Lise ve İngilizce

Ne diyor popomun bademleri?
Her lise mevzunu yaklaşık 900 saat İngilizce ders almasına rağmen İngilizce konuşamıyormuş(!)
Vay beee…
Bence, siz önce çocuklara doğru düzgün Türkçe öğretin gerisi sonra!

Kendi diline >>> hakim <<< olamayan çocuktan ne beklersin?
Sanki çok matah bir b.kmuş gibi…
Egzersiz kardeşim, eksersiz. Sürekli tekrarlama, AMA önce anadili!

Dil dediğin yaşayan bir unsursa ki öyle…
Nefes gibi, kalp atışın gibi…
Dil…
Yaşayarak, uygulayarak öğrenilir!

Ezber kardeşim, ezberrr…
Yanlışın orada!
Serbest çağrışım, tek tek öğrenilenin…
Bir araya gelip, getirilebilmesi!

Hürriyetlerden, özgürlüklerden söz etme…
O örümcek kafanı bağlasan da…
İçi karanlık kaldıktan sonra…
Ne fayda?

Özgürlük…
Zihinsel bir süreç, kafa…
Ruhun özgür olduğu oranda…
Düşüncelerin, erişmek istediğin, hayallerin…
O kadar yakında!

Arım, balım, peteğim…
Sensiz geçen bir geceyi daha neyleyim?
Kırılan kanatlarına aldırmadan uç gel bana, seni kana kana seveyim…
Günaydın meleğim.

İyi geceler bebeğim

Güzel kuşum…
Biliyorsun çocuktan yok farkım…
Uyur kalırım…
Rüyalarımda görürüm gülüm…
Rüyalarımda görürüm seni, sevdiceğim…
Kalbimin kraliçesi, benim bir tanem.

Seni nasıl sevdiğimi biliyorsun değil mi?

Ahlakın Türkü, Almanı, Hristiyan veya Müslümanı falan olmaz

Dada…
Ethik yani ahlak dersinden, 22 puan üzerinden 22 alarak bir yazmış…
Aferin Dada’ma…
Dedim ona, gel yarına yanıma ödülünü al!

Yurtdışında yaşayan Müslüman kardeşim…
Ben gittim ve hiçbir zararını görmedim, Elhamdülillah Müslüman evladı Müslümanım…
Ama…
Çok şey öğrendim mesela Hristiyanlık hakkında…
Allah bir, senin de benimde Allah’ım bir!

Ayırma, kayırma…
Çok bilmişlik yapma!!!

Keza kız çocuklarımız…
Bu sabah haberlerden geçti, dikkatini çekti mi bilmem…
Bak sabahtan beri yazacaktım, kısmet şimdiyeymiş…
Özürlü kızına kaçırıp iki gün tecavüz eden iki hayvan…
VE…
En azından onlar kadar hayvan bir “aile”
Töreymiş, töre…
Babadan kızın infazını istemişler, kaçırmış baba, sığınmış devlete…
Kırk yılının başı da olsa helal olsun hem devlet görevlilerine hem babaya…
BABA, evet O bir baba!

Yine, bir bebe…
Organından bir parça vererek…
“El evladının” hayatını kurtaran bir başka BABA…
Saygı ve sevgiyle eğiliyorum önünde!

Sen…
Ayırma evladını, kayır ve koru ama ayırma okul ile gidecekleri yüzmeden mesela, spor müsabakalarından VE gezilerden. Belki ahlak ve din derslerinden!

Of be, yeter

Tetik…
Tetik hiç hoşuma gitmedi, seri olmasına seri ve…
Etkili.

Yok geri yolamayacağım, gerçeği ile sadece yüzeysel bir benzerlik…
Gerisi…
Arada dünya kadar fark var. Tavsiye eder miyim UZI modelini?
Yani…
Mermi manyağı yapacaksan yeterli!

Zarafet…
Silahta bile, incelik, hassasiyet ki özellikte tetikte çok önemli!

İnşallah MP5 doğru – düzgün bir şey çıkar, Glock’tan eminim, keza Sig Sauer…
Ancak Glock vurucu gücü itibarıyla daha etkili.

