### Sunuculara VURGU ###

Sinir oluyorum sinir…
Birkaç kez konu etmişimdir bu meselesi…
Hadi burası böyle, mesela yarı Almanca yarı Türkçe…
Ya Türkiye, pardon Tayyipistan…
Hem de profesyonel, eğitilmiş insanlar. Televizyon sunucuları…
Bunları kimler eğitiyor, kimler diploma veriyor?

Okunduğu gibi yazıyorum, Alman ismi, İngilizce telaffuzla dile getiriyorlar…
REZILLER…
Volter Steynmayer…
Ve suphanallah…
Ya evladım kim eğitiyor sizi?

Ben bile çat pat İngilizcemle, Fransızcamla ve Almancamla sizleri cebimden çıkarım ya…
Annem, 71 yaşında hem vallahi hem billahi sizden iyi telaffuz ediyor kelimeleri!

Türkçemizde, kelime telaffuzunda…
İlk ve son harfe vurgu…
İngilizceyi karıştırma, kendileri gibi dilleri de abuk zubuk…
Hele zamanlamaları…
ULAN Almanca…
SCH, ST harfleri arka arkaya geldi mi…
Türkçemizde > Ş < gibi okunur ve telaffuz edilir…
Yani Valter Şteinmayer, vurgu yoktur…
Manyak manyak telaffuz AMAAA…
Siz dilinize bile hâkim değilsiniz ki!
Güzel dilimizin anasını s.ktiniz!

Ve sizleri örnek alanlar, çocuklar, gençler…
Dilimizi de yozlaştırdınız insanları gibi!

Affedersiniz ama bademlerin anasını s.kiyorlar, Euro 7,26

Boş ver doları…
Euro…
Aslında anlamana yetmeli(!)

Okuduklarım, yorumlar ve analizler…
Kaynaklarım…
Kimseyi tedirgin etmek istemem ama vaziyet iyi değil, gittikçe Yunanistan yolunu tutturuyoruz…
Anla ne demek istediğimi, bak bayramda kimilerinin emeklilerini bile ödeyemediler…
Bence…
Hani derler ya önce can sonra canan…
Bence, varsa…
Gerekenler yapılmalı!

###
G.t kıllı milliyetçiliği yapma…
Onların TUZU KURU…
Sen bak evladına, ailene kendine!
###

Sahi…
Mesela Ağaoğlu yeni düzenin, hırsızların müteahhitlerinden biri…
O neden kazandıklarıyla kurtarmıyor memleketi?

Euro 7,25 dolar 6,20

Neden Esad?
Neden Amerikan filosu yine Akdeniz’de?
Rus uyarısını ne etmeli?
Macron açıklaması, neden Esad’ın iktidarda kalması tehlikeli?
Niye?

SANADIR sözlerim, evet SANA…
Hatırlıyor musun internettin derinliklerinden çıkarıp yayınladığım haberi?
Gör bak…
Çok yakında teyidi!

Milliyetçilik…
Ulusalcılık vahşi kapitalizmin aleyhine…
Sömüremiyorlar ki istedikleri gibi!!!

(Açık mektup) Allah’ta sizlerde şahidimsiniz

Üşendim bakmaya, belki aranızda hatırlayanlar olacaktır. Ben eminim yazdığımdan…
Birkaç gün öncesi miydi, yoksa bir – iki hafta oluyor mu hatırlamıyorum ama yazdım, eminim…
Oxford’da okumuş olmama gerek yok…
Onların bir, benim onlarca üniversitem var(!)

Rahmetli pederin, valideme yönelik sözüdür; “Mexxx, senin bir, müşterinin yüzlerce dükkânı var!”
İkaz anlamında söylemişti bu sözleri…
Hep söylerim, iftar ederek söylerim…
İkinci Dünya Savaşı sonrası zamanlardı…
İlkokul terk bir insan ama hayat üniversitesinden ordinaryüs profesör unvanına laik görülmüş bir insandı babam(!)

Biliyorum…
O unvanda kalmadı, kaldırıldı!

Evlatlar…
Ana – babalarının kaderini paylaşırlarmış, öyle der atalar…
Hani hep diyorum ya Allah bana neler nasip etti. Eskiden, Türkiye’de olduğumuz zamanlar mesela izinde, en az üç gazete girerdi evimize. Milliyet, Cumhuriyet benim…
Hürriyet validenin gazetesiydi…
İyi irdelenmiş, belgeleyebileceğiniz kanıtlar ile donatılmış habercilik …
Güzel ve doğru gazeteciliğin temel ilkeleri arasında olmalı, kelimeler tartılarak yazılmalı…
Cümleler, son tahlilde düşünülmüş…
Ucu nerelere varabileceği düşünülerek kaleme alınmış olmalı!

