Bademciğim Euro dokuzu gördü ya YOK çaresi, oğlum demedim mi koyma pınar pınar olmaz diye? Az hırsızlık yap, az yandaş – yoldaş kolla, yeter de YETER beceremediğin BOKU yemeye devam etme

Paraguay’da çocuklara Türkçe isim, GIR arşivlerime OKU ta ne zaman anlattım Hollywood’u, filmlerin ülke tanıtımında VE “kültür” yayılmasındaki önemini. KEZA ilk yazılarımdan biridir, Türk Silah sanayisi AMA benim kast ettiğim >lisans< değil gerçekten milli tasarımlardı, bunun da ALTYAPI şartı!

INAN…
Deneyimler, tecrübeler…
Hayal dahi edemeyeceklerin AMA sen O pezevenkleri, HIRSIZLARI…
Amerikan köpeklerini…
Tercih ettin.

Arşivlerim…
Bir harf bile değiştirilmemiştir sonradan, bir harf

Ehh, pek iyi değilim ama dün ile kıyaslanmaz. Saat 5 gibiydi eve geldim, uyumuşum…
Kıpırdamayacağım, düşünmemeliyim…
Beynin sol tarafı…
Üzülmemeliyim.

*

Cezeri…
Ucan ilk “Türkiyeli otomotiv”
Siiiktir ulan gavat, YAZMADIM MI Frankfurt – Düsseldorf arasını?
Dünya…
Tayyipistana bakıyormuş, eh karşındaki her şeyi yiyen sazan olduktan sonra…
Gerisi kolay tabii.

Anlatmıştım…
Damatların y.rağı TATLI OLUR!

Güven yok GÜVEN

ALTINDA gender konusu YATIYOR YA… ANLATIRIM BIR ARA

*

İstikşafı görüşmelermiş…
Yiyince DOKUZU O kıllı götüne aklı başına geldi!

*

Korona…
Geliyor haberler hastanelerden, kaynıyormuş…
KAYNIYOR…
Ve Tayyipistanda EBA…
>>> Eğitim <<<
Teknolojinin tehlikeleri, altyapı…
Tüm bunları tek tek anlatmadım mı, BEKLE…
Gelecek olan Hacker saldırısını!

Göreceğiz O zaman…
1…
TEKRAR bir senede “yetiştirdiklerini” nasıl apışıp kalacaklarını!

Hah kendileri itiraf etti, siber saldırı…
YOK…
Bu o beklediğim saldırı değil!

Silah ruhsatı; TAMAM 😊

Danke Leute, ihr habt mein Ehrenwort…
Danke noch einmal für das mir erwiesene vertrauen.

*

Herr Seehofer, ich weiß nicht woher dieser Sinneswandel kommt, aber…
DANKE!

*

Şakır şakır ter, bu havada…
Sadece alınım, saçlar…
Dur bakalım belki?

*

Ingiltere 6178
AMA çok daha ÖNEMLISI, hani badem falan…
UV-C…
Alman resmi makamları…
Sars-CoV2 Ultraviyole dezenfeksiyonu AMAN…
AMAN HA!

Önder…
Yazmış, anlatmıştı demek istemiyorum AMA (…)

*

Ben biliyor, anlıyorum AMA insanlar ya bilmiyorlar ya anlamıyorlar.

Yorum yapmaya lüzum bile görmüyorum AMA İzmirlim, eksik, eksik, vurgulaman yanlış. Doğrun KADIN, sırt çeviren kadın kadar tehlikeli seven kadın. Hain hep vardı HEP OLACAK

