Ağzına, yüreğine, kalemine sağlık paşam… İzmirlim, paşammm!

Gençlerin oy kullanmasını istemiyorlar
25 Nisan 2018

2000 doğumlular…
*
Siz dünyaya geldiğinizde… Kafamıza henüz çuval geçirilmemişti. Bir milyon Iraklı katledilirken, asrın liderimiz henüz Amerikan askerlerinin sağlığı için dua etmemişti. İstanbul’un göbeğinde henüz sinagoglar, banka, konsolosluk havaya uçurulmamıştı. Soykırımı tanıyan ülke sayısı henüz 9’du, 29’a çıkmamıştı, asrın liderimiz soykırım için henüz taziye mesajı yayınlamamıştı. Milletin malı mülkü, bankalar limanlar telefonlar, henüz babalar gibi satılmamıştı. Henüz BOP eşbaşkanı olmamıştık. Bir yandan “van münüts” şovu yapıp, beri yandan “Yahudi cesaret ödülü” alınmamıştı. Denktaş sırtından hançerlenmemiş, yes be annem denilmemişti. Dandik trenlere hız yaptırılıp, 41 insanımız öldürülmemişti. Pırlantanın kadevesi sıfırlanmamıştı. “Hamdolsun AB’ye girdik” diyerek, güpegündüz havayi fişekler fırlatılmamıştı. “Alt kimlik, üst kimlik” denilmemişti. Hukuk ulemaya sorulmamıştı. Danıştay basılmamıştı. 23 Nisan, 19 Mayıs gibi milli törenlere yasak gelmemişti. 10 Kasım’da Suudi Kralı’na madalya takılmamıştı. İngiltere Kraliçesi’nin şövalyesi olunmamıştı. Beyaz Saray’a yalvarıp, “Tayyip Erdoğan’ı delikten süpürmeyin, kullanın” denilmemişti. Eşek ithal edilmemişti. Saman ithal edilmemişti. Gemicikler alınmamıştı. Apronda deve kesilmemişti. Hrant Dink öldürülmemişti. Madımak’ta insanları diri diri yakanlar zamanaşımından yırtmamıştı. Deniz Feneri rezaleti yaşanmamıştı. Şu anda 4 lirayı geçen dolar, henüz 1.3 liraydı. Seçimlerdeki parmak boyası kaldırılmamıştı, mezardan seçmen fışkırmamıştı. Akp’ye oy vermeyenlere “kanı bozuk” denmemişti. Akp’li belediye başkanı fıkra ayaklarıyla, Atatürk’e “ibne” dememişti. Şehide kelle, Apo’ya sayın denmemişti. Özel yetkili mahkemeler kurulmamış, kumpaslara göz yumulmamış, PKK tanık TSK sanık yapılmamış, genelkurmay başkanı “terörist” ilan edilmemiş, donanma lağvedilmemiş, Türkiye bağırsaklarını temizliyor denmemiş, Atatürkçüler hapse atılmamıştı. CIA ajanının “Yeni Türkiye” isimli kitabı piyasaya sürülmemişti. Milli takımın bayrak rengi forması, turkuaz yapılmamıştı. Fenerbahçe başkanı hapse atılmamıştı. Muhsin Yazıcıoğlu öldürülmemişti. PKK açılımı yapılmamıştı, üniformalı teröristler Habur’da törenle karşılanmamıştı. Bülent Arınç’a suikast yalanıyla kozmik odaya girilmemişti. Deniz Baykal’a kaset komplosu kurulmamıştı. Mavi Marmara bile bile ateşe atılmamıştı. “Mezar ev”lerle tanınan Hizbullahçılar serbest bırakılmamıştı. İnsanlık Anıtı ucube diye yıkılmamıştı. Ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine tüp bağlatmışsın, ikisi de aynı denmemişti. “PKK’yla masaya oturduğumuzu iddia edenler şerefsizdir” denmemiş, PKK’yla masaya oturulmamış, İmralı ve Kandil’le müzakere yapılmamıştı. Barzani, Akp’nin onur konuğu olmamış, Türkiye seninle gurur duyuyor sloganı atılmamış, Ankara’ya Kürdistan bayrağı dikmemişti. Nevruz’da Apo’ya “ulusa sesleniş” konuşması yaptırılmamıştı. Şehitlere “bi kaç Mehmet” denmemişti. Cephanelik patlamamış, 25 şehit varken “Hindistan’da Pakistan’da olur böyle şeyler” denmemişti. TBMM tarafından Vahdettin’i anma töreni yapılmamıştı. Abdülhamid’e onursal doktora verilmemişti. Atatürk’le İnönü’ye “iki ayyaş” denmemişti. Zübeyde hanıma “genelevde çalışıyordu” denmemişti. Nutuk suç delili olmamıştı. TC silinmemişti. “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” denmemişti. Dersim için özür dilenmemişti, Seyid Rıza şehit ilan edilmemişti, Sabiha Gökçen ırkçı-soykırımcı