Yukarıda saydığım gazeteler…
Yandaş, yoldaş takımına dahil edildiğinden beri girmez, giremez evime…
Benim olduğum yere…
Adamlara birde para mı kazandıracağım, havuza…
Ancak televizyonlardan falan işte…
Sayın Soysal, bu satırları okuyup okumayacağınızı bilmem ama tepkimi ortaya koymadan da edemem!

Efendim…
Size tavsiyem…
Atatürk ilke ve inkılaplarını tekrar okuyup özümsemeniz…
“Coğrafya ülkelerin kaderini belirler” der Napolyon, çok doğru…
Komşularla stratejik derinlik, kavga hali kimseye fayda getirmeyeceği gibi, zarar verir nesillere…
Böyle ince işlere el atmadan bu düşünülmeli. Hatırlı okuyucularım şahidimdir hep yazarım çünkü başta Rusya olmak üzere Iran ve Israil ile ilişkilerimiz iyi olmalı…
Komşuluk münasebetinin ötesinde, NATO ile…
Sadece ideolojik düzeyde.

Siz…
Hadi entel ve dantele geçinene, neyse…
Gerçek entelektüel ve vatansevere taş atmadan önce…
>>> Tam bağımsız Türkiye <<<
Ne demek özümseseniz, anlasanız iyi olur bence!

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya


Dışlanmışlar şeridinde

Mehmet Soysal »Kırk Kapımehmet.soysal@milliyet.com.tr
Oxford Kriz Araştırma Enstitüsü Müdürü İngiliz yazar Mark Almond, Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan analizinde, “Boğazlar’dan Pekin’e yeni bir eksen oluşacak” diyor…
Yani, dışlanmışlar şeridi kurulmak üzere uyarısını yapıyor.
Almond, ABD Başkanı Trump’ın birçok ülkeye yaptırım uygulayarak, bu ülkeleri bir araya gelmeye zorladığını belirterek
diyor ki:
“Dışlanmış ülkeler bir araya gelip ortak stratejilerle hareket ederse, Amerika zor durumda kalabilir.”
***
Trump’ın İran, Rusya, Çin ve Türkiye’yle ilgili yaptırım kararlarıyla tecrit politikasının her geçen gün ters tepmeye doğru yol aldığını yazan Almond, önemli bir uyarıda bulunarak, “Trump’ın, sonraki hamlesini kestiremediği ülkelere yaptırım uygulayıp saçmayla ateş etme yaklaşımı, yaptırıma hedef olan ülkelerin bir eksen oluşturması riskini doğuruyor. İran, Türkiye, Rusya ve hatta Çin, Amerikan baskısı karşısında korunmasız durumda. Ancak bu ülkeler bir araya gelirse, aralarındaki destek ve karışıklık oluşturma kapasiteleri ABD’nin tedbirlerine zarar verebilir” diyor.
***
“Belki İran ve Türkiye’nin birleşimi, destek için bir sokak lambası direği bulduğu illüzyonuyla birbirine yaslanan iki sarhoştan daha fazla kendi ayakları üzerinde duramayacak olmaları nedeniyle önemsenmeyebilir” şeklinde bir benzetme yapan Almond, bu tezinde yanılıyor.
Çünkü, Türkiye birilerinin karanlıkta bıraktığı sahipsiz ülkelerin sokak lambası olmaya çalışıyor…
Yani, kimsesizlerin kimsesi…
Anlaşılmayan taraf da burası…
Ve Almond diyor ki:
“Ancak, Rusya ve Çin’i ekleyin. Bir anda yeni bir jeopolitik hinterlantları olacaktır.”
***
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD tarifelerine karşı tepki olarak ülkesi için yeni dostlar bulabilecektir” diyen Almond, Türkiye’nin kilit bir ülke olduğunu hatırlatarak, “Türkiye bugüne kadar ABD öncülüğündeki NATO içinde yer aldı. Avrupa ile Asya’nın kesişim noktasında bulunması, Rusya, İran, Irak ve Suriye’yle sınır komşusu olması, Washington’ın Türkiye’nin her zaman NATO’da olmasını istemesinin bir nedeniydi” şeklinde konuşuyor.
Ve Trump’ın aynı anda birçok ülkeyi cezalandırmaktan vazgeçmesi gerektiğini yazan Almond, asıl sorunun ve sorumsuzluğun Amerika’dan kaynaklandığını ifade ediyor.
Bir de içimizdeki muhalif koro ve aydın kesim böyle analizler yapabilse…

