Biliyorsun değil mi, biliyorsun geleceklerini?
Alemin ağız kokusu, neden karışırsın ki?
Vaki değildir, vaki…
Benim bir yere gidip ellerinboş döndüğü….
Telefon etmiştim geçen hafta, saat dokuza kadar…
Unuttum gitti, sabah kendimi arabadan dükkana zor taşıdım…
Tel. Ettim sonra dediler TAM IKIDE…
Kıyametler koptu…
BENİM…
Ağzımı yüzümü siksinler karıştım diye!
Ne demiştim?
Siyasetçinin, sadece siyasetçi olan insanın eline verdiğin güce dikkat edeceksin!!!
Atatürk…
O bile ki milyarlarca defa hakkiydi, hakki…
İstemedi, parlamenter sistem dedi, demokrasi dedi…
İleri demokrasi değil…
Mansur medeniyet düzeyinin ilerisi dedi…
İnce ne diyor?
Güçlü lider, liyakat sahibi takım…
Bilmem ne bilmem ne…
Ne farkı var Tayyip’ten, diğer zibidilerden?
Karınca
Karınca kararınca…
Yarım elma gönül alma…
Toparlayamıyorum kendimi, toparlayamıyorum bu sefer çok uzun sürdü.
Ağrılar…
İlaçları düzenli şekilde alırsam kontrol altında, hatta öyle ki kimi zaman ağrılarımı unutuyorum…
Unutmamla birlikte ilaçları da…
Allah yaratı demiyor kahpe, bir vuruyor üvey ananın öksüzün sırtına vurduğu gibi…
Canım çok ama çok yanıyor…
Hala Oma ile uğraşıyorum, PARA…
Söz konusu olunca ne anana ne babana nede, hele hele kardeşine bile güvenme!
Sukutu hayal…
Kırgınlıklar, insan denilen varlık…
Bana gerçek yüzünü göster!
Bu gece yine sevdamı gördüm rüyamda…
Müjdecilerimdir ölmüşlerim, biliyorum, eminim sıkıntılarıma gelecek bir çare…
Bir çözüm, çok şükür Allah’ıma, çok şükür.
Şeker…
Kalıtsal, rahmetli pederde şeker hastasıydı ama görmedim onda böylesine etkilerini…
Bende normal bir insanda komaya düşecek kadar yüksek, anla yani ben normal değilim…
Bayağı bir kafadan sakat…
“İyi kötü kontrol altında” birçok şikâyetim püf dedi yok oldu…
İyi kötü yaşamaya çalışıyorum karınca kararınca, faydalı olmaya AMA…
Halsizlik…
Birleşirse ağrılarla iste o zaman önder ölüp, ölüp diriliyor…
Toparlayamıyorum kendimi, toparlayamıyorum bu sefer.
Yapmam gereken, hal etmem gereken o kadar çok şey var ki…
Karınca kararınca…
Yarım elma gönül alma…
Toparlayamıyorum kendimi, toparlayamıyorum bu sefer çok uzun sürdü.
Yıldırım…
Beyaz gömlek, kırmızı atkı…
Bu havada…
Allah’ın öküzü…
Kendine hiç sordun mu bu sitenin girişi takım elbise, beyaz gömlek, kırmızı kravat niye diye?
Tabii…
Benimde hayat anlayışım, giyim tarzımla da ilgili AMA…
“Oldum olası, T.C. kurudu kurulalı resmi kıyafeti devleti temsil edenin, resmi kıyafetidir, simgesi…
Beyaz gömlek, kırmızı kravat üstünde takım elbise.”
Şımarmayacaksın kardeşim, şımarmayacaksın. BEN ne oldum budalası olmayacaksın, BEN demeyeceksin. Ben, ben derken bizi kast ederim, sevdiklerimi. Kendi başıma bir HIÇIM, sevdiklerim ve Rabbim beni ben edendir. İlkem; bir elin nesi var iki elin sesi var. Onlar bana güç verir, onlar bana dayanak ve destektir. Allah yücelttiği gibi alaşağı eder, SEN hiç onun şamarını yedin mi?
Feleğin şaşıyor kardeşim, feleğin şaşıyor…
Karşılıklı bir etkileşim, O olmasa biz neyiz ki?
