
İkici Dünya savaşı esnasında…
Almanya, İskandinav ülkelerinde ağır su üretmeye başlamıştı. İlginç bir operasyon hikayesi vardı. Imha edildi.
YALAN söylemeyin, kandırmayın milleti…
Ortadoğu kaç zamandır kaynıyor, batı basını ağır su yüzünden “çalkalanıyor”
Bir müdahale beklentisi var…
Keza…
Yazmış, anlatmıştım bu konuda, Iran VE Suriye konusunda son sözü Israil söyleyecek…
Millete şans…
Ulan ne damatlarmış be, vallahi billahi…
Trump’in ki, bizim Pezevengin AlYarağı(!)
Görmemezlikten, anlamamazlıktan geliyorum 😊 saydıracağım bu akşam, kafam bozuk. Soğuk çelik iyi gelir. Başkan yok piyasada, veremedim evrakları. Gerisi onun, emniyet güçlerinin işi, yakmadıysa birileri beni
Filmler ve gerçekler…
18 Kasım 2019
Tayyip Erdoğan’ın partili, yandaşlı, bürokratlı “Washington seferi”ne filmler, senaryolar ve en çok da “ucuz oyunculuk” damga vurdu.
“Seferin” film kısmını, PKK terör örgütünün uzantısı PYD/YPG elebaşı hakkındaki, altına ürkütücü müzik koyulmuş, bol efektlerden oluşan kısa filmin, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ve senatörlere izlettirilmesi oluşturdu.
Beştepe Sarayı takımı, sadece Suriye krizi sırasında değil, ondan çok önce PKK’yla iç içe geçmiş Amerikan istihbarat örgütlerinin yöneticilerinin atamasını onaylayan, istediği zaman o yöneticileri -deyim yerindeyse- sigaya çeken Amerikan Senatosu’nun üyelerinin bir filmle nedamet getirip, PYD-YPG’ye destekten vazgeçeceklerinin düşünmüş olabilir.
Ama yanlış düşündükleri, daha film gösterisi sona erer ermez ortaya çıktı.
Türkiye’deki muhalif milletvekillerinin hiçbir şekilde “erişemediği”, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soru sorma ayrıcalığına kavuşan bir avuç Amerikalı senatörden biri olan Lyndsay Graham, film gösteriminin hemen ardından, “isterseniz ben de Kürtlere, sizin güçlerinizin neler yaptığına ilişkin bir video oynatmasını sağlayayım” diyerek, olası tüm etkiyi sıfırlayıverdi.
Basın toplantısı ve “senaryosu”
Washington seferinin “en iyi senaryo” bölümü ise basın toplantısında “izleyici” ile buluştu.
Gezi öncesinde, Erdoğan’ı kendi kamuoyunda en çok sıkıştıran konu, Trump’ın hakaret dolu mektubuna sessizliği konusunda gelen eleştirilerdi.
Trump ise Amerikan kamuoyunda “Suriye’de ABD askerleri ile savaşan Kürtleri terk etmekle” suçlanıyordu.
Senaryo kuruldu…
Erdoğan’a en yakın medya kuruluşundan “gazeteci” Trump’a sorduğu soruyla, Amerikan Başkanı’nın canlı yayında, üstelik yanında Erdoğan da varken, “PYD-YPG’yi terk etmedik. İş birliğimiz sürecek” mesajı vermesi sağlandı.
Trump’a en yakın medya kuruluşundan gazeteci de Erdoğan’ın başını ağrıtan o mektuba ilişkin soruyu sordu. Böylece, Erdoğan’ın o çok tartışmalı mektubu Trump’a -iade değil- takdim ettiği Türk kamuoyuna duyurulmuş oldu.
Ancak tüm bunlar olurken, ABD Başkanı’nın “kötü oyunculuğu”, kurulmuş o güzelim senaryoyu ifşa ediverdi. “Dost bir gazeteci soru sorsun” diyen Trump, kendisine soru soracak olan kişinin “yandaşlığını” ortaya serdi. İşi abartıp, bir de üzerine “Türk Hükümeti adına mı çalışıyorsunuz?” diye sorarak “yönetmenin” saçını başını yolmasını sağladı.