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/mehmet-soysal/dislanmislar-seridinde-2731804/



İşte popülizmin gerçek yüzü…
>>> Kör cehalet! <<<

oku

Nefret ediyorum karı kılıklı heriflerden

Var…
Nelere şahit oluyorum dükkanda…
İlaçlarım…
Öyle ayarladım ki sekizden on sekize. Bir dakkika geçmeyecek!

Dükkanı kapadık, müşteriye gitmemiz lazım. Bu yoktu hesapta…
Para…
Kardeşim evi gör konuşuyor ki bu ne diğerlerinin yanında?
Hanım yetiştirememiş işi, bizim suçumuz yani…
Eşek gibi götüreceğiz.

Geldi karı kılıklı herif…
Sekiz gömleği varmış. Tek tek giydi, prova…
Giysinde hakkı, ulan ibne diyeceğim herif evli. Belki ğidişli gelişli…
Allah’ım eğiliyor, bükuluyor delireceğim. İlaçların tesiri geçti…
Müşteriye gideceğiz birde orada bekle…
İstemiyorum…
Müptelası değilim, bağımlısı ne uyuşturucunun ne ağrı kesicinin…
Evde uzandım mı idare ediyorum ama vakit geçti mi ne oturabiliyor ne durabiliyorum.

Neredeyse kovacaktım herifi, keyfi!

Allah’a çok şükür

YOK vallahi billahi ne abartıyorum ne yalan söylüyorum ne uyduruyorum bir taraflarımdan…
Ne başka bir şey…
Benim dışımda olan, ancak bir noktaya kadar etkileyebileceğim çok büyük bir sorundu…
Tüm ailenin istikbaliyle ilgili, geleceğimiz pamuk ipliğine bağlıydı…
Koptu kopacak…
Aile…
Birçok Almanya’da ikamet eden Türk ailelerinin akıbetine uğrayacaktı…
Yok, yok, yokkk…
Benim halsizliğim ile de ilgili değil. Maneviyatım oldukça yıpranmış olsa bile…
Hala ayaktayım.

Allaha çok şükür, Tanrı bir kez daha elini uzattı bana…
Bu gece deliksiz bir uyku çekerim artık. Gözümden akıyor uykusuzluk, perişanları oynuyorum…
Binlerce, milyonlarca kez şükürler olsun…
Arıza neredeyse giderildi, kısmetse bundan sonrası düzlük…
Bu durum…
Almanya için geçerli, Tayyipistanda ise sorunlar tüm çıplaklığıyla hala önümde…
Altına gireceğim, yok benden başkası ama çıkabileceğimi sanmıyorum…
Belki yine Allah’ın yardımı ile.

Evlat…
Başka bir cephe…
Sağlığı, kontrol vakti geldi yine. Üç buçuk atıyorum korkudan…
Allah korusun, Allah cümle evladı korusun.

Ve buna benzer, aynı anda farklı yerlerde ne biçim sorunlar…
Mücadeleler…
Ben mi?
Geç beni, milyarlarca karınca, kalbim çifte telli…
Gitmem lazım, gideceğim yine. Dedim ya falımda yol çıktı…
Pasaport kayıp oldu, bulan verir mi?
IMKANSIZ…
Bir pasaportun piyasa değeri en az 1500 ile 2000 € arası. Bildirimde bulundum, dün fark ettim kaybettiğimi, memur dedi bir hafta daha bekle sonra gel resmen kaybettim de…
Önemli değil nüfuz cüzdanı ile de uçarım ama ya bulan başıma iş acarsa?
Kadın not aldı, resmi değil ama en azından benim açımdan bir güvence…
Oku bak Necati Beyi, sonrasında Zeynep Hanım’ı:


Ayder’i rezil ettik! Saray’ı vezir ettik!

