😊 Ulan arkadaş, ulan arkadaş. Gelin kaynana bir olmuş beni çekiştiriyor

Herkes gibiyiz, herkes. Hayat dediğin inişli çıkışlı…
Benim yüzümden kesin dönüş yaptığımız ülkemizden yine geldik gurbet ele…
Siyasetten…
Rahat durmamıştım, gençlik, kan fokur fokur. Hızlı solculardandım…
Ya kaçıracaklardı beni veya orada ya hapis veya ölüm.

Geldik…
Kaçıncı sıfırdan hayata başlangıcımız…
Ne elde var ne avuçta. Öyle ki berbere gitmeye para yok, toparlanana kadar iki sene annem kesti saçlarımızı. Buna rağmen, Allah yüzümüze güldü, hep yaptığı gibi.

Annem:
“Oğlum çok şükür burada da var bir şeylerin, Türkiye’de de. Tek evladın, ölürsen o rahat edecek.
Tabii bilemem…
Bir yerlerden başka bir çocuk yapmadıysan”

Beni aldı bir gülme…
Yok, vallahi billahi yok başka çocuk…
En azından benim bildiğim öyle, akabinde hanım:
“Vallahi bilemeyeceğim, kırkında bir kudurdu…
Hala uslanmadı…
Öteki (seni kast ediyor 😊 ) haber uçurmuştu…
İstersek yaparız diye”

Bizim ev Tayyipistana döndü…
Her şey bitti…
Nelerle uğraşıyoruz, sanki başka derdimiz kalmadı?

Ancakkk…
Kadınlara bak…
Neler düşünüyorlar arkadaş!?

Yatıp kalkıp dua ediyorum…
Sevdiklerime, kalbimde olanlara…
Yatak – yastık düşmanı…
Anne bile olsa kadın dayanışması!

Bu yüzden cumhuriyetin kadınları…
Yanlış yolda olan hemcinslerinizi ikna etmek sizlere düşüyor yani!

In vitro fertilizasyon’u, devamı niteliğinde, kısa kesmek ZORUNDAYIM başımı kaşıyacak zamanım kalmadı

Ne demiştik?
Suni döllendirme niteliğinde…
Yine biliyoruz ki siyasal İslam birilerinin elinde maşa (…)

57. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (1999-2002)
Rahmetli Ecevit…
Ve hatırladınız mi Kemal Dervişi?
Hani Ecevit kendi için “Şeytani planlar içinde” demişmiş…
Catherine fırtınası!?

Bu “adam” 12 gün ortadan kayboldu…
AKP’dir nedeni…
Biraz düşünürseniz…
Benim gibi bir artı bir artı bir yaparsanız…
Belki…
Perde arkasını görürsünüz!

Unutanlar veya hiç bilmeyenler için…
Sebahattin Önkibar…
27.5.2015 tarihli yazısı bir ipucu olabilir.

Not: Belki ileride yine değinirim bu konuya, belki, benimde derlediğim birtakım bilgiler eşliğinde. Fırsat doğarsa, vakit bulursam. Söz vermiş olmayayım.

Sabahattin Önkibar
Aydınlık Gazetesi, 27.5.2015

İşte Kemal Derviş’in yeni görevi!