ilan edilmemişti. Uludere’de 34 kaçakçı F16’larla öldürülmemişti. Atatürk ilkeleri ders kitaplarından çıkarılmamıştı. “Kindar gençlik” yetiştirilmiyordu. İlkokulda türban takılmıyordu. Suriye’de iç savaş körüklenmemişti, sınırlarımız folofoş olmamıştı, topraklarımız IŞİD kampı olmamıştı, dört milyon Suriyeli bize girmemişti. Türk toprağı terkedilmemişti, Süleyman Şah türbesindeki boş sandukalar sırtlanarak, götün götün kaçılmamıştı. Reyhanlı, Suruç havaya uçmamıştı. Gezi Parkı direnişinde çocuklar öldürülmemişti. Camide içki içtiler yalanı söylenmemişti. Başörtülü bacıma saldırdılar yalanı söylenmemişti. Hazreti Muhammed’e Akp amblemli nüfus cüzdanı çıkarılmamıştı. Ayakkabı kutusunda dolarlar yakalanmamıştı, yatak odalarında para sayma makineleri yakalanmamıştı, pişkin pişkin “günah işleme özgürlüğüne müdahale ediliyor” denmemişti, Hayırsever Rıza bey yoktu. Milletin orasına koyan müteahhitler yoktu. Valiler vatandaşa “gavat” demiyordu. Kızılay’ın Türk’ü silinmemişti. “Türk yok” denmemişti. Andımız kaldırılmamıştı. Öğrenciler zorla imam hatip’e kaydedilmiyordu. “Tayyip Erdoğan, Allahu tealanın bütün vasıflarını üzerinde toplamış bir lider” denmemişti. Camide seçim propagandası yapılmamıştı. Miting kürsülerinde Kuran’ı Kerim’le oy istenmemişti. Belediyenin önüne Kabe maketi kurulmamıştı. Madenler taşeronlaştırılmamıştı, köle düzeni kurulmamıştı, Soma’da tarihimizin en ağır faciası yaşanmamıştı, “olağandır, fıtratında var” denmemişti, taziyeye gidip cenaze sahibine tokat atılmamıştı, yerlerde tekmelenmemişti. Şehit babası, asrın liderimize hakaret etti diye hapse mahkum edilmemişti. Barzani’nin peşmerge konvoyları, tam cumhuriyet bayramımızda, topraklarımızda resmi geçit yapmamıştı. Musul konsolosluğumuz basılmamıştı. Kürtaja katliam, sezaryene cinayet denmemişti. TÜSİAD başkanı, vatan haini ilan edilmemişti. Dünyanın en pahalı benzinini kullanmıyorduk. 58 başbakanın 80 senede yaptığı borcun üç misli borç yapılmamıştı, cari açık 83 kat artmamıştı. Ermenekli şehit madencinin babası Recep amcanın cızlavetleri yırtıkken, Recep beye 1.150 küsur odalı saray yaptırılmamıştı. Milliyetçilik ayaklar altına alınmamıştı. Ne mutlu şehit ailelerine denmemişti. Medya yandaş değildi, “öldürmeye Etiler’den Cihangir’den Nişantaşı’ndan başlayacağız” denmiyordu. Feto’ya “ne istediniz de vermedik” denmemişti, fetocular bizzat Akp iktidarı eliyle devleti ele geçirmemişti, 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmamıştı. Olağanüstü hal ilan edilmemişti. Mustafa Kemal tarafından saraydan alınıp halka verilen egemenlik, halkın elinden alınıp saraya verilmemişti.
*
2000 doğumlular…
1 milyon 300 bin kişisiniz.
*
Akp iktidara gelmeden önce dünyaya gelen son kuşaksınız.
*
18-25 yaş arasındaki gençlerin yüzde 70’i son referandumda “hayır” oyu kullandığı için, sizin gibi gençlerden inanılmaz korkuyorlar.
*
Öylesine korkuyorlar ki, hiç olmazsa iki milyon gencin yaşı tutmasın diye, hiç olmazsa iki milyon genç oy kullanmasın diye, seçimi öne çektiler.
*
Seçim zamanında olsaydı, hem 2000 doğumluların tamamı oy kullanacaktı, hem de 2001 doğumlu 1 milyon 350 bin genç oy kullanacaktı.
Seçim haziran 2018’e alınınca, hem 2000 doğumluların yarısı elenmiş oldu, hem 2001 doğumluların tamamı tasfiye edilmiş oldu.
*
2000 doğumlular…
Sembolik sorumluluğunuz var.
Yukarıdaki kepazeliklerin tamamını düzeltmek için… En genç seçmensiniz, ama aynı zamanda, Türkiye’nin son şansı sizsiniz.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/genclerin-oy-kullanmasini-istemiyorlar-2369427/