Tüm haberler geliyor, geliyor, geliyor; “vezir etmek ile rezil etmek” arasına dizim dizim diziliyor. İktidar partisi başkanı, “Cennet Karadeniz’de Ayder Yaylası’nı rezil ettik” demiş… Muhalefet partisi başkanı da “Cübbesi ile sarığı ile ve altında devlet parasıyla alınmış Mercedes makam aracı ile diyanetin hocalarını Saray’a koşmaya memur ettin…” diyormuş.
Saray’ı vezir ettik.
Ayder’i rezil ettik.
Ayder Yaylası’nda 250 yapı varmış. 158’i kaçak, 50’si de ruhsatsız. Kaçak ve ruhsatsız yapıları Karadeniz’in doğa harikası Ayder Yaylası’na paslı bir çivi gibi dikenlerin hepsi; “Ayder’i rezil ettik…” diyerek dizlerini döven iktidar partisinin çıkardığı “İmar Barışı’ndan” yaralanmak için başvuru formu doldurmuşlar.
★★★
İmar Barışı’nı vezir ettik.
Kentleri rezil rüsva ettik.
İmarda barış olması için kente karşı savaş verilmesi gerekiyor. Ayder Yaylası’na savaş açıp yeşilin, doğanın, yaylanın, yamacın kanını dökenler, tüm kaçak ve kirli eylemlerini iktidar partisinin il başkanı, ilçe başkanı ve iktidara vidalı çalışan vali ile kaymakamın gözleri önünde yaptılar. İmar barışı çıkarıp “yayla katilleriyle sarmaş dolaş olarak” hakkı, hukuku, adaleti de kepaze ettik.
Boğaz yeşilini rezil ettik.
Cengiz İnşaat’ı vezir ettik.
Adam İstanbul Boğazı’nda son kalmış yeşil alan olan tarihi Fethi Paşa Korusu’nun altından girdi, üstünden çıktı.
★★★
İmam hatibi vezir ettik.
Kent müzesini rezil ettik.
Giresun’da 71 yıllık tarihi meslek teknik okulu “kent müzesi” yapılacak diye boşaltıldı. Bina 1 yıl boş kaldı. Hülle yoluyla imam hatip lisesi yapıldı. Giresun’da kentin içinde 3 imam hatip ortaokulu, 3 Anadolu imam hatip lisesi vardı. Veliler ise çocuklarını “yetersiz eğitim veriyor, çocuklarımızın geleceği araya gidiyor” diyerek İmam hatibe göndermiyorlar.
İslamcılığı vezir ettik.
Eğitimi rezil ettik.
★★★
Borç alıp, borç yedik.
Borcu, borçla kapattık.
Kalkınma sandık.
Borçlanmayı vezir ettik.
Türk Lirası’nı rezil ettik.
Harun Yahya’yı vezir ettik.
Adnan Oktar’ı rezil ettik.
Harun Yahya takma ismiyle sağdan soldan kes yapıştır 72 kitap yazan Adnan Oktar’ın eserlerini (!) Meclis’e ve bazı şehirlerin kent kütüphanelerine soktuk, 15 yıl okuttuk sonra aynı adamı fuhuşçu, kaçakçı, soyguncu, sahtekar, kara para aklayıcı, din istismarcısı, İslamcıyım deyip havuz kenarında bikinili kız oynatıcı diye rezil ettik.
Adam baştan rezildi.
Acaba kim vezir etti?
★★★
Dünyada tüketilen fındığın yüzde 70’ini Türkiye üretiyor. Bu yıl Türkiye’de fındık fiyatlarını İtalyan Ferrero firması belirliyor.
Ferrero’yu vezir ettik.
Türk fındığını rezil ettik.
Daha neler, neler!
AVM’leri vezir ettik.
Esnafı rezil ettik.
Büyük kentlerdeki AVM sayısı 410’u geçti, büyük kent esnafları sinek avlar duruma geldi. Esnaf başkanı başını taştan taşa vuruyor.
Her gün yüzlerce haber.
Haberlerin kaynağına bakıyorum; “Vezir eden de rezil eden de aynı şahsiyetlere” gidip dayanıyor.
Rezillik de bulaşıcı.
Vezirlik de salgın.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/ayderi-rezil-ettik-sarayi-vezir-ettik-2592865/

ABD’den “Zarrab cezası” beklerken Fransa’dan “Irak cezası” gelir mi?