Sinkaf

Sıcak bir yaz günüydü.
30’lu yaşlarda, sarışın güzel bir kadın direksiyondaydı, eski yoldan Çeşme’ye gidiyordu.
Otomobilinin hafif sağa çektiğini hissetti, kenara yanaştı, baktı, lastiği inmişti.
Hay Allah, ne yapacağım şimdi diye kara kara düşünürken, yanından geçen otomobil az ilerde durdu, geri geri geldi, sürücüsü indi.
Genç bir delikanlıydı.
“Yardım edebilir miyim?” diye sordu.
Kadın kırık dökük Türkçesiyle konuştu, “çok mutlu olurum” dedi.
Delikanlı stepneyi çıkarıp, lastiği değiştirirken sohbet ettiler.
Kadın Yunan’dı.
Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosluğu’nda çalışıyordu.
Delikanlı ise, pilottu, Türk Hava Kuvvetleri’nde üsteğmendi.
İş bitti, el sıkışıp ayrılırlarken, kadın telefon numarasını verdi, müsait olduğunuzda bir teşekkür kahvesi ısmarlamak isterim dedi.
Yoldaki bu büyük tesadüfle, çok büyük bir balık yakaladığının farkındaydı.
Bir kaç gün sonra Alsancak’ta buluştular.
Kahvelerini yudumlarken yanlarına biri geldi, “a-aa merhaba” dedi, sanki oradan geçiyormuş da tesadüfen denk gelmiş gibi davrandı.
Halbuki bu defa, tesadüf mesadüf yoktu.
Savvas Kalenderidis’ti.
Kendisini Yunan Başkonsolosluğu’nun ticaret ataşesi olarak tanıttı.
Anadili gibi, pürüzsüz Türkçe konuşuyordu.
Çünkü ticaret ataşesi filan kamuflajdı, Yunan gizli servisinin casusuydu, rütbesi yarbaydı.
Sarışın kadına yılışan salak pilotumuz, çapkınlık yapayım derken oltaya takılmıştı.
Kalenderidis alttan girdi üstten çıktı, paranın ucunu gösterdi, pilotu angaje etti; istenen belgeleri aktarırsa tatlı bir hayat sürebileceğini vaadetti.
Şerefsiz pilotumuz kabul etti.
Küçük bi pürüz vardı…
Acaba gerçekten pilot muydu? Gerçekten subay mıydı? Ya Yunan istihbaratına sızmak isteyen Türk casusuysa? Ya Çeşme yolundaki tesadüfen temas, tesadüf değilse?
Test etmek gerekiyordu.
Turist ayağıyla bindirdiler bir yata, kıyıları geziyormuş ayağıyla, adı lazım değil, hava üssü bulunan Yunan adasına götürdüler.
Önce sorguladılar.
Sonra uçurdular.
12’den vurduklarını anladılar.
Pilottu, subaydı, süzme haindi.
Kullanmaya başladılar.
Kalenderidis’in talimatıyla, Çiğli ana jet üssünde görevli istihbarat yüzbaşısıyla yakınlık kurdu.
Yüzbaşı ağız ishaliydi, üsteğmen sohbet ediyormuş gibi sorular soruyor, yüzbaşı hiç şüphelenmiyor, bülbül gibi ötüyordu, uçak sayılarını, intikalleri, hatta harekat planlarını bile anlatıyordu, üsteğmen de bu bilgileri Kalenderidis’e aktarıp, cebini dolduruyordu.
Bilahare, gene Kalenderidis’in hedef talimatıyla, bir deniz astsubayını bağladı. Çok gizli telsiz frekans kodlarına ulaştı, bunları da sattı.
Şahane casusluk yaptığını, kimsenin ruhunun bile duymadığını, tereyağından kıl çeker gibi para kazandığını düşünüyordu ama, aslında MİT tarafından ruh gibi takip ediliyordu.
MİT’in nasıl haberi olmuştu?
Üsteğmen evliydi.
Eşini ihmal ediyordu.
Giyimine kuşamına bir başka önem verir olmuştu.
Eve sık sık geç geliyor, bazen nöbet filan diyerek hiç gelmiyordu.
Eşi şüpheleniyordu.
Evli erkekler iyi bilir, kadınların hissiyatından daha yetenekli bir istihbarat teşkilatı henüz icat edilmedi dünyada!
Kocasının kredi kartında maaşından daha fazla harcama olduğunu görmüştü. Kendileri geçim sıkıntısı çekerken, kocası şakır şakır para harcıyordu.
Takip etti…
