Jack

Bir o eksikti…
Neyse…
Bir yer buldum, aman o kadar güzel ki kocaman bir cayır…
Ne kendine ne başkasına bir zarar verebilir.

Nasıl kuduruyor biliyor musunuz?
Onu seyir etmek bile insana zevk veriyor. Hayvan deyip geçme, bir can…
Sadik bir dost, riya bilmeyen türden.

Bizim evde…
Yoktur senin benim, tabii kişisel ve cinslere göre değişen özel kullanım eşyaları…
O başka…
Jack evin köpeği. İki evin…
Belediyeden geldim, nihayet yaptırdım. Korkuyordum yakınacağım diye…
Köpek markası, yani vergisi. Senelik 66€…
Sonra…
Allah korusun kaza maza, hastalık. Bir ameliyatı 6000 – 7000 Euro’ya kadar çıkabiliyor…
O…
Can çekişirken nasıl seyrederim?

Ben bilmiyor muyum acının ne olduğunu?
Hastalık sigortası yaptırdım, ayda 17 Euro…
Bilmiyordum…
Bugün öğrendim, hani gezmeye götürüyorum ya herkes seviyordu onu daha bebe diye…
Koca herif oldu, sordum nereden anlıyorsunuz daha çok genç olduğunu?
Adam dedi yürüyüşünden, paytak paytak…
İnsan yavrusu gibi…
Canlının her türlüsü bir yerde sevimli…
Afedersiniz o.ospu karı misali, poposu bir o yanda bir bu yanda…
Öff ne kıvırmak, kalça diyeceğim geliyor…
Öf, öf, öf…
Benim diyen hatun bu kadar kıvıramaz.

Kardeşte yaptırdı genel sigorta, hani hasar, zarar verir diye…
Kaç para verecek bilmiyorum, hastalık sigortası civarında olsa gerek…
Ne yapalım kardeşim çocukların hatırına…
Sonra…
Bana çok iyi geldi, gülü seven dikenine katlanırmış misali!

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir

İbaresinin altında konuşuyor Sayın pezevenk…
Soruyor, hatırlatıyor benim ruh doktorum, borçlar ne oldu, döviz falan…
Borsa…
Cevap vermiştim geçenlerde ona, tatmin olmadım tabii kendimde…
Kısa bir araştırma, bak sen şu işe…
Devlet tahvili derler buna, devlet bonusu olarak da geçer…
Türkçesi…
Bir devletin bir seneden uzun olmak üzere faiz karşılığında aldığı borçtur…
Yani…
Alınan tedbirler ile devlet ve vatandaş arasındaki >>> döviz rekabeti <<< sonlandırılmakla birlikte, böylelikle döviz ona kaldı, efendi (bilerek küçük yazdım) borcu borç ile ödeyecek…
Bugün ilk yayınladığım çizelge, grafik onun göstergesi…
Bilgilerinize.

Esip gürlüyor her zamanki gibi…
Kime karşı?
ABD’ye AMA numara, izin verilenin bir ötesine çıksın bak gör döviz ne oluyor…
Ve…
Tüm bu oyunlar, bu rezillik, bu sefaletin göstergesi…
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
İbaresi altında yapılıyor!

Not:
Komalardayım…
Biraz dinleneyim başladığımla devam.

Araya başka muhabbetler girince aşk bitermiş derler; ÖLÜMSÜZLÜK

Merak etme…
Türkçülük, bu sefer ipin ucunu kaçırmamak için gereken tedbirleri aldım…
Yani istediğim anda bıraktığım yerden devam edebilirim. Kıyametleri koparıyor “yanımdaki”
“Hiç kendine bakmıyorsun, pijamalar ile çıkmışın!!!”
Bakmaya halim mi var?