Pekiiiiiiiiiiiiiiiii…
Neden tüm bunlar diye sorabilirsiniz…
Kardeşim ihtiyarladım, bu bir…
El, ayak tutuyor mu, tutmuyor mu bilmeliyim, bacaklarımın tutmadığını zaten dünya âlem duydu…
Peki ya elim?
Parmaklarım ve parmak uçlarım hala eskisi gibi mi? Hassasiyeti…
Değil, belli. Nişan alırken iyice anladım…
Yazmamdan belli ve gittikçe kötüleşiyor…
Gözer, yaratana yan bakıyor, şaşı beş, şeşbeş…
AMA…
Silah kullanırken, nişan alırken en önemlisi nefes teknikleri…
Sigara içiyorum deli gibi…
Sniper dedikleri!

Eksersiz her daim gerekli!

Sniperlerin, iyi Sniperlerin DIKKAT, yeminle doğru…
İki kalp atişi arasında ateş ettiklerini biliyor muydunuz?
Konsantrasyon, sükût işi!!!

Dedim ya „oyuncak“ değil bunlar(!)

Biri aşağı yukarı 6 metreden, diğeri 2-3 metre kadar. Tabii tüfek değil bu, UZI “yakın” dövüş silahı, şehir içi, evler arası…
Bu çakması, çelik bilye, 4,5 mm çapında, 130 metre (3 Joule) gidiyor saniyede!


Tüfeğim…
Hani o gördüğünüz, pompalı…
240 metre saniyede VE diablo kullanıyor, İspanyolca şeytan demek…
Dedim ya kullandığım kelimelere dikkat et diye…
Seri yazmıştım, UZI olsun gördüğünüz tabanca (on dörtlük) olsun…
Neredeyse otomatik, hiç gerçeğini kullandınız mi bilmiyorum, bir acayiptir duygusu!

Yok öyle askerde, tek tek, mühimmat tasarrufu…
Allah ne verdiyse, gerekirse (…)
Var mermilerin çeşidi ve çapı…
Ben 4,5mm tercih ediyorum. Geçenlerde GURUR duydum, IFTIHAR ettim aradım üreticiyi internette…
Bir Türk şirketi, ismi lazım değil, dünyada ilkler arasında…
Dünyada arkadaşlar dünyada…
Bu esnada okudum kimi “bilirkişinin” 4,5 milimetre CO2 silahları hakkında yazdıklarını…
Ne kullanıyor bilmiyorum, yazmamışlar…
Biri, çocuk gibi:
“Gömlek bile delmiyor” diğeri “ya şişeyi bile kırmıyor”
Dedim ya “bilirkişi”

Ben ya çelik veya bakir, zorda kalırsam kurşun veya alışım kullanırım…
Mesela pirinç veya bakir ve kurşun:

Sig Sauer’den vaz geçtim, değiştirdim, Glock 19…
Onu ısmarladım, piyasada çok yeni, bilmiyordum çıkardıklarını…
130 m/s…
Birde Heckler & Koch MP5…
41’lik, yarı otomatik(!?)

Hanımın eline verdim UZI’yi…
Kitabi, yani hedefi on santim ara ile şaşırdı.
😊

Ben mi verdim canı da ben alacağım…
Salt savunma AMA…
İnsan ve anatomisi…
Saydırırsam yüzüne 3-5 bilye saniyede en az 100 metre ile…
Önce şok koçum, bana kaçmaya fırsat veya sevdiklerimi güvene almaya…
Sonra oluk oluk kan, affedersiniz şoktan altına işliyor insan!

Kitaba ateş ettim, 70 sayfa etkili, daha ne olsun?
😊
Var benim özel bir Texas kitabim, Texas’ı hiç sevmem. YOKSA…
Kitap ne tahrip edilir ne yasaklanır ne yakılır…
Sadece OKUNUR…
Kara Mediha’m gibi, kitap ile boğuşan, yeminle o bir kitap oksun…
Kitap…
Ya sizlere ömür veya gazi!
Kadın, kitaplara boğuşuyor ya resmen boğuşuyor.

Benden bugün bir şey beklemeyin artık, hanım diyor çocuk…
Ben oynamaya gideceğim!

345

70 ile 180 arasında olması gereken değer…
Dur bakalım, bugün ilk günü, COLA YOK.

Biliyorsun insülin hastalarına veriliyor ölçüm cihazı, kadın bana hediye etti…
Üç gün dedi, üç gün dene…
Kendi gözlerine göz!
Öyle yapacağım ki 345 benim için normal…
Çok daha farklı değerler gördü bu gözler.

😊

Çalmayana bak! Bu gibi rezilliklerin sorumlusu kim??? Ha doğrudan ha dolaylı!

Milli şirketi içinden yemenin zehir zıkkım öyküsü!

