Sahiii…

Cihat neydi???
Düşmana karşı savaşırsın da yabancıya…
İnsan kendi içinden olanla nasıl savaşır, mücadele eder?
Yanıtlanması gereken soru bu!

Atatürk zamanında da vardı işbirlikçi…
Vahdettin yanlısı bağnaz, cahil kör bir kitle…
Sosyologların, psikologların yanıtlaması gerekir…
Bilimin ışığında örgütlenmeli, en güzeli bir damla kan akıtmadan…
Bu millet nasıl kendine gelir bunun yol ve yöntemleri araştırmalı, teşhis koyup tedaviye başlanmalı.

Ancak görüyoruz ki Milli Hezeyan Partisi büyük birlik içinde…
AK Pezevenkler ile…
Ve yine ihanetin doruk noktası yaşanmakta bu cumhuriyeti kurucu parti içinde…
Koltuk sevdalıları koltuk kavgasında…
Köşe kapmaca…
Rabbim cihadın büyüğünü nasip eyle bu millete, etsin kendi nefsi ile kendisine karşı mücadele!

Kendime sordum; ulan Habipler neresi?

Sultangazi…
Abibeyköy misali…
Allah, Rabbim ver akil ver fikir ver güç ve kuvvet…
Ver Mevla’m ver, rahmetini akıttığın gibi akit üzerimize…
Görsün, anlasın bu millet geçekleri…
Kimlerin eline kaldığımızı…
Anlasın Allah’ım.


dinle

Ve tekrar soruyorum: Kılıç mi kalem mi? Bunlardan mı korktunuz?

Sana yârim saat içinde basit bomba yapmasını öğretirim, bir haftada tahrip gücü yüksek zaman ayarlısını!

Boşuna silah demiyorum…
Nefsi müdafaa…
Boşuna söz etmem ben…
Ama gönül ne istiyor biliyor musun?
Gel ver elini bana öğreteyim sana sanatı, tartışalım güzeli, edepli ve edepsizi…
Gel okuyalım edebiyat eserlerini, konuşalım üzerine…
Gel tartışalım derin felsefi düşünceleri, esinlenelim seninle birlikte…
Gel öğreteyim sana sevmeyi…
En güzel aşk ile yaşamayı…
Gel öğreteyim vatan ve millet sevgisini, bu uğurda görelim can verenleri, ziyaret edelim gazileri.

Gel öğreteyim ben sana…
Güzeli…
Silahta güzel ama kılıç misali…
Bir tarafı koruyup, kollarken diğer tarafı can alır, yakar, yıkar…
Gel ben sana en iyisi öğreteyim güzeli, insana, hayvana, tabiata iyi ve faydalı olanı!

24. Haziran gecesi

izle

izle

Eşek oğlu eşek

Eyalet meselesi, avukatla ayaküstü konuşmuştuk. Kararı bekliyorum dedi…
Belki itiraz teklif edecek bize…
Sigortam var, oğlanın bu durumunu kabul etmedi. Avukatla konuşmuş, öğrenciyim demiş, taksit teklif etmiş. Avukatta kabul etmiş. Suçlu olsa kapik işlemez benden…
Gerçekten bir suçu günahı yok çocuğun…
Böyle diyorum bakma, dersler yetmiyor birde maddi bunalıma mı sokacağız çocuğu?
Bugün yatırdım taksiti. Başka bir konu için aradım onu, söz buraya geldi…
Dedi “Baba benim şimdi param var (her halde maaş aldı) ikinci taksiti ben ödeyeyim hemen bitsin” dedi. İstemedim, ısrar etti…
İyi dedim O zaman bu hafta gel özledim hem parayı annene verirsin…
Söyleyeceğim annesine alsın parayı koysun kenara…
Verir lazım olunca…
Böylelikle anlar belki her şeyin bir bedeli olduğunu!?

İhmalde bir suçtur ve bedel ödedir!

Tabii ki biz ödeyeceğiz, kim ödeyecek?
Maksat ders vermek!!!

