Copilot
das web
wird verwendet
Gesendet von Copilot:
Evet, Yunus Emre’nin bu dizeleri gerçekten derin anlamlar taşıyor. Hayatın geçiciliğini ve dünya malının aldatıcılığını vurguluyor. Yunus Emre’nin şiirleri, insanı düşünmeye sevk eden ve manevi bir yolculuğa çıkaran eserlerdir.
Bu dizeler hakkında ne düşünüyorsun? Senin için özel bir anlamı var mı? 🙂
Sie
Gesendet von sie:
auf deutsch BITTE
Copilot
das web
wird verwendet
Gesendet von Copilot:
Natürlich! Hier ist die Übersetzung der Verse von Yunus Emre:
“Das Eigentum ist eine Lüge, das Vermögen ist eine Lüge, beschäftige dich ein wenig damit. Das Leben wird eines Tages geplündert werden, du bist ein Lügner, lügnerische Welt!”
Diese Verse betonen die Vergänglichkeit des Lebens und die Täuschung des weltlichen Besitzes. Yunus Emre’s Gedichte regen zum Nachdenken an und führen oft zu einer spirituellen Reise.
Was denkst du über diese Verse? Haben sie für dich eine besondere Bedeutung? 🙂
*
Ben yürürüm yane yane, aşk boyadı beni kâne,
Ne akilem, ne divane, gel gör beni aşk neyledi.
Gâh eserim yeller gibi, gâh tozarım yollar gibi,
Gâh akarım seller gibi, gel gör beni aşk neyledi.
Akar sulayın çağlarım, dertli ciğerim dağlarım,
Şeyhim anuban ağlarım, gel gör beni aşk neyledi.
Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni,
Çok ağlattın, güldür beni, gel gör beni aşk neyledi.
Ben yürürüm ilden ile, şeyh sorarım dilden dile,
Gurbette hâlim kim bile, gel gör beni aşk neyledi.
Mecnun oluban yürürüm, o yâri düşte görürüm,
Uyanıp melûl olurum, gel gör beni aşk neyledi.
Miskin yunus biçareyim, baştan ayağa yareyim,
Dost ilinden avareyim, gel gör beni aşk neyledi?
Herkes bir gün ölecek, Hakka hesap verecek,
Bu dünyadan göçecek, kısa ömrün bitecek.
Eğer kısmetinde varsa, sararlar bir beyaz beze,
Gösterirler birer birer seni seven herkese.
Çırılçıplak göçeceksin dünyaya geldiğin gibi,
Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?
Malda yalan mülkte yalan, var biraz da sen oyalan.
Hayat olacak bir gün talan, yalancısın yalan dünya!
İlim bilmektir, ilim kendin bilmektir,
sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.
Okumaktan murat ne, kişi Hak’kı bilmektir,
Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emektir.
Dört kitabın manisi, bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin, bu nice okumaktır.
Yiğirmi dokuz hece, okursun uçtan uca,
Sen elif dersin hoca, manisi ne demektir.
Yunus emre der hoca, gerekse bin var hacca,
Hepisinden iyice, bir gönüle girmektir.
Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için,
dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.
Kırma dostun kalbini, onaracak ustası yok,
Soldurma gönül çiçeğini, sulamaya ibrik yok.
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz,
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.
Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini,
Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz.
Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden,
Pek sakın o sah katından, seni ırak ede bir söz.
Hak cihana doludur, kimseler Hakkı bilmez,
Onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz.
Dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer,
Bu bir köprüdür geçer, cahiller onu bilmez.
Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım,
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.
Yunus sözün anlar isen, manisini dinler isen,
Sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz.
Aşk aşıkı sır eder, aslanı zencir eder, katı taşı mum eder.
Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.
Olsun be yaradan yardır, sanma ki zalimin ettiği kârdır.
Mazlumun ahı, indirir Şahı. Herşeyin bir vakti vardır.
Aşkın odu ciğerimi, yaka geldi, yaka gider.
Garip başım bu sevdayı, çeke geldi çeke gider.
Kar etti firak canıma, aşık oldum o sultana,
Aşk zencirin dost boynuna, taka geldi, taka gider.
Sadıklar durur sözüne, gayrı görünmez gözüne,
Bu gözlerim dost yüzüne, baka geldi, baka gider.