Sevgilisi olduğunu, Karşıyaka’da sevgilisine ev tuttuğunu tespit etti.
Ve, aldatılan kadın, kavga çıkarıp boşanmak yerine, memleket adına çok faydalı bir davranışta bulundu, kocasının komutanına gitti, tek tek anlattı, “acaba parayı nerden buluyor?” diye sordu.
MİT işte bu sorunun cevabını bulmak için devreye sokulmuştu.
Bunun üzerine görüldü ki…
Hain subay, Savvas Kalenderidis’le temas halindeydi.
MİT bir taşla iki kuş vurmuştu.
Çünkü, bu Savvas Kalenderidis denilen puşt, yukarda Allah var, kendi devleti adına işini çok iyi yapan, ele avuca sığmayan, MİT’in devamlı takibi altında olmasına rağmen bir türlü kıstırılamayan casustu.
Anadili gibi Türkçe ve Kürtçe biliyordu.
Anadolu’dan mübadeleyle Yunanistan’a göçmüş bir ailenin çocuğu olduğu tahmin ediliyordu.
Karadeniz özel ilgi alanıydı; Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Sinop, devamlı oralara seyahat ederdi.
Türk vatandaşıymış gibi davranır, Savaş Kalender adını kullanırdı.
Kafası karışık gençlerle arkadaşlık kurardı. Karadeniz’den en az 20 genci Yunanistan’a üniversite okumaya götürdüğünü, her ay 500 euro maaş almalarını sağladığını biliyoruz.
Bugün araştırmacı-tarihçi ayağına yatarak Pontus’la alakalı kitap yazanların bazılarının, bu Kalenderidis’in bağladığı arkadaşlar olduğunu biliyoruz!
Ege’de olağanüstü faaliyet gösteriyordu. Her yaz rutin haber haline gelen orman yangınlarındaki kibriti, elbette o çaktırıyordu.
Bazen tur rehberlerini, bazen fırıncıları, bazen inşaat işçilerini satın alıyordu, tarifesi 500 ila 700 euro arasındaydı. Göze batmayan sıradan vatandaşları, askeri takiplerde kullanıyordu.
Kırıkkale’de mühimmat fabrikası havaya uçtu, ortalık savaş alanına döndü, üç kişi hayatını kaybetti, bu patlamanın arkasında Kalenderidis’in olduğundan herkes adı gibi emindi, ancak, somut belge bulunamadı, suçüstü yapılamadı, dedim ya, üstün yetenekliydi, yakalanamamıştı.
Dinleme üslerimizin santim santim haritasını çıkardı, deşifre olan bu askeri tesislerimizi mevcut yerinden söküp, taşımamıza sebep oldu.
Çeşme Çiftlikköy’de, tenhada, havuzlu villası vardı.
Avantaya bayılan yılışık gazetecilerimizi, Yunan müziği dinlemeyi entelektüel faaliyet zanneden lavuk akademisyenlerimizi, ticari menfaat peşinde koşan züppe işadamlarımızı, bu havuzlu villasında toplar, eskort Rus kızlarını getirir, sabahlara kadar parti verir, sonra da bu gerizekalıları inek gibi sağardı.
Paravan yayınevi kurdurdu.
Yukarıda bahsettiğim gerizekalıların parasıyla, aynı gerizekalılara kitaplar yazdırdı, Yunanistan hayranlığını pompalattı.
Turizm şirketi kurdurdu, Yunan adalarına gitmeyi moda haline getirdi.
Hain üsteğmen meselesi, hiç hata yapmadan çalışan Kalenderidis’in bardağı taşıran damlasıydı… Görüntülendi, belgelendi, itiraflar alındı, üsteğmen, yüzbaşı ve astsubay tutuklandı.
Normalde dört sene görev yapması gerekirken, büyük başarısı nedeniyle yedi senedir İzmir’de bulunan Kalenderidis vaziyeti kavramıştı, deşifre olduğunu anlamıştı.
Aniden buhar oldu.
Yunanistan’a kaçtı.
Gel zaman git zaman, Suriye’den kovulan Abdullah Öcalan, döndü dolaştı, Yunanistan’ın kucağında kaldı.
Kenya’daki Yunan Elçiliği’ne saklandı.
Sonrası malum…
Dokuz kişilik ekibimiz Kenya’ya uçtu, Öcalan’ı paketledi, memlekete getirdi.