Ne olur ne olmaz, BSI

Bundesamt für Sicherheit in der Informationstechnik
Benim…
Meslek hayatımda esas aldığım, esas almak zorunda kaldığım…
Belki Almanya’nın en ciddi kurumlarından biri.

Evladı çağırdım dün dükkâna, dedim oğlum konuşmamız lazım çok ciddi kararlar alınması gerekiyor…
Fikrini söyle, birlikte, ailece alalım kararları ve uygulayalım.
Geldi…
Eskiye nazara çok daha olgunlaşmış. Aptal aptal hala laf ediyor AMA…
Söz söyledi mi de dinlenecek cinste. Başladı aptal aptal konuşmaya, az kaldı diyor…
Okul bitecek çalışacağım. 2500 lira başlangıç maaşı alsam her ay size 700 € veririm(!)

😊
Ulan oğlum sen bize yük olma, biz birde seni, muhtemelen kuracağın aileni düşünmeyelim…
Sana destek olmak durumunda kalmayalım daaa…
Senin bize maddi desteğin kusur kalsın!

Yine de böyle düşünmesi bile güzel bir şey. Allah kimseyi evlat eline baktırmasın, bakmak zorunda – durumunda bırakmasın. Sonrasın da tepemi az biraz attırdı, sıktım dişimi…
Böyle gördüm, böyle yetiştim. Önemliyse, herkesi ilgilendiriyorsa birlikte karar alınır, uygulanır.

Akşam eve götürüyoruz, valide de geldi bizimle. Maksat hava değişikliği…
“Baba”
Efendim…
“Eğer 2500 € maaşla başlarsam, beni bekleyen en büyük giderlerim neler olabilir?”
😊
Oğlum, bekar adamsın. En büyük gider kalemin karı – kız olacaktır. Bunlara dikkat et (…)
Annem atıldı söze…
“Oğlum, bak evlenilecek kız … Kendini belli eder, ev yuva kuracak kadın. Gereksiz, boşu boşuna harcamalar yapmaz, bir hedefi olur, evi yuvası, kocası çocukları onun her şeyidir. Ciddiyse, seni seviyorsa seninle evlenmek istiyorsa O sana kendini belli eder, seni zora sokmaz.

Bak …, yemeğe gidiyoruz hep birlikte, yemekten sonra hadi kahve içmeye gidelim… dondurma yiyelim … Adamın iki yakası bir araya gelmiyor!”

Evet…
Mehmet, sürüm sürüm süründürürdüm onu, ata toprağından etti beni…
Ailem yüzünden, mecburi satışa onay verdik. Dikilemedim babamın karşına ki YÜZDE YÜZ dinlerdi beni. Yine ayni veya benzer bir durum…
Kadın…
Kadınlığını, erkek erkekliğini bilecek. Bir elmanın iki yarısı, uyacaklar birbirlerine, bir BÜTÜN OLACAKLAR.

Gençler bilmez…
Eskiden kefen parası diye bir kavram vardı. Hayat nelere gebedir bilemezsin…
Akarken dolduracak, kenara koyacaksın…
Uzun lafın kısası, ailece görüşüldü ama bir uzlaşıya varamadık, babalık hakkımdan faydalanarak son sözü, noktayı ben koyacağım. Çok, çok, çok düşündüm, ölçtüm, biçtim, tarttım…
En doğrusu, en faydalısı bu olacaktır diye karar kıldım, söyledim herkese. Annem dahil, hanım biraz muhalif de olsa alınan karar uyacaktır.
Dinleyeceksin…
Herkesi, herkes fikrini söyleyecek düşüncelerini…
Uzlaşı olmazsa kararı verecek ve ardında duracaksın. Dün…
Atış poligonunda etkisi olsa bile deliksiz bir uyku uyudum. Dinlenmiş olarak kalktım.