Arada olmasın naşı, onulmaz bağrımın başı,
Gözlerimin kanlı yaşı, aka geldi, aka gider.
Bülbül eder ah ü figan, hasretle yandı bu can,
Benim gönülcüğüm ey can, çıka geldi, çıka gider.
Yunus söyler bu sözleri, efgan eder bülbülleri,
Dost bağçesinde gülleri, koka geldi, koka gider.
Dilsizler haberini, kulaksız dinleyesi,
Dilsiz kulaksız sözün, can gerek anlayası.
Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik,
Gerçek erin bu yolda, yokluktur sermayesi.
Biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk,
Her dem yeni dirlikte, sizden kim usanası.
Yetmiş iki dil saçtı, araya sınır düştü,
Evvel bakışı biz baktık, yermedik am-ü hası.
Miskin Yunus ol veli, yerde gökte dopdolu,
Her taş altında gizli, bin İmran oğlu Musi.
Dost Senin aşkın oku, key katı taştan geçer,
Aşkına düşen kişi, can ile baştan geçer.
Dün ü gün zar olur, aşkın ile yar olur.
Derd-i seri sen olsan, düğeli işten geçer.
Ariflere bu dünya hayal ü düş gibidir.
Kendini sana veren hayal ü düşten geçer.
Başında aklı olan, ücretle amel kılmaz,
Hurilere aldanmaz, göz ile kaştan geçer.
Bu dünyanın sevgisi, ağulu aşa benzer,
Sonunu sayan kişi, ağulu aştan geçer.
Gerçek aşık ol ola, can vermiye ol ive,
Dost ile bazar için, nice bin baştan geçer.
Miskin Yunus ol dostu, hakikat seven kişi,
Uzlet ihtiyar eder, yad-ü bilişten geçer.
Ben bu cihana gelmeden sultân-ı cihanda idim,
Sözü gerçek hükmü revan ol hükm-i sultanda idim.
Halâyık bunda gelmeden, gökler melâil dolmadan,
Bu mülke bünyâd olmadan, mülkü yaradanda idim.
Yüz yirmi dört bin hası, dört yüz kırk dört tabakası,
Devlet makâmında ol gün, ulu hânedanda idim.
Gussa beni görmez idi, kaygu ile ermez idi,
Endişe şehirden taşra, bir yüce mekânda idim.
YÛNUS bu cümle varlığın dost katında zerre değil,
Guft ile kelâmda idim, hem bunda hem onda idim.
Sofuyum halk içinde, Tesbih elimden gitmez.
Dilim marifet söyler, Gönlüm hiç kabul etmez.
Boynumda icazetim, Riya ile taatim.
Edişem ayrık yerde, Gözüm yolum gözetmez.
Hoş dervişem sabrım yok, Dilimde ezkarım çok.
Kulağımdan gireni, Hergiz içim işitmez.
Görenler elim öper, Tac ü hırkama bakar.
Şöyle sanırlar beni, Zerrece günah etmez.
Dışımda ibadetim, Sohbetim hoş taatim.
İç pazara gelince, Bin yıllık ayyar etmez.
Dışım derviş, içim boş, Dilim tatlı, sözüm hoş.
İlla ben ettiğimi, Dinin değişen etmez.
Görenler sofu sanır, selam verir utanır,
Anca iş koparaydım, el erüben güç yetmez.
Söylersem marifeti, Saluslanırım kati.
Miskinliğe dönmeğe, Gönlümden kibir gitmez.
Yunus, eksikliğini, Çalabına arzeyle.
Onun keremi çoktur, Sen ettiğin o etmez.
Sensin benim canım canı, Sensiz kararım yok durur.
Uçmak’ta sen olmaz isen, Vallah nazarım yok durur.
Baksam seni görür gözüm, Söyler isem sensin sözüm.
Seni gözetmekten artık, Yeğrek şikarım yok durur.
Ben kendimi unutmuşam, Senin yoluna gitmişem.
Ne kalde, ne halde isem, Bir dem kararım yok durur.
Eğer beni Cercis’leyin, Yetmiş kez öldürür isen,
Dönem geri sana varam, Zira ki arım yok durur.