Kemal Derviş, Türkiye’de bazılarınca hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş değildir.
Derviş, dünyada içinde bulunduğu hükümet başbakanının (Ecevit) 12 gün boyunca ulaşamadığı yegane bakandır ki, o koltuğa seçimle erişmiş değildir.
Keza Derviş yine dünyada seçime girmeksizin bakan olacağı önceden taahhüt edilen birkaç isimden biridir.
İşte küresel irade tarafından seçilmişliği böylesine tescilli olan Kemal Derviş, birkaç gün önce apar topar İstanbul’a geldi ve Tayyibe Gülek’in Boğaz’daki evine yerleşti.
Tayyibe Gülek, malum Moon tarikatının Türkiye temsilcisi ve Fethullah Gülen’in ABD nezdinde ilk kefili olan Kasım Gülek’in kızıdır.
Önceki akşam CNN Türk’e konuşan Derviş, ifadeleriyle bugünkü misyonunu ortaya koydu.
2002’de kendisini bakan yapan Ecevit’i aldığı emperyal emirle deliğe süpürüp Tayyip’in önünü açan Derviş’e belli ki şimdi onu da deliğe süpürme görevi verildi.
Tayyip gitmeli ancak yerine Dervişler gelmemelidir…
YSK VE TAYYİP!
YSK’nın Adana kararı önemli.
Vatan Partisi eğilmeyip hakkını arayınca, YSK, Adana’daki alanın kullanılmasını saat farkı ile hem Tayyip’e hem de Perinçek’e verdi ki bunun anlamı Vatan Partisi adına dik duruşun karşılığıdır.
Gelelim YSK’nın Erdoğan konusundaki tutumuna:
Tamam seçim öncesi Dombra müziğini yasaklaması güzel lâkin son 10 günlük zaman dilimi içinde Cumhurbaşkanına tanınan ayrıcalık, özgür seçime gölge düşürür. Dahası YSK gibi çok önemli bir kurumun saygınlığını zedeler.
YSK’nın anayasaya göre sorumsuz diye bir Cumhurbaşkanına bu kadar göz yumması, makam ve kural saygısından ziyade başka yakıştırmaları gündeme getirir.
Cevap arayan soru
Fırat Haber Ajansı’nın haberine göre Yüksekova’da iki hafta önce operasyona çıkma noktasında fikir ayrılığına düşen askerle polis çatışmış ve her iki taraftan 5 kişi yaşamını yitirmiş.
Bu ürpertici iddia sadece basına yansımadı aynı zamanda HDP Eşbaşkanı Demirtaş tarafından Mersin Meydanı’nda gündeme getirildi.
İlaveten CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu konuyu Başbakan Davutoğlu’na sordu.
Aradan günler ve haftalar geçti tık yok… Neden?
Suskunluk kabullenmek mi yoksa iddiayı önemsememek mi?
Her şeyi istismar eden AKP zirveleri madem yalan bu haberin üstüne niye gitmiyor?
En azından Genelkurmay niçin bir açıklama yapmıyor?
CENNETİN ARABASI MERCEDES Mİ?
Kendilerine dindar diyenlerdeki bu Mercedes sevdasını anlayamıyorum!
Tayyip, Diyanet İşleri Başkanı’na süper lüks Mercedes tahsis etti derken yeni haber şudur:
-”Soma’da bir Diyanet mensubu camilerdeki halı ve kilimleri satıp kendine Mercedes almış!”
Pardon ama neden başka bir marka değil de Mercedes?
O Diyanet görevlisi; Cumhurreisimiz Başkanımıza Mercedes tahsis ettiğine göre bunda bir hikmet var diye düşünmüş olabilir mi?
Hazreti Muhammed’in İslam’ı eşittir bir hurma ve hırka kültürü demektir. Maaelesef bugünkü yeni islam anlayışında Mercedes olmazsa olmazdır.
Yoksa AKP müftüsü ya da fetvacısı Hayrettin Karaman Hoca, “Cennetin arabası Mercedes” dedi de biz mi işitmedik?
GALATASARAY NASIL ŞAMPİYON?
1) Duygun Yarsuvat gibi futbol yönetimini görevlendirdiği kadrolara bırakan, “adam gibi bir adamın” başkanlığı sayesinde.
2) Hamza Hamzaoğlu gibi “Ne idim, ne oldum” delisi olmayan gerçek bir futbol emekçisinin başa geçmesi sayesinde.
3) Takımda tesis edilen arkadaşlık iklimi ile oluşturulan sinerjinin daim kılınması sayesinde.
4) Rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş’a oranla çok daha iyi motive olması ve çalışması sayesinde!
5) AKP zirveleri ve dolayısıyla Futbol Federasyonu’nun Fenerbahçe’ye hasım olması yani Aziz Yıldırım’ı Fenerbahçe ve futboldan tasfiye etme projesinin yürürlükte olması sayesinde.

https://www.aydinlik.com.tr/iste-kemal-dervisin-yeni-gorevi

Tercih değil, MECBURIYET

Evet kafa yapısı meselesi…
Doğru yapmıyoruz, uymuyoruz, uydurmaya çalışıyoruz…
Kaybetmemizin bir nedeni!

Bakmayın ıskalara, yani siyah dışındakilere…
Bir buçuk kilo kardeşim, 1,5 kilo…
Alışığım 800 – 900 grama, koy şarjörü içine kapasitesine göre 100 – 200 gram ekle…
“Hedefe koyduğuma” şükür ediyorum…
Güç yok kuvvet yok!

Tabancayla da “ateş” edebildiğimi göstermeliyim ki…
Alayım ruhsat!


Tabanca hedeflerinde “nispi seri” atış…
Tüfek hedeflerinde gerçekten nisan alarak, buna rağmen falso var aralarında…
Unutma…
Gerçek çatışmalarda adrenalin, can meselesi can…
Öz savunma, hayatta kalma!

Kafa yapısı meselesi

Hep derim en son dün, anneme…
Bu Ali bana çok şey öğretti…
Neredeyse 15-20 sene olacak evleneli, hala kafa yapısı Türkiye…
Yanlış…
Burada!