Kadınlık…
Şüphesiz zor zanaat…
Erkek olarak sorumluluk taşımakta kolay değil.

Dedi…
“Baba, BSI bizlere teklif getirdi. Üniversite öğrencilerinden kimisine. Çoğu ilgilenmedi, ben ne yapayım?”

Oğlum sorulur mu?
Balıklama dal, dal oğlum dal işin içine…
“Ama baba diplomasiyi de istiyorum…”
İçimden, çok şükür, Allah’ım sana çok şükür…
Oğlum…
Sen hele orada bir başla, dünyanın neresine gidersen git kapılar açık sana. Kaç defa anlatım sana, gidersin amirine dersin böyle böyle…
İnan hayır demeyeceklerdir, kendi menfaatlerine hem çalışır hem okursun. Gerekli hallerde, ihtiyaç hasıl olduğunda seni ücretli izine çıkarırlar sen de okulunu bitirirsin. Sonrasında ne yapmak istiyorsan yap!

DIKKAT, bundan sonrasına DIKKAT
Kalifiye elaman…
Çok iyi eğitilmiş, SANAYI DEVRIMI 4.0
Robotlar…
Dijitalleşme, nihayet, nihayet Alman toplumunda algılanmaya başladı…
Bu gidişat…
Hayra alamet değil, robotlar, otomatlar işsizler orduları yaratacak!

BAK…
Sen farkında değilsin ama her dijital parmak izi…
>>> hiç anlamadığın, bilmediğin, tahmin bile etmediğin bir yerde toplanarak…
Birbiriyle bağlantıya getirilerek seni…
Senden edecek!!!”

Kefen parası oğlum kefen parası…
Dikkatli ol, yaşa, yaşat ama temkinli olmayı, dikkatli olmayı, yarınlarını düşünmeyi de sakın ihmal etme!

Ben bu insanları gördüm, yaşadım. Haklıyken haksız duruma düşmelerini de!

Yok…
Sadece Israil ziyaretimi kast etmiyorum, burada Almanya’da…
Siyaseten de…
Çeken, çok çekmiş olan…
Artık çektiren.

“Bizlerin” durumuna düştünüz…
Haklıyken…
Haksızsınız. Davanızda, düşüncelerinizde hâksiz duruma düştünüz…
Ezilendiniz, ezen oldunuz. Evet gıpta ederek bakıyorumdum bir zamanlar size…
Birliğinize…
Teknolojik atılımlarınıza, uzak görüşlülüğünüze…
Ordunuza be ordunuza…
Güvenlik güçleriniz VE istihbaratınıza. Yine hâkli olarak AF etmemenize, “anında” hesap sormanıza.

Nazileri…
Bulup, bademlerin deyimi ile etkisiz hale getirmenize…
Teröristti…
Başlarını nokta hedef olarak ezmenizi!

Izle:

https://www.arte.tv/de/videos/073890-001-A/mein-gelobtes-land-1-2/
https://www.arte.tv/de/videos/073890-002-A/mein-gelobtes-land-2-2/
https://www.arte.tv/de/videos/081442-001-A/israel-gespraech-mit-josef-schuster-und-duki-dror/
https://www.arte.tv/de/videos/062911-000-A/inside-mossad/

Anlamaya çalışıyordum sizleri…
Artık anlamıyorum, anlamakta istemiyorum!

Ya ben boşu boşuna yazıp – çizmiyorum, UYARMAYA çalışmıyorum

Bu çeyrek…
Bir şeyler anlatıyorsa, VAR BIR NEDENI!
NOKTA

Kendi kendimi, sevdiklerimi teşhir etmiyorum…
Ruhu sapık değilim!!!

Ve başım dertten kurtulmaz, SUÇUN…
İhmalin kaynağı bende olmasına gerek YOK!
Hayatin olağan akışı?
Bu yoğunlukta, bu kadar art arda tesadüf olur mu?
Maliyeciyle görüşecektim, randevu almak için telefon ettim…
Kadın dedi 2016 gider cetveli var ama gelir kalemleri YOK…
IMKANSIZ, adama kaç senedir ayni şekilde teslim ederim evrakları…
Taşındı(!)