ABD’deki Zarrab davası, asıl olarak petrol ve doğalgaz satışıyla ilgili bir davaydı;
New York’ta Zarrab’ın “çete lideri” olarak başlayıp, “itirafçıya” dönüştüğü dava süreci sonunda, Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla hapis cezasına çarptırıldı. Buna paralel olarak, ABD Hazine Bakanlığı’nın Halkbank’a keseceği ceza beklenmeye başlandı.
Zarrab davasının her aşamasını Türkiye yakından izledi.
Ancak Türk kamuoyunun dikkatine gelmeyen, yine petrol/doğalgaz satışıyla ilgili bir başka uluslararası dava daha var.
Hatırlarsınız, bir ara AKP hükümeti Kuzey Irak’taki Kürtlerle pek sıkı fıkı idi.
Bağdat Hükümeti’nin tüm itirazlarına, Türkiye’de muhalefetin “yapmayın” çağrılarına rağmen -o zamanlar MHP de muhalefet cephesindeydi- Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle petrol ve doğalgaz konusunda pek çok anlaşma imzalandı. Kuzey Irak’tan Ceyhan’a akıtılan petrol satıldı. Ancak Bağdat Hükümeti’ne, Irak Anayasası gereği bu petrolden alması gereken gelir verilmedi.
Bağdat Hükümeti de 2014 yılında bu durumu Paris’te uluslararası tahkim mahkemesine götürdü. Paris’ten gelen haberler, mahkemenin -büyük ihtimalle Türkiye aleyhine çıkacak- kararını en geç 2019 başında açıklayacağını gösteriyor.
Yani ABD’den gelecek olası Halkbank cezasını beklerken, bir de Paris’ten gelecek olası Irak cezası kapımızda…
HAYALİ DÜŞMANLAR, HAYALİ TEPKİLER…
“Dış güçler”, “faiz lobisi”, “dış mihraklar”…
Hepsi de dış politikada AKP hükümet üyelerinin ve yandaşların üzerimize bocaladığı hayali düşmanlar.
Tam olarak kim bunlar? Hükümet bu “mihraklarla” nasıl mücadele ediyor?
Bu soruların yanıtları ortada yok. Bolca duyulan ise “Ezan”, “Bayrak” gibi Türk insanını bir araya getirebilecek değerlerin vurgulandığı hamasi konuşmalar.
Seçim dönemlerinde daha çok oy alabilmek için Avrupa’yla çıkarılan -ve sonra unutturulan- hayali onlarca krizin ardından, şimdi de yaklaşan ekonomik krize bahane olarak ABD seçilmiş gibi.
Washington’da ise Başkan Donald Trump’ın başı Amerikan yargısıyla dertte. Seçim kampanyasına Rus müdahalesi iddiaları çerçevesinde Trump’ın pek çok danışmanı, son olarak da kişisel avukatı “itirafçı” yapıldı. Trump’ın Başkanlık görevinden azledilebileceği bile tartışılmaya başlandı. Trump’ın azledilmesine karar verebilecek tek merci olan ABD Kongresi’nde de kasımda seçim var.
İşte ABD ile Türkiye arasındaki gerilimi bir de bu açıdan değerlendirin;
n Ankara’da AKP yönetimi, 16 yıllık yanlış ekonomik politikaların, bolca yolsuzluk ve israfın getirdiği ekonomik krizi “dış güçlere” bağlamaya çalışırken;
– ABD’de zor günler yaşayan, Trump, kasım seçimleri öncesinde safları sıklaştıracak bir “denizaşırı başarı hikayesine” -Papaz Brunson’ın serbest bırakılması- kilitlenmiş durumda.
Elbette kamuoyuna verilen “düşman” algısı “ülkeyi” değil, “yönetimi” kurtarmaya yönelik olunca, atılan adımlar da “hayali” düzeyde kalıyor.

ABD açısından;

– Washington yönetimi Papaz Brunson krizi çerçevesinde iki Türk bakanın ABD’deki malvarlıklarını dondurdu. Amerikalılar’ın attığı adım Türkiye açısından diplomatik anlamda “onur kırıcı” da olsa, somut bir sonuç doğurmadı. İki Türk bakan da zaten ABD’de mal varlıkları olmadığını açıkladı.
– ABD Türkiye’nin de projede ortak olduğu F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimine şart koydu. Oysa uçaklar, iki ülke arasında hiçbir sorun olmasa da, zaten 2019’dan önce Türk semalarına gelemeyeceklerdi.
– Washington yönetimi Türkiye’yi gerçekten sıkıntıya sokacak adımlardan ise kaçındı. Mesela Halkbank’a kesilmesi beklenen ceza, hâlâ sümen altı. Ya da Menbiç’te iki ülkenin uzlaştığı plana Amerikalılar taş koymadı.