Ve gerçekler…
Peki bu film, senaryo, kötü oyunculuk dolu Washington seferinde gerçekte ne oldu? Buna madde madde bakmakta fayda var.
*Türkiye FETÖ elebaşının iadesini beklerken, Trump FETÖ suçlamasıyla yargılanan Serkan Gölge’nin “serbest bırakılması” nedeniyle teşekkür üzerine teşekkür etti.
*Türkiye, S-400 alımından kaynaklanan yaptırım olasılığını ortadan kaldırmaya çalışırken, Trump bastırdı ve S-400’lerin akıbeti konusunda “komisyon” oluşturuldu. Gerek Erdoğan’ın, gerekse MSB Hulusi Bey’in daha önce “S-400’ler Rusya ile olmuş-bitmiş bir anlaşma. Görüşecek bir şey yok” açıklamalarının tümü boşa düştü.
*PYD-YPG ile ABD arasındaki ortaklığın bitirilmesi çabası -o muhteşem filme rağmen- başarılı olamadı. Trump, bizimkilerin üzerine film çektikleri teröristi “resmi muhatap” olarak gördüğünü bir kez daha açıkça teyit etti.
*Geziden umulan bir başka beklenti ise, Halkbank davası, malvarlığı ve yaptırım tehditlerinin ortadan kaldırılmasıydı. Ancak yazılan senaryo/çekilen filmde bu konulara hiç yer verilmediği için neler konuşulduğunu kamuoyu öğrenemedi. Hadi biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak öğrenemedik de bari Trump-Erdoğan ikili görüşmesine Dışişleri’nden biri girmiş olsa da devlet öğrenebilseydi iyiydi.
*Film/senaryo gereği dağıtılan bol gülücükler, espriler, temennilerle de uluslararası alanda “bakın ABD ile ilişkilerimiz ne kadar iyi” imajı yayılarak, Türkiye’den kaçan yabancı yatırımcılara “korkmayın” mesajı verilmeye çalışıldı. (Türk seçmenler için “eyyyy” dolgulu, “ABD’ye haddini bildirdik” temalı konuşma ise, ya grup konuşmasında, ya da muhtar buluşmasında olacak. Artık hangisi önce yapılırsa…)
Böylece “Washington seferi” adlı seri filmimizin bir bölümü daha sona ermiş oldu.
(Mısırlarınızı da yediyseniz, dağılabilirsiniz…)
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/filmler-ve-gercekler-5456590/
Sesiz sedasız ölüyoruz, biz öleceğimize ONLAR ÖLSÜN!
Sosyal enkaz
16 Kasım 2019
5 kasım…
İstanbul Fatih’te yaşları 48 ila 60 arasındaki dört kardeş, siyanür içerek canlarına kıydılar, biri hasta, ikisi işsizdi, öğretmen olanın maaşına haciz gelmişti, elektrik faturalarını bile ödeyememişlerdi.
8 kasım…
Antalya’da dört kişilik aile can vermiş halde bulundu, 36 yaşındaki babanın, eşini ve iki çocuğunu siyanürle zehirledikten sonra kendi canına kıydığı anlaşıldı, iki sayfalık borç listesi bıraktı.
15 kasım…
İstanbul Bakırköy’de üç kişilik aile can vermiş halde bulundu, borç batağına saplanan 38 yaşındaki babanın intihar ettiği, kendisini siyanürle öldürmeden önce eşi ve çocuğunu zehirlediği ortaya çıktı.
★
Türkiye’de 2018 yılı içinde 3 bin 161 kişi intihar etmişti.
Aynı yıl trafik kazalarında can verenlerin sayısı 3 bin 373’tü.
★
Her gün sekiz insanımız kendini “tek tek” öldürüyordu.
Artık toplu intiharlar serisi başladı.
Üçerli dörderli gidiyorlar.
Giderken götürüyorlar.
★
Tarihte ilk kez…
2019 yılı itibariyle, Türkiye’de intihar ederek hayatını kaybedenlerin sayısı, trafik kazasında ölenlerin sayısını geçti!
★
Ekonomi iyi diyorlar hâlâ.
Bu seneye kadar trafik kötüydü demek ki!
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/sosyal-enkaz-5454078/