😊

Sadist değilim, erkek…
Hayatı öğrenecek!

Ne yapayım kardeşim Türkçe denedim, Olmadı! Belki Osmanlıca dedim(!)

😊
Ama var ya yazıklar olsun bize…
Hani…
Dünyada emsallerinin son örneği olarak kalsalar…
BENIM…
Başıma vursa, baktığım her yerde bilmem ne görsem…
Yine uçkur çözmezdim ama âleme yedirmekte ağrıma gider!

İşin şakası bir tarafa…
Bakma Almanya’dan gelen turist akımına…
Parasız, pulsuz olan bunlar…
All inclusiv cinsinden, para bırakmazlar umduğun gibi…
Piyasa söylentileri, YOK Tayyipistan piyasası değil dışarısı…
Hiçte iç açıcı değil, kuruşuna düğüm at benden söylemesi…
Sahi…
Senin kuruşun yoktu değil mi?
Kredi kartların var iyi mi!

Aslında çok erken, piyasaların kapanışını beklemeliydim. Yani yarını

Bakma SADECE bir bilişimciyim, üstelik mektepli değil alaylıyım…
Anam soğan, babam sarımsak…
Enderunlardan gelme değilim…
Edebiyat-ı Aliye1, Ulum-ı Şer‘iye, Ulum-ı Hukukiye, Ulum-ı Tıbbiye, Fünun2 ve Ulum-ı Edebiye…
Ama ömür geçti buralarda, mekteplerde, insanlar arasında…
Hem de ne akıllılarla, ne dehalarla…
Servet-i ilmiye ne kadar önemlidir…
Bu sayede görürsün, anlarsın menab-i serveti3, kesb-i servetin4 meşakkatini…
Yanlış zîfünun5 olarak seçtiğin felaketine sebebiyet verendir…
Bir cünun6 varoluşlardan gelip, herkese künun7 olmasıdır…
Neresindedir tüm bunların âsâr-ı8 sanat?
Hovarda gibi, miras yedi gibi satıp – savmanın…
Sonrasında dara düşmenin, mahareti, hüneri neresindedir?

Servet-i akl9 bunun neresindedir?

Bir hafta oldu olacak, yârin son…
Bak dövize nasıl dalgalanır, Yazmıştım 4 ve 5 civarında, ben bile yanıldım…
Dedim kendilerine bu kadar güvendikten sonra dolar belki iner 4,01 bilemedin 4,10’a…
Aynisini Euro için düşündüm, dedim 4, 5 civarında…
Türk milleti yenemdi Türkiyeliyi…
Yok bak düşmüyor, biraz…
O kadarcıkda olsun bunca faiz artışı karşısında…
Ama yabancı alacak bunların karılarının, kızlarının, analarının bacaklarını omuzlarına!

1 Edebiyat fakültesi
2 Fen
3 Zenginliğin kaynakları
4 Para kazanma
5 Çok şey bilen, maharet sahibi olan
6 Delirtmek, delilik, çıldırmak
7 Bir şeyi gizlemek, saklı tutmak
8 Sanat eseri
9 (evet aynen böyle yazılır) akil zenginliği, akıllılık