Türkiye açısından;

– ABD yönetimi iki Türk bakana yönelik yaptırım koyunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan da ”talimat verdim. ABD’nin İçişleri ve Adalet bakanlarının Türkiye’deki mal varlıklarını donduracağız” dedi. Ancak Türkiye’den bu yönde bir adım atılıp atılmadığı konusunda hâlâ hiçbir resmi açıklama yok. O kadar ki, hangi iki Amerikalı bakanın Türkiye’deki malvarlıklarının dondurulduğu/dondurulacağı bile belli değil. (ABD Adalet Bakanı konusunda bir kafa karışıklığı yok. Ancak iş Erdoğan’ın sözünü ettiği “ABD İçişleri Bakanı”na gelince durum biraz karışıyor. Malum, ABD’de “İçişleri‘ Bakanı” sıfatıyla görev yapan kişi çevreden, milli parklardan sorumlu. Türkiye’deki “İçişleri Bakanı”nın ABD’deki karşılığı ise “İç güvenlik bakanı” olarak geçiyor. Hangisine yaptırım uygulanacağı hâlâ muamma.)
– Türkiye, Washington’un gerçekten canını yakacak yaptırıma ise yönelmedi. İncirlik Üssü hâlâ faaliyette. Yine ABD açısından İncirlik kadar önemli başka bir üs daha var: Kürecik üssü. Kürecik üssü toplumda “NATO üssü” olarak görülüyor. Oysa Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak da görev yapmış, CHP eski Milletvekili Faruk Loğoğlu’na göre Kürecik’teki radarı “NATO tesisi yapan bir NATO kararı yok.” Ayrıca Kürecik’te Amerikalı görevliler ve yardımcı hizmetlerdeki Türkler dışında, herhangi bir NATO ülkesinden personel de bulunmuyor. Loğoğlu, Kürecik’in “ABD’nin ‘milli füze savunma‘ sistemine hizmet veren, İsrail dahil başka birkaç ülkede (İsrail, Katar, Japonya) daha eşleri bulunan ulusal radarlar ağının bir parçası” olduğunu ifade ediyor. Peki, ABD ile “sözde” mücadele eden AKP hükümeti neden İncirlik’i ya da Kürecik’i kapatmaktan hiç bahsetmiyor?
Kısacası, ortada “yel değirmenlerine” karşı yapılan “hayali” bir kavga var.
Bu “hayali düşman” algısı çerçevesinde Türk Lirası sadece ABD değil, diğer yabancı para birimleri karşısında değer kaybediyor.
“Dış güçler”, “faiz lobisi” “Milli savaş” çığırtkanlığını bir tarafa bırakırsanız, ortada olan tek gerçek, Türkiye’de resmen yüzde 40’a varan bir devalüasyon yaşandığı…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/zeynep-gurcanli/abdden-zarrab-cezasi-beklerken-fransadan-irak-cezasi-gelir-mi-2592902/


+

Bak bu yüzden Almanlar, diğer devletler „koltuk“ çıkıyor YOKSA

Aly.rak, İngiltere yolunda. Mecbur, var mı başka çaresi?
En kötüsü nedir biliyor musunuz?
İngiltere…
Sömürücülüğün, iliklerine kadar sömürücülüğün vücut bulmuş hali!

Yap diyecekler…
Ha Amerikalın ha İngiliz’in eline düşmüşsün…
UŞAKLAR yapacak!!!

Bilmiyordum, gerçekten bilmiyordum yeni öğrendim…
Demek ki Türk mü Türkiyeli mi uşak ruhlunun tekiymiş(!)

Dua, beddua değil dua

Dilimden dua düşmez…
HEPSINE…
Sevdiklerime, kalbimde olanlara…
İnan bana!

Önümüz zifiri karanlık…
Gir bak arşivlerime, hep demişimdir bunlar daha iyi günlerimiz…
Ne desem bilmiyorum ki?
Üzgünüm desem YETMEZ…
İyi oldu, oh olsun desem yalan OLMAZ…
Ben kimim ki?
Benden daha bilgili kimler dil dökmedi?
Dinlemedin…
Anlamadın…
Görmedin, duymadın yalvarışları…
Çek cezanı!