MİT müsteşarı, ekibimizi kucakladı, kutladı, Çankaya Köşkü’ne götürdü.
Cumhurbaşkanımız Demirel’di.
Kahramanlarımızı Atatürk’ün Pembe Köşkü’ndeki tarihi makam odasında karşıladı, arkalarına “TC Cumhurbaşkanı S. Demirel – 18.2.1999” yazısı kazınmış, som altından kol saatleri hediye etti.
Ve o tarihi konuşmayı yaptı…
“Sizlerle hatıra fotoğrafı çektiremiyorum. Sizler çok gizli bir görevi başarıyla ifa ettiniz. Şartlar, bundan sonra da gizliliğin korunmasını gerektiriyor. Sizleri bir fotoğraf karesinde buluşturmanın sakıncalı olduğunu düşünüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanımız bunları söylerken, aynı dakikalarda, bir başka fotoğraf karesi, dünya ajansları tarafından servis ediliyordu.
Öcalan’a eşlik eden ve Nairobi Havalimanı’nda sap gibi ortada kalan Yunan gizli servisi albayının fotoğrafıydı.
Savvas Kalenderidis’ti!
İzmir’de görev yaparken defalarca Suriye’ye giden, Bekaa vadisinde Apo’yla görüşen, Yunan gizli servisiyle Pkk’nın kontağını sağlayan kişi, Kalenderidis’ti.
Apo ona çok güveniyordu, aralarında sağlam bir bağ oluşmuştu.
O nedenle, Yunanistan’dan Kenya’ya uçarken, Kenya’da elçilikte saklanırken, yanında sürekli Kalenderidis vardı.
Sap gibi ortada kaldığı an’ı yıllar sonra şöyle anlatacaktı…
“Kenyalılarla görüştüm, Öcalan’ın Yunan elçiliğinden uzaklaşması için iki saat süre tanıdılar, Öcalan’ı istediği yere götürmesi için özel uçak tahsis edeceklerini söylediler. Elçiliğe dönüp durumu Öcalan’a anlattım. Hollanda, Finlandiya veya Almanya’ya gitmeyi düşündük. Öcalan elçilikten ayrılmak istemiyordu. Yunan elçisi Kostulas mecbur olduğumuzu, Kenyalıların tehdit ettiğini söyleyince, Öcalan mecburen kabul etti. Nairobi havaalanına geldik, Kenyalı görevliler konvoyun arasına girdi, Öcalan’ı yönlendirip özel uçağa bindirdiler. Öcalan’ın yanında olan Dilan, Nujyan, Melisa ve İbrahim başlarına geleni anladıklarında üstüme saldırdılar, ‘liderimiz nerede, ne yaptınız‘ diye bağırıyorlardı. 10-15 dakika sonra büyükelçi Kostulas geldi, ‘daha fazla kepaze olmayalım, Atina’ya haber vermem gerek, ne diyeyim, Apo’yu kaybettik mi diyeyim?‘ diye sordu. Büyükelçiye Atina’dan gelen emir, Öcalan’ın arkadaşlarını havaalanında bırakıp, ortadan kaybolmamız şeklindeydi, hırsız gibi kaçmamız isteniyordu. Büyükelçinin rezidansına gitmek için taksi ararken, özel uçağın havalandığını gördüm. Saat 21’di. Büyükelçiye uçağı gösterdim, ‘Apo bu uçakta, umarım Ankara’ya götürülmüyordur‘ dedim.”
Apo o uçaktaydı.
Memlekete getiriliyordu.
Kenya fiyaskosunda gizli kimliği dünya çapında açığa çıkan Kalenderidis, emekliye sevkedildi, sivile soyunduruldu.
Gazeteci oldu.
Türkiye aleyhine faaliyetlerine devam etti.
Pontus’u Kurtarma Vakfı kurdu. Karadeniz bölgemizin üzerinde Yunan bayrağının dalgalandığı Pontus haritası bastırdı, bu haritanın Yunan adalarında ücretsiz dağıtılmasını, özellikle Türk turistlere verilmesini sağladı.
“Kardeşim Apo” diye kitap yazdı.
Burnumuzun dibindeki Yunan adalarında imza günleri düzenledi.
Murat Karayılan’ın yazdığı “Bir Savaşın Anatomisi” kitabını Yunanca’ya çevirdi, bu kitabın tanıtım törenini Atina’da Yunan Savunma Bakanlığı Savaş Müzesi’nde yaptırdı.
Hâlâ sık sık, sahte kimliklerle Yunan adalarından Türkiye’ye geçiyor, nostalji yapıyor.