Ben…
Benim kafa yapım, çokça Alman, biraz Fransız…
İngiliz…
Olmaya çalışıyorum, elimden geldiği kadar mantık ve mesafeyle yaklaşmaya çalışıyorum…
Akılcılık önceliğim, nispi bir adalet, al gülüm derken ver gülümü unutmamaya çalışıyorum…
Salaklığım burada ya, neredeyse hep unutuyorum!

Dün akşam kulüpte…
Salı ve perşembe günleri üçüncü uyuşturucuyu içmek zorundayım, buna rağmen ayakta duramıyor…
Desteksiz ateş edemiyorum…
Tepem attı…
Çektim sandalyeyi altıma, ohhh be!

Anlatmıştım, bir adam varmış…
Para karşılığı eğitiyormuş, nefes tekniklerini de. Silahta…
Atıcılıkta, bana öğretebileceği çok bir şey yoktur sanırım AMA…
Askeri eğitim başka, spor atıcılığı başka.

Uzun etmeyelim, oturarak ateş ediyorum ya, vicdan seslendi Önder…
“Kalleşlik yapma!”
Tabii ki ayakta atıcılık daha zor, desteksiz…
Mesafe ayni, 10 metre…
Tabanca hedefleri “kocaman”
Koydum yanıma tüfek hedeflerini, bilinmesi gereken kulüptekiler ya tabanca ya tüfek…
Ben Önder’im, ikisiyle de ateş ederim…
Başladım tüfek hedefine nişan almaya, geldi Alman…
Eğitmen, gençleri eğitiyor. Sali günleri 19:30, Allahsızlar bir dakika evvelsi açmıyorlar. Benim için geç, çok geç. Perşembe günleri gençler 18:00’de başlıyor. 18:30 gibi ben kapıda. Bir şey demiyorlar özürlüyüm diye. Sali günleri bir saatten fazla dayanamıyorum, imkânsız. Onu da otura otura, dinlene dinlene. Tam dede!

“Ne yapıyorsun?” diye sordu…
Dedim böyle böyle, dedi…
“Tamam anladım yapmak istediğini AMA YAPAMAZSIN, yanlış!”
Niye?
“Orantısız!”
Dedim ya iki Euro büyüklüğünde, çoğunuz bilmez belki…
> Orantılı < beş Mark büyüklüğünde(!)

Bilmem…
Anlatmak istediğimi anladınız mi?


Anlamayanlar için…
“Oyunu” kurallar dahilinde oynayacaksın. HER TÜRLÜ OYUNU…
Siyaseti…
Aşkı kurallar dahilinde yaşayacaksın!

Nazi zamanından Heinz Rühmann’ı anlatmıştım

Bir zamanlar Almanya’nın en sevilen, gözde sanatçılarından biriydi…
“Sattı kendini”
Normal be kardeşim, gayet normal, insancıl bir davranış…
Herkes…
İlkelerine, inandıklarına sadık değildir, insan çiğ süt emmiştir…
Her dönemin, muktedirin “adamı” olur…
Ne serzenişte bulunur durursun, örnek olarak bir İbrahim Tatlıses’ten başkaca ne beklersin?

İlim – irfan yuvasıymış!?

Güllen…
Erdoğan gibi orospu çocukları aklınızı başınızdan almış…
Dilerim tanrıdan yakında g.tünüzdeki donları da alırlar da sizlerde, bende rahat ederiz!

Selbstdarstellung, Türkçesi öz sunum

Öyle bir bağımlılığım olsa…
Anlattıklarımla…
Kendi kendiminin sunumuna meraklı olsam…
Kendi kendimle dalga geçer miyim?

Ne salaklığım kalıyor ne hayvanlığım…
Ehhh…
Aptallığım neredeyse dillere destan olacak nitelikte…
Böyle öz sunum mu olurmuş, depresyon misali…
Sözde klinik vaka, o derece yani…
Yaklaşık otuz seneden beri ağır depresyon geçiren, hastanede yatacak kadar ağır bir vaka olan insan hala hayata olur mu?

Yooo…
Anlattıklarımla, örneklerle hedeflediğim…
Beni örnek al, Önder işi yapma yoksa bağımlılık nedir bilmem…
Kendi kendimi test ederim uyuşturucu yüzünden…
Bağımlılık yapıtımı, haftalarca cehennem azabı…
Bu kelimeye karşı alerjim var, desen saplantı ona da…
AMA…
TUTKU bak ona hayır demem, sevmem de kinim nefretimde tutkuyladır…
Sevdiklerime, çocuğa, kadına, vatan ve millete…
İlkelerime!

İdealistim desem, bir anarşist…
İnanır mısın?