Canım nasıl acıyor biliyor musun?
Bugün Oma…
Giyisilerim dükkânda, üstümü değiştirip gideceğim tabii. Yani biraz düzelebilirsem yapacağım bunu…
Yoksa…
Yatak, koltuk arası yine mekik dokurum. İnsanın kaba etti de acır mıymış…
Yeminle acıyor, oturamıyorum, yatsam…
Sırtım gebertecek beni. Göbek üstü, bu sefer nefes alamıyorum. Neyse geçelim!

Uzunca bir makale olacağa benzer…
Tepem yine çok fena attı, artık, sabahları haber izlememeye neredeyse yemin edeceğim…
O derece yani…
EVET…
Makale, yani bilgilendirme…
Bilgilerin, bilgilendirmenin ağırlıkta olduğu bir yazı şekli, 3000 Euro…
S.kiyorlar milleti, kandırıyorlar genci…
Bir diğeri, okyanusun ötesinde 150 bin dolar karşılığında ölümsüzlüğü vaat ediyor…
Hangisine inanalım?

Otonom sürücülük…
Yani şoförsüz araç, yine Amerika’da ilk ölümcül kaza yaşanmıştı geçenlerde bu tür araçlar ile…
Teknoloji…
Hele yazılımların Kâbesi, Silicon Valley…
Juan Ponce de León…
Kimdir bilir misiniz?

Dikkat, dikkatinizi çekerim. Dünya çapında yine insanlığın bir özlemidir…
Bir hasreti…
Neler yapılmadı, neler harcanmadı bu uğurda…
Nice canlar heba oldu, yok herkes arar gerçek aşkı, sevginin en yalın, en saf en temiz halini…
Ölümsüzlüğü kardeşim, insanlık özlemi…
Coğrafyaya, kültüre bakmaksızın bir efsanedir, bir özlem…
Dini inançlara bile girmiştir, örneğin Hristiyanlıkta…
Hz. Isa’nın çarmığa gerilip, bir Romalı asker tarafından yanından mızrak ile yaralanması…
Kanının bu “kadehte” toplanması…
Müritleri peygamberin bardağında kanını toplamıştı…
Kutsal kâse (Heiliger Gral)…
Ölümsüzlüğü vaat eder.

Kaybolup gitti…
Yahudi kardeşlerimizin kutsal ahitti (Bundeslade) gibi, Naziler az aramadı…
Bu ahitti önünde taşıyan bir ordu asla yenilemezmiş…
Efsane böyle…
Evet, ORDU. Tayyip’in ordusu gibi. Kaza deniliyor, kaza…
Hep kaza olur zaten, ölen Mehmetçik…
Aslında ordu Tayyipistan vaziyetinin bir göstergesi, düşen uçaklar…
Patlayan toplar, mühimmat depoları, düşen helikopterler…
Hep bir gösterge, anlayana!

Kılavuzu karga olanın burnunun b.ktan çıkmayacağı gibi!

Kimi “kapasitelere” göre yani insanlığın ölümsüzlüğü aramasını kutsal kitabımızın Kehf suresinde (60-64) anlatmaktadır. Hani hep iddia ediyorum ya kutsal kitaplar roman gibi okunmaz diye…
Bir soruyu sordum cevaplamadım çünkü tüm sorular birbirleriyle bağlantılı…
Bir başka soru…
Bengi Su nedir bilir misiniz, yokkk…
Bir kadın ismi değil, aslında kulağa çok hoş gelen bir isim değil mi?
😊

1513 yılında Juan Ponce de León Bengi suyu (Jungbrunnen) aramış ama bulamamıştır, 60 küsur yaşlarında öldü…
Bir İspanyol konkistador…
Anneciğimmm..
Saat dokuza geliyor, Jack…
Bende aylak aylak kimi şeylere bakıyorum bir taraftan. Olmazsa öğleden sonra devam etmem gerekir!