Kalenderidis’in öyküsünü tee altı yıl önce, 2014’te yazmıştım.

Sayın hükümetimiz o sırada, Pkk açılımı yapıyordu, Pkk’yı tanık TSK’yı sanık yapmışlardı, Kalenderidis’i iki defa madara eden MİT’i Oslo’da Pkk’yla masaya oturtmuşlardı, pırıl pırıl subaylarımızı “casus” diye hapse tıkıyorlardı, kozmik oda’yı soydurtuyorlardı.
Aynı zamanda Yunan açılımı yapmışlardı, İzmir’in işgalinden 95 yıl sonra ilk kez bir Yunan başbakanı İzmir’e gelmişti, Yunan başbakanıyla Akp başbakanı kilise ziyareti yapıyordu, İzmir’in işgalinden 95 yıl sonra ilk kez denize haç atma töreni filan yapılıyordu, Yunanistan resmen Türkiye’ye ait olan 18 adamıza çöküyor, silahlı asker yerleştiriyor, Akp gözyumuyordu.

Bu nedenle, Kalenderidis’in öyküsünü yazmamdan hiç hoşlanmamışlardı.
Yandaş medyada koro halinde saldırı başlamıştı.
“Yunanistan’la aramızı bozmaya çalışıyor” diye yazanlar oldu.
“Yunanistan’la savaş çıkarmak istiyor” diye yazanlar oldu.
“Vatan haini” olduğumu, Akp’yi zor duruma düşürmek için Türk-Yunan dostluğuna zarar vermeye çalıştığımı yazanlar oldu.

Utanmasalar, Kalenderidis’e özür mektubu yazacaklardı!

Gel zaman git zaman, 2020 yılı oldu.
Doğu Akdeniz’de sular ısındı.

Yunan gazetesi Dimokratia üç gün önce sinkaflı manşet attı.
Hem de Türkçe sinkaf yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a alenen küfür etti.

Yunanistan’ın Ankara büyükelçisi derhal Dışişleri Bakanlığımıza çağırıldı, bu ahlaksızlık en sert şekilde protesto edildi.
Yetmedi, asrın liderimiz suç duyurusunda bulundu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Dimokratia gazetesinin yetkilileri hakkında “cumhurbaşkanına hakaret”ten soruşturma başlatıldı.

Dimokratia gazetesinin en önemli köşe yazarı kim biliyor musunuz?

Savvas Kalenderidis!

“Alma mazlumun ahını” dedikleri, işte böyle bir şey…
Kalenderidis’i yazdım diye bana küfür ettiler.
Kalenderidis döndü dolaştı, Tayyip Erdoğan’a küfür etti!

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/sinkaf-6050053/

Ya ben diyorum…
Birçok insan diyor, Yunan NEDEN demesin?

*

“Hızlı” yükseliyor, kurtarın kendinizi bu PEZEVENKTEN
Almanya 16:11
Euro 9,0039

Hatırlayın Önderin yazdığı kimi şeyi…
Ya KADIN, bilmem nenin tepesi…
Ya para ya ikbal, şahsi menfaat…
BAZEN…
Tehdittir dürtü. Milyar dolarlar…
Kahpedoğan çetesinin ÖZEL HESAPLARINDA…
Bir bir sattı, sizi bile sattı Almancılar…
Hala anlamadınız.

*

Hala öyle…
Ne giyim kuşam ne gıda…
Tek isteğim var TEK…
Eğer yarına iyi olursam OMA

>>> Gerçekten beni kandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz??? Bilişim, güldürmeyin beni! <<<

Tamam gördüm görmem gerekeni…
Aldım mesajı…
Siz…
Aldınız, anladınız mi benimkini?

Yarına DEVAM ederim, kalbim…
Uzanmalıyım.

*

Political hackers…
Around the world…
I need your help!

Neden mi yaptım bu çağrıyı açık açık…
Var bir bildiğim…
Ben yasak, kanunsuz bir şey yapmıyorum…
Bildiğimi, düşüncelerimi paylaşıyorum o kadar…
Gerisine karışmayın, üzümünü ye…
Bağını sorma!

