Berbat açtım gözlerimi…
Kırmızı biberimin, sarı pipimin, koca göbekli Kadir’in yanındaydım. Kah mezarlıkta, kah evde bavullar, hazırlıklar…
Kah evde…
Son eksiklikleri tamamlamakla meşguldüm. Gözümden uyku akıyor…
Çok yoruldum, feci bir gündü…
Yok…
Mecburdum yapmaya, mecbur his ettiğm için kendimi.
Üşeniyorum…
Allah inandırsın…
Üşeniyorum, uçakla bile olsa benim için çok yorucu.
Benim kadınlarımın hepsi, aslında „tüm“ kadınlar gülü sever…
Gülü seven tabii ki dikenine katlanacak…
Dedim ya mezarlıktaydım ağırlıklı, kendimi iyi his ettikçe. Sevdamın, oğlumun üstüne yarım daire şeklinde demir yaptırıp gül ve sarmaşıklar ile sardırdım. Bakım istiyor. Nasıl bir sarmaşıksa, dikenli, kavisli…
Delik delik etti dikenler beni.
İnan…
Korkuyorum yarından…
Gözümde büyüyor yol, oturmak…
O can acısı.
Ne enteresan değil mi?
2,5 saate buradan Almanya’ya uçuyorsun…
Öğlenden sonra uçacağım kısmetse…
Sabah sekizde yola çıkmam gerek, İstanbul trafiği!
Tüm sevdiklerim…
Hepiniz…
Kanatlarımın altında olsanız, Önder böyle yolculuk yapmak, hasret çekmek zorunda kalmasa…
Yorulmasam keşke!