Deniliyor ki…
İnsan bin sene kadar yaşayabilirmiş bu yöntem ile, donduruyorlar seni…
Düz hesap neredeyse eksi 200 derecede…
Örneğin kanser oldun, öleceksin, henüz ilacı, iyileştirici tedavisi yok…
İleride belki…
Çözecekler seni, sizi bilmem AMA BEN param olsa bile bunu yapmam…
Bir zaman çözüleceğim, sevdiklerim çoktan ölmüş, tanıdığım, bildiğim çevrem yok artık…
Dünya değişmiş…
İnsanlık, bilgi düzeyi ilerlemiş…
Beni çözecekler buzlardan, iyileştirecekler ve ben yaşayacağım öyle mi?
Sizi, sizleri bilmem…
Ben böyle bir hayatın içine ederim!

Bengi su, türevleri…
Mengü, Bengi, Bengü veya Mengi…
Özbeöz Türkçe kelimeler olup ölümsüzlüğü tarif eder.

Evet muhabbet…
Sevgi…
Ne güzeldir bu duygu, sevmek, sevildiğini bilmek…
Okşar insan ruhunu…
Bir “adam” hani var ya Kasımpaşalı bir > madam <
Milleti kandıra dursun, ülkeyi geriye götüre dursun, şimdiye kadarki kazanımları pazarlasın…
Ekonomik gidişatın önüne geçemediği için gençleri yurtdışına göndermenin çarelerini araya dursun…
İnsanlık…
Kaçıncıdır Mars’a ayak bastı…

NASA

Sevgi…
Aşka dönerse kardeşim, iki insan arasındaki ilişki…
Dünyada hiçbir şey o gözleri, başka muhabbetlerle boyayamaz ki!!!

Ben seviyorum milletimi, her ne kadar kızsam bile bu insanlara…
Aşığım vatan topraklarına…
Seviyorum…
Gençleri, henüz bozulmamış, hayat denilen kahpe ruhlarına işlememiş…
Sahi…
Sayın pezevengin bir uzay programı yok muydu, bilen…
Duyan var mı, o program…
Ne oldu?

Dün açıklama yapıldı…
Kredi kartları…
Kredi kartı ile izin, cep telefonu alınımının vadeleri uzatıldı…
Sen…
Cebinde yeterince nakdin olsa borç ile, taksit ile alır mısın?

Muhtemelen almayacaksındır, eh herkes bende değil, biraz da bu yüzden adım cimriye çıkmıştır…
Ayağımı yorganıma göre uzatırım, varsa yer, içer, alırım yoksa YOK…
Ve bana bağlı olanlarda buna uyarlar, uyacaklar!
NOKTA

Deniliyor ki…
“Kanmayın, aldanmayın” vesaire…
Kim diyor bunu?
Gençleri yurtdışına götürecek olan şirket…
“Biz barınmanıza kadar her şey ile ilgileneceğiz!”
“Kuruş almayacağız”
Tabii canım babalarının hayrına yapacaklar, eminim gelirlerinin bir kısmı Tayyipistandan…
Muhtemelen diğer bölümünü Almandan alacaklar VE ne yapıp edip bir şekilde de sizleri söğüşleyeceklerdir!

Gençler…
İkinci nesil gurbetçiyim, Allah’a çok şükür, kötü günler gördük ama velilerim ne yaptı etti ne beni…
Ne kardeşimi >>> ### olağan ### <<< Türk ve Türkiyelilerin yaşadığı >>> varoşlardan <<< uzak tutu…
Yeri geldi mütevazi bir yaşam sürdük, yeri geldi savdık, saçtık…
Allaha çok şükür, Allah her şeyi yaşattı, gösterdi bize…
Ama…
Bİr şekilde hep çalıştık, iğnenin ucu…
Bilgi birikimi, hafıza, deneyim ile paramızı, ekmeğimizi taştan çıkardık…
Bizler böyle büyüdük…
Herkes bu şansa sahip değildi, bu imkana…
Ne sefil yaşantılar biliyor musunuz, çalışmalarına, didinmelerine rağmen ne sefalet…
Açlık kardeşim açlık, dil bilmez, yol bilmez, iki kelimeyi bir araya getiremez…
Yardım alamaz…
Neler gördüm, neler yaşadım buralarda…
Gurbet elinde(!)