Siiiiiiiiiiiiiktir LAN oradan, CNN – Türkiyeli ve maske, “bu maske 50 gram. Hiçbir işe yaramıyor”

Eğer görünüşten eğer ağırlıktan anlaşılabilse…
Boydan postan…
SENIN dalyarağın da adam olurdu AMA değil.

Yayınlamışımdır mikroskobik görüntüleri…
Kuş tüyü AMA KORUMA…
O biçim!

Hatırlıyor musunuz hani SIYAH MASKE KORUMAZ dalaveresini…
Onun gibi…
Allah birdir dese O pezevenk, yandaş ve yoldaşı…
INANMA – KANMA!

Tövbeler tövbesi

Ve DSÖ, bunu da yayınlamışımdır…
Tavsiyesi üç >>> değişik <<< “kumaş” cinsi…
Demiyorum git al merdiven altı diye…
AMA…
Gözünü seveyim artık aklını kullan!

Orospularrrrrrrrrrr…
Anlatmışımdır, özel üretildi hani dokumasız kumaş…
>>> Meltblow filtresi <<<
Ooorospu bunlar ya orospu…
Bu kumaşın %99, bilmem kaç koruması varmış…
Ha siktir oradan…
Hepa…
Filtresiyle karıştırdılar…
Ve evet koruması çok yüksek AMA şimdiye kadar bilim Hepa filtresinin üstüne geçemedi…
Uçak…
Tayyipistana seyahat mesela…
AMAN DIKKAT DIKKAT DIKKAT
En son Asyalı iki ülke araştırması…
Vietnam ve Kore’ydi galiba, çok ciddi bilimsel bulgular…
Uçaklarda Hepa filtresine rağmen…
Bulaş riski çok yüksek!

Daha bir, iki gün öncesi açıklandı…
Bir…
İki oldu olmadı!

RESMEN…
İnsanların canı ile oynuyorlar…
Cahil cesareti!!!

Ve evet kalbim…
Dün gece…
Bugün, “gün boyu” ara ara viyaklatıyor…
Ciyak ciyak…
Benzetmişimdir, diş ağrısı, hani sinir ucu…
Çarp en az 10 ile kalp ağrısı onun benzeri!

*

Jaaa

Sor bana, SOR 1 milyon mu YOKSA üç, beş düzine mi?

Daha bu sabah haberlerden geçiyor…
GÖT VEREN…
Açıklama yapıyor, VIRÜS…
Tayyipistan aşısı gir bak arşivlerime…
OKU…
ANINDA VERDIM HABERINI…
Hackerler, RUS HACKERLERI…
Kim ILK olarak asiyi çıkardı piyasaya?

Ve O…
Bu bilgi düzeyi, bu üniversiteler ile…
Aşı geliştirecek öyle mi?

Sizler ile benim aramda…
Dünyalar var…
Dünyalar.

Ve suçlu tabiat, Allah, Allah… Yaradan suçlu(!) Tövbeler tövbesi

3 bin kilometre…
Amerika Birleşik Devletleri’nde boydan boya, 3000 kilometre…
YOK…
Trump duvarı değil, başka bir şey(!)

Dün mü evvelsi mi ne yayınladım, hafızam?
ABD Space Force nereye gitmişti?
Dedim ya Önder söylemez, yazmaz her bildiğini…
Zamanı geldikçe, teyit edercesine…
O da belki paylaşırım bildiklerimi!

Bir artı biri…
Arada bağlantı kurabilmek ilgisizi…
Analizi…
Hangi veri kayda değerli???

Uyar mı mantığa, öğretiye, söz ettiğine…
Gerçeklere…
Gerçeğe?!

Ne diyor Trump dünkü Birleşmiş Milletler toplantısında?
“… hiç olmadığı kadar güçlüyüz … akıl almaz silahlar var elimizde…”
Bilmem ne bilmem ne…
Gelin Önder bugün size “başka” akıl almaz bir silah tanıtsın…
YOKKK…
Komplo kuramı değil kimi somut veri var elde…
Ve yine…
Önder ve kara Mediha’sı, yazmış anlatmıştım paralel gidiyoruz valide ile…
YEMINLE aramızda çokça geçmiştir bu konuşma, bu soru…
“Havaya bir şey mi atıyorlar ne???”

Ortak özelliğimiz çok ciddi kemik kırıkları!