“Zenginliğine güvenme bir kıvılcım, güzelliğine güvenme bir sivilce yeter” demiş atalar.
Bugün yine piyasalara dikkat…
Bak…
İnsan nasıl güven yitiriyor, prestij kaybediyor…
OKU YETER!
Reklam değil takdir!!!
Ne zamandan beri izlerim ve takdir ederim sizleri…
drd filo kiralama…
Çok etkili, çok eğitici reklamlarınız için teşekkürü bir borç bilirim…
Öyle ya…
Madem reklam yapacaksın….
Hem reklamını yap hem milleti eğit!
Eğitime çok ciddi ihtiyacımız var!!!
Reklam örnekleri bulamadım, trafik eğitimi… Ama bu örnek zaten her şeyi anlatıyor… Bilinci!
O kadın
İddia ediyor:
“F. Güllen ile el atlından barışmanın yollarını arıyorlar!”
YAPARLAR…
Aklına gelen ve gelmeyen her şeyi deneyecek, yapacaklar…
Kaybettikleri takdirde…
Ben ve benim gibilerin peşlerini bırakmayacaklarını biliyorlar. Yandaş ve yoldaş…
Yeni zengin süslümanlar…
Çete başı ve çetesi tedirgin!
Günahım kadar sevmem, vatan dışındaki görüş ve düşüncelerini paylaşmadığım Sayın Perinçek çok sesiz, neden?
Ocağı tütmek
Eski bir Türk deyimidir; anlamı…
Yaşamı sürdürmek, soyu devam ettirmek…
Yok, coğrafyalar, kültür ile ilgisi yok…
Hangi “medeniyete” dahil olduğunun…
Genelde erkek çocukları için kullanılır.
Bilimsel olarak ispatlanmış insanoğlunun ilk ateşi kullanmaya başlaması bundan…
780 bin yıl önce gerçekleşmiş. O gün bugündür insan evladı ocağı tüttürür…
Ateşi…
Alevi canlı tutar.
Kişiliğin gelişmesi hayatımızın ilk 24 ayında gerçekleşir…
Ve insan…
Bugünün bilgi düzeyiyle dünyadaki tek canlıdır doğar doğmaz yardıma muhtaç olan…
Tek başına “ayakları” üzerinde duramayan. Bu yüzden sosyal bir varlıktır, nedenlerden biri budur…
Bilişsel çelişki (Kognitive Dissonanz) insanın düşünsel, hayal âlemi, duygusal ve tabii çevresel etkilerin altında kalarak yaşadığı çelişkiyi tarif etmeye çalışır Leon Festinger…
Sosyal psikolojik kuramında. Evet…
İnsan…
Ve kendi içinde yaşadığı çelişkiler, sosyal çevresine bu çelişkilerden ötürü yaşattığı karmaşayı…
Etkileşimi!
Psikologlar…
Bu “bencilliğin” temelini geçmişimizde ararken, ta varoluşumuzla birlikte insanoğlunun…
Ne olursa olsun, hangi şartlar altında olursa olsun hayatta kalma azmine baglamakta…
Evrim kuramı, genetik kalıtım, bilinçaltı…
Bilmem biliyor musunuz?
Çağdaş insan ve davranışları, yüzde seksen, TEKRAR %80 bilinçaltının etkisi ile gerçekleşir…
Tersi bu demek oluyor ki…
Bizler sadece %20 gibi düşük bir oran ile bilinçli hareket etmekteyiz!
Ve yine veya bu yüzden insanoğlu dünyadaki tek canlıdır ki…
Yarınları düşünmeden, insafsızca, gerek olmadığı halde çevresini sömüren…
Ve tüketen. Yarınlar uzaktır…
Yarınlar bugüne, şu ana çok uzak.
Kısacası…
“Programlayan” bizi böyle “programlamış”, ÖNCE BEN…
Nerde kaldı sosyal varlık?
Aslında…
Mantıklı, eskiden, çok, çok eskiden bu tür bolluk yoktu ki insan, insan olmaya başladığından beri…
Daha yeni yeni, bu yüzden ki obezitenin temellerinde de bu gerçek yatmaktadır, genlerimiz, “programlanmamız”. Varlığımızın sebebi…
Ocağın tütmesi!