Bak evladım, müsaade edin bu sözü kullanayım…
Beni okuyanların birçoğu evladım yaşında, rahmetli yaşasaydı ondan küçük olacaktınız…
3000 Euro diyorlar, leblebi çekirdek parası…
Geleceğin bölgeye bağlı ama muhtemelen sanayi bölgelerine geleceksindir…
Bir metre kare ev 7-8 ile 13-15 Euro arası…
Bu da ortalaması, yani varoş değil ama lükste değil. Orta halli…
Hadi tek başına geldin diyelim, örnek hesap yapacağım sana ki anlayasın…

>>> Ben senin kötülüğünü istemiyorum, kanmanı da <<<

Hadi 10 Euro’dan hesaplayalım, 30 metre kare bir daire 300€…
Ki bulman IMKANSIZ neredeyse, yani mecburen daha büyük bir daire, masraflar katlanacak…
Kaldı 2700€ ki üç bini verirlerse, alabilirsen yani…
Hani bunun elektriği, suyu, ısınması, bir yüzde buna koy, kaldı 2600…
Alooo…
30 metre kareden bahis ediyoruz, neredeyse benim oturma odam (28), tek oda…
Belki tuvaleti içinde. Eskiden dışarıdaydı, dışarıda…
Evladım ne yiyip içeceksin?
En azından bir 400 Euro’da buna koy, kaldı 2200 €…
Yahu…
Nasıl gidip geleceksin, ne giyeceksin. Hiç mi arkadaşın olmayacak, hiç mi gezip tozmayacaksın?
Burası Almanya…
Eşek gibi, kulaklarını salaya salaya birtakım sigortalar ödeyeceksin, ödemesen bile en kısa zamanda göreceksin ki sigortasız olmuyor, yok sosyal sigortalardan bahis etmiyorum, o zaten…
Kısacası…
O da kendini sıkarsan elinde kalacak sonunda birkaç kuruş…
Artık yermişin, biriktirir misin bilmiyorum ne edesin?

Bakın çocuklar…
ESKI bir Türk atasözüdür…
“Sürüden ayrılanı kurt kapar”

Gurbetçilik herkesin harcı değil bir…
Tek başına delirirsin iki çünkü her şey yabancı sana…
Affedersiniz, özür dilerim çocuklar bu kelimeyi kullanacağım için…
Tanıdığın, bildiğin ortamda bile kurtlar, s.kiciler çoktur etrafında…
Buralarda kurda, kuşa yem olabilirsiniz, yani çok iyi düşünüp taşınmalısınız…
Çalışır, çalışır, biriktirir geri dönerim meselesi…
Çocuğum…
Elli senenin üzerinde buralardayız, ben sana daha ne diyeyim?

Tabii ki Türkiyede’de yaşanıyor böyle şeyler…
Örneğin boşanmalar. Evlenmek Allah’ın emriyse…
Boşanmakta Onun takdiri…
AMA…
Ya anlatsam vallahi billahi ağlarsınız, yeminle gözyaşınızı tutabileceğinizi sanmıyorum…
Anlatmışımdır üstü kapalı, hala boşanmadan onca arkadaş içinde sadece iki aile kaldık, biri ben…
Biri, SEN BILIYORSUN diye, hani köfte…
O boşanan insanlar ki neredeyse yüzde 95i perişan oldu, kadınlı erkekli…
Çok az insan başarabilmiştir gurbet elde düzenli bir aile hayatını sürdürebilmeyi. Gurbet…
Acı…
Çok acı bir deneyim çocuklar, çok acı…
Evet, doğduğum değil doyduğum topraklar ama bilincinde olmalısınız, herkesin altından kalkabileceği bir yük değildir, altında ezilebilirsiniz.