Ama bu konuşmalar sadece birer fikir yürütme, tahminden öte…
Değil yani AMA anlatacaklarım somut verilere dayanıyor…
Bunu böyle bil gayri.

Hatırlıyor musunuz, anlatmıştım H.A.A.R.P. bağlamında…
İngiliz deneyini, koca köy kaldı su altında…
Hatırladınız mı?

VEYA hani Amerika, sentetik uyuşturucuyu…
Oldu dünyanın başına bela, pattır pattır gidiyor gençler…
Savaş sonrası…
Almanlardan kalma dopingi?

AMA…
Yasakladı rahmetli Ecevit zamanı Afyon üretimini ülkeye…
Hatırladınız mi anlatmıştım hepsini…
Kurabilmek arada bağ, ANLAMAK ne kadar önemli…
DINCI…
Orospu çocuklarının vazifesini, görevini, NEDEN iktidara getirilip…
Hala iktidarda tutulduklarını!

Siktiğiminin…
Dünya liderini(!)

Neyse saadete gelelim, fazlaca meraklandırmayayım sizleri…
15 -16.08.1953 gecesi…
Yer İngiltere, Lynmouth yerleşkesi:

LÜTFEN…
LÜTFEN kimse sözlerimi yanlış anlamasın, HAYIR komplo kuramcısı değilim…
Sizleri SADECE düşünmeye davet etmek istiyorum…
Sadece düşünmeye.

Komplo kuramcıları anlatacaklarımı…
Chemtrails olarak tanımlıyorlar, ben iste bu karışıma “tanrının gözyaşları” demek istiyorum…

Durun daha giriş bile yapmadım konuya, kimi veriler sonrasında…
Düşmenizi istiyorum, düşünmenizi.

Yoğunlaşma izleri (askeriyede tekasüf izleri), jet motorları…
Soruyorum…
Bu yoğunlaşma izlerinin içinde alüminyum, baryum gibi kimyasalların işi ne?
Her uçak geçtiğinde, jetler falan…
Hepsinde mi bulundu bu gibi katkısallar?
HAYIR…
Kimilerinde, alıştık değil mi gökyüzünde uçak görmeye…
Kimin aklına gelir, kimin…
DIKKAT EDIN BUNDAN BÖYLE…
Kimi iz kısa sürede kaybolurken diğerleri kalıyor uzun süre…
Atmosferik gerekçeler ile açıklanamayacak izler, ya arkasından yeryüzüne inen kimyasal yağışlar?

Bilinen bir gerçektir…
Yok…
Yağmur duasına çıkmaya gerek yok, bulutları aşıla…
YETER…
Yağır gökyüzünden rahmet sana!

Hayır mıdır şer mi bilemezsin ama yağıyor bir şeyler gökyüzünden üzerine(!)

Ve araştırır bilim, devlet kurumlarına doğrudan veya dolaylı yolardan bağlı olmayan özel teşebbüsler…
STK’lar falan, yağmur…
Yağmurda sözü edilen
Ağır metaller…
Sosyal mühendislik bilmem ne duymuşsunuzdur ya peki…
GeoEngineering’i?

GeoEngineering ne mi?
Stratosfer mühendisliği desek, geç şimdilik…
İlgilendirmemeli seni(!)

>>> iklim değişikliği <<<

Genetiği değiştirilmiş, kuraklığa dayanıklı tohumlar
MILYAR, MILYAR, MILYAR dolarlar…
Önderden…
Greta’ya selamlar.

Cui bono?

„Secret Large Scale Atmospheric Program“
SLAP…
Kim bilir???

Uzun lafın kısası…
Kimi bilim insanına göre böyle kimisine göre şöyle…
Peki bizler kime inanacağız, ne yapacağız?
Ben söyleyeyim sizlere, devam edelim SOMUT veriler ile…

Bilimsel araştırmalar

CME Chicago BORSASI

Chicago Mercantile Exchange…
Weather Derivative…

Havalar nasıl olacak kumarı…
Ne kumarı ya, planlı…
Planlı!

İspatlamadım mı kaç kez, siyaset…
Ticaret gerçeğini…
Sanıyor musun bu sadece Tayyipistana özgü?


KENEYE geleceğiz daha, yeri gelmedi…
EVET…
Kene bir yolu.