Hiç yoktan…
Alman maliyesiyle başım derde girecek, hiç yoktan…
İnsan ya insan, SEN kime güveniyorsun denetlemeden?

Anlatıyorum ediyorum AMA

Allah’ın bildiğini kuldan saklamam…
Anlatırım kendimi, duygularımı, düşüncelerimi…
Anlatırım bana değerli onanları, sevdiklerimi, anlatırım…
ANLAYANA!

Anlamaz insan…
Eğitimsiz veya eğitimli…
Anlattıklarım bizi tanıyan, bilenlerin zaten bildikleri…
Mahremim…
Yine mahrem, Allah, ben ve sevdiklerim!

Dün çok güldüm annem anlatınca, Dada ve DayDay…
Deli ya deli, dört deli bulmuş birbirini…
23 Nisan kutlandı evlerinde dün akşam, gecikmeli!
😊

Allah…
Yüce Mevla’m bozmasın, yardımcıları olsun, koruyup kollasın kendilerini…
Cümlemizi.

Sadece bir insanım, sadece bir çeyrek…
Sigortaları gevşek…
Şüphesiz doğru söylediklerimde olur, yanlışlarımda çoktur…
Yanlış anlamışım adamları >>> anında <<< ve orantılı tepki gerekli!

Anlatırım bir ara, her şey düzeldi…
Çok etkilendim, müteşekkirim onlara, sağımda 84 yaşında bir üye, 84…
Solumda ondan genç ama en az onun kadar tecrübeli bir insan…
Ben ayakta, desteksiz sanki uzayda…
Uçuyorum sandım, kendimi emniyette his etmedim, YEMINLE sendeledim…
Bana ne öğütler ne diller…
Yardım ettiler, yârdim etmeye çalıştılar…
Dinlerim…
Büyüğümün de küçüğümün de sözünü dinlerim…
Öğretmeye, öğrenmeye çalışırım, öğrenirim…
İnsanım…
İnsan olmaya, insan kalmaya çalışırım.

Zor bu zamanda…
Dürtülerin bini bir para…
Meyvenin güzelliğine aldanma…
Çekirdeğinde, özünde ne arıyorsan ara…
Bulursan insan evladı olanı, kırma!

Zor be, çok zor…
Hanımla konuşuyoruz bu sabah, diyor “sen her şeyden korkuyorsun!”
Nasıl korkmam?
Halime baksana!

Validem, Kara Mediha’m yine tembihliyor beni, kendini yorma…
“Bana sen lazımsın”
İyi de be anam, millet yoruyor beni…
Gidiyorum yine, bir yerde meçhule…
Uğraşmaktan, didinmekten, laf – söz anlatmaktan bezendim…
Usandım…
Evlat diyor “Baba, paranoya … “
Yok be oğlum, ne paranoyası?
İnsan eğitti, hayat gösterdi…
Yaşadıklarım, gördüklerim Hüsnü kuruntu değil ki!!!

Hadi bana cüş…
Sizlere kolay gelsin, ölmez sağ kalırsak geliriz yine bir araya…
Başka bir zamana!

Kulüpteyim bekliyordum, en kısa zamanda Alman cumhur ve başbakanına, hatta basın açıklaması niteliğinde bir bildiriyi almalıyım kaleme. Kiliselere varana kadar!!!

Ulan hayvanlar, evet…
Sözüm size sözde Müslümanlar, sizler Müslümansanız bizler neyiz?

Neden tepem FECİ attı?
Yazmayacağım, eğer biraz tanıdıysanız beni ipuçlarından anlarsınız nedenini…
Almanya’da “dün” cereyan eden üç gelişme, aslında iki…
Üçüncüsünü ne zamandan beri yazacağım, yazamadım. Ondan başlayalım…
Aslında HAK, yeminle hak. Başkaca sözden anlamayacaklar. Yüce dinimizi, Peygamber Efendimizin öğretilerini iki paralık ettiler!

Olay Avusturya’da başladı, Almanya’ya yansıdı…
Orada, bilindiği üzere sağcı bir hükümet var iş başında, eh Almanya “muhafazakâr” ama olabildiğince demokrat ve çoğulcu bir görünüm vermekle birlikte gerçekten insana saygılı, bireye ve haklarına!