Doğrusu…
VE EN GÜZELLI…
Olduğun, bulunduğun yerde ol etkili…
Başına insan seç, insan evladı…
Olsun memleketine melhem (merhem), olsun sana, senin derdine deva…
Hırsızı, arsızı al aşağı, beceriksizi, yalancı ve dolandırıcıyı…
Tercihin olsun insan evladı!

KOMEDI

Et, soğandan sonra…
Yok ya ne yahnisi, eti kim bulmuş, soğanı da yahni yapacak millet…
Şimdi de şeker…
Y-CHP muhtemel doğacak şeker sıkıntısına dikkat çekiyor…
AKP şekerin zararlarından söz ederek cevap veriyor…
Früktoz, ciğerleri etkiliyormuş, ayriyeten beyne geçip bağımlılık yapıyormuş…
Şeker kardeşim eğilim yapabilir AMA şeker bir o kadar önemli, örneğin üzümün şekeri…
Enerji…
Beyin için önemli, ayriyeten tüm “vücuda gerekli”
Beyaz seker gerçekten zararlı ama yakında çayını, kahveni şekersiz içersen görürsün…
…!

Gider Teeeyyipten istersin gayri.

Unuttun mu Arapları?
Unuttun mu Trump’in g.tünü nasıl yaladığını…
Sıcak para geldi, ekonomi…
Sıcak para üzerinden dönüyor kadın, sıcak para…
BAK…
Bilmiyorsan öğren…
BIR…
New York…
İki…
Londra…
Üç, yalan olmasın bakmaya üşeniyorum şimdi galiba Hong Kong veya Shanghai’di!

Dünyanın en önemli borsaları…
Paranın döndüğü yerler!

Nereye gitmişlerdi >>> ekonomik kriz <<< bas gösterdiğinde?
Hatırla…
Londra’ya, anla ya anla. Sonra ne demiştim Trump gibi, Kahpedoğan gibilerin ne yapacağı belli olmaz, hesap kitap yapamazsın, öngörüde bulunmak neredeyse imkânsız!

Neyse ben kaçtım…
😊

Necati Beye açık mektup

Önce okuyalım Necati Beyi, gerisi sonra:

Öğretmenler!
24 Kasım 2018

Bugün Öğretmenler Günü, her şeyi bir yana bırakalım, Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, 100 gün önce göreve geldiğinde “Eğitimde kıyameti koparmamız lazım…” uyarısı yapmıştı, uyarıyı hatırlayalım.
Bakan, “Gelin” demişti.
Hep beraber olalım.
Çok zehir birikti.
Zehri birlikte akıtalım.
Deli gömleklerini atalım.
Eğitimde kıyameti kopartalım.
Milli Eğitim Bakanı’nın, bu ağır cümlelerinin üzerinden 100 gün geçti. Yeni Milli Eğitim Bakanı, biriken zehirleri hangi yeni yolla akıtacaktı? Yüksek kalitede öğrenci yetiştirecek kaliteli bir eğitim için nasıl bir okul ortamı oluşturacaktı? Ülkede doğu ile batı, kuzey ile güney bölgeleri arasında eğitimde uçurumlar nasıl kapatılacaktı? Öğrenciyi izleme, değerlendirme, ölçme, özendirmek için öğretmenlere vereceği yeni imkan, güç, saygı, yol, yöntem, ufuk neydi? Bakan, nasıl bir öğretmen istiyordu?
100 gün geçeli çok oldu.
Kıyamet durum taşlaşmış.
Duruyor.
★★★
Eğitim din odaklı yapıldı.
İmam hatip imtiyaz kazandı.
İktidara arka bahçe oldu.
Eğitimin kalitesi düştü.
Çocuk ilk okula başlıyor.
Birinci sınıfı geçiyor.
Zeka düzeyi düşüyor.
İkinci sınıfı da geçiyor.
Zeka düzeyi yine düşüyor.
Ana okulundan ilk okul sona kadar çocukların zeka düzeyleri (IQ) düşüyor. Yani zeka düzeyini gerileten bir eğitime saplanmışız. (Bu tespitler benim değil Üstün Zekalılar Derneği’nin araştırması sonuçlarıdır) Nitekim 72 ülkede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında yapılan testin sonuçlarına göre Türk öğrenci, okuduğunu anlamada 50’nci sırada, matematikte 49’uncu, fende 52’nci olabiliyor. Öte yandan üniversite giriş sınav sonuçları açıklanıyor. Adaylar hem genel kütürde hem temel testte dökülüyorlar.
★★★
Özetle yeni Milli Eğitim Bakanı “kıyameti kucağında bulduğunu” sadece açıklamış oldu.
100 gün geçti.
Ciddi adım görmedik.
Öğretmene gösterilen saygı Cumhurbaşkanı’ndan önce gelir diyen bir tavır ve bu inceliğe destek olacak bir eylem görmedik. Eğitimde kıyameti de öğretmenlerin durumunu da konuşmuyorlar.
Yalanı konuşuyorlar.
Doları iç ve dış düşmanlar bir oldu atak yaparak artırdı da… Soğanı depolarda stoklayanlar yükseltti de…
Bahçeli ile Erdoğan çöken ittifakı yeniden diriltti de…
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
TÜRKİYE’NİN KONUŞMASI GEREKEN 1 MİLYON ÇOCUK!
Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı, 1 yıl süren araştırmanın sonucunu açıkladı: “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği: 1 milyon öğrenci tarikatların elinde, üstelik bu çocukların bir bölümü ilkokul çağında bile değil…” Rapora göre sadece aileler, yoksulluktan ötürü çocuklarını tarikatlara teslim etmiş durumdalar. Rapor 2017 yılını kapsıyor ve “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki medreseler Irak, İran ve Suriye gibi sorunlu ülkelerdeki benzer yapılarla irtibat halinde” bilgisini de veriyor. Türkiye’nin bu raporun içinde yer alan vahim sonuçları ve tarikatların eline teslim edilmiş 1 milyon çocuğu” konuşması gerekirdi.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/ogretmenler-2-2756266/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Sayın Doğru,

Bazen şaşırtıyorsunuz beni. Kimseyi himaye etmek istediğim falan yok, hele hele bu zihniyeti…
Elma, armut meselesi…
Bunca sene içinde ILK DEFA kadrolarına insan sıfatından bir “adam” katmış oldular…
Peki neden?
Bunu…
Neden yaptılar, neden yapma gereğini duydular?

Bir meselenin nedenini keşif etmeden o meseleyi çözmeniz, çözümlemeniz oldukça zorlaşacaktır.
KOCAMAN BIR NOKTA

Bu soruların aslında cevabını yine kendileri vermektedir…
Örneğin ittifak…
Her biri kendi başına kan kaybetmekte…
Taban ayni olunca, “Türk İslam sentezi” çerçevesi içinde bir araya gelmeleri zor olmadı…
AMA…
Hepsinden önemlisi, hatırlayınız “iki ayyaş meselesini”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurucuları, kazanımları…
Her birini hor görmeleri veya İsmet İnönü’ye yönelik söylenenler, Lozan vesaire…
O ağır itamlar, mesnetsiz, yalan dolan dolu sözleri…
Peki ya şimdi?

Örneğin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik söylem değişiklikleri…
SIYASETCI…
Orospu karı misali, nasıl işine gelirse, nasıl lazımsa O şekilde yani…
Amaç oy toplamak, biliyorlar toplumumuzu, balık hafızasını…
Girin bakın siteme, yazdım hep, dedim bırakın adam işini yapsın…
Öyle bir niyet yok ki, göstermelik…
Oyu alana kadar…
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı denir meselesi!

Yersen tabii (…)