Yunus dahi aşık sana, Göster didarını ona.
Yarım dahi sensin benim, Ayrık nigarım yok durur.
Sen dünyaya benim derdin, Senden o kalmış ola mı?
Sen dünyayı dost sanırdın, Sana yüz vermiş ola mı?
Derlerdi inanmaz idin, Hiç ölürüm sanmaz idin.
Ecel kurdu senin dahi, Boynunu burmuş ola mı?
Yetmiş ömrün âhir olmuş, Nazik tenin leke olmuş.
Gözlerin göğü sararmış, Benzin de solmuş ola mı?
Fâni dünyanın beyleri, Giyerler türlü donları.
Yatmışlar kara toprağa, Gözleri dolmuş ola mı?
Yunus Emre’m şerh eylemiş, Vefasız dünya halinden.
Gönül gözü yaraların, Evliya silmiş ola mı?
O dost için ağlar isem, Gözüm yaşını kim sile?
Ya bunca âh u zâr ile, Bu gözyaşı becid gele.
Ey yârenler, ey kardaşlar, Kime diyem ahvalimi?
Ya şu benim bu derdimin, Dermânını kim ne bile.
Âlem derman olur ise, Sensiz derman olmayısar.
Sensiz derman nice ola, Çün gönülde dost sevile.
Ölüp sine girer isem, Etim tenim çürümeye.
Ayrılmayam sevdiğimden, Çün giderim sevgi ile.
Ahd-i sâbık denilmeden, Henüz Elest buyrulmadan.
O ben idim, ben o idi, Pes bu nicesi kesile.
Yârenlerim aydır bana, Seni ne için görmedin.
Firkate düştü sûretim, Bir menzilden bir menzile.
O dost ile benim işim, Ölüp daha bitmeyiser.
Ben nice ola kim bite, çün gönülde dost sevile
Yarın mahşer kopucağız, Kamu kul nefsim deyiser.
Ben Yunus’u hiç anmayam, Tapduğ’u getirem dile.
Nitekim ben beni bildim, Yakın bil ki, Hakk’ı buldum,
Korkum onu buluncaydı, Şimdi korkudan kurtuldum.
Ben kimseden korkumazam, Ya bir zerre kayırmazam,
Ben imdi kimden korkayım? Korktuğum ile bir oldum.
Azrail gelmez yanıma, Sorucu gelmez sinime.
Bunlar benden ne sorarlar? Onu sorduran ben oldum.
Ya ben onca kaçan oldum, Onun buyruğun buyuram.
O geldi gönlüme doldu, Ben ona bir dükkân oldum.
Dükkân ıssı dükkânından, Hali değildir evinden.
O bu araya gelelden, Halka bir ulu kân oldum.
Canlılar bizden el alır, Cansızlar eri ne bilir?
Hem verirler, hem alırlar, Ben bir ulu divan oldum.
Yunus’a Hak açtı kapı, Yunus Hakk’a kılır tapı.
Benim işim devlet bâki, Ben kul iken sultan oldum.
Gönül hayran oluptur aşk elinden, ciğer büryan oluptur aşk elinden.
Niceler tac-ü tahtı, mal-ü mülkü koyup, uryan oluptur aşk elinden.
Özümün kalmadı sabr-u kararı, Gözüm giryan oluptur aşk elinden.
Eridi karlı dağlar zerre zerre, Deniz umman oluptur aşk elinden.
Koyup ibrahim Edhem tac-u tahtı, Yeri külhan oluptur aşk elinden.
Zehi, Mansur ki maşukun yolunda, Başı berdar oluptur aşk elinden.
Ne gördü Leyla’nın yüzünde Mecnun? Ki sergerdan oluptur aşk elinden.
Ne gördü Zeliha Yusuf yüzünden? İşi efgan oluptur aşk elinden.
Muhabbet derdine düşeli bülbül, Dili handan oluptur aşk elinden.
Yunus Emre de bu hasretle zâri, Acep mihman oluptur aşk elinden.
Bir bahçeye giremezsen, durup seyran eyleme.
Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme.
Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül,
bir küçük meyve için, dalı incitme gönül.
Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek,
kibirle yürüyerek, yolu incitme gönül.
Beni bende demen, bende değilem,
bir ben vardır bende, benden içeri.
Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri,
İsteyene ver onları, bana seni gerek seni.
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni.
Dervişlik olsaydı taç ile hırka,
biz dahi alırdık otuza kırka.
Benlik davasını bırak, muhabbetten olma,
ırak sevgi ile dolsun, yürek hoşgörülü olmaya bak.
Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır.
Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Aşık olamayan adem, benzer yemişsiz ağaca.
Hiç hata yapmayan insan, hiç bir şey yapmayan insandır.
Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.
Kalem eğri dilli, mürekkep siyah yüzlü, kağıt iki yüzlü,
Şimdi kalkıp arzuhalimi yazmaya kimi mahrem kılayım?
Maharet güzeli görebilmektir, sevmenin sırrına erebilmektir,
Cihan alem herkes bilsin ki şunu, en büyük ibadet sevebilmektir.
Eğer, ilerde birgün keşke demek istemiyorsan,
3 şeyi doğru seç; eşini, işini, arkadaşını.
Sığındım Zat – Hakk’a gel gidelim,
Hemen seyr-i ilallah, gel edelim,
Yüce dergahına yüzler sürelim,
Garibiz, kimsemiz yoktur diyelim,
Bu varlıkdan geçip, Hakka gidelim,
Aziz seyri İlallah, gel edelim.
Nazar eyle itiri, pazar eyle götürü,
Yaradılanı hoş gör, Yaradandan ötürü.
Cümleler doğrudur, sen doğru isen,
doğruluk bulunmaz, sen eğri isen.
Yunus Emre – Biyografisi
Yûnus Emre, H. 648 (M. 1240-1) yılında Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy, yada Karaman da doğmuş, 82 yaşında H.720 (M. 1320) yılında ölmüştür. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde büyük-küçük Türk Beylikleri’nin kurulmaya başlandığı 13. yüzyıl ortalarından Osmanlı Beyliği’nin kurulmaya başlandığı 14. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir şair ve erendir.
Yunus’un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğü’nün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasi otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır. 13. YY ikinci yarısı, sadece siyasi çekişmelerin değil, çeşitli mezhep ve inançların, batınî ve mutezilî görüşlerin de yayılmaya başladığı bir zamandır. Böyle bir ortamda, Mevlânâ Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evrân-ı Veli gibi ilim ve irfan önderleriyle birlikte Yûnus Emre, Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlâkla ilgili düşüncelerini, İslam tasavvufunu işleyerek yüceltmiştir.
Menakıpnâmelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre, Babalılardan Taptuk Emre’nin dervişidir. Hacı Bektaş ile ilgisi ‚Vilayetname“den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam’a gittiği, Mevlana’yla görüştüğü de bu bilgiler arasındadır.
İşlediği konularla Anadolu’da gelişen Türk edebiyatının en büyük öncüsü sayılan Yûnus Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkilemiştir. Hece ve aruzla vezinleriyle yazdığı şiirlerinde, sevgiyi temel almıştır. Tasavvufla, İslam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, Allah’la olan ilişkilerini işlemiş, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, İlahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele almıştır. Çağının düşünüş biçimini ve kültürünü konuşulan dille, yalın, akıcı bir söyleyişle dile getirmiştir; kendinden önce yetişmiş İran şairlerinin, çağdaşlarının yapıtlarında geçen kavramlara yeni bir öz, yeni bir deyiş katmıştır. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini, Alevi-Bektaşi inançlarını zenginleştirmiştir.
Yunus Emre’nin Eserleri
Divan
Yunus Emre’nin şiirleri bu Divanda toplanmıştır. Şiirler aruz ölçüsüyle ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. Fatih nüshası, Nuruosmaniye nüshası, Yahya Efendi nüshası, Kahraman (Karaman?) nüshası, Balıkesir nüshası, Niyazi Mısrî nüshası, Bursa nüshası diye nüsha kopyaları bulunmaktadır.
Risaletü’n – Nushiyye
1307’de yazıldığı sanılmaktadır. Eser, mesnevi tarzında yazılmıştır ve 573 beyitten oluşmaktadır. Eser; dinî, tasavvufî, ahlakî bir kitaptır „Öğütler kitabı“ anlamına gelmektedir.