NOKTA

Bunun tartışılacak hiçbir yani YOK…
Avusturya, DIKKAT kreşlerde ilk okullarda > türbanı < yasaklama eğiliminde…
Aloooo…
5-6, 8 – 10 yaşında çocuklardan söz ediyoruz. Çocuk, çocuk…
HAYVANLAR…
Çoğaldıkça çoğalıyor, ses çıkarmayınca azıttıkça azıtıyorlar. OLSA…
Mümkün olsa cenine türban bağlayacaklar(!)

Almanya’da çok ciddi şekilde tartışılmaya başlandı…
YASAKLASINLAR…
Hatta para cezasının yani sıra hapse bile atsınlar!

HAK, anlıyor musunuz HAK!!!

Avrupalı…
Bizler değil…
Adamlar iyi kötü yaşananlardan ders çıkarıyorlar. Alman Dışişleri Bakanı, “Türk” siyasi partilerinin ki kasıt AKP, bu kararı tüm gönlümle destekliyorum! Seçim mitinglerini istemiyor.

Bu zibidilerin >>> etkisiyle <<< verilen bir tepki…
Haliyle salt bu şekilde, şımarık çocuk gibi…
“Ben Müslümanım, ben Müslümanım” diyerek SAPKIN düşünce ve hayat anlayışlarını başkalarına > dayatmaya çalışan < sapıkların yansıra birde eline silah alanlar var…
Tüm bunların etkisinde alınan bir karar olsa gerek…
Ve ben…
Buna elimden geldiği oranda karşı duracağım çünkü biliyorum en geç iki, üç nesil sonra Almanya bizim yaşadığımız tüm sorunları yaşayacak. YAZMAYACAKTIM ASLINDA…
Evet, açık vermeyecektim. Olmuyor…
Almanya’nın Bavyera eyaleti…
Bir görseniz, tabiatı, insanları ile şıp diye âşık olursunuz, severim, çok severim oraları…
TÜM kamu binalarında, kurum ve kuruluşlarda…
Haccın…
Açıkça asılması talimatını verdi(!)

Bu bir “ihtiyar bunağın”, bir siyasetçinin kendini yeniden seçtirme gayretidir…
Açıkça görülmektedir ki DIN…
Siyasetçiler tarafından dünyanın her yerinde >>> kendi ikballeri için <<< kullanılmaktadır. Müsaade edemem, izin veremem…
TÜM gücümle karşı koyarım!!!

Çağdaş bir toplumda…
Devlet…
Tüm toplum katmanlarına, tüm düşünce ve siyasi – ekonomik…
Dini görüşlere eşit mesafede, ilkeli olmalı, OLACAK, olmak mecburiyetinde!

Osman varken, Osmancık ile uğraşmayacaksın!

Böyledir iki nokta arasındaki en kestirme yol…
Doğrudur…
Bugün yazdığım mail TAM etki gösterdi.

Yeminle böyle, kimseye ispat borcu his etmem, kendimi ispatlamak zorunda his etmem…
Desteksiz, dayanmadan, yaslamadan 30 atış yaptım…
Bittim, parmaklarımı oynatmaya halim kalmadı. Haaa…
Her noktaya 5 atış, her beş atıştan en az ikisi siyahta…
Artık siyahin neresinde sorma…
😊
Siyah mı siyah kardeşim, bu kadar yani.

Başkanla uzun uzun konuştuk…
SORUN YOK…
Silberbachhalle çok yakında!

Gerisi yarına…
Sevdiceğim ilginden ötürü teşekkür ederim, korkma, endişelenme benim için…
Allah ne yazdıysa O olacak…
Yeter be canimin içi yeter, BAK…
Yazdım, biliyorum okudun başkana maili…
Haberlerde dikkatini çekti mi bilmiyorum ÇOK ÖNEMLI gelişmeler…
Almanya’da…
Yarına bebeğim, yarına. İyi geceler, öptüm Kirazlarımı, elmacık kemiklerimi.

İnan yorgunluktan titriyorum. Bu hayata daha ne kadar dayanırım bilmem.

kafamı kurcalayan bir şey var

Soner Beyin tarifi…
Anladığım kadar…
ABD vari başkanlık sistemi…
İyi de bunlar Kasımpaşa vari, „Türk“ misali bir sistem getirmemişler miydi?

Tek sözüm var…
Gözünü dört aç, Bizans’ta oyun…
Bunlarda kahpelik bitmez!