Doğal felaketler ile…
Doğal mi dedim, neeeyse…
“Doğal felaketler” ile eşek yükünde para kazanabileceğinizi biliyor muydunuz?
H.A.A.R.P. ile konunun askeri yönünü aydınlatmaya çalışmıştım, bu makalemde öğreteceğim sizlere…
Askeri ve ekonomik yönünü…
Doğayı belirli amaçlar uğruna kullanmayı, milyonlarca insani felakete sürüklemenin yolunu….
Afrika…
Çok güzel bir örnek buna, yağmur yağmazsa bir, iki sene sonra O ülke…
Her şeyini ama her şeyini verir sana, yeter ki rahmet yağsın gene…
Tayyip’in…
İkide birde göt verdiği gibi, şükür şimdilik götünün yani sıra ülkede bayağı bir şey gitti AMA…
Kadınlar…
Daha bacak atmadı omuzlara!

INCELE
https://coto2.files.wordpress.com/2010/07/case_orange-5-10-2010-belfort-chemtrails.pdf

Yok yanılma…
Burada iddia ediliyor “sadece” Amerikalılar…
AMA…
Elimde bilgi, belge Rus, Çin…
Hava durumunu askeri VE ekonomik kullanma yolunda.

>>> Yarış, 2025’e kadar hava durumu ile nasıl savaş kazanırız? <<<

1966…
Vietnam Savaşında Amerikalılar…
Balta girmemiş ormanları su altında bıraktı, bu bilinen bir gerçek…
Ho-Chi-Minh patikası…
Gök delinmişçesine rahmet yağdı…
Hani NAPALM…
😊
Gakona…
Alaska, H.A.A.R.P. programı…
İyonosfer üzerinden…
Burayı ısıttın mı altı “kaynadı”
Bölgesel…
Neredeyse noktasal, daha dün anlatmadım mı gözü…
Nasıl yanıltabileceğini?

Bununla deprem bile yaratmak mümkünmüş…
Frekanslar…
Belki, bilemem. MÜMKÜN MÜ?
MÜMKÜN!!!

HATIRLAYINIZ masa üstümü, yok yani elektronik…
Var böyle aygıtım ve benzerleri…
Hatırlatırım köprü üstünden yürüyüş yapanları ve…
Köprünün yıkılısını!

Doğal…
Kendine özgü frekansı…

Hani…
Boğaz içi köprüsü sallanması, YOK SIKERIM şehitler köprüsünü!

### !!! ###
Bir gerçek arkadaşlar bir gerçek

Yayınlamıştım “görüntüleri” zamanında. Dikkatinizi çekerim a “Haber”
### !!! ###

Neyse dönelim konumuza…

Ne doktoru, dansı…
Ölmeyi bekliyorum, sadece ölmeyi.

Beni SADECE bir şekilde susturabilirler…
Almışım HER TÜRLÜ tedbirimi…
Ya onlar öldürecek veya benimkiler kalp krizi, beyin felci geçirtecekler…
O zamanda susma ihtimalim çok yüksek.
😊

Devam edecek…

Dengesiz beslenme, mineral eksikliği, magnezyum mesela, su… SU! Kahve, kola, kahve KOLA

Kalbim…
Çok ciddi. Ama KESIN psikosomatik tepki…
ÜZÜNTÜ!

Dün isyan ettim, kendi g.tümü toparlayamıyorum…
Ta kardeşe varana kadar…
YETER!

*

Yetişti, yetişti…
Ya Katar veya başka birisi, taviz verilmiş de olabilir…
Döviz düşüyor, borsa çıkıyor.

Hani bankacılık…
Hani GÖNÜLLÜ KÖLLELER…
Ve Deutsche Bank her beşinci şubeyi kapama aşamasında!

Yine dün gecenin haberi:

https://www.msn.com/de-de/finanzen/top-stories/banken-die-coronakrise-beschleunigt-das-ende-der-%C3%A4ra-der-filialen/ar-BB19jC8F?ocid=msedgntp

Bilirsen…
Görürsen hiçbir şey süperiz değil biliyor musunuz?
Hiçbir şey!

Piyasalar…
BEKLEYELIM, kapanış…
O zaman her şey gösterir kendini!