Servet-i Fünun Döneminin Genel Özellikleri

1) ‘Sanat için sanat’ ilkesine beğlıdırlar.
2) Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Cümle istediği yerde bitebilir.
3) Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir.
4) Onlar ‘her şey şiirin konusu olabilir’ görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siayasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir.
5) Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
6) ‘Sanatkârâne üslup’ ve yeni bir ‘vokabüler’ (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır.
7) ‘Kafiye kulak içindir’ görüşünü benimserler.
8.) Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır.
a) Batı’dan aldıkları ’sone’ ve ‘terza-rima’
b) Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat)
c) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler
9) Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar.
10) Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar.
11) Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir.
12) Roman tekniği sağlamdır.
13) Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır.
14) Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir.
15) Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir.
16) Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmışlar ve Batının ilim, sanat ve edebiyatından yararlanmaya çalışmışlardır.
17) Dîvan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale getirilmiştir.
18) “Sanat, sanat içindir” anlayışı hakimdir. Bu yüzden sanatçılar halk yerine aydın zümreye seslenmişlerdir.
19) Ortaya koyulan edebî ürünlerin ağırlık noktasını aşk, tabiat, merhamet, sanatkârın kendi günlük yaşayışı ve yakın çevresi gibi ferdî konular ve psikolojik tahliller teşkil eder.
20) Şiir, hikaye, roman, edebi tenkit, makale ve mensur şiire çok önem verilerek bu türlerde Batılı örneklere ulaşılmış; tiyatro, mizah ve edebiyat tarihi gibi türler sönük kalmıştır.
21) Bu dönem şairleri, Dîvan edebiyatı nazım şekillerinin pek çoğuna yer vermediler. Verdiklerinde ise çok büyük değişiklik yaptılar. Ayrıca Fransız şiirinden aldıkları sone-terza-rimo gibi Batı edebiyatını klasik nazım şekillerini kullandılar.
22) Hece vezni önemsenmemiş, bu vezinle sadece çocuk şiirleri yazılmıştır. Aruza önem verilmiştir. Nazım, nesre yaklaştırılmıştır. Göze göre kafiye değil, kulağa göre kafiye anlayışı benimsenmiştir.
23) En kusurlu yönleri, dil ve üsluptur. “Sanat, sanat içindir” anlayışı ile hareket ettikleri için, konuşma dilinden uzaklaşarak, anlaşılamayan bir dil ile süslü, yapmacık bir söyleyişe yöneldiler.

Devamını ve öncesini buradan okumanızı tavsiye ederim:

http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=3594/servet-i-funun-nedir+servet-i-funun-ne-demek

Anla Atatürk’ü bunu yazan Sabah gazetesi. O… Her türlü hakimiyeti ret ederek Milleti için parlamenter demokrasiyi tercih etti! Bir istinsah dışında, milli mücadele yıllarında askeri yetkiyi elinde topladı ki bence doğru komuta kademesi, kurmay “bir elde” olmalıydı!

Bak kardeşim çok büyük hata işledin…
Bir densize, zihniyetine hak ettiklerinden, iyiye, doğruya kullanabileceklerinden çok daha fazlası yetki verdin!
Elbette insanız, yanlış yaparız. Telafisi mümkün olmayan can, mal – mülk hepsi geriye gelir AMA…
Kaybedilen can, kırılan kalbin telafisi mümkün değildir.

Oku LÜTFEN, OKU ve O büyük insani biraz olsun anla. Nerelerden nerelere geldiğimizi anla.

Ulan orospu çocukları yetmedi mi söylediğiniz yalanlar?

Suriye’den patates ithal etmişler çünkü yüksek fiyatların sebebi stokçularmış(!)
Bak şimdi…
Delirtecekler beni, SEN bu laflarla ancak yandaş, yoldaş ve g.t kıllarını sikersin…
Artık iyice ağzımı bozdurdun ya bana, helal olsun sana!

Patates bu sayede altı Tayyip Lirasından ikiye düşmüş…
Saralım geriye, başlangıçlara…
AK hayallerin ilk yıllarına >>> tarım ve hayvancılığa <<<
O yıllar hani Vatikan’da, AB kapalı kapılar ardında el üstünde tutuluyorlardı ya…
O yıllara!

O yıllarda verildi söz…
O yıllarda imzalandı anlaşma, siz niye uğraşıyorsunuz tarımla, hayvancılıkla?
Biz size ucuz ucuz verelim…
Ve Türkiye Cumhuriyeti kendi kendine yetebilen dünyadaki 17 ülkeden biriyken…
Muhtaç duruma düşürüldü…
Bugün sofranda et bulamıyorsun, çocukların, ailen sebze – meyveye hasret kaldıysa…
BUNUN SORUMLUSU…
Recep Tayyip Kahpedoğan ve zihniyeti…
Ülkendeki hayvancılığı, tarımı bitirdi!