25 Kasım 2017
Yazar: Necati Doğru

Devletin malıydı yani halkın birikimleri, vergileri, alın teri ile var olmuştu. Üzerinde 80 milyon Türk’ün hakkı var.
İçinden yediler. Bir zehir zıkkım öykü oldu.
Türk Telekom kârlıydı.
Altın değerinde şirketti.
2005 yılı kârı:
2.5 milyar TL olmuştu.
Tek kuruş borcu yoktu.
Yine de devlet bu şirketi yeterince verimli çalıştıramıyor. Özelleştirelim, daha kârlı çalışsın, ülkenin zenginliğine zenginlik katsın dediler.
Alıcı ünlü bir Arap’tı.
2005 yılında Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi, Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin şirketine 6.5 milyar dolara satıldı.
Yüzde 55 hisse çoğunluk.
Yönetimi ele geçiriyorsun.
Lübnanlı yönetimi aldı.
Türk Telekom’u inek yaptı.
Kârını sağmaya başladı.
2006 yılında sağdı.
2007 yılında sağdı.
2008 yılında sağdı.
Uzatmayayım.
2013 yılına kadar sağdı.
Türk Telekom’un bu yıllar arasında dağıttığı 11.4 milyar dolar kârının 6.3 milyar doları yüzde 55’in sahibi Lübnan başbakanı da olan Saad Hariri’nin kasasına gitti. Yani Lübnanlı uyanık Başbakan, özelleştirme için verdiği parayı geri almış oldu ve sık sık Türkiye’nin başbakanı, bakanları ile bir araya gelip birbirlerini “muhabbetle kucaklayan” fotoğraflar çektirip basına dağıttılar.
* * *
Bu ne sevgi ah!
Bu ne sarılma!
Daha sonra anlaşıldı ki, uyanık Lübnanlı bu sarılmaların yarattığı güvenle Türk Telekom’un hisselerini teminat göstererek 3 büyük Türk bankasından 4.7 milyar dolar kredi çekmişti. Yani Türk’ün parasıyla Türk şirketini almıştı. Şimdi bankalara, “borcumu ödeyemiyorum, ne haliniz varsa görün” diyordu.
Ne oldu?
Nasıl oldu?
60 bin çalışanı vardı.
22 bine düşürülmüştü.
60 bin çalışanı ile yılda 2.5 milyar TL kâr edebilen Türk Telekom, 22 bin çalışanı ile geçen yıl zarar (724 milyon TL) yazmaya başlamıştı. Şirketin yurtiçinde ve yurtdışında eğitim almış kalifiye kadrosu işlerini bırakmış, bıraktırılmıştı. Alt kademede çalışanlara çok düşük ücret buna karşılık üst kademeye sonradan yerleştirilenlere büyük maaşlar ödeniyordu. Transmisyon, santral ve şebeke konularında hizmet kalitesi dibe gitmişti. Arıza ve tesis süreleri uzamaktaydı.
Uyarı!
Şikayet!
Yakınma!
Artmaktaydı.
* * *
Bu altın değerinde milli şirket Türk Telekom, uyanık Lübnanlı başbakana satılmadan önce; 1 genel müdür, 4 genel müdür yardımcısı, 18 daire başkanı ve 37 daire başkan yardımcısı ile yönetiliyordu.
Bugün:
1 genel müdür.
10 genel müdür yardımcısı.
53 daire başkanı.
113 daire başkan yardımcısı.
Yani yönetici sayısı 3 kat arttı.
Çalışan sayısı üçte bire indi.
Şirket zarar yazmaya başladı.
Banka borçlarını ödeyemiyor.
Fakat bu yıl ilk 9 ayda 30 üst yöneticisine ödediği maaş; 107 milyon TL oldu.
Türk Telekom!
Sağmal inek yapıldı.
Sağıldı.
Sağmal inek ölüyor.
* * *
Bunun hesabını uyanık tüccar Lübnan Başbakanı Hariri ile sarmaş dolaş muhabbet fotoğrafı çektirenler sormuyor, “borç bankalara, hisseler bir yere gitmiyor” diyorlar. Türkiye’de “yolsuzluk insanlık suçu” ilan edilmeli ki, gelecek iktidarlar hesap sorabilsin. Yukarıda size aktardığım bilgileri Ulaştırma eski Bakanı Enis Öksüz, halk “bu zehir zıkkım öyküyü” bilsin diye basına açıkladı. Kendisine teşekkür ederim.